Avrupa Parlamentosu geçtiğimiz günlerde, siyasal temsilde toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir adım attı: Hamile olan ve yeni doğum yapmış kadın milletvekillerinin oy hakkını vekâlet yoluyla kullanabilmesine imkân tanıyan düzenleme kabul edildi.
Avrupa Seçim Yasası’na eklenen bu madde, hamile bir milletvekilinin doğumdan önceki üç ay ile doğumdan sonraki altı ay boyunca oyunu başka bir vekile devredebilmesine izin veriyor. Bu düzenleme AB vatandaşlarının genel oy hakkı ile ilgili değil; sadece Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin (MEP) parlamento içinde oy kullanma usulü ile ilgili.
Bu, ilk bakışta teknik bir “oy prosedürü” düzenlemesi gibi görünebilir.
Oysa bu değişiklik, demokrasinin kimin için tasarlandığı sorusuna verilen güçlü bir yanıttır.
Siyaset kurumları kimin bedenine göre tasarlandı?
Parlamentolar tarih boyunca erkek bedenini ve erkek çalışma ritmini referans alarak inşa edildi.
Hamilelik, doğum, bakım emeği gibi yaşam döngülerine dair hiçbir gerçeklik bu mekanizmaların tasarımına dahil edilmedi.
Bu nedenle, bir kadın milletvekili hamile kaldığında ya da doğum yaptığında, yalnızca kendi hayatı değil, oy verdiği milyonlarca insanın temsiliyeti de askıya alınıyordu.
AP’de şimdiye kadar, bir kadın milletvekili doğum sürecinde parlamentoya fiziken gelemediği için oy hakkını kaybediyordu.
“Şahsen oy” ilkesi, kadınların demokratik karar alma süreçlerinden geçici de olsa dışlanmasına neden oluyordu.
Avrupa Parlamentosu’nun aldığı karar, bu yapısal sorunu nihayet adlandırdı:
Bir kadın siyasetçi anne olduğunda demokrasinin ritmi durmamalı.
Bu adım neden önemli?
Bu düzenleme üç kritik nedenle Avrupa siyasetinin eşik anlarından biri sayılabilir:
1. Temsil adaletini güçlendiriyor
Her milletvekili yalnızca kendisinin değil, seçmenlerinin de temsilcisidir.
Bir kadın vekilin gebeliği nedeniyle oy kullanamaması, aslında milyonlarca seçmenin sesinin kısılması anlamına geliyor.
Yeni düzenleme, bu temsil boşluğunu kapatıyor.
2. Siyaseti kadınlar için “uygun koşullara” yaklaştırıyor
AP Başkanı Roberta Metsola’nın sözleri çok çarpıcıydı:
“Hiçbir seçilmiş temsilci, oyuyla çocuğu arasında tercih yapmak zorunda kalmamalı.”
Bu karar, siyaset kurumunun kadınların biyolojik ve toplumsal yükümlülüklerini nihayet fark ettiği bir dönüm noktası.
3. Modern demokrasinin esnek yapıya kavuştuğunu gösteriyor
Artık demokrasi, mekâna ve fiziksel varlığa bağımlı bir sistem olmaktan çıkıyor.
Teknoloji, vekâlet, dijital erişim gibi araçlar, kurumların daha kapsayıcı olmasına hizmet ediyor.
Bu yönüyle düzenleme, Avrupa Parlamentosu’nun yalnızca bir hak tanımasından ibaret değil; 21. yüzyıl demokrasisinin nasıl şekilleneceğine dair bir vizyon.
Süreç şu anda hangi aşamada?
Bu, AP’nin kendi başına yürürlüğe koyduğu bir içtüzük değişikliği değil; Avrupa Seçim Yasası’nda değişiklik olduğu için Parlamento tarafından yasama girişimi raporu genel kurulda kabul edildi. Genel Kurul’da eşlik eden karar metni 605 evet, 30 hayır, 5 çekimser oyla geçti. Şimdi metin AB Konseyi’ne gidiyor. Konsey’de 27 üye devletin oybirliğiyle kabul edilmesi ve her üye devletin kendi anayasal usullerine göre parlamentolarında onaylaması gerekiyor. Tüm ülkeler onay sürecini bitirdiğinde, karar AB Resmî Gazetesi’nde yayımlandığı günün ertesinde yürürlüğe girecek.
