Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le görüşmesinin ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Güney Kafkasya gündemiyle ilgili bir değerlendirmesi sırasında Zengezur Koridoru’ndaki çözümün ağır ilerlediğinden bahsetmesi hem Tahran’da hem de bölgenin genelinde Azerbaycan’ın bu meseledeki pozisyonuna bir “destek” olarak yorumlandı ve Rusya’ya Ukrayna’da devam eden askeri müdahalesi sırasında hiç kuşkusuz en büyük askeri desteği veren İran’ın tepkisini çekti.
İran, Rusya’nın Tahran Büyükelçisi’ni çağırarak resmi protestosunu sundu. İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı İbrahim Azizi de Azerbaycan ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru’na karşı olduklarını belirterek “Zengezur Koridoru, İran’ın bölgedeki siyasi ve askeri gücünü azaltmaya yönelik, içerisinde başka ellerin de olduğu sahte bir projedir. Böylesi bir hayalin peşinde olanları, alacakları kararların ağır ve maliyetli sonuçlar doğuracağı konusunda uyarıyoruz” dedi. Koridorun bölge ülkelerinin çıkarına olmadığını savunan Azizi, Tahran’ın atılacak her türlü adıma ve sınırları değiştirme girişimine karşılık vereceği uyarısında bulundu.
Rusya’dan bu açıklamalara herhangi hiçbir yanıt gelmedi.
Erivan tarafından ise olumlu tepki geldi.
Ermenistan Parlamentosu Başkanı Alen Simonyan, “İran’a endişesi ve Zengezur Koridoru’yla ilgili tutumundan dolayı teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı. İran’ın Erivan Büyükelçiliği de X’ten yaptığı bir paylaşımda Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan’ın İran’a “toprak bütünlüğü” vurgusuyla Tahran’a teşekkür ettiğini paylaştı.
Bu gündemi üç başlıkta ele alabiliriz:
İran, Zengezur Koridoru’na neden karşı?
Tahran-Moskova ilişkileri bu meseleden ötürü bozulur mu?
İran’ın Zengezur Koridoru’nun açılmasını engelleme gücü var mı?
İran, Zengezur Koridoru’la ilgili gündeme dair aslında bir süredir çeşitli açıklamalarla tepkisini yükseltiyor. İran “Dini” Lideri Ali Hamaney, 19 Temmuz’da Tahran’da düzenlenen Astana Zirvesi’nde hem Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hem de Putin’e İran’ın, Ermeni-İran sınırının kapatılmasına yol açacak hiçbir plana müsamaha göstermeyeceği mesajını verdi. Yine İran’ın şüpheli helikopter kazasında ölen eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de 10 Ağustos’ta Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’la gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde İran’ın, bölgenin siyasi coğrafyasını değiştirecek herhangi bir girişimi kabul etmeyeceğini vurguladı. İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Kutsal Savunma Haftası münasebetiyle 22 Eylül’de yapılan bir askeri geçit töreninde “Daha önce de birçok defa dile getirdiğimiz gibi bölge ülkelerinin sınırlarının değişmesini asla kabul etmeyeceğiz. Azerbaycan ve Ermenistan’a, sorunlarını diyalog yoluyla çözmelerini tavsiye ediyoruz” açıklamasında bulundu. 1 Ekim’de ise İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan “Bölgede her türlü jeopolitik değişim, güvenliği tehdit edecek, istikrarı bozacak” dedi. İran bundan yaklaşık bir ay sonra, 17 Ekim’de Azerbaycan sınırında bir askeri tatbikat da düzenledi.
İran basınında Zengezur Koridoru bir “NATO Koridoru” olarak adlandırılıyor. Türkiye’nin Orta Asya ülkelerine bu koridor ve Hazar Denizi üzerinden ulaşarak bir “Türk NATO’su” oluşturmak istediği iddia ediliyor. Örneğin 27 Eylül’de İran gazetesinde çıkan “Dış Müdahale Olmadan Güney Kafkasya’daki Sorunları Çözmek” başlıklı bir analizde Azerbaycan ve Türkiye’nin niyetlerine ilişkin “Bu koridor, Türkiye’nin demiryolu hatları ve otoyollar üzerinden Londra ve Pekin’e kadar bağlanmasını sağlar mı? Bu, Türkiye’nin İran gibi güçlü bir bölgesel rakibinin nüfuzunu azaltmasına yol açabilecek bir gelişme” değerlendirmesi yapılıyor. Bunlar elbette Rusya’nın da bizzat onay verip desteklediği, hatta bu koridora kendi sınır güvenlik askerlerini de kalıcı olarak yerleştireceği bir proje için hiç inandırıcı tezler değil. Güney Kafkasya’da Türkiye önemli bir bölgesel güç olmakla birlikte stratejik inisiyatif 2. Karabağ Savaşı’yla birlikte Rusya’ya geçmiş durumda ve Bakü-Moskova arasındaki karşılıklı güven ilişkisi, Rus askerlerinin Karabağ’dan -zorunda olmamasına rağmen- çekilmesi, Aliyev’in Rusya’nın Güney Kafkasya’nın tarihsel bir aktör olduğunu (yabancı bir güç değil!) açıkça belirtmesi gibi karşılıklı güven adımlarıyla bu inisiyatif daha da pekişti. Buna bir de Ermenistan’ın Batılı güçlerle “tehlikeli” yakınlaşması da eklenince Rusya için Azerbaycan çok önemli bir aktör oluverdi. Burada ne Batılı güçlerin zaten uygulanması pratik olarak mümkün olmayan bir “NATO Koridoru” gibi bir planı var ne de Türkiye’nin bu yönde bir teşebbüsü.
