Yeni Araştırma: Enflasyonu Şirketlerin Kârları mı Körükledi?

Son yıllarda yaşanan enflasyon dalgası, ekonomik çevrelerde büyük tartışmalara yol açtı.

Pek çok uzman, enflasyonun nedenlerini hükûmet açıklarına, para arzındaki genişlemeye veya aşırı talebe bağlarken, bazı iktisatçılar da şirketlerin kâr marjlarındaki artışların (mark-up) enflasyonu tetiklediğini savunuyor. Guillermo Matamoros’un “Are Firm Markups Boosting Inflation? A Post-Keynesian Perspective” başlıklı makalesi, bu alternatif bakış açısını detaylı bir şekilde inceliyor.

Çalışmayı Fikir Gazetesi için değerlendiren Dr. İlhan Döğüş, “bulgular, bir avuç heterodoks, post-Keynesyen iktisatçının en başından beri dile getirdiği iddiaları doğrulamaktadır” ifadelerini kullandı.

Guillermo Matamoros’un, Belçika, Fransa, Almanya, Hollanda, ABD ve İtalya’nın son dönem enflasyon deneyimlerini post-Keynesyen bir çerçeveden incelediği makalesinde karların enflasyona katkı sunduğunu ve ücret-fiyat spiralinin söz konusu olmadığını bulguladığının altını çizen Dr. İlhan Döğüş, şöyle devam etti:

“Guillermo Matamoros, geçtiğimiz günlerde yayınlanan çalışmasında TCMB de Türkiye’de de karların enflasyona katkı sunduğu sonucuna varıyor. Bu bulgular, bir avuç heterodoks, Post-Keynesyen iktisatçının en başından beri dile getirdiği iddiaları doğrulamaktadır.”

Anaakım İktisatçıların İddiası…

Dr. İlhan Döğüş’ün değerlendirmeleri şöyle:

“Enflasyonun sebebi olarak ücretleri ve talebi gösterip toplumu ücret artışı yapılmamasına ikna etmek için çabalayan anaakım iktisatçılar, ücret artışı karşısında firmaların ücret artışı oranından daha büyük fiyat artışlarına gideceklerini ve bunun işçilerin alım gücünü düşüreceğini iddia ettiler ve bu argümana dayanarak talep baskılayan politikalarını meşrulaştırmaya çalıştılar. Burada çok basit bir mantık hatası var: Eğer ücret artışı kendisinden daha büyük fiyat artışına sebep oluyorsa, bu durumda kapitalistlerin ücret artışına karşı çıkmamaları, desteklemeleri gerekir. Oysa 2011 TCMB verilerine göre ücretler reel sektörde toplam maliyetlerin %23’üne denk geliyor. Bu durumda örneğin %50 kadar bir ücret artışı olduğu gibi fiyatlara yansıtılsa %12.5 kadar fiyat artışına sebep olur. Fakat ücret artışı, tetiklediği talep artışıyla kendisi kadar bir üretim, verimlilik artışına sebep olursa birim maliyet artmayacaktır, fiyatların artmasını gerektirmeyecektir.”

“Kârların GSMH’dan aldığı payın artması, talebi artırmıyor…”

“Ücretler, verimlilik artışının üzerinde artarsa enflasyona sebep olurlar. Verimlilik, üretim artışını tetikleyecek bir talep artışı ise alım gücünün, yani reel ücretlerin artmasıyla mümkün. Reel ücretler verimlilik artışı üzerinde artarsa emeğin GSMH’dan aldığı pay artar. Yani GSMH’da payını artıran kimse, enflasyonun sebebi odur. Ne var ki, reel ücretler ile verimlilik artışı arasındaki fark, en çok %5 düzeyinde olabiliyor ve emeğin GSMH’dan aldığı payın arttığı, yani ücretlerin enflasyona katkı sunduğu yıllar, enflasyonun düşük olduğu yıllar. Yüksek enflasyon döneminde reel ücretlerin artış oranı verimlilik artış oranının altında kaldığı, yani ücretlerin enflasyona katkı sunmadığı yıllar. Şunu da vurgulamakta fayda var: Kârların GSMH’dan aldığı payın artması, talebi artırmıyor çünkü kar kazancı edinen üst gelir grubunun tüketim değil tasarruf eğilimi yüksektir. Yani, halihazırda tüm ihtiyaçlarını gidermeleri için gerekenin üzerinde gelirleri olduğu için artan kazançlarını harcamaktansa tasarruf etmeyi tercih ederler.”

