Fikir TV’de yayınlanan “Dr. İlhan Döğüş ile Başka Bir Ekonomi Fikri” programında, Türkiye ve dünya ekonomisindeki bazı temel sorunlar ve politikaların etkileri derinlemesine analiz edildi. Programda, kemer sıkma politikaları ve enflasyon hedeflemesinin aslında tekelciliği nasıl artırdığı ve büyük sermayenin çıkarlarına hizmet ettiği detaylı bir şekilde tartışıldı. İşte programda öne çıkan başlıklar:
Kemer Sıkma Politikalarının Gerçek Yüzü
Programda, “kemer sıkma” ifadesinin Türkiye’de artık olumsuz bir anlam taşıdığı ve bu nedenle kamu tasarrufu veya yapısal reformlar gibi ifadelerin daha çok kullanıldığı belirtildi. Ancak Dr. İlhan Döğüş, bu politikaların temel amacının kamu harcamalarını ve istihdamı azaltarak talebi baskılamak olduğunu vurguladı. Kemer sıkma politikalarının hedefinde işçiler ve düşük gelir grupları yer alırken, zenginlerin tüketim alışkanlıklarının daha durağan olması nedeniyle bu politikaların onlar üzerinde etkili olmadığı belirtildi. Bu durum, aslında bir sınıf çatışmasının varlığına işaret ediyor.
Enflasyon Hedeflemesi ve Parasal Kemer Sıkma
Enflasyon hedeflemesinin de aslında parasal bir kemer sıkma politikası olduğu ve faiz artırımı yoluyla uygulandığı ifade edildi. Bu politikaların, hem mali (kamu harcamalarının kısılması, vergilerin artırılması) hem de parasal (faiz artırımı) yönleriyle toplumu sıkıştırdığı ve refahı düşürdüğü belirtildi. Enflasyonun temel nedeninin talep fazlalığı olmadığı, daha ziyade arz kısıntıları, maliyet kaynaklı sorunlar ve aşırı kârlar olduğu vurgulandı. Bu nedenle, talep kısıtlaması adı altında uygulanan kemer sıkma politikalarının aslında işçilerin talebini hedef aldığı ve bunun bir sınıf çatışması olduğu belirtildi.
Tekelleşme ve Büyük Sermayenin Çıkarları
Programda, kemer sıkma ve enflasyon hedeflemesi politikalarının, küçük ve orta ölçekli firmaların iflasına yol açarak tekelciliği artırdığı üzerinde duruldu. Dr. Döğüş, faiz artışlarının büyük firmaların daha avantajlı duruma gelmesine neden olduğunu, çünkü büyük firmaların yurt dışından daha düşük faizlerle borçlanabildiğini ve tahvil çıkarabildiğini belirtti. Ayrıca, Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesi adı altında faizleri artırarak piyasada belirsizlik yarattığı ve bu durumun finansal spekülasyon imkanlarını artırdığı ifade edildi.
Sermaye Grupları Arasındaki Çıkar Çatışmaları
Farklı sermaye gruplarının (ihracatçılar, ithalatçılar, inşaat sektörü) farklı ekonomik politikaları desteklediği ve bu durumun iktisadi görüş ayrılıklarına neden olduğu da dile getirildi. Örneğin, ihracatçıların düşük TL kuru ve düşük faiz istediği, ithalatçıların ise yüksek TL kuru ve yüksek faiz istediği vurgulandı. Bu çıkar çatışmalarının iktisat politikalarını da etkilediği belirtildi.
Merkez Bankası ve Keyfi Hedefler
Dr. Döğüş, enflasyon hedeflerinin (örneğin %2 veya %5) keyfi olarak belirlendiğini ve bu hedeflerin bilimsel bir dayanağının olmadığını iddia etti. Ayrıca, doğal faiz oranı ve doğal işsizlik oranı gibi kavramların gerçekte gözlemlenebilir olmadığı ve bu kavramlar üzerine politika yapmanın yanlış olduğu vurgulandı. Merkez bankalarının, bu varsayımlara dayanarak faiz artırımı yapmasının da anlamsız olduğu belirtildi.
Erdoğan’ın Faiz Politikası ve Yanılgılar
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizleri düşürerek enflasyonu düşürme çabasının temelinde, yatırım talebinin artacağı, üretimin artacağı ve birim maliyetlerin düşeceği varsayımının yattığı belirtildi. Ancak bu politikada kur faktörünün göz ardı edildiği ve kredi talebinin faize değil, satış beklentisine bağlı olduğu vurgulandı. Ayrıca, faiz indiriminin özellikle finans sektöründe spekülasyonu artırdığı ve bu durumun da enflasyonu tetiklediği ifade edildi.
Ana Akım İktisat ve Eleştirisi
Programda, ana akım iktisatçıların politikalarının bilimsel olmadığı, sınıf çatışmasını gizlediği ve tekelci sermayenin çıkarına hizmet ettiği savunuldu. Kemer sıkma ve enflasyon hedeflemesi politikalarının, işçi sınıfına ve küçük-orta ölçekli firmalara zarar verdiği, büyük sermayenin ise bu politikalardan faydalandığı ifade edildi. Program, ekonomik tartışmaların teknik ve nötr olmadığı, aslında farklı sınıfların ve grupların çıkarlarını yansıttığı ve bu durumun dikkate alınması gerektiği mesajıyla sona erdi.