Çocukların en fazla zaman geçirdiği yerler okullar. Ekonomik krizin artması, çocukların beslenme krizini derinleştirirken siyasal iktidar buna çözüm üretmek yerine her geçen gün çocuklara harcanan parayı kesmeye devam ediyor. Hijyenin kesinlikle sağlanması gereken yerlerden biri olan okullarda var olan hizmetlilerle ilgili uygulamalar temizlik hizmetlerini kısıtlıyor.
Çocukların beslenmesi birçok alanı kapsıyor. Gıda güvenliğinin okulun hijyeni ile direkt bağlantısı bulunuyor. Her geçen gün bu haberler gündeme gelirken geçtiğimiz aylarda çocuklar için ücretsiz bir öğün yemek ve temiz su için mücadele eden örgütler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve bağımsız inisiyatiflerin birleşerek kurduğu Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu, 21-22 Eylül Ankara’da Ücretsiz Okul Yemeği, Hemen Şimdi Çalıştayı düzenledi.
Çalıştayda:
- Nitelikli eğitim için gerekli olan adımlardan birinin sağlıklı beslenme olduğu,
- Çocuk yoksulluğunun var olduğunu, yoksulluğun yetersiz ve dengesiz beslenmeye, çocukların okuldan ayrılmalara sebep olduğu,
- Ekonomik krizin en büyük etkisinin çocuk sağlığı üzerine olduğu,
- Dünyanın birçok yerinde 1900’lü yıllardan itibaren okul beslenme programlarının uygulandığını ve uygulanan ülkelerde çocukların başarısının, okula katılım oranlarının arttığı,
- Beslenmenin her çocuk için temel bir hak olduğu, bunun bütçe bahane edilerek geçiştirelemeyeceği,
- Temiz ve içilebilir suyun tüm okullarda ücretsiz sağlanması gerektiğini, okullarda toksik yükten arındırılmış suya erişimin 700 kişilik bir okul için 108 bin lira maliyetlerle yapılabileceği
aktarıldı.
Tüm bunların yanı sıda çocuk açlığının ruh sağlığını oldukça olumsuz yönde etkilediği bilimsel çalışmalar ve yaşam pratiklerinden örneklerle ele alındı. Türkiye’de okul yemeği ile ilgili mücadele örnekleri sunuldu, neler yapılabileceği dair bir yol haritası çıkarıldı. Bununla birlikte Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonu’na üye olunması gerektiği, uluslararası alanda dünya örneklerinden bahsedildi.
Çalıştayın ikinci gününde okul yemeği, eğitim, sağlık ilişkisi, hukuki tartışmalar ve erişim ile ilgili masalar kurulup yerel mücadele deneyimleri paylaşıldı.
Çalıştayda çocuk sağlığını korumada özellikle 0-14 yaş aralığında çocuklara yönelik sağlıklı besleme politikasının gerekliliği temel bir gündem olarak öne çıktı.
Antalya Okul Yemeği Koalisyonundan Tülin Koç, Türkiye Okul Yemeği Koalisyon’nun ve hatta kentlerdeki yemek koalisyonlarının çalıştaydan çıkacak sonuç üzerinden eylem planı oluşturacaklarını dile getirdi. “Çocukların beslenmesi en temel hak, verilmediği takdirde eğitim hakkını da engellediği için bunu hak temelli bir çizgiye taşıyarak farkındalık yaratmak; ilgili kişi, kurum, bu işi yapması gereken siyasal iktidar ya da muhalif partilerin programlarını alarak ücretsiz okul yemeği ve erişilebilir sağlıklı temiz suyun sürekliliğini sağlamak için bir itici güç olmak istiyoruz.” diyerek uluslararası okul yemeği koalisyonuna Türkiye’nin de imzacısı olması gerektiğine, gelecekte hangi iktidar gelirse gelsin bunun sürekliliğine işaret etti. Koç, çocuk açlığının ortadan kaldırılmasıyla çocukların cemaat yurtlarına, vakıf yurtlarına muhtaç kalmadan suça bulaşmadan bir yaşam sürmelerini sağlayacağını çocukların örgün eğitimin içerisinde kalması için ücretsiz okul yemeğinin çok önemli olduğunun altını çizerek bu sağlanana kadar mücadelenin devam etmesinin elzem olduğunu söyledi.
