₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Sivil darbe ve demokratik mücadele: Sokaktan iktidara…

Darbeler, demokrasilerin, insan hakları ve özgürlüklerinin askıya alınması anlamı taşıyor.

Ülkemizde ve dünyada, birçok askeri darbenin yanı sıra birçok sivil darbe de yaşandı. Sivil darbeler, askeri nitelikten uzak olsa da insanların seçme ve seçilme hakkı, haber alma özgürlüğü gibi kazanılmış haklarını rafa kaldırıyor.

Peki sivil darbeler karşıtını yaratmakta ne kadar başarılı olmuştur? Bunların da birçok örneği var ve dünyadaki örnekleri arasından birkaçı öne çıkıyor.

Sivil darbeye karşı sivil direniş örnekleri

Venezuela – 1958 Marcos Pérez Jiménez’e karşı direniş

Venezuela’da askeri diktatör Marcos Pérez Jiménez’e karşı 1958’de geniş çaplı sivil itaatsizlik hareketi başladı. Grevler ve kitlesel gösteriler sonucunda diktatör ülkeden kaçtı ve Venezuela demokrasiye geçti.

Portekiz – 1974 Karanfil Devrimi

Portekiz’de diktatörlük rejimine karşı halk ve ordu içindeki bazı gruplar, şiddet kullanmadan bir devrim gerçekleştirdi. Askerler silahlarını kullanmaktan kaçınırken, halk onlara destek olarak ellerine karanfiller verdi. Bu barışçıl hareket, askeri yönetimin sona ermesine ve demokrasinin gelmesine yol açtı.

Şili – 1988 Pinochet Referandumu

Şili’de General Augusto Pinochet’nin 1973’teki askeri darbesinden sonra baskıcı bir yönetim kuruldu. Ancak 1988’de yapılan referandumda halkın büyük bir kısmı “Hayır” oyu vererek Pinochet’nin iktidardan çekilmesini sağladı. Bu süreçte sivil toplum hareketleri ve medya kampanyaları büyük rol oynadı.

Myanmar – 2021 Askeri darbesine karşı sivil direniş

Myanmar’da ordu, 2021’de seçilmiş hükümeti devirdi. Halk, geniş çaplı protestolar, grevler ve sivil itaatsizlik kampanyalarıyla darbeye karşı direndi. Özellikle gençler ve sağlık çalışanları bu harekette önemli rol oynadı.

Demokratik direnişler ve dönüşümü zorlamak

Birçok demokratik direniş hareketinde, sivil direniş ya da itaatsizlik eylemleri sivil gruplar tarafından, herhangi bir güç, kuvvet, siyaset, uygulama, baskı veya rejim karşısında, ”şiddetsiz direniş” kapsamında uygulanan bir tür siyasi faaliyet olarak gerçekleştiriliyor.

Erica Chenowethve  ve Maria J. Stephan tarafından hazırlanan bir araştırmaya göre ise şiddetsiz sivil direnişler, yüzde 53 oranında başarılı sonuçlanırken, bu oranın şiddet içeren direnişlerde yüzde 26’ya kadar düşebildiği ortaya konuyor.

Türkiye’de ‘sivil darbe’ girişimleri

Türkiye’de de  tarih boyunca sivil darbe olarak nitelendirilebilen birçok girişim ortaya çıktı. 

Bunlardan birisi arasında sayılan, yakın siyasi tarihimizde gerçekleşen ve 2002 yılında AKP henüz iktidara gelmemişken ortaya konulduğu söylenen bir “sivil darbe” iddiası, Bülent  Ecevit’in partisi DSP’yi ve koalisyon hükümetini parçalamış; iktidardan düşürmüştü. 

Sivil darbe ve kayyumcu zihniyet

Ancak sivil darbe olarak tarif edilebilecek en önemli örneklere ise “kayyum rejimi” olarak da adlandırılan girişimlerde ve özellikle de doğu illerinde, belediye başkanı olarak seçilmiş kişilere karşı yapılan operasyonlarda ve Kürt seçmenin iradesini hedef alan bir şekilde rastlıyoruz. Özellikle bu siyaset tarzının, halkın seçilmiş olan başkanları ve yöneticilerini hedef alan ve bu şekilde halkın da iradesini yok sayan bir belediye operasyonu halinde vücut bulduğu görülebiliyor. Bu açıdan halkın seçme iradesi ve seçmen olma hakkı da hasar alıyor. 

Ancak kavramın bir tarihi olsa da kayyum ifadesinin belediye yönetimine girmesindeki kritik tarih, yine bir askeri darbe girişimi olan 15 Temmuz 2016’yı hatırlatıyor.

15 Temmuz darbe girişimini takip eden günlerin hemen ardından farklı başlıklarda birbiri ardına Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) çıkartılarak darbe girişimi ile ilgili olabilecek her türlü kişi ve kuruma karşı hızla önlem alınması amaçlanmıştı. Ancak KHK’ların olağan dönemlerde de uygulanmaya devam edilmesi ve bazı uygulamaların anayasal sınırları aştığı iddiası, kamuoyunda tepkilere yol açmıştı. Böylelikle de “kayyum rejimi” de bu dönemin bir ürünü olarak siyaset sahnesine girmiş oldu.

Öte yandan son dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İBB çalışanlarının gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, sivil darbelerin sürdürüldüğünü ve seçmen iradesinin gasp edilmeye devam edildiğini, hem belediyeler hem de Cumhurbaşkanlığı adaylığı başlıkları üzerinden yeniden kanıtlıyor. 

Özetle, sivil ya da askeri darbe ve müdahaleler, siyasi yok saymalar, kayyum politikaları ya da fiili sıkıyönetimler nasıl ki bir siyasi anlayışın ürünüyse, bu siyasetin de karşıtını yine bir siyaset ve toplumsal güç olarak örgütlemesi ve bunu bir direnişe dönüştürmesi de bir o kadar olanaklı ve meşru hâle geliyor.

Bu açıdan Türkiye, hem Newroz’un ortaya koyduğu umut hem de halihazırda devam eden sivil direniş ve itaatsizlik eylemlerinin ortaya çıkardığı iradeyle birlikte, yeni bir yol açmanın eşiğinde bekliyor olabilir. 

Daha sert daha keskin daha rafine: 89 Bahar Eylemleri 2.0 geliyor

Newroz’un tarihi ve kültürüne dair