Seçimler, Adaylar ve Sol Siyaset

Türkiye solu; içinde bulunduğumuz zorlu koşullarda nasıl bir tutum almalı, neye odaklanmalı ve nasıl siyaset yapmalı? Mayıs seçimlerinin ardından çeşitli mecralarda  tartışılan bu soru şu günlerde yerel seçim süreci bağlamında yeniden gündeme geliyor.  Bu soruya şu şekilde  cevaplar sunulduğunda muhtemelen kimse itiraz etmeyecektir: “Yüzümüzü eskisinden daha fazla işçi sınıfına dönmeliyiz”;  “işçi sınıfını siyasetin öznesi hâline getirmeliyiz; “sosyalist bir program temelinde hareket etmeliyiz.” Bir kez duyulduğunda herkesin onaylayabileceği bu tür sözler aslında “sosyalistler nasıl siyaset yapmalı” sorusunun bir yanıtı değildir çünkü en başta bu sözlerin“siyasetle” pek bir ilgisi yoktur. Zira eğer bir söz dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde tüm sosyalistler tarafından onaylanabilecek bir genellikteyse o “politik” bir önermeden çok ancak bir temenni ya da bir ilkenin beyanı olabilir.  “Nasıl siyaset yapmalı” sorusu ilkelere, temennilere ve evrensel-tarihsel görevlere ilişkin değil tarihsel görevlerin ve ilkelerin hayata geçirilebilmesi için bugünün nesnelliğinde nasıl bir yöntemin izlenmesine, hangi araçların kullanılmasına ve öncelikler hiyerarşisinin nasıl düzenlenmesi gerektiğine, yani stratejiye ve taktiklere dair bir sorudur. 

“Sol nasıl bir siyaset yapmalı” sorusu “emekçileri siyasal bir özne hâline getirmek” görevinin mevcut koşullarda hangi adımlar atılarak yerine getirilebileceğine dair bir soruşturmadır esasen. Ve “nasıl bir siyaset?” sorusunun yöneltiliyor olması sol siyasal aktörler emekçilere yüzlerini dönme iradesine ve arzusuna sahip olsalar bile verili nesnellikte emekçiler için bir seçenek hâline gelmenin, onun özneleşmesine katkıda bulunmanın önünde bazı yapısal engellerin olduğunun kabulünü kendi içerisinde barındırır. Siyaset bu engelleri zihnen askıya alarak her yer ve zaman için geçerli olabilecek sosyalist ilkelerin propogandasını yapmaktan ibaret bir faaliyet değil, bu engelleri aşmaya yönelik yöntemleri sınamayı  ve gerekirse bunun için bazı riskler almayı gerektiren hamle ve müdahaleler bütünüdür.    

Engellerin başında özneleştirilmesi hedeflenen işçi sınıfının günümüz kapitalizminde iş yeri koşullarından, gündelik hayat pratiklerine son derece parçalı bir görüntü sunuyor olması gelir. Bunun yanında işçi sınıfı tüm bu parçalılığıyla egemen ideolojiler alanındaki geriye çekici girdilere şiddetli bir şekilde maruz kalmaktadır. Ek olarak işçi sınıfı sınıfsal sömürü dışında etnisite/ ırk, toplumsal cinsiyet ekseninde pek çok tahakküm ilişkisini de aynı anda deneyimlemekte ve buradan ortaya çıkan yakınmalar sınıfın belirli bölmelerinde başat hâle gelebilmektedir. Ayrıca, işçi sınıfı örgütleri zayıflamış, sosyalist partiler emekçiler için güçlü ve gerçekçi bir seçenek olarak görülemeyecek kadar kendi kabuklarına gerilemişlerdir. Ve bu nesnel engeller hem değişken hem de girift olduklarından kitleselleşmeye yönelik bir sosyalist siyaset sürekli deneme-yanılma ve yapılan yanlışlar üzerinden muhasebe ve yeni yollar arama gerektiren netameli ve riskli bir iştir.  Bu risklerden olabildiğince çekinerek, siyaseti belirli bir sosyalizm tahayyülünü propoganda etmekle ikame eden bir anlayış siyasetin diğer bütün öznelerini çakılı kaldığı yerden yargılamanın ötesine geçen bir faaliyet üretemez; ve siyaset yapma iddiasında olduğu ülkede solun toplumsallaşmasının önündeki engelleri bertaraf etmeye yönelik müdahalelerde bulunamaz. 