Gıda Mühendisleri Odası’ndan Bülent Şık ise mart ayından bu zamana kadar sadece Ankara’da değil çok sayıda kentte il temsilcilikleri ya da il koalisyonlarının kurulduğunu, kurulmaya devam ettiğini belirtti. İki günlük çalıştaya kaıtılan sivil toplum örgütlerinin çeşitliliğine değinen Şık, çocukların okulda sağlıklı bir öğüne ulaşıp buna erişimlerinin sağlanmasının çok ciddi bir hak meselesi olduğunu, devletin bu hakkı bütçe imkanlarını dikkate almaksızın yerine getirmek zorunda olduğunun önemini vurguladı.
Bülent Şık, çocukların gıdaya erişimleri için bu alanda sorumluluk üstlenecek yeni bir kamu kurumuna ihtiyaç olduğunu anımsatıp söz konusu kamu kurumunun Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde oluşturabileceğini belirtti. Yeterli personel ve gerekli altyapıya destek için her türlü bileşene, bütçeye sahip olması gerektiğinin önerisinin geliştirildiğini dile getiren Şık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocukların sadece sağlıklı besinlere değil, içme suyuna temiz içme suyuna erişimlerinin de bir büyük mesele olduğu tartışıldı. Örneğin Hindistan’da yıllardır 120 milyon öğrenciye okullarda bir kamusal beslenme programı uygulanıyor. Şili’de, Kore’de, çeşitli Avrupa ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, uluslararası okul koalisyonu üyesi olan 127 ülkede bu programlar uygulanıyor. Türkiye ücretsiz okul yemeği ve beslenme desteğinin uygulanmadığı aslında az sayıdaki ülkeden biri. Eğitim kurumları çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamak için yapılacak her türlü kamusal programın kolay uygulanabileceği yerler. Çünkü çok sayıda çocuğa anında erişim söz konusu.”
Çalıştaya katılım sağlayan sivil toplum aktörlerinden biri de Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo’ydu. Çocukların yetersiz beslenmesinin istatistiklerle ortada olduğunu ifade eden Foggo bununla beraber çocukların mevzu bahis istatistiklerde rakam olarak kaldığını vurguladı:
“Milli Eğitim Bakanı geçenlerde çıktığı bir Tv programında, okul yemeği sorusuna ihtiyacı olan aileleri valiliklere yönlendirdi. Gerçekten bu olacak iş değil. 2018 yılında Hacettepe üniversitesi bodurluk oranı çocuklarda yüzde 6 olduğunu söylemişti. Bakın o çocuklar bugün 9-11 yaşlarında ve bodur çünkü o gün bu rakam açıklandığında tedbir almayan bakanlık bugün de tedbir almıyor. Yetersiz beslenme, kronik açlıktır, hastalıktır, okul terki ve nihayetinde çocuk işçiliğidir ve yoksulluğun nesilden nesile devam etmesidir. Bu nedenle bu gerçekliği kabul edip bir an önce okul yemeği uygulaması hayata geçirilmelidir. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu olarak bu gerçeklikten yola çıkarak çocukların yanında olmaya ve okul yemeği sağlanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Edirne Okul Yemeği Koalisyon’undan Benay Gürsel’e göre ise sorunların, çözümlerin ve mücadele stratejilerin ortaklaştırılması, netleştirilmesi ve ortak dil oluşturulması noktalarında çalıştay çok mühim bir işlev gördü:
“Bizim çalıştaydaki tek ve net talebimiz en az bir öğün ücretsiz okul yemeği ve içilebilir su bir hak olduğudur. Bu talebimizin neden acilen yerine getirilmesi gerektiğinin nedenleri ve çözüm önerileri, sağlık, hukuk, eğitim, gıda güvenliği ve yerel mücadele deneyimleri adı altında masalara yatırılmıştır. Ayrıca bundan sonraki süreçte yapılması gerekenler ve mücadele yöntem ve stratejileri tartışılmış ve yol haritası genel anlamda da ortaya çıkarılmıştır.”
