“Sorumluluklar Kadına, Yetki Erkeklere”

Türkiye yerel seçimlere doğru ilerlerken, siyasi arenada eşit temsilin yer edinemediğini bir kez daha görüyoruz. Açıklanan adaylar arasında yer alan kadın oranı, kadınların siyasetteki varlığının ne kadar sınırlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İletişim uzmanı ve yazar Ayşen Şahin, siyasetin eril dilinden, kadınların siyasetteki temsiline kadar birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kadınların karar mekanizmalarına katılmalarının önündeki temel engellerden biri olduğunu ifade eden Şahin, Stanford Üniversitesi’nden Psikolog Carol Dweck’in sözlerine işaret etti:

“Toplum bir kadının göz önünde, kitleler önünde bir zafer kazanması için adil olmayan beklentiler koyup hepsinden toplam bir mükemmellik arıyor. Imposter fenomeni üzerine çalışmalar yapan Stanford Üniversitesi’nden Psikolog Carol Dweck’in bir sözü var: ‘Akıllı kadınlar genellikle mükemmelliği başarıyla eş anlamlı görür.’ Diyor. Çünkü akıllı kadın, toplumun onda hata arayacağının farkında. Bir kadının siyasette etkin olabilmesi için toplumun öğretilmiş, makbul kadın sınırlarının hepsinde muazzam olması icap ediyor. İyi eş, mükemmel anne, muazzam hatip, şık giyim, bitmez enerji, güler yüzlülük ve dozunda, kontrollü bir öfke, lider karakteri, saha tecrübesi, bilgi, birikim, kürsüye ve ekrana yakışırlık, temsiliyet gücü, zekâ…

Soruyorum hepsine sahip kaç erkek siyasetçi tanıdık bu hayatta? Ya da bu özelliklere sahip erkekler tarafından yönetilen ülke böyle mi olurdu gerçekten?”

“KADINA BİR ‘HATASIZLIK’ SINAVI DAYATILIYOR”

Öte yandan siyasetin eril dilinin yekten değişmesi gerektiğini dile getiren Şahin, kadınlara dayatılan ‘hatasızlık’ sınavından söz etti:

“Siyasetin dili yekten değişmeli o ayrı ama aslında eril dille mücadelede nahiflik değil alaycılık, mizah daha güçlü bir silah, karşıtının uç noktasıyla ortaya çıkmak. Kadınlarda da fazlasıyla bulunan bir özellik.

Ama o üslup işte, dayatılan makbullük sınırından taşıyor. Kadının liderliğini, önderliğini topluma kabul ettirebilmek için önce ona çizilen sınırları, tabuları yıkmak gerekiyor. Bu da o aslında güç olmaması gereken “güçlü kadın” olmayı dayatıyor. Siyaseti sadece güçlü erkekler yaparmış gibi kadına bir “güçlü olma, yılmazlık, mükemmellik, hatasızlık” sınavı dayatılıyor.  Bir erkeğin aktif siyaset sebebiyle bir ay eve uğramaması dünyanın en normal sayılan tutumu iken kadından, bir erkek kadar sahada dolaşıp, kampanya yürütüp sonra eve gelip çocuğuyla ilgilenip, evini derleyip toparlaması ve destekleri için eşine minnet göstermesi bekleniyor. Burada bekar, çocuksuz kadın ya da bekar annelerden bahsedemiyoruz bile çünkü önce karşılarına kocasız ve çocuksuz olmak eksiklik (!) gibi çıkarılabiliyor. Makbul değiller bir nevi.

Düşünün Yeliz’in vekillik yaptığı meclise girmeye değer bulunmayarak listelere alınmayan kadınların sayfalar süren vasıflarını. Yerel seçimlerde de aynı sonuç.”

“TOPLUM, KADININ HER BAŞARISINDA BİR ERKEK İZİ ARIYOR”

Çoğu partinin kadın adayları, kazanma ihtimali düşük il ve ilçelerden gösterdiğini belirten Şahin, toplumun kadın siyasetçilere yönelik algısına şu sözlerle dikkat çekti:

“Çoğu parti; kadın adayları, kazanma ihtimali düşük ya da kaybetme ihtimali yüksek il ve ilçelerden gösterdi. Yani kadın kazanırsa partinin vizyonerliğinin sonucu olacak, kaybedilirse kadın kaybetti denecek. Banko belediyede kadın aday kaç tane var?

Toplum; kadının her iddiasında, hamlesinde, başarısında bir erkek izi arıyor. Ya babadan ya kocadan. Kendi başına, otonom, özgür karar veremez, kariyer inşa edemezmiş gibi.

Örneğin Aylin Kotil’in eski eşinin, adı olmadan anılmaması gibi. Kadın adamı boşamış, hayatından çıkarıp atmış daha ne yapsın? En yan yana anılmak istemediğin insanın adı üzerinden siyasette hatırlatılmak aslında insana yapılabilecek psikolojik bir zorbalık. Ama o kadar kolay yapılıyor ki…

Sadece siyasette değil, iş yaşamında da akademide de sosyal yaşamda bile bu böyle. Tüm sorumluluklar kadına, yetki erkeklere.”

