Okulsuz Toplum Önerisi ve Türkiye Modeli *
Türkiye’deki eğitim sisteminin sorunlarla boğuştuğu her çevrede kabul gören bir gerçek. Sorunu çözme yolunda birçok öneri bulunmakla birlikte, henüz kalıcı sisteme geçiş yapılamadı. Sıkça değişen bakanların kendine özel proje getirdiği eğitim sistemi, yapboz tahtasına döndü. Oysa artık gelişmiş ülkelerde, “Okulsuz Sistem” tartışılıyor.
Yeşil düşüncenin önde gelen esin kaynaklarından biri olan 1926 Viyana doğumlu Ivan Illich, Okulsuz Toplum (Deschooling Society) adlı kitabında, modern eğitim sisteminin toplumu şekillendirme biçimini eleştirip, okulların, bireylerin öğrenme sürecini kısıtlayan, standartlaştırıcı ve hiyerarşik yapılar olduğunu savunur. Okulların öğrenmeyi tekelleştirdiğini ve bireylerin öğrenme süreçlerini kontrol etme özgürlüğünü ellerinden aldığını iddia eder. Illich’e göre okullar, öğrenmeyi belirli bir müfredat, sınavlar ve diplomalarla sınırlar, bu da bireylerin doğal öğrenme kapasitesini bastırır. Illich, öğrenmenin okulların dışında, bireylerin kendi ilgi alanları ve ihtiyaçları doğrultusunda, daha özgür ve organik şekilde gerçekleşebileceğini savunur. İnsanların bilgiye erişimi, resmi eğitim kurumlarına bağımlı olmamalıdır. Okullar, Illich’e göre, mevcut toplumsal hiyerarşileri ve eşitsizlikleri yeniden üretir. Eğitim, bireyleri “başarılı” ve “başarısız” olarak sınıflandırarak, sosyal statü ve ekonomik ayrıcalıkları meşrulaştırır. Illich, okulların tamamen kaldırılmasını değil, öğrenmenin kurumsal yapılardan kurtarılmasını önerir. Bunun yerine, öğrenme ağları (learning webs) oluşturmayı savunur. Bu ağlar, bireylerin bilgi, beceri ve kaynakları paylaşabileceği, öğretmen-öğrenci hiyerarşisi olmadan işleyen informal yapılar olmalıdır. Illich, okulsuz toplumun, bireylerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine ve daha eşitlikçi, yaratıcı toplum inşa etmelerine olanak sağlayacağını düşünür.
Illich’in bu fikirleri, 1970’lerde eğitim sistemine radikal eleştiri getirerek, alternatif öğrenme modelleri üzerine düşünmeyi teşvik etti. Kitap, eğitim felsefesi ve toplumsal yapıların eleştirisi üzerine hâlâ tartışılan eserdir. Önerdiği okulsuzlaştırma modelinin uygulanabilirliği hem desteklenebilecek noktalar, hem de bazı çekinceler barındırıyor.
Illich’in, okulların öğrenmeyi standardize ettiği ve bireylerin doğal merakını bastırdığı eleştirisi, günümüzde de yankı buluyor. Modern eğitim sistemleri, sıklıkla yaratıcılığı ve bireysel farklılıkları ikinci plana atarak, standart testler ve müfredat odaklı bir yaklaşımı dayatıyor. Bu, özellikle farklı öğrenme stillerine sahip bireyler için kısıtlayıcı olabiliyor.
Illich’in, öğrenmenin okul binalarıyla sınırlı olmaması gerektiği fikri, dijital çağda daha da anlamlı. İnternet, açık kaynaklı eğitim platformları ve çevrimiçi topluluklar, bireylerin kendi hızlarında ve ilgi alanlarına göre öğrenmelerine olanak tanıyor. Örneğin, çeşitli Online platformlar, Illich’in “öğrenme ağları” fikrine modern karşılık sunuyor.
Okulların, mevcut sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri pekiştirdiği argümanı, özellikle eğitim kaynaklarına erişimin adaletsiz olduğu toplumlarda hâlâ geçerli. Eğitim, bazen özgürleşme aracı olmaktan çok, elitlerin statüsünü koruma aracı olarak işlev görebiliyor.
Illich’in önerdiği okulsuz toplum modeli, teoride ilham verici olsa da, pratikte bazı zorluklar barındırıyor. Okullar, sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda sosyalleşme, disiplin ve ortak değerlerin paylaşımı gibi işlevler de görüyor. Bu işlevlerin tamamen informal ağlarla sağlanması, özellikle çocuklar ve gençler için yapılandırılmış rehberlik olmadan, kaotik veya eşitsiz sonuçlar doğurabilir.
Illich’in öğrenme ağları fikri, bireylerin kendi öğrenme süreçlerini yönetebilecek motivasyona ve kaynaklara sahip olduğunu varsayıyor. Ancak, herkesin bu tür bir kişisel disipline veya teknolojiye erişimi olmayabilir. Özellikle dezavantajlı gruplar, informal sistemlerde daha da geride kalabilir.
Illich, diplomaların ve sertifikaların önemini eleştirse de, modern toplumlarda yetkinliklerin belgelenmesi hâlâ iş piyasası ve sosyal hareketlilik için kritik önemde. Tamamen okulsuz sistemde, bireylerin becerilerini nasıl kanıtlayacağı belirsiz.
