UMUT…
“Umut bin bir ayaklı, umut güneşte saklı.’’ demişti şairin biri, öbürü de “Umut kaçınılmaz gelecektir.’’ Şiirler dünyayı büker ve büktüğü kadar, büktüğü yerden konuşur. Şiir söylemek, gerçekliğin büküldüğü bir zihnin kaynakçılığı, bir yüreğin sekseği. Zannediyorum bu bükmek işi, kimi zaman sırta koca bir zırhı geçirip tırnaklar morarana dek savaşmakta, kimi zaman bir çekmecede çiçek kurutmakta, kimi zaman da bir çocuğun karın gurultusunda inlemekle yatar kuluçkaya. Umut, gerçekse, büker kattığını önüne.
YEŞİL YENDİ PLASTİĞİ
Ve umut serpildi işte, çoğalarak ve yeşererek. Toplum, 31 Mart’ta rekabetçi otoriter rejime ve bu rejimin sebep olduğu plastik imparatorluğu büktü. Yeşil yendi plastiği. Bu, uzun zaman sonra ilk yazım. Umudum diridir, canlıdır ve sarmaşıktır kalbimde; hep öyle oldu. Ama bugün, dün olduğundan umutluyum elbette. Umudumun kanatları delibozuk, tüyleri kıvıl kıvıl bugün. Umudum bir ekşi elmayı dişler gibi şımarık, umudum bir tarağın ucunda şanson gibi cesur, umudum bir yılbaşı filmi gibi zamansız.
KOLAY BİLMEDİ, ZORDAN GELDİ
Tığ tığ örüldü bu umut, nasırla. Kolayı bilmedi hiç. Zordan geldi, hasret türküsüyle beklendi. Hiçten lokma yontan annelerin, torununa bir mendil harçlık saramayan dedelerin, emeği şeyleşirken benliğine yabancılaşan emekçilerin, kaplumbağaların toprağına küstüğü çiftçinin, eşitçe var olma kavgasını veren kadınların, yaşamlarının baharını cendereye kefaret ödeyen gençlerin ve tüm renkleriyle, tüm farklılıklarıyla; sosyal eşitliğin, sosyal adaletin, özgürlüğün, demokrasinin yolunu gözleyen tüm yurttaşların ilmekleriyle örüldü bu umut. Kolayı bilmedi hiç, zordan geldi ve karşılandı hasret türküsüyle.
GENÇLERİN İPLİĞİ ÇOK
Toplumun ördüğü umut, ilmeği var herkesin. Ve fakat, bizlerinki çok. Benim, bizim; demem o ki gençlerin ipliği çok. Gençler, toplumun yarınına maya olacaklar; bizler. Umudu belki de en çok biz gözledik, en çok biz çağırdık. Yaşamak için, bu toprakların zeytinliklerinde yalın ayak gezebilmek için. Bu toprakların üzerinde var olmak için, bu toprakların kurağına damla olabilmek için. Nefes almak için, kesemizde tohumlar biriktirmek için; sonra da tohum saçmak için. Kök bulmak için, kök salmak için.
GENÇLER VE BİR ARAYIŞ
Kök salmak, kurağa değmek. Bunları gerçekleştirmek isteyen gençler, bizler az değiliz. Az olmadığımız gibi çoğaltmak için varız. Bugün ortaya çıkan umudun, ortaya çıkan dönüşüm manzarasının renklerini tamamlamak için, toplumsal dönüşüm ve değişim yolculuğunun nefesinin tükenmemesi için gençler, genç seçmenler ve genç bireyler ittirici güç olmalı. Bu gerçeği görmek gerek, bu gerçeği görememek –ki tek gerçek olmadığını da söylemeyi isterim ve fakat bu yazıda hepsine değinilmeyecek– talihsizliğine düşmemeliyiz. ‘İttirici güç’ size fazla beylik ya da cesur gelmesin lütfen. Bu umudun dinamizmi için elzem değil mi ?
Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi, gençlerin büyük çoğunluğunun oyunu verdiği parti. Ve Türkiye’nin mevcut siyasal atmosferinde muhalefetin amiral gemisi. Bugün aynı zamanda kurulan son sandıktan birinci parti olarak çıkan parti. Bugün Türkiye’deki siyaset kurumunun belki de gençler için en hayati aktörü. Tabii söyleyeceklerim sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin meselesiymiş gibi okunmasın isterim; tüm muhalefet partilerinedir. Zira ceberut iktidar bloğunun gençler konusunda, toplumsal dönüşüm ve değişim konusunda söyleyebileceği hiçbir şey kalmadığı aşikâr.
