₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Benzersiz Kızım: Annelik, kırılganlık ve varoluşun sınırında

Guadalupe Nettel’in romanı, anneliği bir doğa olayı değil, bir bilinç kırılması olarak ele alıyor.

Latin Amerika edebiyatı uzun süredir kadınların gündelik hayat deneyimlerini politik bir mesele olarak anlatma konusunda cesur bir çizgi izliyor. Meksikalı yazar Guadalupe Nettel, bu çizginin bugünkü en güçlü temsilcilerinden biri. Benzersiz Kızım (La hija única, çev. Ayşe Nihal Akbulut – Livera Yayınları), yalnızca bir annelik hikâyesi değil; insanın kendi kırılganlığıyla, başkalarının varlığıyla ve ölümle kurduğu ilişkinin romanı.

“Uyuyan bir bebeğe bakmak, insanlığın kırılganlığı üzerine düşüncelere dalmaktır.”

Roman, otuzlu yaşlarındaki iki kadının hikâyesini anlatıyor. Laura, anneliği özgürlüğüne ket vuran bir engel olarak gören, düşünsel bir bağımsızlık arayışında bir kadın. Alina ise çocuk sahibi olmanın eşiğinde, yaşamın biçimini değiştiren büyük bir sınavla karşı karşıya. Nettel, bu iki karakterin diyalektiği üzerinden modern kadınlık, dostluk, ölüm ve dönüşüm temalarını örüyor.
Bir bebeğin doğumu kadar, bir düşüncenin çöküşü de bu romanın merkezinde.

Nettel’in dili soğukkanlı, ama duygusal derinliği yüksek. Küçük bir sahnenin –örneğin bir çocuğun nefes alışının– romanın bütün felsefesini taşıyabildiği bir incelik var burada. Annie Ernaux’nun dediği gibi, Nettel bizi “yaşam, ölüm ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler” üzerine düşünmeye davet ediyor. Benzersiz Kızım, bu anlamda bir içe bakış metni olduğu kadar, çağdaş toplumun annelik mitine karşı yazılmış sessiz bir manifesto.

Romanın gücü, “benzersizlik” fikrini yalnızca çocuklara değil, yetişkinlere, hatta toplumlara da yaymasında yatıyor. Her doğum, bir istisna yaratıyor; her istisna, toplumsal normların çatlaklarını görünür kılıyor. Nettel’in kahramanları, bu çatlaklarda kaybolmaktan korkmayan, kırılganlıklarını kabul ettikçe var olabilen kadınlar.

2023 Uluslararası Booker Ödülü kısa listesinde yer alan Benzersiz Kızım, edebiyatın hâlâ en kişisel deneyimleri bile politik bir alan haline getirebileceğini kanıtlıyor. Okura, yaşamın sıradan anlarında bile insanın kendini yeniden yaratma kapasitesini hatırlatıyor.

Belki de Nettel’in romanını benzersiz kılan tam da bu: Annelik, ölüm, yaşam ve dostluk üzerine söylenmiş her sözün, aslında hepimizin kırılganlığından doğduğunu fısıldaması.

Etiketler: #GuadalupeNettel #BenzersizKızım #LiveraYayınları #FeministEdebiyat #DünyaEdebiyatı #RomanÖnerisi #KitapTavsiyesi #KadınEdebiyatı #EdebiyatEleştirisi #FİKİRKitap

“Örümcekler İçin Felsefe”: McKenzie Wark’tan Kathy Acker’in izinde bir manifesto

Savaş Üçlemesi: Tarih, kimlik ve görünmeyen izlerle hesaplaşma

Dijital çağın sahte peygamberleri: Mega-influencer’lar dünyayı nasıl şekillendiriyor?