Hamas’ın abluka altındaki Gazze Şeridi’nden başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından İsrail’in 40 binden fazla insanın ölümüne yol açan saldırıları bir yılını tamamlamak üzere…
Gazeteci Musa Özuğurlu’yla sahadaki son durumu, İsrail’in neyi amaçladığını, uluslararası aktörlerin bu süreçteki rollerini ve Filistin’in geleceğini konuştuk.
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’in sınır yerleşimlerine yönelik 7 Ekim’de “Aksa Tufanı” isimli kapsamlı bir operasyon başlatarak yüzlerce İsrailli asker-sivilin ölümüne ve yüzlercesinin de esir alınmasına neden oldu. Bunu, Tel Aviv’deki aşırı sağcı hükümetin yarısından fazlası sivil 40 bini aşkın insanın ölümüne ve on binlercesinin yaralanmasına neden olan saldırıları izledi.
Saldırılar bir yılını tamamlamak üzere.
Aksa Tufanı Operasyonu’nda alıkonulan İsrailli esirlerden son olarak 6’sının düzenlenen bir İsrail baskınında ölü geçirilmesi muhalefetin şiddetli tepkilerine ve bir genel greve neden olurken, Hamas esirleri “tek taraflı” ele geçirme girişimlerinin benzer sonuçlarla karşılaşacağı ve ABD’nin “Başbakan Benyamin Netanyahu’yu kurtarma” amacı taşıyan bir müzakerenin parçası olmayacaklarını belirtti.
Barış için diplomatik süreç şimdilik tıkanmış durumda.
Gelişmeleri Ortadoğu üzerine çalışmaları ile de bilinen gazeteci Musa Özuğurlu’yla konuştuk.
“TOPYEKÜN BİR SAVAŞ TEHLİKESİ VAR”
İsrail’in öncelikli hedefinin Hamas’ı yok etmek ve daha sonrasında da diğer örgütleri kısmi olarak etkisiz hale getirerek kendisi dışında hiçbir askeri güç kalmamasını sağlamak olduğunu belirten Özuğurlu, “Bu nedenle öncelikle Hamas’ın merkezi olduğunu düşündükleri yer olan Gazze kentine saldırdılar. Halka da ‘Gazze’nin güneyine gidin, orası daha güvenli’ dediler. Sonrasında ise Gazze kentinin dört bir yanını kuşatmaya çalıştılar. Kuzeyden, güneyden, doğudan ve batıdan/denizden kuşattılar. Kenar mahalleleri de ele geçirdiler. Gazze kentinin kenar mahallelerinde çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Karadan da girmeye çalıştılar ancak başaramadılar, çünkü Hamas olası bir savaşa çok iyi hazırlanmış görünüyor” dedi.
İsrail’in “genel” olarak başarılı olduğunun söylenemeyeceğini dile getiren Özuğurlu, “Gazze’ye girememeleri bir yana diğer şehirlerde de istediklerini yapamadılar ve Hamas’ı bitiremediler. Hamas, Gazze’de ‘bulunamayınca’ başka kentlere yöneldiler. ‘Hamas oradadır’ diye Han Yunus’a saldırdılar ancak oradan da sonuç alamadılar. Han Yunus bizzat ordu tarafından daha önce ‘güvenli alan’ ilan edilmişti. Sonrasında Refah’a yöneldiler. Refah, Mısır’la sınır olduğu için İsrail tarafından çok önemseniyor. Philadelphia Koridoru ve Refah Sınır Kapısı stratejik önemde. İsrail bu nedenle son dönemde saldırılarını bu bölgelere yöneltmişti ancak son olarak çatışmaların Batı Şeria tarafına da sıçradığını gördük” diye konuştu. Bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu, Batı Şeria’nın da çatışmalara katılmasının “topyekûn” bir savaş” tehlikesine neden olabileceğini vurguladı.
“FİLİSTİNLİLER ZATEN HER GÜN ÖLÜYORDU”
“Hamas gelişmelerin buralara kadar varacağını hesaplamış mıydı, onu bilemeyiz. Keza İsrail böyle bir saldırı bekliyor muydu, bunu da bilemeyiz” diyerek sözlerini sürdüren Özuğurlu, “Kesin olan tek şey var: Hamas çok büyük bir sürpriz yaptı herkese, kendi taraftarlarına da. Bu açıdan baktığımızda bir şeyleri göze almış olması gerekir. Hamas’ın bu saldırı sonrasında İsrail saldırısını beklemesi gayet doğal çünkü bugüne kadar hep böyle oldu. Yani İsrail örgütlerin kendisine yönelik saldırıları sonrasında her zaman hem havadan hem karadan çeşitli şekillerde karşılık verdi. Bu sefer de böyle oldu ama hiç kimse bu kadarını beklemiyordu. Hamas aslında toplu bir feda toplu bir eylemi yaptı. Kendisi açısından çok şeyi göze aldı, bu kesin. Bu mesele 7 Ekim’de başlayan bir süreç değil aslında. Filistinliler zaten her gün ölüyorlardı, evleri malları ellerinden alınıyordu. Yani kaybedecek bir şeyleri kalmamıştı” ifadesini kullandı.
Özuğurlu, 40 bin kişinin ölmüş olmasının çok büyük bir kayıp olarak görünmekle birlikte Filistin meselesinin yeniden dünya gündemine girmesinin bir kazanım olduğunu, bu sürecin “Filistin toplumunun bir feda eylemi” olarak anılacağını, yaşananlara basit bir “kelle” hesabıyla bakmamak gerektiğinin altını çizdi. Bununla birlikte “İsrail’de bir fetret devri başladı” demek için erken olduğunu, İsrail deninilince ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerden de bahsetmek gerektiğini ekledi.
“MEZHEPÇİ REFLEKSLER BİR KENARA BIRAKILDI”
Lübnan Hizbullahı ve İran’ın bu süreçteki “mezhepsel” tutumuna dair eleştirilere değinen Özuğurlu, şunları aktardı:
“Sanırım bir tek Türkiye’de bahsediliyor bunun mezhsepsel bir savaş olduğundan. Oysa Ortadoğu’da, özellikle de Filistin ve Lübnan’da hiç öyle bakılmıyor. Savaş sonuna kadar siyasaldır, varlık savaşıdır. Bu meselede taraf olan herkes de böyle bakıyor artık. Daha önceden mezhepçi reflekslerin olduğu söylenebilir ancak artık bunun tamamen yok olmasa da bir kenara bırakıldığı ve siyasal bilinç temelinde bir yaklaşımın ağır bastığı söylenebilir. Hamas yetkililerinden Hizbullah’ın yeterince katkı sağlamadığı yönünde eleştiriler gelmiş olabilir ancak Yahya Sinwar bile İran ve Hizbullah’a övgüler dizdi. Bu da sanırım Hamas’ın son geldiği noktayı gösteren bir işarettir.”
“ÇİN, UZUN VADELİ VE DERİN ADIMLAR ATIYOR”
Sorunun uluslararası boyutuna ilişkin de görüşlerini paylaşan Özuğurlu, geçen dönemde Suudi Arabistan ve İran’ı “barıştıran” Çin’in bu tür krizlere askeri açıdan girmek istemeyeceği, daha çok “yumuşak güç” kullanacağı, Rusya’nın da her iki tarafa stratejik yaklaştığı değerlendirmesinde bulundu:
“Çin çok da askeri açıdan meselelere girmek istemez krizlere, yumuşak güç kullanır ve çok da başarılı olmuştur. Sadece Afrika’da -yedi ülke dışında- bütün ülkelerle ekonomik anlaşma yapmış bir devden bahsediyoruz. Bu meselede de aktif görünmeden politika yürüttü. Ancak son dönemde çok akıllıca iki adım attı: Suudi Arabistan ile İran arasında yeniden ilişki başlattı ve Filistinli örgütleri Pekin’de bir araya getirdi. Yani uzun vadeli ve derin adımlar atıyor. Filistin’in bugününü değil daha sonrasını düşünüyor. Rusya ve İsrail ilişkileri ise her zaman için stratejik. Yani iki tarafın da birbirlerine karşı açıklamaları var tabii ki ama Rusya İsrail’i, İsrail de Rusya’yı hiçbir zaman dışlayamaz. Rusya diğer yandan Çin’e benzer şekilde ‘etrafı çok da rahatsız etmeden’ bir politika kuruyor ve uyguluyor. Bu Filistinli örgütlerle ilişkiler için de geçerli bir durum. Örneğin açıklamalarını Hamas üzerinden değil tüm Filistin üzerinden yapıyor, duruşunu bu şekilde gösteriyor.”
Özuğurlu son olarak “savaşın ne zaman biteceği” sorusunu da “Savaş ne zaman bitecek kestirebilmek imkansız. Aslında ‘Ortadoğu’da savaş bitmez’ demek daha doğru. Geçmişte de defalarca savaşlar yaşandı ve bitti ama sonra tekrar ve tekrar başladı. Bu şekilde devam edecek. Belki ateşkes olacak ama sonsuza dek sürmesi imkansız. Ortadoğu var oldukça savaşları izlemeye devam edeceğiz” şeklinde cevapladı.
Paris Siyasi Bilimler Akademisi’nden Grossman: Macron Sol İttifakı İtibarsızlaştırmaya Çalışıyor