Sol siyaset “sınıfı özneleştirme” görevini layıkıyla yerine getirmeye yönelik olarak sınıfın parçalılığını aşan bütüncül bir kimliği belirli temalar, karşıtlıklar ve siyasi pratik üzerinden kurmaya, etrafındaki egemen ideoloji kuşatmasını yarmaya ve sınıf çelişkilerinden görece özerk tahakküm ilişkilerini ve buradan doğan rahatsızlıkları sınıf mücadelesinin bir parçası hâline getirmeye yönelik faaliyetlerin oluşturduğu bütündür. Bunun yanında, sol siyaset;  düzen siyasetinin parasıyla, kurumlarıyla, baskı aygıtlarıyla büyük yer kapladığı ve sosyalizm fikrinin marjinalleştirilmeye çalışıldığı bir dönemde halk içerisinde bilinir, meşru ve evet, popüler bir seçenek olarak belirmenin yollarını zorlamaktır.

Bu açıdan içinden geçtiğimiz seçim sürecinde de sol-sosyalist muhalif aktörlerin yaptıkları kimi tercihlerin ve hamlelerin “siyasal” anlamını gerçekten soruşturacaksak yapılması gereken şey “işçi sınıfını örgütlemek” ve sosyalist programı savunmak gibi esasında olabildiğince genel/ evrensel bir ilkeyi özel bir dönemde yapılan bir siyasal hamlenin karşısına koymak ve onu bu zaviyeden yargılamak olamaz. Siyaseten ne yapılması gerektiğine dair bir soru, evrensel görevlere ve ilkelere dair soruların yanıtlarına indirgenemez. Bir siyasal tercihin gerçekten de “politik” bir soruşturması bu hamlenin, ezilenlerin siyasete dâhil olmasının önündeki engelleri aşmaya, içinde bulunulan yer ve zamanda ne derece katkıda bulunduğu üzerinden değerlendirilebilir. 

Sol içerisinde belirli bir siyasal tercihin niteliğini değerlendirebilmek için ona dair şu soruları sormak gerekir: Yapılan siyasal hamle, egemen ideoloji kuşatmasını yarmaya katkıda bulunuyor mu; hamleyi yapan sol özneyi ve onun programını  “marjinal” bir konumdan çıkararak halk nezdinde hem bilinir hâle gelmesine hem de meşruiyet kazanmasına katkıda bulunuyor mu; işçi sınıfının parçalılığını aşmaya yönelik bir fayda sağlıyor mu; kendisini birbirinden farklı düzlemlerde gösteren tahakküm ilişkilerini ve rahatsızlıkları birbirine eklemlemeye ve bütünleştirmeye yönelik bir ortak alanın ve kimliğin gelişimi için olanaklar  sağlıyor mu; düzenin artan baskısına karşı geniş ve dayanıklı bir set oluşturmaya zemin hazırlıyor mu? Düzeni değiştirmek isteyen bir sol hareket için seçimin anlamı ve bir seçimden başarılı çıkmanın ölçütleri bu soruların denk düştüğü her bir başlıkta mesafe kaydetme hedefi tarafından belirlenir. Örneğin, tanınmış bir ismi bir seçimde aday gösterme tercihinin doğruluğunu/ yanlışlığını belirleyen şey tek başına adayın profili, onun popülerliği ve yaşamöyküsü değil, tüm bu yönler vasıtasıyla sol bir programın toplumsallaşmasına katkıda bulunup bulunmadığı ve düzen siyasetinin yerleşik diziliminde bozucu bir etki yaratarak sosyalistler için alan açıp açmadığıdır.