İran’ın asıl endişesini Ermenistan’la sınırının kapatılması, bu koridordaki tam Azeri-Rus kontrolüyle birlikte Avrupa’yla bağlantısının bu güçlerin iznine kalması oluşturuyor. Öbür söylemleri ise bunun ideolojik kılıfı. Yine “İran’a ihtiyaç kalmadan” Türkmen gazının Azerbaycan üzerinden Avrupa’ya taşınması ihtimali de dile getiriliyor. Çin’in Kuşak-Yol projesinden çıkarılma gibi daha büyük korkular da söz konusu ki tüm bunlar İran’ın “ekonomik ve jeopolitik imtiyazının azalması” noktasından çıkıyor. Nitekim aynı gazetede “İran’ın kuzey ve kuzeybatıdan Avrupa’ya ihracat ve ithalat için kullandığı rotalar, Azerbaycan ve Türkiye’nin eline geçecek. İran’ın Gürcistan’a ve Karadeniz kıyısındaki Batum Limanı’na erişimi kesilecek ve İran jeostratejik bir ikilem içinde kalacak” deniliyor.
Elbette İran’ın ülkesindeki en büyük “azınlık” olan Azerilerin, etki alanı güçlenmiş bir Azerbaycan’a doğru çekilmesinden korktuğu da aşikar. Nitekim bu koridor teknik olarak İran’dan değil, Ermenistan’dan geçecek. Ancak tepkinin çok daha fazlası İran’dan geliyor. Ermenistan’ın Sünik ilinin, spesifik olarak da Batı Zengezur’un Azeri ordusu tarafından işgal edileceğini öne süren de bizzat İran. Oysa 2. Karabağ Savaşı’nda buradaki tüm ulaşım yollarının açılması, “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantısı sağlanacaktır. Ermenistan, insanların, araçların ve malların her iki yönde engelsiz hareketini organize etmek için Azerbaycan ve Nahçıcan arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti eder” ifadesinin yer aldığı dokuzuncu maddeyle taraflarca imza altına alındı. Bir işgal, Azerbaycan’ın güçlü hukuki argümanlarını elinden alacaktır. Aynı şekilde Türkmen gazının Avrupa’ya sorunsuz, engelsiz taşınması da Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu’na göre zaten mümkün değil.
Demek ki İran’ın bu koridora karşı çıkmasının iki ana sebebi var:
Yalıtılma endişesi ve ülkesindeki Azeri azınlığın varlığı.
Peki bunlar Tahran-Moskova ilişkisini bozar mı?
Bu mümkün değil.
İran basınının hedef tahtasına daha çok Türkiye’yi koymasından ve Rus elçiye verilen protestoyu “yumuşak” bir dille haberleştirmesinden bu zaten anlaşılabiliyor. Tarihsel bir temele oturtmak gerekirse, denebilir ki Gülistan ve Türkmençay Antlaşması’ndan beri İran en azından Kafkasya’nın güneyindeki Rus hakimiyetini kabul etmiş ve bununla mücadele etmeyi bırakmıştır. Nitekim bu sert açıklamalardan sonra Rus ordusuna Ukrayna’da kullanılmak üzere birçok İran füzesinin daha gönderildiği haberleri düştü ajanslara. Şaşırtıcı değil. İran, Çarlık’tan Sovyetler Birliği dönemine kadar yüz yıllarca Rus etki alanında bulunmuş Güney Kafkasya’da Moskova’ya alternatif bir “oyun planı” kurmak bir tarafa, kendi etki alanı hiç de azımsanmayacak ölçüde fazla olan Suriye’de bile Ruslarla ufak tefek ihtilaflara girmekten kaçınıyor, bu tür durumlara girildiğinde de çoğu kez geri adım atıyor. İki devlet arasında asimetrik bir güç durumu var. Ek olarak, İran’ın yaptırımlar nedeniyle can çekişen ekonomisi için de Rusya çok önemli.
Üçüncü sorunun cevabı da buradan çıkıyor.
Zengezur Koridoru, çok yüksek bir ihtimalle Rus askerlerinin sınıra konuşlanmasıyla açılacak. Çünkü Azerbaycan’ın İran muhalefetine karşı bu güçlü desteğe gereksinimi var. Bunun ne zaman gerçekleşeceği tarafların taktiksel hamlelerine bağlı. Ankara’nın rolü belirsiz. Tahran’ın tüm bölgesel konularda artık sıradanlaşan tehditlerinden çok, Ermenistan’ın Batılı güçlerle “dansı” buradaki en büyük engeli teşkil edecek gibi görünüyor.