485. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali, geleneği geleceğe, hafızayı müşterek yaşama dönüştüren bir kültürel yürüyüştür.
“Her toplum, kendi kültürünü ya yeniden üretir ya da başkalarının kültürüne teslim olur.”
— Louis Althusser
Türkiye son yıllarda zor günlerden, ağır bir iklimin içinden geçiyor. Hukukun yerini keyfiyetin, dayanışmanın yerini korkunun aldığı, özgür düşüncenin cezalandırıldığı bu dönemde, kültürle ve sanatla nefes almaya çalışan milyonlar var. Susturulan bir sesin yerini bazen bir türkü, bazen bir oyun, bazen bir resim sergisi, bazen de bir festival alıyor. Tarih boyunca olduğu gibi; seslerin en kısılmaya çalışıldığı dönemde; sanat, dile geliyor.
İşte bu yüzden, 485 yıldır süren Manisa Mesir Macunu Festivali bu yıl sadece bir geleneği yaşatmakla kalmıyor; aynı zamanda bir kentten yükselen müşterek bir kültürel itirazın, bir arada yaşama arzusunun sesi oluyor.
22-27 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek festival, kültürün, sanatın, tarihin, şifanın, sporun ve gastronominin iç içe geçtiği kapsamlı bir toplumsal buluşma. Bu buluşma, bir kentin tarihsel belleğiyle, değişim iradesiyle, geleceğe nasıl yürüyebileceğinin de örneği.
Kurşunlu Han: Festivalin Kalbi
Lavanta ve doğal sabun atölyelerinden aromaterapiye, çocuklarda uçucu yağ kullanımı üzerine söyleşilerden Mesir tütsüsü yapımına kadar uzanan “Mesirden Doğaya: Şifalı Buluşma” dizisi, doğayla bağlarımızı hatırlatıyor. Aynı zamanda tamamlayıcı tıbbın akademik zeminde tartışıldığı paneller, festivalin düşünsel derinliğini artırıyor. Manisa, insanlığın mirasına güncel katkılar sunma cesaretini gösteriyor.
Devrim Erbil’in “Bir Müzeye Doğru” sergisi ve belgeseli, Judith Malika Liberman’ın anlatı gecesi, Tuğrul Keskin ve Ahmet Ümit’in edebiyat söyleşisi, İlber Ortaylı’nın Mesir ve kent belleği üzerine konuşması, Emrah Safa Gürkan ve Ezel Akay’ın söyleşisi, farklı kuşaklara hitap eden, katmanlı ve eleştirel bir kültürel diyaloğun kapılarını aralıyor. Doğrusu, Manisa’nın hasret olduğu, uzun zamandır beklediği bir zemin oluşuyor.
Mesir Tiyatro Festivali kapsamında bir hafta boyunca sahnelenecek oyunlar, çocuk tiyatroları ve mitolojik öykü yazım atölyeleri, kültürün yalnızca kent merkezinde değil; Muradiye’den Tarzan Meydanı’na, Nurlupınar’dan Kuşlubahçe’ye kadar şehrin her yerine yayılabileceğini gösteriyor. Kültür endüstrisine sıkışmış tüketici ve ticari etkinliklere, insanca ve gerçekçi bir alternatif inşa ediliyor.
Manisa’nın gastronomi kültürü de festival boyunca yeniden yorumlanıyor.
Mesir macunlu yemek yarışmaları,
asmalı pideler,
mesirli dondurma tadımları,
çubukta macun,
ve Hazer Amani ile canlı yemek yapımı gibi etkinlikler, yemeğin sadece damakta değil, hafızada da yer ettiğini hatırlatıyor.
Festivalin en coşkulu bölümü ise kuşkusuz konserler:
Sıla (21 Nisan), Can Bonomo (24 Nisan), Kenan Doğulu (25 Nisan) Cumhuriyet Meydanı’nda halkla buluşacak.
Şubadap Çocuk Konseri,
Nihat Sırdar’la 90’lar Kafası,
ve Halk Dansları Gala Gecesi gibi etkinlikler şehrin tüm kesimlerini aynı meydanda birleştirecek.
Tüm bunların yanında bir de spor var.
Ama sadece sahnelerde, salonlarda değil; sokakta:
Gezici voleybol fileleri, basketbol potaları, çim hentbol turnuvaları,
tenis ve satranç müsabakaları, çocukları ve gençleri festivalin aktif bileşenine dönüştürecek.
Sporun yayılması, teşviki ile halk sağlığına uzun vadede büyük etki yaratacak farkındalığın oluşması için ilk ve önemli bir adım atılmış olacak.
Bu büyük kültürel haritanın arkasında, yeni bir yerel yönetim anlayışı duruyor.
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, festivali sadece geleneksel bir miras olarak değil, toplumsal bir faaliyet olarak görüyor. Kültürü yalnızca etkinlik takviminden ibaret değil; ortak kent yaşamının kalbi olarak konumlandıran bu yaklaşım, Manisa’yı Anadolu’da yükselen bir kültür odağına dönüştürüyor. Bunun meyvelerini önümüzdeki yıllarda bolca alacağımıza şüphe yok.
Ve şunu da unutmadan söylemek gerek:
Bu festival, sadece kentin değil, aynı zamanda bu ülkenin düşünce, emek ve üretim cephesine katkı sunmuş; bugün ise demir kapılar ardında tutulan yerel yöneticilere ve kültür emekçilerine de sessiz bir selamdır. Onların açtığı yolların boş kalmadığını, bu ülkenin her köşesinde filizlenen yeni kültür damarlarının yükselmeye devam ettiğini gösteriyor.
Gramsci bir yerde, “Her kriz, eski ile yeni arasında bir mücadeledir” der.
Manisa bu yıl, geçmişin mirasını geleceğin tahayyülüne dönüştürme iradesiyle, bu krize bulunduğu yerden güçlü bir yanıt veriyor.
22-27 Nisan’da Manisa’ya gelin. Bir festivalden fazlasını göreceksiniz. Bir kentin nasıl yeniden kurulduğunu, sosyolojik değişimin yıllardır bekleyen dışa vurumunu, kültürle, sanatla, şifayla, birlikte yaşama iradesiyle nasıl ayağa kalktığını…
* Ulaş Aydın Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı