₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Kentin Yükselen Sınıf Profilleri: Yaşamın Kıyısından Kapıya Yetişenler

*Ahmet Karadaş’la Motokuryelere Dair Söyleşi

Onlar, internetten sipariş verdiğimiz ürünlere daha çabuk ulaşabilelim diye yağmur, kar, çamur demeden günün yarısından fazlasını yollarda geçiriyorlar. Yorgunluk nedir bilmeden adres arıyor, asansörsüz apartmanların dik merdivenlerine çıkıyor, buna karşılık ürünü biraz geç geldiği için sinirlenen tüketicilerin kaba üsluplarına maruz kalıyorlar. Ama bununla da kalmıyor ne yazık ki… Her an tehlikeyle burun buruna yollarda kaza geçirme riski de cabası… Kurye Hakları Derneği’nin 2023’te yayımladığı rapora göre geçen yıl 68 kurye yaşamını yitirdi. Üstelik bu sayıda 2022’ye göre artış var. Ölümlerin temel sebebi iş güvenliğindeki eksikler. Bütün bunlara rağmen resmi olarak hâlâ ‘tehlikeli meslekler’ sınıfından sayılmıyorlar. İstedikleriyse merkezi iktidarın ve yerel yönetimlerin  güvenceli çalışma koşulları ihtiyacına duyarlı davranmaları. Konuyla ilgili Ahmet Karadaş’la konuştuk:

Özellikle pandemiden sonra internet alışverişlerinin artmasıyla birlikte motokuryelerde ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. Bu artışın nedenleri neler olabilir?

Çalışma şartları ve saatleri standart değil. Kazancı birazcık iyi. İstediğin saatte girip, istediğin saatte çıkabiliyorsun. Esnaf kurye modeli. Devletin teşviği var, genç girişimcilikle ilgili. Sigortanı bir yıl yapıyor. Vergi almıyor senden. Sadece çok küçük bir vergi ödüyorsun. Bunlar da artış gösterdi. Tabii işsizlik had safhada Türkiye’de. 

Kaç yıldır motokuryelik yapıyorsunuz? Nasıl başladınız mesleğe?

Ben dört yıl önce pandemiyle beraber başladım. Reklamlarını görerek başladım işin açıkçası. Ama başladıktan sonra çok severek yapmaya başladım ve hâlâ da çok severek yapıyorum bu mesleği.

 

Mesleğin tartışılan sorunlarından dolayı severek yapmayanlar da var mı? Çalışma koşulları nasıl?

Aslında birçok kişi severek yapıyor. Şöyle ki, 2 buçuk saatten 14 saate kadar çalışma saatlerinizi seçebiliyorsunuz. Biz kuryeler aramızda saatleri birazcık daha uzatabiliyoruz. Yarım saat boş bırakarak 16 saate kadar çıkarabiliyoruz. Ama genel anlamda memnunum. Konak gibi bir yerde çalıştığımız için, Alsancak-Konak bölgesinde hiçbir yerde asansör yok mesela. Genelde son katlar sipariş ediyor. Genelde şu anda hep 20’li yaşlardaki gençler yapıyor bu işi. Böyle devam ediyoruz.

16 saat çalışma kısmını biraz açabilir misiniz?

O 16 saat şöyle, işte 14 saatte seçtiğimiz slotların arasında yarımşar saat boşluk bırakarak sistemin açığından yararlanıyorum aslında ben. Slot, seçtiğin çalışma saatine verilen ad, vardiya yani başka bir deyişle.

Ama yine de çok uzun bir çalışma demek bu.

Çok uzun bir çalışma saati ama iyi para kazanmak istiyorsanız öyle.

Kazançları ne durumda peki kuryelerin?

Yani şöyle, 16 saat çalışmayla 60-70 bin civarında para kazanırsınız. 

Peki yapılacak masrafa bakınca bu işin gerektirdiği sermaye nedir?

