₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Daha sert daha keskin daha rafine: 89 Bahar Eylemleri 2.0 geliyor

İstanbul anakent belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla tetiklenen eylemlerin ikinci gününde sokaktaki kalabalık Gezi Direnişi’nin ilk iki günündeki toparlanıştan daha hızlı toparlandı, büyüdü.

10 yıl öncesinden farklı olarak bu defa hareketin başladığı ilk yerin fakülteler olduğu görülüyor. İktidar partisi ise ODTÜ dışında kısmi müdahalelerde bulunarak öğrencilerin “gazını atmasını” istemişti.

Ancak İmamoğlu merkezli gelişmeler ve sonrasına dair öngörüler öğrencilerin Türkiye’nin kazanımlarını harcatmamak için pozisyon aldığını gösteriyor. Kampüslerden yükselen uğultular bu eylemlerin kesilmeyeceğini ve iktidar partisinin sokakta taktiksel bir hata yaptığını tarif ediyor esasen.

Eylemler ikinci gün akşamı itibariyle Gezi Direnişi’yle özdeşleştirildi. Y kuşağının “yorgun demokrat” türküsünde tarif edilen geçim derdine düştüğü bir safhada üniversiteli Z kuşağının hareketlenmesi bu özdeleşmeyi de çağırıyor olabilir. Ancak alanı iyi tarif etmeye, dolayısıyla buradan birtakım öngörülerde bulunmaya ihtiyaç var.

AKP gitmesine gitmelidir ama…

Her kuşak kendi pratiklerini gerçekleştirmekle mükellef. Z kuşağının siyaset yapma tarzı bu pratikleri gerçekleştirirken saygıdan olabildiğince uzakta konumlanıyor. Bunun yadırganacak bir tarafı da yok üstelik. CHP Genel Merkezi’nde “Occupy CHP”nin bir toplantısında Barış adında bir arkadaş mikrofon almış, “Kemal Abi nerede?” diye sorunca aralarında Özgür Özel’in de olduğu parti yöneticileri Barış’ı sakin olmaları konusunda uyarmışlardı. 10 yıl sonra yapılan eylemlerde bir “abi” ifadesi de kalmadı. Saraçhane’de toplanan kalabalık CHP Genel Başkanı’na adıyla hitap ettiler. Gerçekliğin önünde durabilen tek şey zaman. Onu katettiğinizde gerçeklik kendini dikte ediyor işte.

Eylemcilerin AKP’ye ilişkin tek beklentisi ise artık gitmeleri. Bunun için bütün şartlar zorlanıyor. Kent merkezlerinden istifa sesleri yükseliyor. Ülke yorgun durumda, ateşin altını son kez üniversiteliler harlıyor.

Sokağın hareketlenmesinin sandığa giden yolun bir merhalesi olduğu içinde bulunduğumuz düzen açısından çok açık bir gerçeklik. Bütün bunlara rağmen bir neoliberal saldırı olarak konumlanan düzen içi siyaset her koşulda sandığı işaret ediyor; sandıktan başka yolları kötücül hale getiriyordu. Ta ki dün akşama kadar.

CHP gidişatı belirli bir ölçüde anladı

Eylemlerle birlikte üniversiteli Z kuşağının yıkıcı etkisi alenen ortaya çıktı. Bu kuşak hareketi AKP’den vazgeçtiği gibi CHP’den de vazgeçebilir. CHP Genel Merkezi kendisine gelen mesajların sertliği ve keskinliği nedeniyle bunu belirli bir ölçüde anladı ve genel başkan Özgür Özel ilk kez sokağa çağrı yaptı. Şüphesiz bu çağrının içinde kendisinin geldiği öykünün de payı vardı. Ancak eylemlerin öyküsünde anlatıldığı gibi Gezi Direnişi’nin bir kopyası yatmıyor. Bu yüzden CHP’yi etkileyen birincil pratik bizzat eylemcilerin tutumu.

Kılıçdaroğlu CHP’si Gezi Direnişi’yle ilk kez karşılaştığında o toplumsal dalgalanmanın üzerine çıkıp sörf yapmayı kabul etmemişti. CHP lideri gençlerin öfkesini belirli bir ölçüde kabul etmişti ve sembolik birkaç eyleme katılmıştı. Kadıköy’deki CHP mitingini iptal edip Taksim’e çıkmak onlardan biriydi. Kılıçdaroğlu, Gezi’yi takip eden dönemde gençlerin düzen içi siyasete katılımı doğrultusunda hamlelerde bulundu. Toplumun farklı kesimlerinden gençlerle “parti vitrini” yapmayı önemsedi. Gençlerin oy tercihleri dışında ilgilendiği bir alan olmadı üstelik.

Bir Gezi Direnişi değil, bir Bahar Eylemleri

Dönemin CHP yönetiminin bu yönelimleri aradan geçen zamana rağmen, henüz iki gün önce başlayan eylemlerin temel dinamiklerini de belirledi. Özgürlükçü soldan Ufuk Uras’a kadar bir dizi sol liberal yönelimin alanda görmezden gelindiği, renkli ve çok katmanlı görüntülerin geriye atıldığı, fotoğraflarla beslenen eylemin estetiğinin gözardı ediliği, politik dehlizlerin bilinçli şekilde ortaya bırakıldığı, korkunun bizzat eylemciler tarafından alanda gezmesine izin verildiği yeni bir tarzla karşı karşıyayız. Doğrudan doğruya hedefe yönelik; daha sert, daha keskin, daha rafine bir eylem tarzı güdülüyor. Yoga yapan yok, kitap okuyan yok, çimlere uzanan yok. Havalar buz keserken TOMA suyu önüne set kuran eylemciler iktidar partisine itiraz ederken kendi mahallesindeki yönelimlere yol gösteriyorlar.

Yarın havalar ısınırsa ne olur bilemem. Ancak şu ana kadar gerçekliğin buz gibi suratımıza çarptığı muazzam bir pratiğin içinden geçiyoruz. AKP bunu görüyor, CHP bunu görüyor; ortalama yurttaş da bunu görecek. Böyle giderse buradan Gezi çıkmayacak, AKP’yi iktidardan indiren Bahar Eylemleri 2.0 çıkacak.