₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

“Bugün çirkin şeylerden söz edeceğiz”

Yapay zekâ, sadece bir teknoloji değil, yeni bir ekonomik rejim.

2023 yılında Goldman Sachs’ın yayımladığı rapor, yaklaşık 300 milyon işin otomasyon nedeniyle ortadan kalkabileceğini ortaya koydu. Bu sayı, tarihte hiçbir teknolojik dönüşümün yaratmadığı büyüklükte bir işgücü sarsıntısına işaret ediyor. Özellikle beyaz yaka çalışanların yoğun olduğu ABD ve Avrupa ülkeleri, bu sessiz devrimin merkez üssü konumunda.

“Robotlar fabrikaları alır ama yaratıcı meslekler güvende kalır” miti çöktü

Uzun yıllar boyunca otomasyon tehdidi yalnızca mavi yakalılarla ilişkilendirildi. Oysa bugün senaryoyu değiştiren şey, yapay zekânın bilgi, analiz, içerik üretimi ve karar verme gibi insan zihnine özgü alanlara girmiş olması. Yazarlar, avukatlar, bankacılar, yatırım analistleri, hatta doktorlar bile görevlerinin önemli bir bölümünü artık makineyle paylaşıyor.

Şirketler için bu matematik acımasız

Bir yapay zekâ sistemi maaş istemiyor, izin kullanmıyor, sendika kurmuyor, hata yapmıyor ve 7/24 çalışıyor. Bir şirket yöneticisi için bu tablo, ‘insan kaynağı’ kavramının tamamen yeniden tanımlanması anlamına geliyor. Nitekim call center sektöründe tek bir chatbot’un yüzlerce çalışanı ikame etmesi artık istisna değil, norm haline geldi.

Giden iş geri gelmeyecek

Geçmiş krizlerde işsizlik yükselir ama ekonomik toparlanmayla birlikte iş alanları yeniden açılırdı. Ancak uzmanlara göre yapay zekâ ile kaybolan iş, kalıcı olarak ortadan kalkıyor. Çünkü sistem üretimi değil, üretim biçiminin kendisini değiştiriyor.

Hollywood’daki grev bir kırılma anıydı

Senaristlerin grevi yalnızca telif ya da ücret mücadelesi değildi. Asıl çarpıcı olan, büyük yapımcıların çoktan yapay zekâ ile senaryo denemelerine başlamış olmasıydı. Bu durum, yaratıcı sektörde bile “insan yaratıcılığı vazgeçilmezdir” tezini tartışmaya açtı.

Üniversiteler başka bir yüzyıla eğitim verirken

Bugünün eğitim sistemi 19. Yüzyılın bürokratik düzeni için iş gücü yetiştiriyor. Gençler, mezun olduklarında artık var olmayan mesleklerin diplomalarına sahip oluyor. Yapay zekâya adaptasyon, kişisel çaba gerektiren bireysel bir hayatta kalma stratejisine dönüşmüş durumda.

Kuşaklar arası gerilim büyüyor

Bu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kuşaklar arası bir adaletsizlik sorunu. Bugünün ebeveynleri işlerini koruyabilir ama yeni kuşaklar henüz başlamadan yarış dışı kalabilir. Çünkü yapay zekâ dönemi, “başlamak için iş” bile bırakmayabilir.

Orta sınıf eriyor, yeni elitler yükseliyor

Teknoloji sermayesi ve yapay zekâ sistemlerine erişimi olan küçük bir zümre, tüm üretim sürecinin merkezine yerleşiyor. Geri kalan çoğunluk ise gig economy, yani “parça başı iş” düzenine sıkışıyor. Bu, sadece bireysel değil, toplumsal yapıyı da sarsacak bir dönüşüm.

Nereye gidiyoruz?

Bu manzara distopik gibi görünse de kaçınılmaz değil. Ancak mevcut düzen, insanı merkezden çıkarıp verimlilik odaklı bir algoritmik ekonomiye evriliyor. Bu evrimde söz sahibi olamayan toplumlar, yalnızca tüketici konumuna indirgenecek.

Sonuç: Yapay zekâ kimin için çalışacak?

Bugün kritik soru şudur:

“Yapay zekâ insanı özgürleştirecek mi, yoksa emeği değersizleştirip devasa bir işsizler sınıfı mı yaratacak?”

Bu soruya verilecek yanıt, yalnızca yazılımcıların ya da mühendislerin değil, ekonomistlerin, hukukçuların, felsefecilerin ve toplumların kolektif iradesiyle şekillenecek.