Bu iş için gerekli sermaye uygun bir motosiklet ve motosiklet ekipmanları…  İlk üç hafta ödeme alamayacağınız için üç haftalık yakıt, yemek vb. masraflar söz konusu. Yani takriben 100 bin lira civarı bir maliyetten söz edebiliriz. Tabii bu meblağ, kaliteli ekipman kaliteli yiyecek harcamalarına göre artacaktır. Tabii bunlardan kısmak da mümkün. Bunun yanında, aylık olarak harcamalarınız olur. Yakıtınız var, üç öğün dışarıda yemek zorunda kalıyorsunuz. Daima dışarıdasınız. Lastiğiniz çok çabuk eskiyor. Yani bir, bir buçuk ayda bir lastik harcıyorsunuz vb. Bu kazançlar 50-60 bin civarına çekiliyor yani. 

Peki ne tür sorunlar yaşıyor motokuryeler?

Ben genel olarak şöyle bahsedeyim. Hiçbir firmada, hangi firmaya girerseniz girin, bir eğitim yok. Dolayısıyla o kadar çok kaza oluyor, o kadar çok insan kaybediyoruz ki biz bu sektörde. Şöyle bir durum oluyor. Bizim dayanışma gruplarımız var kendi aramızda. Bu dayanışma grupları aracılığıyla para toplayarak, kaza yapanlara vesaire yardım etmeye çalışıyoruz. Çünkü çoğu, sigortasını yatırmayan, yatıramayan daha doğrusu herhangi bir güvencesi olmayan insanlar. Yani bugün devletin meslek olarak görmediği kuryeliği ya da tehlikeli meslekler sınıfında görmediği kuryeliği, sigorta şirketleri tehlikeli meslekler sınıfına almış. Orada da bir mücadele vermeye çalışıyoruz ama kimseye derdimizi anlatamıyoruz tabii.

Pek çok kez yoğun yağışın, fırtınanın olduğu dönemlerde bile kuryelerin çalıştığını gördük. Hâliyle ölümlü kazalar da ciddi boyutlara ulaştı. Bu anlamda sorunların çözülmesi için talepleriniz neler ve ne tür önlemler alınmalı?

Yani neler bekliyoruz? Bir defa şöyle, motokuryeliğin bir şekilde güvence altında olması lazım. Yani ya tehlikeli meslekler sınıfına sokulması lazım ya da bir şekilde bizi şirketlere devletin bağlaması lazım ama bu, muhtemelen şirketlerin usulüne uymadığı için ya da bu şekilde işte yemek vermiyor sana, benzin vermiyor vesaire attığın her paket başına para veriyor. Eskiden çok hız baskısı vardı. Şu anda o baskıları biz kendi mücadelemizle bir şekilde egale ettik. İnsanlara şirin görünmeye çalışarak örneğin, insanlar artık “Kardeşim geç getirin, yarım saat içinde getirmeyin falan” diyorlar yani. O raddeye kadar getirdik bir şekilde. Şimdi şirketlerin bize böyle bir baskısı yok. Yani varla yok arası diyeyim.

Hız baskısı bir ara gerçekten çok fazlaydı sanırım.

Çok fazlaydı ama artık öyle değil. Yani çok azaldı. 

Bu konuda toplumsal bir algı veya duyarlık oluştu diyebilir miyiz?

Böyle azaldı zaten yani sen götürmediğinde yemeği, şirket seni aramıyor artık eskisi gibi. Hani nerede kaldın, niye götürmedin demiyor. Hem direkt müşteriyle iletişime geçip yol şartları arızalı veya trafik böyle, kuryemiz şu durumda falan diye bilgi veriliyor. Bizim en büyük sıkıntımız şu anda sosyal güvence. Yani şöyle olacak, büyük ihtimalle 30 sene sonra etrafta işte yaşlı, hiçbir sağlık güvencesi olmayan adamlarla dolacak ortalık. Yani bu 100.000 kişi, her sene 100.000 olarak devam ediyor yani. İnsanlar motokuryeliğe başlıyorlar ve bir sene sonra birden bırakmaya başlıyorlar. Ama hiçbir sigorta yok, bilmem ne yok. Buradan kazandığı para birazcık tatlı geldiği için tekrar bir şekilde dönmeye çalışıyor, yarım yamalak. Yani hayatının 5 senesini siliyor atıyor, öyle diyeyim.

Burada biraz da güvencesizliğe rağmen katlanıyor gibi bir durum mu oluşuyor?

