Birleşe Birleşe…

Bildiğimiz üzere grev, işçilerin var olan haklarını korumak, haklar elde etmek için iş bırakmalarıdır. Mevzuatta ise grev, “İşçilerin, topluca çalışmamak suretiyle iş yerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla, aralarında anlaşarak veya bir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarıdır” şeklinde tanımlanır.

Grev bir haktır. Elde edilmiş, mücadele ile kazanılmış bir haktır. Emekçilerin çalışma koşullarındaki olumsuzluklara karşı direnmeleri ve toplu olarak iş bırakmaları anlamına gelir. Grev esasen sanayi devrimi sırasında gündeme gelmiş ve önemli olmuş olsa da, iş sahiplerinin işçilerden siyasi olarak daha kuvvetli olmaları sebebiyle yasaklanmıştır. Zira grev patronların işine gelen bir eylem değildir. Ancak genel olarak grevin, 19. yy sonu ve 20. yy başında kısmi olarak yasak olmaktan çıktığını söyleyebiliriz.

Bir rivayete göre eski Mısır’da piramitlerin inşasında çalışan işçiler, yiyeceklerine getirilen sınırlama nedeniyle bir gün işlerinin başına gitmiyorlar. Bu tipik bir grev örneğidir örneğin. Babil döneminde de grevden söz edilir. Burada da heykeltıraşlar iş bırakma eylemleri yapıyorlar. Yine tarihte başka başka ücretlerinin arttırılması talebiyle emekçilerin iş bıraktığı örnekleri görüyoruz. Osmanlı Devleti’nde dahi seramik işçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle iş bıraktıkları görülüyor.

Grev kavramsal olarak ilk kez topluca iş bırakma anlamında Fransa’da kullanılıyor. İlk grevleri, uzun çalışma saatlerine, yetersiz ücret, kötü koşullar ve işçilere bu koşullarında dayatılması sonrası görüyoruz. Avrupa’da o yıllarda emekçiler pek çok kez greve gitmişler, ancak bu isyanlar sonrası grev pek çok emekçinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanmıştır. 

İşçiler ve emekçiler, yıllar boyu haklarını elde edebilmek için mücadele etmişler, taleplerini dile getirmişler, bu uğurda can vermişler ve böylelikle çalışma saatleri, grevli ve toplu sözleşmeli sendikal haklarını kazanmışlardır. 

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı, bir işveren örgütü olan MESS’in yüzde 40 oranında ücret artışı dayatmasını kabul etmedikleri için grevde olan Hitachi, GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik işçilerinin ve 19 Aralık’ta greve çıkmaya hazırlanan Arıtaş Kriyojenik işçilerinin grevini, “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle yasakladı. Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar bunun üzerine bir açıklama yaparak, grevlerinin tüm üyelerin kabul edeceği adil bir adil bir toplu iş sözleşmesi imzalanıncaya kadar süreceğini ifade etti. 

Emekçilerin elindeki en büyük güç, üretimden gelen güçleri. Emekçiler, insanca yaşam koşullarının sağlanmasını, adil koşullarda çalışmayı istiyor, hepsi bu. Tarih boyu emeği patronlarca sömürülen işçiler, en doğal ve kazanarak elde ettikleri grev haklarını kullandılar ve bu uğurda mücadele ettiler. Hayatı döndüren onlar, bugün aldığımız tüm hizmeti üreten onlar, hizmet eden onlar ancak emekleri sömürüldüğünde bu sömürüye karşı örgütlenerek haklarını kullanmak istediklerinde yasadan doğan ve meşru olan haklarını kullanmaları yasaklanıyor. 

Hangi iş kolunda çalışıyor olursa olsun emekçilerin esnek ve güvencesiz çalıştırılmaları, onlara düşük ücretin dayatılması, sendikal hak ve özgürlüklerinin yok sayılmasına karşı iktidar yönettiği ülke için hizmet üreten işçilerden yana tutum almak bir yana, 60 gün grev yasaklayarak işverenden yana tavır aldığını gösteriyor. Ne sosyal devlet ama…

Toplumsal muhalefetin en önemli meselelerinden biri, işçi sınıfının hak mücadelesi ve o mücadele ile birleşmek olmalıdır. Mücadeleler birleşmelidir. Fabrikalarda, maden ocaklarında, tarlalarda, iş merkezlerinde, ticarethanelerde alın teri döken, mavi yakalı yahut beyaz yakalı tüm emekçiler döndürüyor dünyayı. Tüm işçilerin güvenceli, insanca yaşamaları için gereken ücret ile, yeterli düzeyde ve ihtiyaçları olduğu üzere tatil hakları ile, dayanma sınırlarını çoktan aşan fazla çalışma saatleri olmadan, hak ettikleri şekliyle çalışmaları mücadelesi yıllarca sürdü. O mücadeleler ile kanuni haklar kazanıldı. Ancak bugün budanmaya çalışılan o haklar karşısında, haklarına ve hayatlarına sahip çıkarak grev yapıyorlar. Yasaklansa dahi emekçilerin kararlığı ortada. Bizlere düşen, bugün grev yapan ve grevleri yasaklanan metal işçilerine sahip çıkmak ve onlarla dayanışma kurmaktır. Üretimden gelen gücün haklılığı, üretilen hizmeti alanlar tarafından anlaşılmalıdır. Bunun için birleşmek mecburiyetindeyiz. Birleşerek kuvvetleneceğiz.