‘ARKA BAHÇEMİZDE –MIŞ GİBİ YAPABİLECEK KADINLAR…’

Şahin ayrıca, kadınların siyasette daha aktif rol alması için atılan adımların karşısında sıklıkla duyulan bir cümle olan ‘Biz de istiyoruz kadınlarımız gelsin, siyaset yapsın ama talep yok’ ifadelerini bir sözleşmeye benzeterek eleştirdi. Bu cümlenin ‘Biz bildiğimiz düzende devam ederken, yollarına taşlar dizsek, önlerine duvarlar örsek de hırsı yüksek, tabu devirebilecek, kendisini rezil etmemiz riskini alabilecek, ailesini ihmal etti diye vicdanına oynasak, evlatların sana hasret kaldı diye çocuğuyla sınasak dahi yılmayacak, sözünü kessek de, söz vermesek de, angaryaya koşsak da rozeti söküp atmayacak, düzenimize çomak sokmadan arka bahçemizde -mış gibi yapabilecek kadınlar, yürekleri yetiyorsa buyursunlar, o kadar da aleni reddetmeyecek, gizli yıldırma politikalarımızı deneyeceğiz, aşarsa ne ala’ şeklinde okunması gerektiğini dile getiren Şahin; “Bu sözleşmenin altına imza atmaya yanaşmamak, kadınların suçu mu şimdi? Sözleşmenin maddelerini değiştirmek, bu tavır ve tutumu değiştirmek gerekmez mi?” dedi.

“BİZ KADINLAR, BU VASIFLARLA TUTUNUYORUZ HAYATA”

İlçe ve beldelerdeki açıklanan kadın aday oranlarını değerlendiren Şahin, veriler ışığında cinsiyet eşitliğinin doğru politika ile çok hızlı şekilde sağlanabileceğini belirterek, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:

“Önemli olan kararlı olmak, sınırları kaldırmak ve hatta belki de yalnızca kadınlara gölge etmemek, yollarını kesmemek dahi yeterli. Kadına bildiği gibi yapma imkânı, olduğu gibi kabul edilme şansı verilse, akışında hiçbir sorun kalmayacak.

Ülke; erkeklere göre çok daha dirayetli, yılmaz, kararlı, yetkin ve çalışkan kadınla dolu. Çünkü biz kadınlar, gündelik hayatta dahi, başa gelen her durumda, bu vasıflarla tutunuyoruz hayata.”

Türkiye yerel seçimlere doğru ilerlerken, siyasi arenada eşit temsilin yer edinemediğini bir kez daha görüyoruz. Açıklanan adaylar arasında yer alan kadın oranı, kadınların siyasetteki varlığının ne kadar sınırlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İletişim uzmanı ve yazar Ayşen Şahin, siyasetin eril dilinden, kadınların siyasetteki temsiline kadar birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kadınların karar mekanizmalarına katılmalarının önündeki temel engellerden biri olduğunu ifade eden Şahin, Stanford Üniversitesi’nden Psikolog Carol Dweck’in sözlerine işaret etti:

“Toplum bir kadının göz önünde, kitleler önünde bir zafer kazanması için adil olmayan beklentiler koyup hepsinden toplam bir mükemmellik arıyor. Imposter fenomeni üzerine çalışmalar yapan Stanford Üniversitesi’nden Psikolog Carol Dweck’in bir sözü var: ‘Akıllı kadınlar genellikle mükemmelliği başarıyla eş anlamlı görür.’ Diyor. Çünkü akıllı kadın, toplumun onda hata arayacağının farkında. Bir kadının siyasette etkin olabilmesi için toplumun öğretilmiş, makbul kadın sınırlarının hepsinde muazzam olması icap ediyor. İyi eş, mükemmel anne, muazzam hatip, şık giyim, bitmez enerji, güler yüzlülük ve dozunda, kontrollü bir öfke, lider karakteri, saha tecrübesi, bilgi, birikim, kürsüye ve ekrana yakışırlık, temsiliyet gücü, zekâ…

Soruyorum hepsine sahip kaç erkek siyasetçi tanıdık bu hayatta? Ya da bu özelliklere sahip erkekler tarafından yönetilen ülke böyle mi olurdu gerçekten?”

“KADINA BİR ‘HATASIZLIK’ SINAVI DAYATILIYOR”

Öte yandan siyasetin eril dilinin yekten değişmesi gerektiğini dile getiren Şahin, kadınlara dayatılan ‘hatasızlık’ sınavından söz etti:

“Siyasetin dili yekten değişmeli o ayrı ama aslında eril dille mücadelede nahiflik değil alaycılık, mizah daha güçlü bir silah, karşıtının uç noktasıyla ortaya çıkmak. Kadınlarda da fazlasıyla bulunan bir özellik.

