₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Agroekolojiyi yanlış anlamak veya içini boşaltmak!

4-5 Nisan’da İzmir Mimarlar Odası’nda “Zehirsiz Sofralar Platformu” tarafından “2. Agroekoloji Çalıştayı” yapıldı. Çiftçi Sen’in İlkesel olarak konuşmacı ve katılımcı olarak katılmayı uygun görmediği toplantıyı birey olarak katılıp izledim. Çalıştay,  bir çok akademisyenin, AB fonları da dahil değişik Fon ilişkileri içinde faaliyet yürüten STK temsilcilerinin konuşmacı olduğu paneller dizisi şeklinde oldu. 

FAO adına konuşan Türkiye Temsilci Yardımcısı’nın sunumundan sonra soru bile alınmadan paneli bitti. FAO Temsilcisi agroekolojinin yaygınlaştırılabilmesinin yolunun  “Sözleşmeli Çiftçilik” modelinin uygulanmasından geçtiğini dillendirdi. Biz biliyoruz ki sözleşmeli çiftçilik; gıdayı meta, çiftçilerin tarlalarını, üretim araçlarını, ailelerinin ve kendilerinin emek güçlerini de kiralanabilir bir mal olarak gören, çiftçilerin çiftçilik bilgisini yok sayan bir uygulamadır. Bu mantık agroekolojiyi endüstriyel tarım sistemi içinde (“sertifikalı organik tarım modeli” gibi) teknik bir mesele olarak görme anlayışının devam ettiğini göstermektedir.

“Zehirsiz Sofralar Platformu” bileşeni olan birçok panelist de konuşmalarında ne yazık ki uyguladıkları milyonlarca lira bütçeli projelerinden bahsetti, agroekoloji’nin aynı zamanda politik bir hareket olduğundan, doğayı, havayı, gıdayı metalaştırmaya çalışan sermayeye karşı mücadele etmek olduğundan pek bahsetmediler. Örneğin agroekolojik üretimin olmazsa olmazlarından olan, çiftçilerin binlerce yılda ıslah ettiği tohumlarına erişmesinin önünü tıkayan  “Tohumculuk Yasası”na, çiftçilerin sağlıklı toprağa, sağlıklı suya, sağlıklı iklim koşullarına erişimini engelleyen tarım arazilerini yok eden, iklim değişikliğine yol açan, tüm canlıların suya erişimini engelleyen madencilik faaliyetlerine, enerji yatırımlarına karşı  birlikte nasıl mücadele edileceği vb. konular paneller dizisindeki  sunumlarda ve tartışmalarda pek söz konusu edilmedi. 

“Çalıştay” olarak ifade edilen paneller dizisinde bir kez daha “Türkiye’de agroekolojinin akademi, tarımla ilgili merkezi ve yerel yönetim kuruluşları ve konuyla ilgili birçok STK tarafından çoğunlukla politik yönünden bağımsız, indirgemeci bir yaklaşımla ele alındığı” ve agroekolojinin “daha çok, endüstriyel tarım gıda sistemi içinde kalarak, tarımsal faaliyetlerde ekolojik ilkeleri öne çıkaran bilimsel bir disiplin veya istisnai uygulamalar” (1) olarak görüldüğü gösterilmiştir. Sunumlar daki başarılı uygulamalarda daha çok endüstriyel gıda sistemi içinde uygulanan projeler ve teknik özellikler üzerinde yoğunlaştı. Tabi bu uygulamaların birçoğu da  AB, T.C.Tarım Bakanlığı, FAO, Bazı Uluslararası Sivil Fon kuruluşları vb. tarafından fonlanan uygulamalardı.

Kısacası toplantı “Çalıştay” olarak ifade edilse de Agroekoloji’yi kendi bağlamından kopartmaya çalışan paneller dizisiydi diyebiliriz. Kavram olarak itiraz edilmeye pek de imkân tanımayan agroekolojinin politik bağlamından arındırılması yönündeki çabalar dikkat çekicidir. Örneğin FAO’nun 2014 yılında yaptığı ilk resmi agroekoloji sempozyumunda özellikle ABD’nin, agroekolojinin politik içeriğinden bağımsız teknik yönleriyle tartışılması konusunda yoğun müdahaleleri olmuştur. Bunun üzerine 2015 yılında LVC bünyesindeki toplumsal hareketler tarafından Mali’de Nyéléni Uluslararası Agroekoloji Forumu düzenlenmiş ve politik bağlamdan yoksun şirketlerin agroekolojisi yerine gıda egemenliğine dayanan halkın agroekolojisi (people’s agroecology) kavramı öne çıkarılmıştır.(2) 

Kürsüde yer alan “Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı” bayrağındaki  T.C.Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin (CFCU), Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı’nın amblemlerini görünce bu toplantının başka türlü olması da beklenemezdi. Aksi takdirde bu paneller dizisine imza atan STK ların yeni projelerine Fon desteği bulabilmesi zorlaşırdı. (3) 

Konuşmacıların ve STK’ların tümünü tabii ki Fon ilişkileri içinde görmemek gerekiyor, ancak böyle bir toplantıya ön ayak olmaları, destek vermeleri ve konuşmacı olmaları karşısında bir  Alman atasözünü hatırlatmamak mümkün değil; “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir!” 

Bu nedenle kullanılan “Zehirsiz Sofralar” imzası ve “agroekoloji çalıştayı ” sözcüğü her ne kadar güzel ve anlamlı olsa da yapılan iş konunun “politik yönünden bağımsız, indirgemeci bir yaklaşımla” ele alınmasına” ve agroekolojinin “daha çok, endüstriyel tarım gıda sistemi içinde kalarak, tarımsal faaliyetlerde ekolojik ilkeleri öne çıkaran bilimsel bir disiplin veya istisnai uygulamalar” olarak gösterilmesine yardımcı oluyorsa öyle bir faaliyet içinde bulunmamak daha anlamlı ve doğru bir davranış olur. 

Dipnotlar.

(1) (Fatih Özden -https://www.gazeteduvar.com.tr/modern-tarimi-yoldan-cikarmaya-yonelik-bir-cagri-agroekoloji-haber-1645990     – Erişim:8.4.2025)

(2)  Fatih Özden -https://www.gazeteduvar.com.tr/modern-tarimi-yoldan-cikarmaya-yonelik-bir-cagri-agroekoloji-haber-1645990     – Erişim:8.4.2025

(3) https://zehirsizsofralar.org/   sitesine gittiğimizde web sitesi ile ilgili olarak “Bu web sitesi, Avrupa Birliğinin maddi desteği ile oluşturulmuştur ve sürdürülmektedir.” Yazısını ve AB Bayrağını görebiliriz. Ülkemizdeki tarımsal üretimi AB Fonlarının ve “Kırsal Kalkınma” programlarının nasıl değiştirdiğini, biyoçeşitliliği nasıl yok ettiğini yıllardır hep birlikte gördük, yaşadık. Sermaye temsilcileri bu desteklemeleri hayır için yapmıyor, sermayeye başkaldırmayacak, sistemini meşrulaştıracak bir düzen oluşturmak için yapıyor.   

İkinci Agroekoloji çalıştayının ardından: Agroekoloji bir yol ayrımında