₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Jevons Paradoksu ve yapay zeka çağında Türkiye’de işin dönüşümü: Bugün güzel şeylerden bahsedeceğiz

William Stanley Jevons’un 1865’te ortaya koyduğu paradoks, verimlilik artışının tüketimi azaltmadığını; aksine, daha ucuz ve erişilebilir hale gelen şeyin kullanımını artırdığını söyler. Bu fikir ilk olarak kömür örneğiyle gündeme geldi: buhar makineleri kömürü daha verimli kullanmaya başladığında, kömür tüketimi azalmadı; çünkü enerji ucuzladıkça daha fazla fabrika kuruldu, üretim arttı. Yani verimlilik tasarruf değil, genişleme doğurdu. Bugün aynı döngü yapay zekâ ile yeniden yaşanıyor.

Yapay zekâ sistemleri işleri daha ucuz ve hızlı hale getirdikçe, “insan işinin azalacağı” korkusu yaygınlaştı. Oysa tarih bize bunun tersini gösteriyor. Verimlilik her zaman işin biçimini değiştirir ama toplam işi azaltmaz. Çünkü kolaylaşan, ucuzlayan, hızlanan her süreç, gizli kalmış bir talebi açığa çıkarır. İşte bu noktada Jevons Paradoksu devreye girer: maliyet düşünce kullanım artar, kullanım artınca yeni alanlar doğar ve o alanlar yeni işlere ihtiyaç duyar.

Türkiye’de de bu dinamik farklı sektörlerde açık biçimde görülüyor. Sağlık sektöründe, dijital görüntüleme ve yapay zekâ destekli analiz sistemleri (e-Nabız, PACS, teleradyoloji) sayesinde tarama maliyetleri düştü. Ancak bu, radyolog ihtiyacını azaltmadı. Çünkü artık daha çok hasta taranabiliyor, daha çok rapor hazırlanıyor, daha karmaşık vakalar değerlendiriliyor. Verimlilik artışı radyologların iş yükünü değil, sorumluluk alanını değiştirdi: tanı koymaktan tedavi planlamasına geçtiler.

İnşaat ve mühendislik alanında da benzer bir süreç yaşanıyor. BIM (Building Information Modeling) ve otomasyon araçları projeleri hızlandırdı, hataları azalttı. Fakat bu verimlilik mühendisliğe olan talebi düşürmek yerine artırdı. Artık dijital modelleme, enerji verimliliği, veri yönetimi, sürdürülebilirlik gibi konular yeni uzmanlıklar doğurdu. 2010–2024 arasında Türkiye’de BIM kullanımı sekiz kat artarken, mühendis istihdamı azalmadı; çünkü verimlilik yeni iş tanımları yarattı.

Finans sektörü ise otomasyonun hem riskini hem fırsatını aynı anda yaşadı. Mobil bankacılık, yapay zekâ tabanlı kredi skorlama, dolandırıcılık tespiti sistemleri işlem maliyetlerini düşürdü. Ama finansal hizmetler ucuzladıkça talep arttı; milyonlarca yeni kullanıcı sisteme girdi. Bunun sonucunda veri analizi, siber güvenlik, etik ve regülasyon yönetimi gibi alanlarda yeni uzmanlıklara ihtiyaç doğdu. Türkiye’de aktif fintech şirketi sayısının 600’ü aşması, bu paradoksun doğrudan sonucudur.

Sanayi ve üretimde robotik sistemler ve akıllı fabrikalar verimliliği artırdı. Ancak “robotlar işimizi alacak” korkusu, gerçeklerle uyuşmadı. Robotların devreye girmesiyle üretim hacmi arttı, siparişler çoğaldı, bakım, yazılım, optimizasyon gibi alanlarda binlerce yeni pozisyon açıldı. Bursa, Kocaeli ve İzmir’de sanayi liselerinde “robot programlama” ve “veri izleme teknikerliği” gibi bölümlerin açılması bu dönüşümün somut göstergesi oldu.

Yazılım ve teknoloji alanında yapay zekâ araçları (GitHub Copilot, ChatGPT, Replit Ghostwriter vb.) kod üretimini kolaylaştırdı. Bu durum geliştiricilerin azalmasına değil, artmasına neden oldu. Çünkü artık her küçük şirketin bir yazılım ihtiyacı, her bireyin bir dijital ürünü var. Kodlama kolaylaştıkça, fikirler çoğaldı, yazılım pazarı genişledi. Bu süreçte “prompt mühendisliği”, “AI entegrasyon danışmanlığı” gibi yeni meslekler doğdu.

Kamu sektöründe de benzer bir tablo ortaya çıktı. e-Devlet, e-Belediye ve yapay zekâ destekli çağrı sistemleri işlemleri hızlandırdı, ama işlem sayısını da patlattı. Vatandaşlar daha kısa sürede daha çok işlem yapar hale geldi; bu da dijital hizmet yönetimi, veri güvenliği ve vatandaş desteği gibi yeni alanlarda personel ihtiyacını artırdı.

Görüldüğü gibi Türkiye’de yapay zekâ, işlerin ortadan kalkmasına değil, biçim değiştirmesine neden oluyor. Verimlilik artışı istihdamın azalması değil, talebin genişlemesi anlamına geliyor. Ancak bu genişleme, yeniden beceri kazanımı ve eğitim politikalarının önemini artırıyor. Üniversitelerden meslek liselerine kadar müfredatlarda “AI gözetimi, veri etiği, otomasyon yönetimi” gibi derslerin yer alması, bu dönüşümün sağlıklı ilerlemesi için şart.

Jevons Paradoksu bize şunu hatırlatıyor: insan emeği, yalnızca bir işi yürütmek için değil, o işin genişleyen evrenini yönetmek için gereklidir. Yapay zekâ ucuzladıkça, daha fazla alanda kullanılacak; daha fazla üretim, daha fazla denetim, daha fazla yaratıcılık gerektirecek. Verimlilik, işleri bitirmez; onları dönüştürür. Türkiye’nin bu dönüşümde kaygıdan çok vizyona, korkudan çok hazırlığa ihtiyacı var.

“Bugün çirkin şeylerden söz edeceğiz”

2030’da Reklamcılık: Sermaye, teknoloji ve gözetim kapitalizmi 

2030’da Reklamcılık: Sermaye, teknoloji ve gözetim kapitalizmi