Bayetav’ın 2025 Güz İzmir Barometresi, 25 Kasım öncesinde ekonomik kırılganlıkları, siyasal yönelimleri ve “İzmir’de kadın olmak” deneyimini şiddet, güvenlik ve geçim baskısı ekseninde görünür kılıyor.
Bayetav’ın üçer aylık periyotlarla yürüttüğü İzmir Barometresi’nin beşinci sayısı olan 2025 Güz Raporu, yine kentin sosyolojik panoramasını ayrıntılı biçimde izliyor. Çalışma, her dönemde tekrar eden yaşam memnuniyeti, hane ekonomisi, siyasal tercihler ve kimlik algıları gibi başlıklarla karşılaştırmalı analiz olanağı sunarken, İzmir’e dair bir “veri hafızası” inşa etmeyi hedefliyor.
Güz Barometresi’nde İzmir’in gündemini bir arada tutan ana başlıklar; ekonomik kırılganlıklar, geçim stratejileri, siyasal tercihler, toplumsal ruh halleri, yerel yönetim algısı ve kent hizmetlerine dair değerlendirmeler. Aynı zamanda, çözüm süreci tartışmaları ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi performansına ilişkin bulgular da, kent ölçeğinden ülke siyasetinin nabzını tutan önemli izlekler olarak öne çıkıyor.
Güz sayısının odak temasını ise “İzmir’de kadın olmak” oluşturuyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü öncesinde yayımlanan rapor, İzmirli kadınların gündelik hayatını; şiddet, güvenlik, kamusal alan, temsiliyet, yoksulluk ve bakım emeği ekseninde ele alıyor.
Ekonomik kırılganlık ve geçim stratejileri
Güz Barometresi, İzmir’de yaşam memnuniyetinin hâlâ görece yüksek bir düzeyde seyrettiğini ama bunun altındaki ekonomik kırılganlığın giderek derinleştiğini gösteriyor. Katılımcıların %65’i şehirde yaşamaktan memnun olduğunu ifade ederken, memnuniyetsizlerin oranı %20’de kalıyor; özellikle 60 yaş üstü ve emeklilerde memnuniyet oranı %75–77 bandına çıkarken, 30–50 yaş aralığında memnuniyet şehir ortalamasının altında kalıyor.
Buna karşın geleceğe dair ekonomik beklentilerde belirgin bir karamsarlık var. Ekim 2024’te ekonomik durumunun kötüleşeceğini düşünenlerin oranı %58 iken, Ekim 2025’te bu oran %65’e yükseliyor; durumunun aynı kalacağını düşünenler %21’den %15’e gerilerken iyileşme umudu neredeyse yerinde sayıyor. Gündelik hayatın ritmine bakıldığında ise her beş İzmirliden dördü, son üç ayda en az bir harcama kalemini kısmak zorunda kalmış durumda. En çok kısılan giderler; arkadaşlarla dışarıda sosyalleşmek (%45,7), mutfak harcamaları (%42,1), kültürel etkinlikler (%35,3) ve fatura ödemeleri (%31,8). Sağlık ve eğitim harcamalarını kısmak zorunda kalanların oranı bile, yaklaşık her dört kişiden bire kadar çıkıyor.
Bu tablo, İzmir’in “nispeten memnun” görünen yüzünün arkasında, hane ölçeğinde gündelik hayatı daraltan kalıcı bir geçim krizinin bulunduğunu ve orta sınıf dahil geniş kesimlerin bu krizle birlikte geleceğe umutsuz baktığını gösteriyor.
Siyaset, çözüm süreci ve Özgür Özel etkisi
Barometre, İzmir’in siyasal haritasındaki kaymaları da kayda geçiriyor. Güz 2025 verileri, son bir yılda CHP’nin oy oranının %41’den %53’e yükseldiğini, İYİ Parti’nin ise %7’den %4’e gerilediğini ortaya koyuyor; Zafer Partisi, DEM Parti ve TİP’in oranlarında ise dikkat çekici bir değişim görülmüyor.
Bu artış, hem yerel seçimlerden sonra İzmir’de güçlenen CHP etkisini hem de Özgür Özel liderliğinin kent kamuoyundaki algısını okumak açısından kritik. Raporda, çözüm süreci tartışmaları ve güncel siyasal krizler karşısında katılımcıların duygu durumları ve parti tercihlerindeki değişim birlikte izleniyor; böylece ekonomik kırılganlık ile siyasal yönelimler arasındaki ilişki, kent ölçeğinde veri temelli bir zemine taşınıyor.
İzmir’de kadın olmak: Özgürlük imajı ile güvensizlik duygusu arasında
Güz Barometresi’nin odağında, İzmir’in yıllardır taşıdığı “kadın dostu şehir” imajının gerçek hayattaki karşılığı var. Araştırma, bir yandan bu imajı besleyen özgürlük duygusuna, diğer yandan da kadınların şiddet ve güvensizlik deneyimlerine odaklanıyor.