Mecburen katlanıyor çünkü iş yok. 15 – 16.000 lira, üniversite öğrencilerinden bahsediyorum ekseriyetle. Bizde yüksek mühendis var, doktor var, avukat olan var şu anda. Yani şu anda avukat olan var aktif olarak, öğlen duruşmaya giriyor. Akşam Yemek Sepeti’ne yetişmeye çalışıyor. Altı vardiyasına girecek savcı var yani.

 

Peki, biraz önce dayanışma gruplarından bahsetmiştiniz. Sendikalaşma gibi girişimler var mı?

Sendikalaşma benim en büyük hayalim aslında. Ama biz patron kurye olduğumuz, esnaf kurye olduğumuz için böyle bir olaya giremiyoruz maalesef. Ama dayanışma gruplarımız var. Kendi kurduğumuz. Biner kişilik, 1024 kişi alıyor WhatsApp grupları en fazla. Buralardan mağdur olan arkadaşlara bir şekilde ulaşmaya çalışıyoruz.

Bu dayanışma gruplarının işleyişi nasıl oluyor? Kendi içerisindeki iletişim nasıl?

Yönetim takımı oluyor bunların. Ben bu arada İzmir’deki birçok grupta yöneticiyim. Bir yönetim takımı oluyor. Orada işte durumlar değerlendiriliyor. Yani en kötü durumdaki kazazedeyle mesela ya da  kazazede de olmayabilir, işsiz kalmış olabilir, motoru arıza yapmış olabilir, motorunu yaptıramıyor olabilir. Yani bunun gibi bir sürü şey var. Motoru çalınana da yardımcı olmaya çalışıyoruz, arıza yapana da kaza yapana da çalışamayacak durumda olana da. Bunlara hiçbir şekilde şirketler herhangi bir yardımda bulunmuyor. Bulunamıyorlar. Ne de devlet yardım ediyor. Çoğu da sigortasız dediğim gibi. Dolayısıyla biz kendi başımıza bir şeyler yapmaya çalışıyoruz bundan dolayı.

Hakikaten bir ‘biz bize kalma’ durumu var o zaman.

Tamamen biz bizeyiz. Bizim sığınabileceğimiz en küçük bir yer yok.

Yerel yönetimlerde durum nasıl? Bu anlamda destek görüyor musunuz? 

Şimdi şöyle bir durum oldu. Motokuryeler çok eğitimsiz. Özellikle son dönemde. Son bir senede inanılmaz eğitimsizler. Kırmızı ışıkta nerede duracağını bile bilmiyorlar adamlar. Bizim güvenlik balonu dediğimiz bir olay var mesela. Bunu bile anlatmamışlar. İşte girişte eğitim seviyesi, bir eğitim olayı yok motokuryelerde. Şöyle bir şey denedim kendimce. Eğitime ihtiyacı olan, hem kendi tespit ettiğim hem de gerçekten “benim eğitime ihtiyacım var” diyenlerle bir eğitim organize edeyim dedim ama bana yer vermiyorlar. Belediyeden kimseye ulaşamıyoruz mesela. “Ne söyleyeceksin, tamam” falan deyip gönderiyorlar yani. Ya da valiliğe falan müracaatımız olmalı ama işte belediyeyle çok irtibat kurmaya çalıştık. Ancak siyasi partilerle, birinden bir yardım istersek kendini ön plana atarak bu işi yapmaya çalışıyor. İşçi Partisi de buna dâhil, AKP de buna dâhil, CHP de buna dâhil. Hani gelin burada eğitiminizi verin, şurada CHP yazsın falan istemiyoruz yani. Ya da yazsın önemli değil ama ona da çok yanaşmıyorlar şu anda. Eğitmenler çok yüksek paralar istiyorlar. Kimse bu işlere bulaşmak istemiyor yani.

Bu alanda bir eğitmen grubu oluştu mu aslında Türkiye’de?

Var, var tabii, çok var. Şöyle, eğitmen grubu derken, motosiklet eğitimi veren çok fazla. Honda bile veriyor bugün yani.

