Yerel İktidarın Önündeki Beş Başlık

31 Mart yerel seçiminde yurttaşlar kendi beklenti ve tercihleri doğrultusunda belediye başkanı ve belediye meclis üyelerini belirledi. Büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyesi olmak üzere 1402 tane yerel yönetimde seçilmişler iş başı yaptı. Yurttaşlar egemenlik üzerindeki haklarını, gelecek beş yıl için seçtikleri temsilcilere emanet etti. Şimdi yerelde iktidarı oluşturan temsilcilerin kararları, yönetim anlayışları ve uygulamaları önem kazanmaya başlayacak. Geleceğe yön verecek politikalar ve hizmetler ile bunların gündelik hayata etkilerini ise zaman gösterecek. Peki, siyasi parti veya temsilci fark etmeksizin, yerel iktidarın karar alıcılarını neler bekliyor? 

Bu sorunun cevabını beş temel başlık altında toplamak yerinde olacaktır:

DAYANIKLILIK

Özgün çevresel, fiziki, ekonomik veya sosyal koşullar fark etmeksizin, dayanıklılık; her yerelin önceliği durumundadır. Covid-19 salgını, orman yangınları ve deprem gibi afetler, acı sonuçları ile önem ve ağırlıklarını gösterdi. Afetler kadar iklim değişikliği, ekonomik belirsizlik veya toplumsal sorunlar da yerel düzeyde farklı kırılganlıklar barındırıyor. Örneğin, şehirlerin deprem ve salgınlara karşı dayanıklı hâle getirilmesi kadar küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) ekonomik şoklara karşı çevik olması da kalkınma ve istihdam için büyük önem taşıyor. Bu nedenle, her yerel iktidarın, önündeki farklı riskleri ve kırılganlıkları tanımlaması, bunlara karşı gerekli ve etkin tedbirleri planlaması en kritik önceliği konumundadır.

KALKINMA 

Bir yerin ne kadar yaşanabilir olduğu, oradaki insanların ne kadar istikrarlı ve huzurlu olduğu, öncelikle, ekonomik faaliyetlerden geçiyor. Üretim, dağıtım, tasarruf ve yatırımların sunduğu gelirler, hem şehrin hem de hemşehrilerin gerçekliğini doğrudan şekillendiriyor. Her ne kadar ekonomik politikalar ağırlıklı olarak uluslararası ve ulusal ölçekteki dinamikler ile kararlara bağlı olsa da yerelin yapısı tayin edici oluyor. Mesela, yerel ekonomik fırsatlar, organize sanayi bölgeleri olan yerler veya tarımsal alanlara göre ya da kalifiye iş gücüne bağlı olarak şekilleniyor. İstihdam, gelir ve geleceğe dair planlar ekonomik kazançlar ile tayin ediliyor. Yerel yönetimlerin kendi gerçeklerine göre, doğa ve insanı koruyan biçimde, kalkınmaya dönük politika, yatırım ve projeleri gibi yapısal sonuçlar üretmesi gerekiyor.

YAŞAM KALİTESİ

Bir ilçenin ya da ilin niteliği, sunduğu koşullar ve imkânlar, insanların yaşam kalitesi üzerinde doğrudan etkilere sahiptir. Barınma, ulaşım ve diğer altyapısal alanlar kadar sağlık, eğitim ve toplumsal hayata katılım koşulları da yaşam kalitesini belirliyor. Elbette, bunlar da ekonomik ve sosyal statüye göre farklı olabiliyor ama yerel fiziki koşullar her kesimi bir noktada ortaklaştırıyor. Yerel iktidarı elinde tutan karar alıcılar, farklı birey ve kesimlerin yaşam kalitesi düzeyini hesaba katarak onların refahı ve yaşayış hallerini güçlendirebildikleri oranda, onları memnun edebiliyorlar. Daha sağlıklı, gelişmiş ve mutlu yeni nesiller, yerel koşullara bağlı olarak ortaya çıkabilirler. Aynı zamanda, yaş almış ve çalışarak emekli olmuş milyonlarca şehir sakini; huzurlu, gerektiğinde bakım altında ve daha insanca yaşam koşullarına erişebilirler. 

