Televizyon ekranının içinde kimler var diye düşündünüz mü hiç? Televizyon ekranında kadınlar var; sokakta olamadıkları kadar, iş hayatına katılamadıkları kadar, evde yaptıkları işlerle görünemedikleri kadar ekranın içinden bize bir şeyler anlatıyorlar. Gündüz kuşağındaki programların önce izleyicisi, sonra stüdyo içindeki seyircileri, sonra da o programların öznesi olan kadınlar var. Haber kanallarında haberleri bize aktaran kadınlar, haber-tartışma programlarında her konuyu, tartışmayı kendilerine yakıştıran erkekleri modere eden kadınlar var. Bir de prime-time dediğimiz ana haber bültenleri sonrasında başlayan kuşakta yer alan kadınlar var. Yarışma programlarına katılan, yemek yapan, şarkı söyleyen ama o saat diliminde en çok dizilerin anlattığı hikâyelerin içindeki kadınlar var.
Gündüz kuşağındaki programların öznesi olan kadınları da izleyicisi olanları da yargılamaya çok alışkınız. İşleri mi yok izliyorlar veya ne işleri var da o programlara katılıyorlar soruları çok yaygın. İlk soruyu şöyle cevaplamaya çalışayım: Evde dünya kadar işleri var ama maaşları ve sigortaları yok. Üstelik ülke, kadın istihdamı konusunda çok geride. TÜİK verilerine göre kadın istihdam oranı erkeklerin yarısından bile daha az. İkinci soruya daha derin cevaplar aramamız gerekiyor. Gündüz kuşağındaki programların anlattığı dünyanın içinde bir miktar kurgu, suni çatışmalar olduğu bir gerçek. Ancak derdine derman arayanın televizyon ekranına çıkmasının, devletin yargı sistemi, kolluk kuvveti yerine Esra Erol ve Müge Anlı’da derman bulmaya çalışmasının altında daha derin nedenler var. Sadece ünlü olmayı istemekle, bir topluluğa ait olma arayışıyla açıklamak yerine görülmek istemenin ne demek olduğunu bize düşündürtecek nedenler… Elbette bu programların dayattığı ahlakçılığın mağduru olan kadınları da unutmayalım.
Ana haber bültenlerinde çoğunlukla erkeklerden haberleri alıyoruz. Erkeklerin ‘hard’, kadınların ‘soft’ haberlere yakıştırıldığı günler çok geride kaldı. Ama yine de haber kanallarının tartışma programlarında moderatör olan kadın gazeteciler ne yazık ki hâlâ erkek konukları ağırlıyorlar. Her konuda fikri olan, uzun saatler süren programlarda cep telefonu ekranlarına bakarak, arada sosyal medyada gördükleri içerikleri “Şimdi şöyle bir şey gördüm.” diyerek analizleriyle süreleri dolduran erkekler ve onları ekranda idare eden kadınlar var.
Peki ya diziler?
Son 25 yıldır akşam saatlerinde ülkedeki milyonların izlediği dizilerdeki kadınlardan bazılarını hatırlayalım. Şehnaz Tango dizisindeki kadınlar özgür, güçlü, mutluydu. Şehnaz karakterini canlandıran Perran Kutman başrol kadın oyunculara dayatılan beden ölçülerine inat, orta yaşlı, bekar bir anne olarak âşık olunabileceğini sakince anlatıyordu. İkinci Bahar dizisindeki Hanım karakterini canlandıran Türkan Şoray, iki genç evladıyla hayat mücadelesinin içinde mutluluk bulabiliyordu. Sonra Asmalı Konak başladı ve özgür kadınlar geleneksel erkeklerle eşleştirildi, -biraz iddialı olabilir ama- kolları kanatları kırıldı. Kurtarıcı/ kahraman için hayatlarından vazgeçmeye başladılar, fedakârlık yapan, hep kadınlar oldu. Sonra kadınlar bu hikâyelerin içinde şiddete uğramaya başladı, şiddeti yeniden üreterek anlatan dizilerde mağdur karakterlere dönüştüler. Sen Anlat Karadeniz’i hatırlatmak istemezdim ama iki kadın senaristin yazdığı hikâye, ağır bir şiddet sahnesi ile başlamıştı.
Bugün televizyon ekranında kadınların hikâyesini özenle anlatan, onları sadece yalılara hapsetmeden, dayanışmayla temsil eden örnekler de var elbette. Örneğin; Ömer dizisinde Şükran karakteri güçlendikçe umutlanıyoruz. Kızılcık Şerbeti’nde Nursema’nın uğradığı şiddet karşısında, Kızıl Goncalar’da çocuk yaşta evlendirilen ve kızı aynı kaderi yaşamasın diye çabalayan Meryem için birleşiyoruz, Bahar’ın enerjisiyle neşeleniyoruz. Sandık Kokusu’nda Filiz karakterini canlandıran Demet Akbağ kadınlık hallerini en gerçekçi haliyle oynadıkça eğleniyoruz.
Televizyon ekranının içinde de karşısında da çoğunlukla kadınlar var. Kadın izleyici televizyondaki bir içeriğin uzun soluklu olup olmayacağını belirliyor. Kadınların, özellikle 45 yaş üzeri kadınların izlediği diziler daha uzun soluklu oluyor. Peki televizyon ekranının arkasında kadınlar var mı, hiç düşündünüz mü? Türkiye’de bir televizyon kanalını yöneten kaç kadın ismi sayabilirsiniz? Benzer bir soruyu gazeteler için de sorabiliriz elbette. Medya sektöründe işin mutfağında yönetici olan, cam tavanlara çarpmadan yükselen kadın sayısı tek bir elin parmağını geçmiyor. Ekrana bakarken ne anlattığına, kimin anlattığına baktığımız kadar kimin anlattırdığına da bakmanın zamanı çoktan geldi. Hepinize iyi seyirler dilerim.