₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Murat Karayalçın ile söyleşi: Demokratik ve güçlü yerel yönetimler için Yerel Reform Girişimi*

Yerel yönetimler, kent yaşamının temel unsurlarından biri olarak, yurttaşların doğrudan temas ettiği kamusal hizmet alanlarıdır. Ancak Türkiye’de uzun yıllardır süregelen yetki karmaşası, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki baskısı ve mali yetersizlikler gibi sorunlar, etkin ve demokratik bir yerel yönetim modelinin önünde engel teşkil etmektedir.

İşte tam bu noktada, Yerel Reform Girişimi Derneği (YRGD), yerel yönetimlerin geleceğine dair yeni bir perspektif sunmak amacıyla kurulmuş ve önemli bir boşluğu doldurmayı hedefleyen bir sivil inisiyatif olarak öne çıkmaktadır. Dernek, yerel yönetimlerin katılımcı, şeffaf ve demokratik bir anlayışla yeniden yapılandırılmasına katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, akademik çalışmalar yürüterek kapsamlı analizler ve politika önerileri geliştirerek yerel yönetimler alanında farkındalık yaratmayı hedeflemektedir. 

Kurucu başkanlığını, yerel yönetimler alanında önemli projelere imza atan Murat Karayalçın’ın üstlendiği Yerel Reform Girişimi Derneği, farklı alanlarda uzmanlaşmış isimlerden oluşan güçlü bir yönetim ve üye kadrosuna sahip. Derneğin 1. Olağan Genel Kurul Toplantısı, 9 Mart 2025 Pazar günü Sapanca Belediyesi Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. Yapılan seçim sonucunda yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Murat Karayalçın, Gönen Orhan, Süleyman Karan, Murat Bulat, Mehmet Gönenç, Adnan Dinçer ve Nazlı Kayı. Derneğin Danışma Kurulu’nda ise Türkiye’nin önde gelen akademisyenlerinden Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. İlhan Tekeli, Prof. Dr. Korel Göymen ve Prof. Dr. Burhan Şenatalar yer alıyor.

Türkiye’de yerel yönetimlerin daha demokratik, katılımcı ve etkili hale gelmesi amacıyla 1 Ağustos 2024’te kurulan Yerel Reform Girişimi Derneği; Yerel yönetimlerin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlara çözüm üretmeyi, toplumcu belediyeciliği savunmayı ve yerel yönetimler alanında kapsamlı bir reform sürecinin inşasını hedefliyor. Derneğin öncelikli çalışmaları arasında merkezi ve yerel yönetim ilişkileri, yerel yönetimlerin iç yapılanması ile yerel yönetim-kent halkı ilişkileri bulunuyor.

Yerel Reform Girişimi Derneği’nin kurucu başkanı Murat Karayalçın, yerel yönetimler konusunda Türkiye’nin en deneyimli isimlerinden biri. 1989-1993 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Karayalçın, daha sonra SHP Genel Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulundu. Belediye başkanlığı döneminde hayata geçirdiği kentleşme, kooperatifçilik ve altyapı projeleri, bugün hâlâ referans alınan modeller arasında gösteriliyor.

Kendisiyle Yerel Reform Girişimi Derneği’nin misyonunu, Türkiye’de yerel yönetimlerin mevcut durumunu, reform ihtiyacını ve gelecekte nasıl bir yerel yönetim modeli inşa edilmesi gerektiğini konuştuk.

Onur Yıldırım: Yerel Reform Girişimi Derneği Türkiye’de yerel yönetimler alanında nasıl bir boşluğu doldurmayı hedefliyor, kuruluş vizyonunu nasıl tanımlıyorsunuz?