Motokuryeliğin mesleki anlamda sorunları üzerine, bununla ilgilenen bir iş eğitimi tarzında var mı?

Öyle bir şey istiyorduk. Mesleki yeterlilik belgesini parayla dağıttılar herkese. Kimse eğitime falan gitmedi yani. Şu anda da hâlâ ben size gelen mesajları da gösterebilirim. Kardeşim TC’ni yolla, şu kadar para yolla, al mesleki yeterlilik belgeleri vesaire gibi şeyleri duyuyoruz, görüyoruz.

Motokurye olarak ne tür olumsuzluklarla karşılaşıyorsunuz?  Hem sipariş dağıtımında hem yolda?

Genel olarak trafikte zaten çok problemli her şey. Yani yetişmeye çalışıyoruz. Aslında yetişmeye şöyle çalışıyoruz. Yani müşteri sipariş vermiş. Biz kendimiz orada empati yaparak bize siparişimiz ne kadar çabuk gelirse o kadar iyi diye düşünerek yetişmeye çalışıyoruz. Genelde yoğun saatlerde veriliyor siparişler. Biliyorsunuz çok yoğun oluyor işte. Öğlen gibi. Trafiğin yoğun olduğu sabah gibi. Kahvaltı mesela. Bunlara yetişmeye çalışıyoruz. Gittiğimiz müşteriye ulaşamıyoruz. Çoğunluğu kat yazmaz, daire yazmaz. Örneğin 254 sokak, numara 9 dediğinde bir kat yazmıyor mesela. Tek tek müşteri arıyorsun yukarı çıkarken. Ondan sonra çok kaba müşterilerle uğraşıyoruz. Nerede kaldın kardeşim vesaire gibi ifadeler oluyor. Olumsuzluklar bunlar genelde.

Tüketicilerin de toplumsal anlamda daha geniş bir algıya, bilince, biraz daha eğitime ihtiyacı var diyebilir miyiz?

Yani mutlaka. Ya paramızı vermeyenler de var şimdi. Benim çalıştığım firmada kapıda ödeme diye bir olay var. Bu her firmada yok tabii bu arada. Müşteri yiyeceğini alıp içeri giriyor ya da paranı alamıyorsun. Firmayı aradığında “Kardeşim senin bunu kendin çözmen lazım.” diyorlar yani.

Kuryeliğin geleceği ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Bir geleceği yok. Olsun diye uğraşıyoruz. Belki devlet statüsünde bir iş kolu olarak görülürsek… Zaten görüldüğümüz anda sendikalaşabiliyoruz. İş kolu olarak görülsek belki iyi yerlere gider.

Ne gerekiyor bir iş kolu olarak görülmesi için?

Yani devlet tarafından önce tanınmak gerekiyor. Aslında 40 ilde 20.000 imza ile Esnaf Kuryeler Odası açılabiliyor. Bu olursa devlet sizi kurye olarak tanıyor. Aksi hâlde Ankara’da Yardımcı Taşıyıcı Odası gibi bir oda kurmak zorunda kalıyorsunuz. Bugün kaza yaptığımızda “Ne iş yapıyorsun? Kuryeyim.” Öyle bir sınıf yok. Hani öyle bir şey bildiremiyoruz yani. Biz kuryeyiz. Motokuryeyiz. Zaten motokuryeyi meslek olarak görmeyen, aslında kuryelerden de kaynaklanıyor bu sorun. Yani birçok kurye bunu meslek olarak yapmıyor. Ama bu, iyi bir meslek aslında.

Şu an seçim dönemindeyiz. Sizinle ilgili vaatler var mı, görünür oluyor musunuz partiler nezdinde? 

Hiç kimse bize böyle bunlarla ilgili bir şey vaat etmedi. Söylemedi. Biz zaten yani… Yollar bile çok kötü ki yani. Bize yolları bile yapsalar, çok sağlıklı yollarda ilerlesek… Bu bile bizim için yeterli. Ben zorluklardan şunu da unuttum söylemeyi: Fahri müfettişten müthiş ceza yiyoruz. Yani muhteşem ceza yiyoruz. Yolda giderken biriyle tartışıyorsun. Adam fahri müfettiş mi bilmiyorsun yani. Bir bakıyorsun arkandan 4 bin lira, 5 bin lira ceza geliyor. Tabii bunların çoğunda itiraz ediyoruz ve yüzde 80’ini iade alıyoruz paralarımızın.