“… tekelci firmalara maliyetlerinin üzerinde fiyat artırma şansı yarattı.”

“Ücretlilerin tüketim eğilimi yüksek olduğundan artan reel gelirleri talebi artıracağından ve artan talep de daha fazla üretim ile karşılanacağından, özellikle sermaye-yoğun üretim yapan firmaların birim maliyetleri artmaz. Ancak bu, rekabetçi bir piyasada mümkündür çünkü yüksek rekabet ortamında firmalar fiyat artışıyla müşterilerini rakiplerine kaptırmaktan sakınacaklardır. Ancak yüksek tekelleşmenin olduğu bir piyasa yapısında hakim firmalar, ücret ve hammadde, enerji gibi diğer maliyetlerinin artış oranının üzerinde bir fiyat artışına gidebilirler. Son dönemde yaşanan enflasyon da tam olarak buydu: Pandemi kaynaklı tedarik zincirindeki kırılmalar, Ukrayna Savaşı’nın tetiklediği enerji ve nakliye maliyetlerindeki artışlar, döviz kurundaki artış, üretimin artan maliyetleri absorbe edecek kadar artırılamadığı bir ortamda tekelci firmalara maliyetlerinin üzerinde fiyat artırma şansı yarattı.”

“Piyasa ne kadar tekelleşmişse ve sendikalar ne kadar zayıfsa, kar marjı da o kadar yüksek olur…”

“Piyasanın ne kadar tekelleştiğini gösteren en net gösterge, karların GSMH’dan aldığı paydır. ABD’de ve Avrupa’da bu oran 1980 öncesi %28 iken, bugün %35 civarında. Türkiye’de ise %65 kadardır. Bu oran, firmaların birim maliyetlerinin üzerine koydukları kar marjı tarafından belirlenir. Piyasa ne kadar tekelleşmişse ve sendikalar ne kadar zayıfsa, kar marjı da o kadar yüksek olur. Özetle, enflasyon bir bölüşüm çatışmasıdır ve bu bölüşüm çatışmasının muzafferi kimse enflasyonun sebebi odur. Bu çatışmayı emek kazandığında ise enflasyon düşük, tekelci sermaye kazandığındaysa enflasyon yüksek oluyor.”

Enflasyonun Kaynakları: Farklı Bakış Açıları

Çalışmaya göre enflasyonun nedenlerine dair farklı ekonomik yaklaşımlar bulunuyor.

Monetarist Yaklaşım: Enflasyonu, hükûmetlerin bütçe açıklarına ve para arzındaki artışa bağlar. Pandemi döneminde uygulanan genişleyici maliye ve para politikalarının enflasyonu körüklediği ileri sürülmektedir.

Yeni Keynesyen Yaklaşım: Enflasyonu, aşırı talebin ve sıkı işgücü piyasalarının neden olduğu ücret artışları ile açıklar. Ekonominin aşırı ısınması ve işgücü piyasalarındaki daralma, ücretleri yükseltip enflasyona yol açmıştır.

Alternatif Yaklaşım (Post-Keynesyen/Kurumsalcı): Enflasyonu, şirketlerin kâr marjlarındaki artışlar (mark-up) ve pazar gücünün yükselişi ile açıklar. Bu yaklaşıma göre, şirketler maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmakla kalmayıp kâr marjlarını da artırarak enflasyonu daha da yükseltmektedir.

Mark-up Enflasyonu Nedir?

Post-Keynesyen ve Kurumsalcı yaklaşımlara göre, mark-up enflasyonu, şirketlerin artan pazar gücünü kullanarak fiyatlarını ve dolayısıyla kâr marjlarını artırmaları sonucu ortaya çıkar. Bu durum, özellikle tedarik zinciri sorunları ve kısıtlamaları gibi piyasa koşullarının şirketlere fiyat belirleme gücü verdiği durumlarda belirginleşir.

Kurumsalcı Enflasyon Teorisi

Kurumsalcı/Yapısal enflasyon teorisi, enflasyonu iki temel kategoriye ayırır:

Temel Enflasyonist Baskılar: Tedarik zinciri sorunları, hammadde fiyatlarındaki artışlar gibi maliyet kaynaklı şoklar.

Yayılma Mekanizmaları: Şirketlerin pazar gücü, fiyatlama mekanizmaları, maliye ve para politikaları gibi unsurlar.

2021-2022 enflasyonunda temel baskılar pandemi ve savaşın neden olduğu tedarik zinciri aksaklıkları ve maliyet şokları iken, yayılma mekanizmaları ise şirketlerin artan pazar gücüyle mark-up’larını yükseltmeleridir.

Mark-up ve Enflasyon İlişkisi

Post-Keynesyen modellere göre, şirketler normal birim maliyetler (NUC) üzerine bir kâr marjı (mark-up) ekleyerek fiyatlarını belirler. Mark-up’lardaki bir artış, fiyatları doğrudan yükseltir. Ancak bu durumun enflasyona dönüşmesi için mark-up’ların sürekli olarak artması gerekmektedir.

Ampirik Kanıtlar ve Mark-up Ölçümü

Matamoros’un makalesinde, geleneksel mark-up ölçümlerinin (fiyat-birim işgücü maliyeti oranları gibi) yetersiz olduğu belirtiliyor. Bu ölçümler kapasite kullanımındaki değişikliklerden ve birim malzeme maliyetlerindeki (UMC) artışlardan etkileniyor. Makalede, mark-up’lar birim malzeme maliyetleri de hesaba katılarak ve kapasite kullanımındaki değişiklikler kontrol edilerek hesaplanmıştır.

Ampirik analizler, 2021-2022 döneminde yaşanan enflasyona UMC artışlarının önemli katkı sağladığını, ancak 2022 yılında artan mark-up’ların da enflasyonu tetiklediğini gösteriyor. Ayrıca, 1973 ve 1979 petrol krizlerindeki enflasyon dönemleriyle karşılaştırmalar yapılarak, UMC şoklarının mark-up davranışları üzerindeki etkisi analiz edilmiştir.

Önemli Bulgular ve Alıntılar

  • Şirketler, artan maliyetleri fiyatlara yansıtmakla kalmayıp kâr marjlarını da artırarak enflasyonu yükseltmektedir.
  • Tedarik zinciri sorunları ve kısıtlamaları, şirketlerin pazar gücünü artırmış ve bu da mark-up enflasyonunu tetiklemiştir.
  • Enflasyon, işçiler ve şirket sahipleri arasındaki gelir payı mücadelesinin bir sonucudur.
  • 2021-2022 enflasyonunda temel baskılar tedarik zinciri aksaklıkları ve maliyet şokları iken, yayılma mekanizmaları şirketlerin artan pazar gücüyle mark-up’larını yükseltmeleridir.
  • Firmaların fiyatlama gücü, tarihi yüksek seviyelere ulaşmıştır.
  • Yüksek enflasyon ortamında, daha yüksek mark-up’lar, işletmelerin genel fiyat artışına daha fazla dikkat etmeleri ve bunu fiyatlama kararlarına dahil etmeleri nedeniyle enflasyonu körükleyebilir.
  • Mark-up enflasyonu, mevcut enflasyon artışının yalnızca bir kısmını açıklayabilir.

Makale 2021-2022 enflasyon sürecinde şirket kâr marjlarının önemli bir rol oynadığını vurguluyor. Enflasyonun sadece ücret artışları ve para arzıyla değil, aynı zamanda şirketlerin artan pazar gücü ve kâr marjlarını artırma çabalarıyla da ilişkili olduğu iddia ediliyor. Enflasyonla mücadelede sadece talebi kısmaya yönelik politikalar yerine, arz tarafı sorunlarına ve şirketlerin pazar gücünü azaltmaya odaklanılması önemlidir.

Öneriler

  • Mark-up enflasyonunun daha iyi anlaşılması için endüstri ve firma düzeyinde daha fazla araştırma yapılmalıdır.
  • Geleneksel mark-up ölçümlerine alternatif olarak, birim malzeme maliyetlerini ve kapasite kullanımını hesaba katan daha kapsamılı ölçümler geliştirilmelidir.
  • Enflasyonla mücadelede talebi kısmaya yönelik politikaların yanı sıra, arz tarafı sorunları ve şirketlerin fiyatlama gücüe de odaklanılmalıdır.

*Are Firm Markups Boosting Inflation? A Post-Keynesian Institutionalist Approach to Markup Inflation in Select Industrialized Countries (Guillermo Matamoros)