İklim krizinden cinsel şiddete, toplumsal eşitsizlikten güvencesizliğe… Fransa’da binlerce öğrenci yeni bir politikleşme dalgası yaşıyor. “Pasif kalmak daha kötü” diyen gençler, Macron hükümetinin politikalarına karşı yeniden meydanlarda.
Sokakları dolduran yeni kuşak
Le Monde’un aktardığına göre, 2 Ekim’de Paris ve birçok kentte öğrenciler ve sendikalar yeniden sokağa çıktı. Union Étudiante’nin verileri, 10 Eylül’de 80 bin, 18 Eylül’de ise 110 bin öğrencinin yürüyüşlere katıldığını gösteriyor. Bu rakamlar, gençliğin sadece öfkesini değil, aynı zamanda siyasete yeniden katılma iştahını da ortaya koyuyor.
Kitaplarla başlayan sorgulama
Psikoloji öğrencisi Sarah için politizasyonun başlangıcı okul sıralarında oldu. Orwell’in 1984’ü ya da Steinbeck’in Gazap Üzümleri gibi eserler, ona sömürgecilik ve sansürle yüzleşme imkânı sundu. Fakat asıl kırılma noktası, arkadaşlarının cinsel şiddete uğramasına tanıklık etmesiydi. “Kurumsal kayıtsızlık güvenimi yıktı,” diyor Sarah. Bugün, sol radikal bir gençlik örgütünde aktif.
İklimle açılan kapı, eşitsizlikle derinleşen öfke
Normandiyalı Perrine’nin politik yolculuğu ise iklim eylemleriyle başladı. Ailesinin “aşırı uçlardan” uzak tutma isteğine rağmen çevre protestoları daha kolay kabul gördü. Üniversite yıllarında sosyal belirlenimle karşılaşması, Marx ve komünizme bakışını değiştirdi.
23 yaşındaki Alexis için öfkenin kaynağı ailesinin bitmeyen geçim sıkıntısıydı. Paris-VIII’de felsefe okurken kötü yurt koşulları, emeklilik reformuna karşı eylemler ve Filistin’e destek kampanyaları, onun politikleşmesini kalıcı hale getirdi: “Aktivizm, derslerde bile umudumu korumamı sağlıyor.”
Geç uyanış: metroda görülen sefalet
Sinema öğrencisi Baptiste, lise yıllarında siyasete ilgisizdi. Fakat Lille’deki hazırlık okulunda bir arkadaşıyla sohbetler ve metrodaki manzaralar – evsizler, tedavisiz yaralar, derin yoksulluk – ona geri dönüşsüz bir farkındalık kazandırdı. “Artık seyirci kalmak istemiyorum,” diyor.
Bedel: tükenmişlik ve direnç
Öğrencilerin aktivizmi, yalnızca fikirsel değil, gündelik hayatlarını da yeniden kurgulamalarını gerektiriyor. Dersler, yarı zamanlı işler, toplantılar ve yürüyüşler arasında denge kurmaya çalışıyorlar.
-
Alexis: “Her hafta sonu sokaktayım. Aktivizm beni hayata bağlı tutuyor.”
-
Sarah: “Pasif kalmak, tükenmişlikten bile daha kötü.”
-
Baptiste: “Sosyal hareketin sönmemesi için ne gerekiyorsa yapmalıyım.”
Cesaretin adı
CNRS araştırmacısı Albert Ogien, Mayıs 1968 ile bugünü karşılaştırıyor: “O yıllarda siyasal katılım değerliydi; bugünse baskı ve siyasetten bıkkınlık hâkim. Bu koşullarda gençlerin aktivizme yönelmesi büyük bir cesaret.”
Sessizliğe karşı mücadele
Sarah, Perrine, Alexis ve Baptiste’nin hikâyeleri farklı ama ortak bir duyguda buluşuyor: suskunluğun ağırlığı. Gençler için aktivizm, yalnızca politik bir tercih değil; hayatla kurdukları bağın kendisi. Bugün yeniden sokaklara çıkarken, “adaletsizlik karşısında susmamak” en güçlü motivasyonları.
Etiketler: Fransa, öğrenci hareketleri, gençlik, aktivizm, Emmanuel Macron, iklim krizi, toplumsal eşitsizlik
‘Boklaşma çağı’: Platformlar neden her gün daha da kötüleşiyor?
Misafirlikten yurttaşlığa: Göçmenlerin kalıcılık ve eşitlik arayışı
Ormanın sesi sustu: Jane Goodall 91 yaşında hayatını kaybetti