Bununla ilgili yasal haklar var mı?

Var tabii. İtiraz ettiğinde karşı taraftan resim istiyorlar. Resim yoksa hiçbir şey yok.

İnternetten alışverişin giderek kanıksandığını görüyoruz. Bu anlamda motorkuryelik artarak devam edecek gibi mi görünüyor?

Şimdi şöyle, KDV oranları bizde çok yüksek. Yani bir kask almaya kalktığınızda iyi bir kask almanız imkânsız neredeyse. 1000 liralık, 1500 liralık kask da sizi maalesef korumuyor. Ceketler korumuyor. Şirketler yeni yeni kıyafetler vermeye başladılar. Önceden bu konuda da çok katılardı. Yani sektörün büyüğü iki firma, sadece birer tane yelekle gönderiyorlardı seni, reflektör görevi görüyordu sadece. Kaza yapıyorsun, düşüyorsun, kalkıyorsun falan. Yani bu, her firma için geçerli. Kaza yaptığında ulaşabileceğin bile kimse yok. Adam diyor ki sen bugün vardiyaya girmişsin, sana ceza kesiyor yani. Kaza mı yaptın? Lastiğin mi patladı? Bunun gibi şeylerle uğraşıyoruz yani 

Şirketlerin bu konudaki tutumunda tam olarak bir ilerleme söz konusu değil o zaman.

Yok, maalesef yok.

 

Bununla ilgili özel girişimlerde yeni bir şey yok mu? Ya da ne olmalı daha doğrusu?

Girişimler var aslında, firma ismi vermemeye özen gösteriyorum. Yeni yeni kıyafetlere teşvik ediyorlar, işte sürekli ‘artık dikkatli olun’ mesajları gelmeye çok başladı. Bunun için mesela piyasada eskiden beri olan bir firma benim gözümde bu işin okulu gibiydi ama o da batıyor yavaş yavaş şu anda. Çünkü çalıştıracak kurye bulamıyorlar, fiyatları biraz geride kaldı diğerlerine göre ama bu, sektörün genel problemi işte. Benim düşüncem, ileride bu işe devam edemeyecek olan kuryeler, hep gençler.

Bir de bisikletli kuryeler yaygınlaşıyor şimdi.

Bisikletli kuryeler de başladı evet çok fazla var bisikletli kuryeler. Onların şöyle bir olayı var: Mesafeleri kısa olduğundan ve bu benzin maliyeti, bakım maliyetleri falan motosikletlerin çok yüksek olduğundan onlara çok yakın mesafeler atıyorlar. Bizim motorkuryeler de bisiklete geçmeye başladılar yavaş yavaş, kaza riski daha az, ters yönde ceza yemiyorsun. Ya da işte kaldırıma çıkabiliyorsun. İzmir Konak bölgesi için bahsedeyim. Bizim Kemeraltı’ya girişimiz yasak biliyorsunuz motorlarla. Bunlar bisikletle rahat rahat gidip çıkabiliyorlar. Hiç problem olmuyor. Dolayısıyla burada sektörde bayağı öne çıkmaktalar. Sürekli talep görüyor bisikletli kurye.

En azından kuryeliğin bazı sorunlarının azalması anlamında, bisikletli kuryeler kısa vadede çözüm olabilir mi?

Herkes için mi? Yani ben bisikletle bu işi yapmam mesela, bilmiyorum. Dönebilir mi bisikletliye? Dönebilir tabii. Çünkü yaya kuryeye şimdi geliyor sıra. Bir de biz bunun Avrupa ayağını da takip ediyoruz şu anda. Hatta buradan, Konak’tan Sırbistan gibi yerlere de kurye yolladık. Oradan Avrupa’ya açılmaya çalışan genç çocuklar… Oradaki standartlarla buradaki standartların hemen hemen aynı olduğunu söylüyorlar çocuklar. Yani işte birazcık çalışma standartları, birazcık çalışma saatleri falan. Eskiden 20 saat çalışabiliyorduk, öyle söyleyeyim yani. Hani bir iki sene önce. 20 saat, 22 saat falan çalışabiliyorduk. 