TOPLUMSAL KAYNAŞMA, BARIŞ VE HUZUR

Hiçbir birey kendisini güvende ve kabul edilmiş hissetmediği bir yerde huzurlu ve mutlu olamaz. Oraya ait hissedemez. Sokak ve mahalleden başlayan komşuluk ilişkisi, şehrin geneline varan hemşehrilik bilinci ve kimliğinin gücü sayesinde toplumsal kaynaşma, barış ve huzur düzeyi yüksek olabilir. Kişiler, farklılıklarıyla beraber saygı, güven ve dayanışma içinde yaşayabilirler. Yerel iktidar sahipleri, mevzuatın da öngördüğü biçimde, kendi yönettikleri bölgelerde, toplumsal yaşamın niteliği üzerinde olumlu etkiler üretmekle sorumludurlar. Bunun için gerekli politika, yatırım ve faaliyetler üzerine düşünmek durumundadırlar. Eldeki kaynaklarla, toplumun katılım ve katkısı ile daha iyi bir toplumsal yaşayışı güçlendirebilirler. 

DEMOKRASi VE İYİ YÖNETİŞİM HAKKI

İnsanlık tarihinin belki de en uzun hedeflerinden birisi demokrasiye erişmek oldu. Bunun için bin yıllara yayılan mücadeleler verildi. Bir arada yaşamanın, geleceğe yön vermenin ve ortak meselelere yönelik birlikte ve şiddetsiz çözüm üretmenin yolları arandı. Kimisi şehir meclisi ile kimisi sovyetlerle kimisi de parlamento veya kongre gibi mekanizmalar ile halkın yönetime katılımını sağlamayı denedi. Dünya genelinde geldiğimiz durum ortada.  Açık olan şey ise temsili, müzakereci, katılımcı veya doğrudan ama her şekilde demokrasinin güçlendirilmesi gerekiyor. Bunun sağlanmasında ise iyi yönetişim hakkına daha fazla önem vermek, yerinde olacaktır. İyi yönetişim hakkını şu şekilde tanımlayabiliriz; her birey, kendi yerelinde tanımlanmış bir biçimde yönetime katılıma, şeffaf yönetilme, hesap sorma, adil ve kapsayıcı davranılma ile hak temelli hizmetlere ulaşma hakkına sahiptir. İşte belki de yerel iktidarın önünde duran en önemli zorluk bu hakkın tesis edilmesi ve güçlendirilmesidir. Güven iklimi yaratmak, bunun için komşu ve hemşerileri uygulamalar ile kazanmak büyük önem taşıyor. Herkesi memnun etmek mümkün olmayabilir ama herkesin güveni kazanılabilir.

Yukardaki başlık konuları ve bunları içeren alanlar arasında bağlantılar mevcut. Kimi alanlar arasında sebep ve sonuç ilişkisi bulunuyor. Örnek vermek gerekirse, sürdürülebilir kalkınma için dayanıklılık önkoşuldur. Yaşam kalitesinin güçlenmesi ise kalkınmanın adil ve kapsayıcı olmasından geçiyor. Ancak, yerel iktidarın karar alıcılarının bu başlıkları gündeme alması, detaylı olarak incelemesi ve aralarındaki bağlantıların özgün koşullara göre değerlendirilmesi durumunda daha bütünsel, kapsayıcı ve etkin sonuçlar elde edilebilir.

Önümüzdeki süreçte farklı siyasi, kültürel ve idari yönetme tarzları olsa da her yerel iktidar sahipleri ve liderleri yukarıdaki beş başlık altında ele alınanları önünde bulacak. Bu konular hakkında farkında olarak veya olmayarak belirli tavır ve tutumlar alacak. Bunlara göre, emanet edilen yetki ve kaynakların hakkını verip vermemeleri, seçmenler tarafından tekrar test edilecek. Güven veren, olabildiğince farklı kesimi memnu eden ve daha iyi bir geleceği kuran yerel iktidarların ise yurttaşların teveccühüne nail olma ihtimalleri yüksek olacaktır.