Peki Türkiye’de durum ne?
Türkiye’de ne Meclis’te ne de yerel yönetimlerde hamilelik veya doğum sonrası dönem için benzer bir mekanizma bulunmuyor. Zaten anne adayı olan ya da annelik düşünen kadınların siyasete girme, girse de orada kalabilme koşulları oldukça zor.
Bir kadın belediye meclis üyesi ya da milletvekili, gebeliğinin ilerleyen dönemlerinde ya da doğumdan sonra fiilen toplantıya katılamadığında, oy hakkını kullanamıyor; yokluğu çoğu zaman siyasi sonuç doğuruyor.
Bu boşluk, kadınların siyasete katılımının önündeki engellerden yalnızca biri gibi görünsede anne olma kavramı üzerinden düşünürsek eğer, Türkiye’de kadın siyasetçiler için en zorlayıcı eşiklerden biri.
Siyasi partilerin listelerinde görünür olmak, seçilmek, kampanya yürütmek zaten başlı başına zorlayıcı süreçlerken; kurumsal yapıların kadınları gözetmeyen tasarımı, temsilin sürdürülmesini daha da zorlaştırıyor.
Avrupa Parlamentosu’nun attığı adım, Türkiye açısından açık bir mesaj içeriyor:
Kadınların temsil haklarını güçlendiren mekanizmalar oluşturmak, yalnızca bir eşitlik meselesi değil; demokrasinin niteliğini artıran bir adımdır.
Bu adım yerel yönetimlere ne söylüyor?
Benim uzmanlık alanım gereği, konuyu özellikle yerel yönetişim açısından okumak isterim.
Yerel meclislerde kadın temsiliyeti hâlâ çok düşük. Kadınlar çoğunlukla yürütme organlarında yer alamadıkları gibi, siyaset–bakım dengesi nedeniyle de görev sürekliliği en zayıf halkalardan biridir.
Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı, yerel yönetimler için şu soruyu gündeme getiriyor:
Yerel demokrasi, kadınların yaşam gerçekliklerine uyum sağlamak için nasıl dönüşmeli?
- Meclis toplantı saatleri ve mekânları bakım sorumlulukları düşünülerek düzenlenebilir.
- Geçici vekâletle oy kullanma, meclis çalışma usullerine dahil edilebilir.
- Kadın temsilcilerin bakım yükünü hafifleten yerel destek mekanizmaları kurulabilir.
Tabi tüm bu aşamalara gelebilmek için önce bu alanlardaki kadın varlığının arttırılması gerekiyor. Bu dönüşüm yalnızca kadınları güçlendirmez; aynı zamanda katılımcı ve kapsayıcı yerel demokrasinin temellerini kurar.
Demokrasi kadınlara göre yeniden tasarlanırken…
Avrupa Parlamentosu’nun kararı, demokrasi ile annelik arasına çizilen o görünmez sınırın kaldırılması açısından tarihi bir adımdır.
Bugün siyaset kurumları, kadınların biyolojik gerçekliklerini ve bakım emeğini artık görmezden gelemeyeceklerini kabul ediyor.
Bu düzenleme, yalnızca bir prosedür değişikliği değil;
Demokrasinin kadınlara göre yeniden tasarlanmaya başlanmasının sembolü.
Türkiye’de hem ulusal hem yerel düzeyde benzer mekanizmaların tartışılması, kadınların siyasette kesintisiz ve güçlü varlığını destekleyecek önemli bir adımdır.
Çünkü demokrasi, herkes içindi.
Ama ancak tüm bedenlere uygun hale geldiğinde gerçekten herkesindir.
Cumhuriyet’in İlk Yüzyılında Kentleşme Pratiklerine Bir Bakış ve İkinci Yüzyılın Kentlerini Planlama
Yasın politikası, nefretin hukuku: Her gün yeniden başlayan varoluş mücadelesi
Etiketler: Avrupa Parlamentosu, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın temsiliyeti, anne milletvekiller, vekâleten oy kullanma, demokratik temsil, kadın ve siyaset, yerel demokrasi, yerel yönetimler, Türkiye siyaseti, bakım emeği, temsil adaleti