Murat Karayalçın: Türkiye’de kamu yönetiminin bir bütün olarak dönüştürülmesi için, yenilenmesi için, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana görüşler, öneriler geliştirilmiştir. Bana göre bunun en çarpıcı örneği, 1939 yılında başbakanlığa atanan Dr. Refik Saydam’ın önerisidir, daha doğrusu değerlendirmesidir. Dr. Refik Saydam, Celal Bayar’dan sonra başbakan olarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından atanıyor ve mecliste güvenoyu talebinde bulunduğu sırada Türkiye’de A’dan Z’ye her şeyin bozuk olduğunu ve yeniden düzenlenmesinin bir zorunluluk taşıdığını söylüyor. Dr. Refik Saydam, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren bakanlık yapmış olan birisi. Atatürk’le birlikte Samsun’a çıkan kaadro içinde yer alan birisi. Ve çok ünlü bir sağlık bakanı. Türkiye’nin hala adını andığı, başarılı, değerli bir sağlık bakanı. Onun böyle bir değerlendirme yapması bana göre çok çarpıcı. 1939, daha Cumhuriyet yeni kurulmuş. Ondan sonra belli aralıklarla hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimin kimi zaman her ikisinin birlikte dönüştürülmesi için, yenilenmesi için görüşler ortaya konuyor, projeler hazırlanıyor, çalışmalar yapılıyor ve bu çalışmalar bir rapora da bağlanıyor. Ünlü Mehtap raporu. merkezi yönetimin yeniden düzenlenmesini öngören rapor. Mehtap raporunda yerel yönetimlerin düzenlenmesiyle ilgili, yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir öneri yok.Ama daha sonra Kaya raporu hazırlanıyor. Kaya raporunda bu kez işin içine yerel yönetimler de katılıyor. Şimdi bunların tarihlerini söylemedim, ama sık sık Yani 16 yıl arayla, 20 yıl arayla yapılan çalışmalar bunlar. Ayrıca tek tek bakanlıkların, belediyelerin kendilerini yenilemek için yapmış olduğu çalışmalar var. Üniversitelerin ele almış olduğu çalışmalar var. Bunların hiçbirisinin sonuçlanmadığını söyleyebilirim. Hiçbir rapor uygulamaya konmadı. Bunların bir temel özelliği de tümünün, ister üniversite olsun, ister bakanlık olsun, ister belediye olsun, tümünün kamu tarafından yapılmış olması. Benim bildiğim kadarıyla bir sivil girişim, yerel yönetimlerin yeniden yapılanması için bir sivil girişim ortaya konmadı şimdiye kadar hiç. 

Yerel Reform Girişimi Derneği ilk sivil girişim benim bildiğim kadarıyla. O nedenle bizim yapacağımız çalışma bu yönüyle öncekilerden farklı olacaktır. Önce onu söyleyeyim. Evet, biz bir sivil girişimiz ama, hiç kuşkusuz çalışmalarımızı yaparken üniversitelerden de, devlet kademelerinden de, yerel yönetimlerden de yararlanacağız. Aslında yerel yönetimlerin tek başına bir düzenlemeye tabi tutulması olanaklı değil. Çünkü Anayasaya göre merkezi yönetim ve yerel yönetimler Türkiye’de kamu yönetiminin iki parçası, iki ayağı, ikisi birlikte kamu yönetimini oluşturuyor.

Anayasa kamu yönetimi demiyor da idare adını kullanıyor. İdare, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerden oluşuyor. Dolayısıyla yerel yönetimleri tek başına düzenlemek olarak da değil aslında. düzenleme, işin bütünü için, yani anayasanın idare dediği, idari yapı için olmalıdır. Bugün genel kurulumuz vardı, siz de katıldınız. Genel kurula katılan sayın konukların değerlendirmelerini dikkate alarak şu sonucu çıkarttım: Türkiye O kadar hızlı kentleşiyor ki, her şey eskiden, işte kırsal alanla ilgili olarak düşündüğümüz şeyler de, artık yerel yönetimlerin, kent yönetimlerinin görev alanına giriyor. Bugün genel kurulda birkaç dakika kent tarımı mı densin yoksa belediyenin tarımsal etkinliği mi densin tartışmasını bu nedenle yaptık. Dolayısıyla yerel yönetimlerin yeniden düzenlenmesi dediğimiz şey, gittikçe Türkiye’nin idari yapısının yeniden düzenlenmesi anlamına geliyor.

Onur Yıldırım: Türkiye’de yerel yönetimlerin yetki paylaşımı, mali özerklik ve vesayet gibi konularda ciddi sıkıntılar yaşadığı biliniyor. Dernek olarak bu alanda nasıl bir politika üreteceksiniz? Bir yerel yönetim reformumu öneriyor musunuz?

