Sosyal Belediyeciliğin Önceliği Çocuklar Olmalı

Evini ziyarete gittiğim günü hatırlıyorum çalışacak bir masası yoktu, Ahmet lisede bilişim bölümünde okuyordu. Bilişim evet ama bir yakınından aldığı açması, kapaması, klavyesi sorunlu olan çok eski bir bilgisayarla idare etmeye çalışıyordu.  Bir gün, seyyar satıcı babasının kansere yakalandığını öğrendim, baba artık çalışamıyordu büyük ağabeyi liseyi bırakıp çalışmaya başladı. Sonra baba vefat etti. Bu arada kriz büyüyordu kira arttı, gıda fiyatları zamlandı, yiyeceğe erişmekte zorlandılar. Ahmet de okuldan ayrıldı o da günlük işler bulup çalışmaya başladı. Okuluna ara verdi. Sonra tekrar döndü ve bitirdi okulu. Geçenlerde bana mesaj attı düzenli bir işe ihtiyacı olduğunu söyledi. İlk tanıştığımızda üniversite hayali kuran, bilgisayar mühendisi olmak isteyen çocuğun tek hayali şimdi sabit bir yerde düzenli olarak çalışmak. Bir başka hikâyeye geçelim, ilköğretim öğrencisi Nurcan’ın annesi kirasını ödeyemeyince çocuğunu alıp başka bir mahalleye gitti. Nurcan bir daha okula dönmedi. Günlük işlerde çalışmaya başladı. Şimdi bir tekstil atölyesinde çalışıyor. Emre’ye gelince tanıdığımdan beri son üç yıl içinde üç ev değiştirdiler. Emre’nin gözleri görmüyor, annesi ve kardeşleri her taşındığında o da onların peşinde… Ara ara bir telefon bulduğunda sadece müzik dinliyor… Bunun dışında hiçbir eğitimi yok…

Yoksulluk, bireyleri hem gelir hem de ruhsal olarak güçsüzleştiren, yalnızlaştıran ve sosyal dışlanmaya neden olan yapısal bir sorun, bunun da açık bir biçimde göstergesi asgari ücretin artık açlık sınırının da altında olması.  Bu derin yoksulluğun resmi ve bundan da öncelikle çocuklar etkileniyor.

OECD verilerine göre, Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı yüzde 22,4. Çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülke Türkiye. 

Çocuk Yoksulluğu, çocukları okuldan uzaklaştırır,

Çocuk Yoksulluğu, çocukların suça sürüklenme riskini artırır,

Çocuk Yoksulluğu, çocukların yetersiz ve tek tip beslenmesi demektir, bu nedenle çocuklarda bodurluk ve obezite oranını artırır,

Çocuk Yoksulluğu, çocuklar sadece temel ihtiyaçlara erişebilsin diye bilimsel, laik, açık ve şeffaf olmayan, bilinmeyen eğitim kurumlarına ve bilinmeyen insanlara “eğitim” adı altında çocukların teslim edilmesidir.  

Çocuk Yoksulluğu, çocuklar için yazılan, çocukların geleceğini şekillendirecek olan binlerce sayfalık eğitim müfredatının açık şeffaf bir biçimde tartışılmadan belirlenmesidir. 

Geçenlerde TÜİK, 2023 yılı sonuçlarına göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranının yüzde 22,1 olduğunu ve çocuk işçiliğin arttığını açıkladı. Araştırmacı Yavuz Aslan, Türkiye’de 1980-2020 yılları arasında suça sürüklenen çocuklarla ilgili 64 bilimsel makale ve tez tarayarak hazırladığı çalışmada, suça sürüklenen çocukların iki ortak özelliği olduğunu ortaya koydu: Düşük eğitim düzeyi ve düşük gelirli ailelerin olması. Yani çocukları suça sürükleyen en önemli risk faktörlerinin başında “yoksulluk” geliyor.

Bir çocuğun, çocukluğunu sürekli yoksulluk içinde geçirmesi yetişkin olduğunda da yoksul olma olasılığının yüksek olduğunu gösterir. Resmi rakamlara bugün baktığımızda son 12 yılda suça sürüklenen çocuk sayısı yüzde 148 artmış. Suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklara isnat edilen öncelikli üç suç ise, yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu. Yüzde 37,8 yaralama, yüzde 25,2 hırsızlık, yüzde 4,5 uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak ya da satın almak. 

İşte bu nedenlerle, Sosyal Belediyecilik, Toplumcu Belediyecilik ya da Halkçı Belediyecilik adına ne dersek diyelim daha fazla geç kalmadan belediyelerin önceliği çocuklar olmalıdır, önerilerim şöyle:

  • Belediyelerde sosyal hizmet uzmanları, psikolog, sosyolog, diyetisyen sayısının artması,
  • Çocukların ve gençlerin yaşadıkları mahallelerde okuma-etkinlik-ders çalışabilecekleri erişilebilir çocuk merkezlerinin olması çok önemli,
  • Çocukların psiko-sosyal destek almasına imkân tanıyacak alanlar oluşturulmalı,
  • Çocukların rahatlıkla oturacağı daha fazla kamusal alan, kafeler, spor merkezleri,
  • Engelsiz yaşam merkezleri, 
  • Otizmli çocuklara yönelik eğitim merkezleri olmalı, 
  • Sahada yapılan incelemelerde çocuklarla ilgili ihtiyaç analizi sürekli güncellenmeli,
  • Kreş olmazsa olmaz,
  • Derin yoksulluk yaşayan, çocuklarına beslenme koyan hanelere yönelik Çocuk Beslenme Kartı oluşturulmalı,
  • Okul servis ücretini ödeyemeyen ailelere yönelik ulaşım desteği, 
  • Kız çocuklarının pede ücretsiz erişiminin sağlanması,
  • Suça sürüklenme riski olan çocukların takibinin psiko-destek sağlanarak yapılması.

Yoksulluk derinleşti. Tekrar edeyim asgari ücret artık açlık sınırının altında. Bu nedenle, öncelikle çocukların geleceği tehlike altında. Çocuk işçiliğinin, okul dışı kalan çocuk sayısının arttığı, bodurluğun yaygınlaştığı bu dönemde bile maalesef iktidar, çocukların geleceğini şekillendirecek eğitim müfredatını online yayınlayarak 7 gün içinde görüş istiyor. 

Bu nedenle yerel yönetimler çocukların yanında olmalıdır. Her çocuk, çocuk haklarına uygun ve onurlu yaşamalıdır. Çocukların sessiz çığlığını duymalısınız. Bundan sonra da bir yurttaş olarak, seçimlerde sosyal belediyecilik vurgusu yapan her belediyenin çocuklarla ilgili projelerini izleyeceğim, siz de izleyin, çocukları yalnız bırakmayın. Çünkü çok yalnızlar…

 

Şimdi Sosyal Belediyecilik Zamanı

Nasıl Bir Sosyal Belediyecilik

Güven Veren Belediyecilik

“Yeni Bir Toplumcu Belediyecilik Anlayışı Yaratmamız Gerekiyor”