Gürsel, Ankara, Antalya, Adana, Bolu, Edirne, Hatay, Trabzon, İzmir, İstanbul illerinde koalisyonlarının kurulduğunu, bu koalisyonların her ile yayılması gerektiği söyleyerek söyledi.
Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’ndan Murat Kuşaksız, eğitimde fırsat eşitliği için ücretsiz bir öğün yemek ve içilebilir su talebinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Güney Amerika ülkelerinde bu sorunun neredeyse yüz yıl öncesinde çözüldüğünü, birçok ülkede ücretsiz yemek ve suyun, çocukların hem sağlıklı kalmasına hem eğitimde daha başarılı olmasına yardımcı olduğunun geçtiğimiz yüzyılda ispatlanmış durumda olduğunu ifade etti:
“Son 25 yılda Türkiye’de eğitim sistemi defalarca değişikliğe uğradı. Bu süreçte çeşitli müfredat yenilikleri, sınav sistemi reformları ve yapısal düzenlemeler yapıldı. Sayabileceğim 5 katastrofik değişim yapıldı. Bu kadar değişim için harcanan maddi ve manevi emekten sonra okuduğunu anlama oranımız bile daha düşük durumda. Neden halen en temel, ispatlanmış, ve eşitlikçi yemek durumuna evrilmediğimizin ülkemizde cevabı henüz yok. Örneğin Hindistan neredeyse ülkemizin nüfusunun iki katı öğrenciye ücretsiz okul yemeği ve sağlıklı su sağlayabiliyor. Çalıştay boyunca yapılan sunumlarda çocukların yetişkinlere oranla toksik maddelere karşı daha hassas ve bu maddelerden daha fazla etkilendiği bilimsel açılardan defalarca ispatlandı. Ayrıca, çocukların toksik maddeleri vücutlarından atma yetenekleri yetişkinler kadar maalesef gelişmiş değil. Bu durum, çocukların toksik maddelere uzun vadeli maruziyet sonucunda daha büyük sağlık riskleriyle karşı karşıya kalmalarına yol açıyor.”
Kuşaksız, “Bizim okulumuzda su için kurduğumuz sistemin gerek maliyet gerekse standart açısından örnek olacağını düşünüyoruz. Tüm ülkenin okullarına bu maliyetler yansıtılacak olsa yaklaşık 120 milyon dolar gibi bir bütçeyle sistem kurulabilir. Farkındalık kampanyaları, sivil toplum ve STK işbirlikleri, okul toplantıları ve etkinlikler, dijital platformlar, yerel yönetimlerin desteklenmesi, öğretmen ve okul yönetimleriyle işbirliği, gelecek veli adaylarının katılımının sağlaması gibi önerilerini de dile getirdi.
Veli-Der Genel Başkanı Ömer Yılmaz ise çalıştayın beklentilerinin ötesinde olduğunu belirtip okullarda yemek meselesine değindi:
“Özellikle okullarda bir öğün yemek ve içilebilir sağlıklı su için toplumun taleplerinin dile getirilmesi açısından önemli bir çalıştay olduğunu düşünüyorum. Mekan konusunda da Ankara Kent Konseyi’ne teşekkür ediyoruz. Umarım, çalıştayın sonuçlarını kamuoyuyla paylaştığımızda en önemli birleşen olan öğrenci ve velilerin bunu sahiplenerek bundan sonraki süreçte yüksek tondan dile getirerek çözümün hayata geçmesine destek olması gerekiyor. Veliler sahip çıktıkça çocukların bir öğün yemek hakkını gerçekten sağlayacağız diye düşünüyorum.”
TTB Okul Sağlığı Çalışma Grubundan Gülgün Kıran ise çalıştayda derinleşen çocuk yoksulluğu ile birlikte okul çocuklarında beslenme yetersizliği ve çocukların fiziki, psikolojik, sosyal gelişimleri üzerine etkilerin işlendiğini dile getirirken “getirilen yeni öğretim programının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmakta iken MESEM gibi projeler okuldan kopuşları hızlandırıyor. Okuldan ayrılmalar ise çocuk işçiliği, madde bağımlılığı, istismar, çocuk yaşta evlilikler gibi sorunları artırıyor.” şeklinde günümüzdeki durumu özetledi.