Gazze’deki soykırım 21. ayına girerken, Jacobin dergisine yazan Filistinli yazar Seraj Assi, yaşananları “dünyanın en belgelenmiş soykırımı” olarak tanımlıyor. İsrail’in sistematik ablukası, bombardımanı ve kitlesel açlığa mahkûm etme politikaları, sadece bir askeri harekât değil; tarihsel bir utanç vesikası olarak insanlığın gözleri önünde işleniyor. Üstelik bu sürecin başlıca sponsoru, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı’nın siyasi seçkinleri.
Bir ülkeyi yok etmek: “Bitirin şu işi”
İsrail ordusu, Temmuz ayı itibarıyla beş aydır Gazze’ye hiçbir gıda girişine izin vermiyor. Yaklaşık iki milyonluk nüfusun yarısı çocuk olan bu daracık coğrafyada, her gün yüzlerce insan açlık nedeniyle hayatını kaybediyor. Uluslararası yardım kuruluşları, 100 bini aşkın çocuğun “toplu ölüme” yaklaştığını bildirirken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, küresel toplumun bu katliama karşı gösterdiği “umursamazlık ve eylemsizliği” sert sözlerle eleştirdi: “Bu bir ahlak krizidir. İnsanlığın vicdanı iflas etmiştir.”
İsrail’de üst düzey yetkililer, açıkça Gazze’yi “silmeyi” amaçladıklarını ifade ederken, eski ABD Başkanı Donald Trump da son açıklamasında, “İsrail işini bitirmeli” diyerek etnik temizlik çağrısı yaptı. Trump’ın desteklediği AI üretimi bir propaganda videosu ise, boşaltılmış Gazze’nin üzerinde yükselen bir Trump Tower’ı gösteriyor: Batı destekli distopyanın yeni imgesi.
Batı’nın çifte standardı: “Soykırımı tanıyoruz, ama durdurmuyoruz”
Avrupa’nın tutumu da farklı değil. Fransa’nın yakın zamanda Filistin devletini tanıma kararı, Gazze’deki açlığı ve sistematik saldırıları durdurma yönünde somut bir adım içermediği sürece, Assi’ye göre, “boş bir jest”ten ibaret. Almanya ise, tarihindeki Yahudi soykırımının utancını, Filistin halkına ödetmekten çekinmiyor. Assi, bu tutumu Nazi yöneticisi Hans Frank’ın günlüğünden alıntıladığı şu cümleyle karşılaştırıyor: “1.2 milyon Yahudinin açlıktan ölmesine karar verdiğimizi ancak dipnot olarak belirtmek gerekir.”
Assi, Gazze’yi, uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği, savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların cezasız kaldığı bir “hukuk mezarlığı” olarak tanımlıyor. Kuşatma yoluyla aç bırakmak; uluslararası hukukta soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak tanımlanıyor. Buna rağmen İsrail, yaklaşık yirmi yıldır Gazze’ye uyguladığı ablukayı cezasız sürdürüyor.
Ortadoğu’nun Srebrenica’sı mı?
Assi, Gazze’deki katliamın Bosna’nın Srebrenica kentinde yaşanan soykırımdan en az on kat fazla can aldığını, ancak Batı dünyasının aynı oranda bir tepki göstermediğini hatırlatıyor. Oysa Srebrenica’da birkaç gün içinde yaşanan trajedi, Batı müdahalesini hızlandırmıştı. Gazze’deyse, iki yıla yakın süredir aralıksız devam eden yıkıma rağmen, hâlâ somut bir uluslararası müdahale görülmüyor.
“Asla bir daha” mı, “her zaman tekrar” mı?
Assi, yazısını bir uyarıyla bitiriyor: Eğer Filistinliler yalnız bırakılırsa, gelecekte başka halklar da yalnız bırakılacaktır. UNRWA’nın başkanı Philippe Lazzarini’nin sözleriyle: “Eğer ‘Bir daha asla’ sözünün anlamı olacaksa, şimdi olmalı.” Gazze, yalnızca Filistin halkının değil, aynı zamanda insanlığın da sınavı. Ve bu sınavda dünyanın büyük kısmı, çoktan sınıfta kalmış durumda.
Kaynak: Bu haber, Jacobin dergisinde 28 Temmuz 2025’te yayımlanan Seraj Assi imzalı “Israel Has Made Gaza a Hell on Earth” başlıklı makaleye dayalı olarak Fikir Gazetesi için uyarlanmıştır. Makalenin tamamı için: Jacobin
- Fotoğraf: Bir hayır kurumu, 28 Temmuz 2025 tarihinde Gazze Şehri, Gazze’de devam eden İsrail saldırıları ve ağır kısıtlamalar nedeniyle gıda sıkıntısı çeken Filistinlilere yemek dağıtıyor. (Ali Jadallah / Anadolu via Getty Images)