Genel değerlendirme yapıldığında; Illich’in fikirleri, eğitimi yeniden düşünmek için güçlü bir itici güç. Okulların, daha esnek, birey odaklı ve yaratıcılığı teşvik eden yapılar haline gelmesi gerektiğine katılabiliriz. Ancak, tamamen okulsuz bir toplum yerine, okulların dönüştürülmesi ve informal öğrenme fırsatlarıyla entegre edilmesi daha gerçekçi hedef olabilir. Teknolojinin sunduğu imkanlarla, Illich’in öğrenme ağları vizyonu kısmen hayata geçirilebilir; örneğin, çevrimiçi topluluklar ve açık eğitim kaynakları bunu destekliyor. Yine de eğitimin toplumsal işlevlerini tamamen göz ardı etmeden, bireysel özgürlük ve kurumsal yapı arasında bir denge bulunmalıdır.
Illich’in Fikirleri Türkiye’deki Eğitim Sistemine Nasıl Uyarlanabilir?
Ivan Illich’in Okulsuz Toplum fikirlerinin Türkiye’deki eğitim sistemine uyarlanması, hem mevcut sistemin yapısal sorunları hem de kültürel ve toplumsal dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, dikkatli yaklaşım gerektiriyor. Türkiye’de eğitim sistemi, merkeziyetçi, sınav odaklı ve genellikle ezbere dayalı işliyor. Illich’in okulsuzlaştırma ve öğrenme ağları vizyonunu bu bağlamda uyarlamak için aşağıdaki yollar düşünülebilir:
Türkiye’de eğitim sistemi, Illich’in eleştirdiği birçok unsuru barındırıyor. Öğrenciler, YKS gibi merkezi sınavlara hazırlık sürecinde bireysel ilgi alanlarını ve yaratıcılıklarını arka plana atıyor. Sosyoekonomik farklılıklar, özel okullar ve özel derslerle daha da derinleşiyor; kırsal kesimdeki öğrenciler genellikle daha az kaynağa sahip. Öğrenme, okulların ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) belirlediği müfredatla sınırlı. Alternatif öğrenme yolları (örneğin, mesleki beceriler veya sanatsal gelişim) genellikle ikinci planda.
Illich’in önerdiği okulsuzlaştırma, bu sorunlara çözüm sunabilir, ancak tamamen okulları kaldırmak yerine, sistemi daha esnek ve birey odaklı hale getirmek daha uygulanabilir.
Illich’in “öğrenme ağları”, bireylerin bilgi, beceri ve kaynakları paylaşabileceği informal yapılar öneriyor. Bunun için Dijital Öğrenme Platformları, Topluluk Temelli Öğrenme Merkezleri ve Mentorluk ve Eşler Arası Öğrenme metotları geliştirilebilir.
Tamamen okulsuz bir modele geçmek, Türkiye’nin mevcut sosyal ve ekonomik yapısında zor. Ancak, Illich’in fikirleri, mevcut sistemle harmanlanabilir. MEB, müfredatı daha az katı hale getirip, öğrencilerin ilgi alanlarına göre seçmeli dersler veya proje tabanlı öğrenme fırsatları sunabilir. Sınav odaklı sistem yerine, portfolyo temelli değerlendirme veya beceri sertifikaları teşvik edilebilir. Bu, Illich’in diplomaların toplumsal eşitsizliği pekiştirdiği eleştirisine yanıt olabilir. Okullarda, ziraat, el sanatları veya dijital beceriler gibi alanlara daha fazla yer verilebilir. Bu, öğrencilerin pratik becerilerle mezun olmasını sağlar ve Illich’in “kendi kendine öğrenme” fikrine uygundur.
Türkiye’de internet erişimi, özellikle genç nüfus arasında yaygın. Illich’in öğrenme ağları, dijital araçlarla desteklenebilir. Ulusal ve yerel platformlar üzerinden öğrenciler, öğretmenler ve uzmanlar bir araya gelerek bilgi paylaşabilir. Türkçe içerikli kitlesel açık çevrimiçi kurslar veya kanallar, bireylerin kendi hızlarında öğrenmesini sağlayabilir. Mobil internet ve düşük maliyetli cihazlarla, kırsal kesimdeki öğrenciler de bu ağlara katılabilir. Örneğin, Starlink gibi uydu internet projeleri, uzak bölgelerde erişimi artırabilir.
Türkiye’de Illich’in fikirlerini uygularken karşılaşılabilecek zorluklara da göz önünde bulundurmak gerekir. Türk toplumunda eğitim, genellikle diploma ve statüyle eşdeğer görülüyor. Aileler, çocuklarının “güvence” için üniversite mezunu olmasını istiyor. Bu nedenle, informal öğrenme modellerine geçiş için toplumsal farkındalık kampanyaları gerekebilir.
MEB’in merkeziyetçi yapısı, esnek ve birey odaklı modellere geçişi zorlaştırabilir. Pilot projelerle başlanabilir. Belirli bölgelerde öğrenme merkezleri kurulabilir.
Kırsal-şehir farkı ve ekonomik eşitsizlikler, öğrenme ağlarının kapsayıcılığını zorlayabilir. Bu yüzden, devlet veya STK’lar tarafından sübvansiyonlu internet ve cihaz erişimi sağlanmalı.
Sonuç olarak Illich’in okulsuzlaştırma vizyonu, Türkiye’de tamamen uygulanması zor olsa da, eğitim sistemini daha esnek, birey odaklı ve kapsayıcı hale getirmek için ilham verici. Dijital teknolojiler, yerel topluluklar ve mevcut eğitim altyapısıyla entegre edilirse, öğrenme ağları modeli, özellikle gençlerin ve dezavantajlı grupların potansiyelini açığa çıkarabilir. Ancak, bu dönüşüm, toplumsal algı değişimi, altyapı yatırımları ve pilot uygulamalarla desteklenmeli.
* Yazı, yapay zeka verileriyle kurgulandı.