Her 10 katılımcıdan yaklaşık 4’ü, İzmirli kadınların en fazla yaşadığı sorunun sokakta güvende olmama hali olduğunu düşünüyor. En fazla karşılaşılan ikinci sorun ise ekonomik zorluklar; her üç İzmirliden neredeyse biri, kadınların en büyük meselesinin geçim sıkıntısı olduğunu söylüyor. Buna göre, güvenlik ve ekonomi birlikte en yakıcı iki başlık olarak öne çıksa da, özellikle kadın katılımcılar için ekonomik krizin yarattığı baskı, çoğu zaman güvenlik kaygısının da üzerine çıkıyor.
Araştırma, katılımcıların yarısının, kendisinin ya da yakın çevresinden bir kadının kamusal mekânlarda şiddet veya taciz yaşadığını belirttiğini ortaya koyuyor. 18–29 yaş arası genç kadınlarda bu oran daha da artıyor; her üç genç kadından ikisi (%66,2) kamusal alanda taciz veya şiddet deneyimine tanıklık etmiş durumda. Yaş ilerledikçe bu oran azalıyor ve 60 yaş üzeri kadınlarda %39,2’ye geriliyor.
Genç kadınlar İzmir’i, geldikleri şehirlere kıyasla daha özgürce giyinip dolaşabildikleri bir kent olarak tarif ederken; aynı genç kadınlar, karanlık sokaklardan toplu taşımaya, taksi kullanımından semt tercihine kadar güvenlik kaygısıyla sürekli “ekstra önlem” almak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Bu çift yönlü deneyim, özgürlük ile güvensizliğin aynı kentte, aynı kadın hayatında yan yana durduğunu gösteriyor.
Dayanışma ağları, şiddetle mücadele ve “kadın dostu kent” sınavı
Araştırma, İzmir’de şiddet karşısında kadınların başvurabileceği mekanizmalara ilişkin algıyı da ölçüyor. Katılımcıların %67,8’i, şiddete uğrayan kadınların sivil toplum örgütlerinden destek alabileceklerine inandığını söylüyor. Ancak yaklaşık üçte birlik bir kesim, güvenlik güçleri dışında başvurabilecekleri kurumlar olduğuna dair bir bilgiye sahip değil. Aynı tabloda, “günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair duyarlılığın arttığını düşünüyorum” diyenlerin oranı %68,1’e çıkarken; kadına yönelik erkek şiddetinin son yıllarda önemli ölçüde arttığını söyleyenler de %80’in üzerine çıkıyor.
Bu veriler, bir yandan İzmir’de kadın dayanışması ve sivil yapıların görünürlüğüne işaret ederken, diğer yandan hem yerel yönetimlerin hem de kadın örgütlerinin şiddet karşısında başvuru mekanizmalarını kent geneline, özellikle de çeper mahallelere yayma gereğini gösteriyor.
Güz 2025 Barometresi’nin en önemli bileşenlerinden biri de yöntem. CATI temelli nicel araştırmaya ek olarak, farklı yaş, eğitim ve sınıfsal konumlara sahip 40 kadınla odak grup ve bireysel görüşmeler yapılmış; böylece yüzdelerin arkasındaki hikâyeler, kadınların kendi sözleriyle kayda geçirilmiş. Bu niteliksel veriler, ekonomik bağımlılıktan güvensiz mahallelerde yaşamaya, çalışma yaşamında mobbing ve tacizden bakım emeğinin ağırlığına uzanan geniş bir yelpazede, kadınların gündelik hayatını çerçeveliyor.
Çoklu İzmirler ve 25 Kasım öncesi bir çağrı
Bayetav, Güz 2025 Barometresi ile bir kez daha “tek bir İzmir” olmadığını hatırlatıyor; şehrin sokaklarında özgürlük ile güvensizliğin, dayanışma ile yalnızlığın, görünürlük ile yok sayılmanın nasıl yan yana durduğunu gösteriyor.
25 Kasım öncesinde yayımlanan bu rapor, İzmir’in kadın dostu kent olma iddiasını, rakamların ve hikâyelerin ışığında yeniden düşünmeye davet ediyor. Kentin siyasal aktörlerine, yerel yönetimlere ve sivil toplum örgütlerine düşen görev, bu verileri bir “uyarı barometresi” olarak görmek ve kadınların hem ekonomik hem de fiziki güvenliğini güçlendirecek somut adımları çoğaltmak.
Bellek İzmir’de hafıza ve mekân: Dr. Mert Kaya İzmir’in “sıradan” hikâyelerini kayda geçiriyor
Elhamra’da ilk adım: “İzmir Seni Seviyorum” senaryo yarışmasında ödüller açıklandı
Fikir Söyleşileri | Birlikte mümkün: İzmir’de ortak yaşamın dili, katılımın zemini
Etiketler: İzmir Barometresi, BAYETAV, İzmir’de kadın olmak, kadın dostu kent, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği, yerel yönetim, ekonomik kırılganlık, CHP, Özgür Özel, çözüm süreci, İzmir’de yaşam memnuniyeti, geçim stratejileri