Ortaya çıkan umut tablosunda gençlerin etkisi büyük ancak gençlerin siyaset kurumundaki temsili problematik. Bu problem, göründüğü kadar basit de değil. Gençlerin temsil edilememesi ya da siyaset kurumu içinde etki alanı bulamaması; siyaset kurumunun yenilenememesi, kendisini güncelleyememesi ve siyaset esnaflığının kökleşmesine sebebiyet veriyor. Siyasetin esnaflıktan çıkarılması gerekiyor. Gençlerin siyasi partilerde ‘mış gibi’ kullanılması yerine gerçekten temsil ve etki alanı bulması gerekiyor. Pekala bu siyasi partilerin, gençlerin emrine amade kılınması anlamına gelmiyor. Siyasi partilerin yetkili kadrolarının, milletvekili gruplarının tamamen gençlerle doldurulması anlamına da gelmiyor. Ve fakat gençlerin örgütlenerek, fikir ve tasarılar geliştirerek, mücadele vererek siyaset kurumunda bir ideal inşa edebilmesinin önünün açılması gerekiyor.
Bu alanın oluşturulması, iktidar propagandasının ve söyleminin etkisi altında kalan, bu sebeple de aşırı sağ seçeneklere kayma eğilimi gösteren gençlerin dönüşümü için de hayati. Bu bağlamda başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet partilerine yeni bir siyaset pratiği oluşturmak düştüğü aşikâr.
Toplumsal dönüşümü sürdürmek için, umudu yaşatmak için, yeşili büyütmek için bu yeni siyaset pratiğine ihtiyaç var. Gençler, bu yeni siyaset pratiğini bekliyor ve bu zorunluluğu vurguluyor.
Bu zorunluluk her gün markete gittiğimizde, sokağa çıkıp yürüdüğümüzde, haberleri okuduğumuzda hepimizin suratına çarpıyor. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürmenin ağırlaşan ekonomik koşullarla birlikte giderek zorlaşması bu dalgaların en serti olsa da sorun yalnızca ekonomik koşullarla açıklanamayacak kadar derin.
Ekonomik koşulların yanında rekabetçi otoriterliğin tüm enstrümanlarıyla giderek kurumsallaşması, devlet aygıtının Erdoğanizm çerçevesinde oportünist bir muhafazakâr-milliyetçi konfigürasyona sıkışması, reaksiyoner ve aşırıcı akımların yükseliş eğilimi göstermesi, sosyal ve kültürel en basit faaliyetlerin dahi mevcut rejimin inşa ettiği kavramsal alan içinde giderek silikleşmesi, toplumsal polarizasyonun yeni normal olarak yerleşik hâle gelmeye başlaması, bu topraklarda barışarak ve ilerleyerek yaşama idealimizi zedeliyor, yaralıyor.
Hiç şüphesiz ki bu toplumsal değişim ve dönüşümü sürekli, canlı kılmak gereklilikler istiyor. Bu; toplumsal değişim ve dönüşüm için olmazsa olmaz olan dar elitler, asker delegeler ve kapıkulları arasına sıkışıp kalmayan, toplumsal beklentileri anlamlandırabilme ve bu girdiler ışığında çıktı üretebilme kapasitesine sahip bir siyaset anlayışıdır, bir siyaset pratiğidir.
Bu anlayış sivil toplum inisiyatifleriyle, sendikalarla, iş insanlarıyla, bilim insanlarıyla, emekçiyle, köylüyle, en geniş tarifiyle halkla siyaset üretme anlayışı, kabiliyetidir. Bu anlayış demokrasinin kurallarını ve teamüllerini siyasî partilerin tüm kademelerinde uygulama kararlılığıdır.
31 Mart’ta ortaya çıkan umut, hepimize gösterdi ki toplumsal değişim ve dönüşüm zorunluluğu bu talebi gerçekliğe taşıyabilecek bir siyaset pratiğini arıyor ve değişim ve dönüşüm sadece bir liderin, bir kurulun ya da bir kadronun değişimi değil; yeni bir siyaset anlayışının ve yeni bir siyaset pratiğinin can bulmasıyla gerçekleşebilecek.
“Umut bin bir ayaklı, umut güneşte saklı.’’ demişti şairin biri, öbürü de “Umut kaçınılmaz gelecektir.’’ Bir delikanlı cıgarası gibi umudu getirdi toplum. Buradan sonrası süreci doğru okumak ve bükmekse bir şeyi, plastiği bükmek.
Plastiği bükmek, yeniyi bulmak, yeni siyaseti inşa etmek.
İnanıyorum güneşe bakacağız, inanıyorum bulutlara dokunacağız, inanıyorum yaşayacağız ve yaşatacağız bu umudu. Masadaki bardağı deviren kedi inatçılığıyla, yaşayacağız. Yaşayacağız…