Uyumaya vakit kalmıyor ama o zaman.

Tabii sistem bizi uyarmıyordu ama öyle değil artık. Yani sistem diyor ki kardeşim sen bugün artık, 24 saat boyunca slot açamazsın diyor. Git istirahat et, diyor.

İletişiminiz var mı Avrupa’daki kuryelerle? Takip ediyor musunuz?

Var, dolandırılıyorduk hatta. Tabii ki takip ediyoruz. Şöyle, İzmir’de birinin kuryeyle ilgili bir problemi olduğunda bana ulaşır bir şekilde. Ya da bir kuryenin bir problemi olduğunda muhakkak ulaşır. Oradan bir arkadaş ulaştı bize, Sırbistan’dan. Ve bize vaadi şuydu: İşte ayda 3 bin Euro kazanacaksınız, tamam güzel. Altı ay düzenli çalıştığınız takdirde sizi Avrupa’ya götüreceğiz diyen biriyle tanıştık. Öğrendik ki adam dolandırıcıymış. 1500 Euro parayı vereceksiniz, burada oturma izni, çalışma iznini alacağım. Burada çalışmaya başlayacaksınız. İki üç ay sonra da Avrupa’ya kapınızı açacağız falan diye bizi kandırdılar. Ve biz 250 kişi topladık buraya gitmek için hazır olan. Tabii para toplamadan iyice sıkı sıkı araştırınca böyle bir paranın asla ödenememesi gerektiğini öğrendik. Zaten orada bir kurye açığı varmış. Ve adamlar deli gibi kurye arıyorlarmış. Dimitri diye birine ulaştık orada. Adam bize yolu gösterdi ve bir sürü arkadaşımız gitti oraya.

Avrupa’daki kuryelerin iş koşullarıyla burayı karşılaştırabilir misiniz?

Dünyada hızlı teslimat sektöründe aslında çok fazla firma yok. Bugün Glovo gibi, Gokus gibi firmaların hepsi aslında Yemeksepeti’nin de bağlı olduğu Delivery Hero’ya bağlı. Dolayısıyla şartlar her yerde aynı yani. Avrupa’da arabayla yaptırıyorlar bu işi ekseriyetle. Motosiklet pek kullanmıyorlar, güvenli olmadığı için. E biz burada, üçüncü sınıf insan olduğumuz için. Motor, bisiklet, atla filan atan var yani. Burada birazcık daha farklı durum. Ama genel olarak dünya genelinde değerlendirirsek, bunun tehlikeli meslekler sınıfında olduğu ülkeler var. Şu an bizim için hayal ama uğraşıyoruz bunun için. Yani tüm mücadelemiz bunun için.

Avrupa’daki kuryeler çeşitli eylemler yoluyla hak arıyorlar. Güvence konusunda biraz daha bizden ileride olduklarını söyleyebilir miyiz?

Çok değil onlar da. Onlar da aslında esnaf kurye değil de yani bizden bir tık daha iyiler, öyle söyleyeyim. Çok iyi seviyede değiller. İyi seviyede olan Amerika var mesela. Çok iyi seviyede Amerika’nın bazı eyaletleri. Her tarafı değil. Bir de bildiğim kadarıyla Fransa çok iyi seviyede bu konuda. Ama onun dışında her taraf berbat durumda.

Peki, kurye olmak isteyen, bu işe girmek isteyen, bu işle uğraşmak isteyen biri nelere dikkat etmeli?

Şöyle, sosyal hayatını unutsun bir defa. Yani sosyal hayatın varsa bu işte para kazanamıyorsun. Sosyal hayatını tamamen unutacak, kazasını, belasını, yağmurunu, çamurunu, mevsimlerin tamamını motorun üzerinde yaşayacak. Ya da bisikletin üzerinde yaşayacak. Buna karar getirecek. Öyle televizyonlarda gördüğü gibi 100-150 bin liralık paraları hayal etmeyecek bir şekilde gelirse başlayabilir. 

*Söyleşi: Batıgün Sarıkaya