Ama o üslup işte, dayatılan makbullük sınırından taşıyor. Kadının liderliğini, önderliğini topluma kabul ettirebilmek için önce ona çizilen sınırları, tabuları yıkmak gerekiyor. Bu da o aslında güç olmaması gereken “güçlü kadın” olmayı dayatıyor. Siyaseti sadece güçlü erkekler yaparmış gibi kadına bir “güçlü olma, yılmazlık, mükemmellik, hatasızlık” sınavı dayatılıyor.  Bir erkeğin aktif siyaset sebebiyle bir ay eve uğramaması dünyanın en normal sayılan tutumu iken kadından, bir erkek kadar sahada dolaşıp, kampanya yürütüp sonra eve gelip çocuğuyla ilgilenip, evini derleyip toparlaması ve destekleri için eşine minnet göstermesi bekleniyor. Burada bekar, çocuksuz kadın ya da bekar annelerden bahsedemiyoruz bile çünkü önce karşılarına kocasız ve çocuksuz olmak eksiklik (!) gibi çıkarılabiliyor. Makbul değiller bir nevi.

Düşünün Yeliz’in vekillik yaptığı meclise girmeye değer bulunmayarak listelere alınmayan kadınların sayfalar süren vasıflarını. Yerel seçimlerde de aynı sonuç.”

“TOPLUM, KADININ HER BAŞARISINDA BİR ERKEK İZİ ARIYOR”

Çoğu partinin kadın adayları, kazanma ihtimali düşük il ve ilçelerden gösterdiğini belirten Şahin, toplumun kadın siyasetçilere yönelik algısına şu sözlerle dikkat çekti:

“Çoğu parti; kadın adayları, kazanma ihtimali düşük ya da kaybetme ihtimali yüksek il ve ilçelerden gösterdi. Yani kadın kazanırsa partinin vizyonerliğinin sonucu olacak, kaybedilirse kadın kaybetti denecek. Banko belediyede kadın aday kaç tane var?

Toplum; kadının her iddiasında, hamlesinde, başarısında bir erkek izi arıyor. Ya babadan ya kocadan. Kendi başına, otonom, özgür karar veremez, kariyer inşa edemezmiş gibi.

Örneğin Aylin Kotil’in eski eşinin, adı olmadan anılmaması gibi. Kadın adamı boşamış, hayatından çıkarıp atmış daha ne yapsın? En yan yana anılmak istemediğin insanın adı üzerinden siyasette hatırlatılmak aslında insana yapılabilecek psikolojik bir zorbalık. Ama o kadar kolay yapılıyor ki…

Sadece siyasette değil, iş yaşamında da akademide de sosyal yaşamda bile bu böyle. Tüm sorumluluklar kadına, yetki erkeklere.”

‘ARKA BAHÇEMİZDE –MIŞ GİBİ YAPABİLECEK KADINLAR…’

Şahin ayrıca, kadınların siyasette daha aktif rol alması için atılan adımların karşısında sıklıkla duyulan bir cümle olan ‘Biz de istiyoruz kadınlarımız gelsin, siyaset yapsın ama talep yok’ ifadelerini bir sözleşmeye benzeterek eleştirdi. Bu cümlenin ‘Biz bildiğimiz düzende devam ederken, yollarına taşlar dizsek, önlerine duvarlar örsek de hırsı yüksek, tabu devirebilecek, kendisini rezil etmemiz riskini alabilecek, ailesini ihmal etti diye vicdanına oynasak, evlatların sana hasret kaldı diye çocuğuyla sınasak dahi yılmayacak, sözünü kessek de, söz vermesek de, angaryaya koşsak da rozeti söküp atmayacak, düzenimize çomak sokmadan arka bahçemizde -mış gibi yapabilecek kadınlar, yürekleri yetiyorsa buyursunlar, o kadar da aleni reddetmeyecek, gizli yıldırma politikalarımızı deneyeceğiz, aşarsa ne ala’ şeklinde okunması gerektiğini dile getiren Şahin; “Bu sözleşmenin altına imza atmaya yanaşmamak, kadınların suçu mu şimdi? Sözleşmenin maddelerini değiştirmek, bu tavır ve tutumu değiştirmek gerekmez mi?” dedi.

“BİZ KADINLAR, BU VASIFLARLA TUTUNUYORUZ HAYATA”

İlçe ve beldelerdeki açıklanan kadın aday oranlarını değerlendiren Şahin, veriler ışığında cinsiyet eşitliğinin doğru politika ile çok hızlı şekilde sağlanabileceğini belirterek, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:

“Önemli olan kararlı olmak, sınırları kaldırmak ve hatta belki de yalnızca kadınlara gölge etmemek, yollarını kesmemek dahi yeterli. Kadına bildiği gibi yapma imkânı, olduğu gibi kabul edilme şansı verilse, akışında hiçbir sorun kalmayacak.

Ülke; erkeklere göre çok daha dirayetli, yılmaz, kararlı, yetkin ve çalışkan kadınla dolu. Çünkü biz kadınlar, gündelik hayatta dahi, başa gelen her durumda, bu vasıflarla tutunuyoruz hayata.”