Murat Karayalçın:  Reform olsun diye kurulduk zaten. Reform çalışması yapmak üzere kurulduk. Adımız da zaten öyle, Yerel Reform Girişimi Derneği dolayısıyla tabii öneriyoruz, tabii istiyoruz. Sorun yalnızca yeni fikirlerin geliştirilmesi olarak görülmemeli. Sorun, gittikçe daha belirginleşen bir biçimde öngörülen yapıların uygulanmaması, öngörülen önermelerin uygulamaya konmaması sorunu. Aslında bugün bizim çok sert bir biçimde eleştirdiğimiz idari vesayet ve idari özerkliğin ve mali özerkliğin kaldırılması, hemen hemen tümüyle kaldırılması, bugün çok eleştirdiğimiz ve buna benzer düzenlemelerin sergilenmesi, anayasada, yasalarda çok açık bir şekilde öngörülmüyor. Bu, merkezi yönetimin başındaki kadroların, yönetim kadrolarının anayasaya rağmen, yasalara rağmen yaptıkları bir uygulama. Şimdi bu da Türkiye’nin başka bir genel sorununa bizi götürüyor. Türkiye yasaların uygulanmadığı ve umursanmadığı bir ülke olarak hep nitelenir. Ben buna anayasayı da ekliyorum. Türkiye anayasanın umursanmadığı, uygulanmadığı bir ülke. Bu ülkede anayasa da umursanmıyor, yasalar da umursanmıyor. Bu ülkede anayasa da uygulanmıyor, yasalar da uygulanmıyor. Dolayısıyla bizim Yerel Reform Girişimi Derneği olarak önerilerimizin uygulamaya taşınıp taşınmayacağı biraz da yönetimde kimin olacağıyla ilgili bir konu. 

Onur Yıldırım:Peki siz yerel yönetimler tarihini en iyi bilenlerdensiniz ülkemizde. Sizce bu coğrafyada en özgün, en farklı yerel yönetimler deneyimlerini hangileri Bunlara örnek vermek gerekirse böyle deneyimlerden.

Murat Karayalçın: Ben Ankara deneyimlerini çok önemsiyorum. Ankara’nın bu konuda Türkiye’ye öncülük yaptığı görüşünü taşıyorum. Kentleşme ile ilgili düşünebileceğimiz kavramlar, düzenlemeler, uygulamalar hep ilk Ankara’dan çıkmıştır. 

Onur Yıldırım: Sizin genel başkanlığınız döneminde yerellerde küçük ilçelerde de böyle deneyimler oldu. Onlardan örnek verebileceğiniz isimler var mı?

Murat Karayalçın: Çok başarılı çalışmalar yapan belediyelerimiz var. Onların adlarını verebilirim ama. Yani öncü anlamda ya da reform anlamındaki uygulamalar için şu anda aklıma gelen bir örnek yok.

Onur Yıldırım: Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın tam anlamıyla uygulanması talebi hep gündemde. Peki bu, Türkiye’de yerel yönetimlerin güçlenmesi için yeterli mi, yoksa daha kapsamlı bir reform mu gerekiyor?

Murat Karayalçın: Yerel Yönetimler Özerklik Şartının uygulaması gerekli. Tek başına yeterli olmayabilir. Her ülke kendi koşullarına göre yeni gereksinmeler duyabilir. Ama önce bir genel çerçeve ortaya koymak lazım. Türkiye bu anlaşmayı imzaladı. 1992 yılında imzaladı ve bir takım anlamsız çekinceler koydu. Onların hiçbir anlamı yok. Türkiye’de Yerel yönetimlerin ulus devlet yapımızı olumsuz etkileyeceği şeklinde çok yanlış bir görüş var. Belki cumhuriyetin kurulduğu yıllarda merkezi yönetimin daha güçlü olması gerekli görülmüş olabilir. Hatta gerekli olmuş da olabilir. Ama 21. yüzyıldayız. Cumhuriyet bir yüzyılını geride bıraktı. Artık bence ulus devletin güçlü kılınması için güçlü merkezi yönetim değil, güçlü yerel yönetimlerin olması gerekiyor. Daha bu anlayışta değil çoğu insan. Belki bizim sorunlarımızdan birisi de bu. Bu anlayışın yaygınlaşmasını sağlamamız gerekiyor.

