Düşünelim, kim borçlu değil ki bu ülkede? Devlet mi, hayır. Şirketler mi, onlar da değil. Ya biz, halk? Maalesef, biz de değiliz. Eğer siz de bu borç yükü altında ezilenlerden biriyseniz, merak etmeyin, yalnız değilsiniz. Şimdi soralım: Peki, bu borçları kim alıyor? Kim zenginleşiyor? Gelin, bu soruların cevabını birlikte arayalım.
Devletin Sırtındaki Yük: Kamu Borcu
Devletin kasasında para yok, ama borcu var, hem de fazlasıyla. Kamu borcu son yıllarda astronomik rakamlara ulaştı. Bu borç, yatırımcıların güvenini sarsıyor ve yüksek faiz oranlarıyla geri dönüyor. Unutmayın, yüksek kamu borcu demek, sizin vergilerinizin daha da artacağı demektir. Hem de belki de hiç göremeyeceğiniz hizmetler için.
Şirketlerin Döviz Dansı
Türk şirketleri, dış borçlarını artırarak sanki bir döviz dansında. Her şey iyi giderken kimse bu döviz borçlarını sorgulamıyor. Ama işler tersine döndüğünde, kimse bu borçların bedelini ödemek istemiyor. Şirketler iflas ediyor, işçiler işsiz kalıyor. Sonuçta, zarar yine halka, yarar yine sermayeye.
Halk Borçlu, Peki Ya Kim Zengin?
Evet, halk borçlu. İşçiler, çiftçiler, öğrenciler; herkes borç içinde. Ancak unutmayalım, her borçlu olduğunda bir de alacaklı vardır. Peki, bu borçlar kimin cebini dolduruyor? Düşük gelirli aileler tüketici kredileriyle ayakta durmaya çalışırken, bankalar kâr hanesine bir yenisini daha ekliyor. Öğrenciler, yüksek faizli eğitim kredileriyle geleceğini ipotek altına alıyor. Ve bu borç sarmalında asıl kazanan, ne yazık ki halk değil.
Sonuç: Bu Gidişat Nereye?
Öyle ya, bu borçlar nereye kadar? Herkes borçlu, ama bu borçları kim ödeyecek? Devlet, şirketler, halk; herkesin cebinden çıkacak bu para. Ama unutmayın, bu borç sarmalını kırmak için ilk adım, bu sorunları görüp tartışmaktır. Öyleyse gelin, borç mevzusunu konuşalım; ama bu kez samimi bir şekilde, politik argümanlar ve yaldızlı söylemler olmadan.
Bu konu, hepimizi yakından ilgilendiriyor ve herkesin bu borç sarmalını sorgulaması gerekiyor. Ekonomik krizlerin asıl sebepleri arasında bu borç yükü yatıyor. Eğer bir değişim istiyorsak, bu konuları cesaretle ele almalı ve gerçek sorunlara gerçek çözümler üretmeliyiz.