Çocuklarınız Sizin Çocuklarınız Değil

Çocuklara yazmak, çocukça yazmak değildir. Çocuklara yazmak basit ve kolay bir şey değildir.

Uzun zamandır çocuklar için yazıyorum. Çocuklara yazarken aslında kendime yazdığımı fark etmemse çok uzun zamanımı aldı, o ayrı. Aslında neredeyse bütün yazdıklarımı, kendi çocukluk yaralarımı sarmak için kurguladığımı çok ama çok sonra fark ettim. 

Geçmiş geçmez, çocuklar büyür, çocukluk büyümez! Ve en büyük yaralar, en büyük hasarlar, en büyük travmalar çocukluktan miras kalır o büyük çocuklara… İnsan büyür ama tam da büyümez, her insan biraz çocuk kalır! 

Edebiyat güzel şey, dil harika bir şey. Yazınca oluyor, güzel yazınca kabul görüyor. Oysa yaşamak o kadar güzel değil. Bunu her yaşayan bilir! Yetişkinlere yazmaksa kolay, binbir türlü hali var çünkü, her biri, birileri tarafından seviliyor ya da nefret ediliyor. Okunuyor, okunmuyor, övülüyor ya da çöp sepetini boyluyor. Ne olursa olsun yetişkin edebiyatı tartışmaya açık ve sübjektif bir olgu. Artı on sekiz. Bizim ülkemizde on sekiz yaş hâlâ çocuk görülse de dünyada bu böyle değil. Yetişkin insan, kendi ediminin deneyimini yaşar, kendi deneyiminin sonuçlarına katlanır. İyi veya kötü. Bizim çocuklarımız anne babalarını suçlayarak büyür. Verdikleri bütün kötü kararlar o annelerde, o babalardadır, iyiler zaten konuşulmaz! Günlüklere ve psikologlara baksak bunu görürüz. Uydurmuyorum. Bu bilim! Tamamen uyduruyorum. Neredeyse eminim ama ben bir edebiyatçıyım. Sonuçta işim uydurmak! 

Çocuklara yazmak zordur. Çünkü herkes bir zamanlar çocuktur! Yetişkinlere yazmak, sayısız dala ayrılır; aptallar, romantikler, ki romantikler aptallardan sonra gelir, fırsatçılar, fesatçılar demeyeceğim, sıralamayı size bırakıyorum! Ama bir sıralama olduğunu biliyoruz. Bunu hepimiz biliyoruz. Çocuklara yazmak yetişkinlere yazmaktan zordur çünkü herkes biraz korkar çocukluğundan! Çünkü karanlık çocukken çok karanlıktır, böcekler daha büyüktür çocukken, bağırışların sesi daha yüksektir, yaralara “Geçti” demez çoğu zaman yetişkinler, bir şey yok, abartma derler, abarttıkları tonla şeyi fark etmeden ya da yok sayarak!

Çocukluk zordur. Çocuklara yazmak daha zordur! 

Çocukluk hafife alınır çoğu yerde, çoğu zamanda ve çoğu insanda. Çocukluğun insanı yapan, insanı var eden, insanı gelecek kılan olduğu düşünülmez çoğu zaman! Çocuklara öğütler, çocuklara nasihatler, çocuklara tavsiyeler, çocuklara anılar anlatılır. Çocuklara emirler verilir hatta! Çocuklardan bıkılır, çocuklardan usanılır, çocuklardan çoğu zaman yorulunur! Çocuklara, 

sus, denir, 

hadi, denir, 

hayır, denir, 

çoğu zaman!

Çocuklar çok gelir, çocukluk ağır gelir, çocukluk unutulur çünkü!

 

Bu yazı, bunun yazısı. Bu yazı, bir hatırlama ve hatırlatma yazısı. 

Eskiden insanın yaşamı çok uzun değildi. Ne güzelmiş! Sonradan uzadı maalesef. Yetmiş, seksen, doksan yıl için birbirini kırmasa keşke insan. Kırıyor işte! Ardında bir taht, bir saray, bir kitap bırakacağına inanmasa keşke! 

Ama daha kötüsü, en azından bu yazının kötü kaderi şunu söylüyor, 

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil

Onlar hayatın oğulları ve kızları

Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler

Ve sizinle birlikte yaşasalar da sizin değiller.

 

Bu sözler bana değil, Khalil Cibran’a ait. Ve bütün çocuklara. Yetişkinlere yazılmış, yani anne babalara, öğretmenlere, yazarlara… Çocuklarla temas kuran herkese!

Çocuklar sizin değil! 

Çocuklara yazmak zordur. Çocuk kitabı yazan büyüyünce roman yazmaz, isterse yazar, belki yazar, canı isterse, ilgisi varsa yazar ve roman yazan biri, belki çocuk kitabı yazabilir! 

Ama çocuk kitabı, mutlaka okumalısınız. Çocuklarla çalışmasanız da, çocuğunuz olmasa da! Çocuğunuz varsa zaten okuyun. Dediğim gibi yoksa da okuyun. Çocuk kitapları harikadır, çocuk kitapları insana umut verir, renk verir, yaşama isteği verir, çocuk kitapları insana çocukluğunu verir, hiç olmasa biraz cesaret verir!

Çocuk kitapları yalnızca çocuklar için değildir!