Onur Yıldırım: Türkiye’de belediyelerin sosyal politika alanındaki rolü giderek artıyor. Yerel yönetimlerin sosyal devlet anlayışı içindeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Murat Karayalçın: Benim belediye başkanlığı yaptığım dönemde gelir dağılımının iyileştirilmesi, bu amaçla sosyal politikaların uygulanması neredeyse tümüyle merkezi yönetimin görevi olarak görülüyordu. Biz Ankara’da 89-94 döneminde bunun biraz dışında uygulamalar yaptık. Sosyal Fayda Çarpanı adını verdiğimiz bir uygulamayla, ulaşımda, su tüketiminde ve kentsel arsaların dağıtılmasında sosyal amaçları öne çıkaran bir politika uyguladık. Ama şimdi bugün baktığımızda hemen hemen bütün belediyeler, özellikle büyükşehir belediyeleri, batı bölgesinde bulunan belediyeler sosyal politikaları öne çıkarıyorlar. Hatta bazı yerlerde, ben “altyapı yatırımları yapmıyorum, hemşehilerim bu kadar açken ben elimdeki kaynakları  altyapı yatırımlar için harcamam, yoksulluğunun azaltılması için  harcarım”  diyen uygulamalar da oluyor. Bu bence belediyelerimizin, belediye başkanlarımızın takdir yetkisidir. Belediye başkanlarımız öyle görüyorlar, 2019 yılında seçilen belediye başkanlarımız öyle gördü, 2024 yılında  yılında 2019’a  göre çok daha büyük bir oyla seçildiler. Demek ki hemşerilerde, yani kent seçmenleride bunların bu değerlendirmesini yapıp bu yaklaşımını uygun buldular.

Onur Yıldırım: Son olarak derneğin faaliyetleri arasında yerel yönetimler akademisi gibi eğitim programları var. Bir yerel reform kongresi düzenleme gibi bir kongre planı var. Bu çalışmaların dışında önümüzdeki dönemi nasıl planlıyor dernek, neler yapacak?

Murat Karayalçın: Evet, bütün bu dediklerinizi konuşuyoruz, ama bunlar için erken olduğunu görüyorum. Bizim biraz daha yol almamız. gerekir. Ondan sonra böyle bir aşamaya gelebilirsek yani bir akademi kurma, eğitim verme gibi ya da yapılması gereken çok sayıda araştırma görüyoruz yerel yönetimlerle ilgili. Bu araştırmaların finanse edilmesi için fırsat bulabilirsek, bundan tabii ki çok büyük bir memnuniyet duyarım ama bu aşamada onunla ilgili bir zamanlamadan söz etmek bana göre çok olanaklı değil.
Onur Yıldırım:  Önümüzdeki günlerde Bornova’da düzenlemeyi planladığınız belediyelerin konut politikaları ve konut hakkı konulu sempozyum hakkında bilgi verebilir misiniz?

Murat Karayalçın: Konut konusunda biraz önce sormuş olduğunuz soru bağlamında değerlendiriyorum. Konut konusunda dar gelirliler tümüyle dışlanmış durumdalar. Devlet dar gelinler için yeterli konut üretmiyor, piyasanın zaten dar gelirliler için konut üretmesi asla söz konusu değil. Ayrıca Maliye Bakanı enflasyonun nedeni olarak konut sorununu görüyor. Yani bu sorunu çözmeden enflasyonun giderilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Gelir dağılımın çok bozulduğu Türkiye’de konut sorununun çözümü insanların gelir dağılımının bozukluğunun yaratmış olduğu sıkıntılarının giderilmesine de katkıda bulunacaktır  umudunu taşıyorum. Ben 1980’lerde Batıkent Projesi’nin başındaydım. 55 bin dar gelirli aileye bir yeni kent kurduk. Bugün Ankara’nın en seçkin yerlerinden birisi Batıkent. Bir milyar dolarlık bir proje uyguladık. Dar gelirliler, hem konut sahibi oldular, hem de o projeyi kuruşu kuruşuna ya da senti sentine geri ödediler. Öyle bir model Batıkent modeli yani çok çekici. Hem dar gelirleri konu sahibi yapıyorsun, hem çağdaş bir kent kuruyorsun, hem de onun için yaptığın harcamaları geri alabiliyorsun. Bu kolay kolay görülebilecek bir şey değil. Bunu YRGD’nin Bursa Büyükşehir Belediyesi ile düzenlediği  toplantıda  anlattım, 14 Nisan’da  Bornova Belediyesi ile düzenleyeceğimiz toplantıda anlatacağım. Daha sonra yine önümüzdeki ay galiba Mersin, Yenişehir Belediyesiyle böyle bir toplantımız var. Orada da orada anlatacağım. Umarım belediye başkanlarımızın ilgisini çeker bu anlatacaklarım.

Onur Yıldırım
Teşekkür ediyorum.

Murat Karayalçın
Ben teşekkür ederim.


  • Söyleşi 10 Mart’ta gerçekleştirilmiştir.