Ormanda “Orman Kanunları” İşlemesin

Türkiye’de 21-26 Mart tarihleri, Orman Haftası olarak kutlanıyor. 22 yıl boyunca ormanlar adeta iktidarın tehdidi altında kaldı. Enerji, maden ile turizm sektörüne yeşili feda eden iktidar, çıkardığı yönetmelik ve kanun değişiklikleriyle ormanları talan ediyor. Son olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “Her tarafı yemyeşil, zümrüt gibi olan Anadolu coğrafyasını adeta talan ettik. Ağaçlarımızı yok ettik, ormanlarımızı da kel hâle getirdik. Şimdi yeniden bir seferberlik başlatıyoruz” açıklamaları yaşadığımız felaketi özetler niteliğinde oldu. 

Ormanlarda maden aranması ve işletilmesi için gerekli tesis, yol gibi altyapılara Orman Kanunu’nun 16. Maddesi gereği izin veriliyor. Madencilik faaliyetlerine ek olarak kamu yararı ve zaruret olması hâlinde ormanlarda izin verilebilecek tesisler Orman Kanunu’nun 17. Maddesi ile düzenlendi. Kanuna yapılan eklemelerle sayısı her geçen yıl artan ve elliye yaklaşan savunma, ulaşım, enerji, petrol, doğalgaz, su, atık, sağlık, eğitim tesisleriyle mezarlık, cezaevi, sokak hayvanları bakımevi gibi tesisler de ormanlara yapılabiliyor. 

Son yıllarda ise bunlara hava ayrıştırma tesisleri, patlayıcı madde depolama alanları ve güneş enerjisi santralleri eklendi. Ayrıca Orman Kanunu’nun 18. Maddesiyle arkeolojik kazı, hızar, balık üretme tesisleri gibi bazı faaliyetler de Orman Genel Müdürlüğü’nün izniyle ormanlarda gerçekleştirilebiliyor. Bu yaşananlardan sonra ormanlardan verilen izinlerle kaybedilen orman alanı miktarı 896 bin hektarı aşmış durumda. Bunun 215 bin hektarı maden, 680 bin hektarı kamu yararı ve zaruret denilerek verilen Orman Kanunu 17. Madde izinleri olarak kayıtlara geçti. 18. Madde izinleri ise 1623 hektar kayıp olarak kamuoyuna yansıdı. Yaşanan bu felaketi İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile konuştuk

0,89 MİLYON HEKTAR KADAR ALAN ORMANSIZLAŞMIŞTIR

Orman içinde yapılan ormancılık dışı uygulamalar, ormanlarımızı nasıl olumsuz nasıl etkiliyor? Bunun nasıl önüne geçilmelidir?

Ormanlardan verilen maden, enerji ve diğer izinlerin ormanlar üzerindeki en önemli etkisi ormansızlaşmaya yol açmasıdır. Ormansızlaşma, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Organizasyonu’na (FAO) göre bir orman alanının en az on yıl süreyle orman niteliğini kaybetmesidir.  Ormanlarda açılan madenlerin küçük bir kısmı madencilik faaliyeti sona erdikten sonra rehabilite edilse de büyük çoğunluğu rehabilite edilememektedir. Enerji, ulaşım, sağlık, eğitim gibi tesislerin yapıldığı orman alanlarının ise en fazla 49 yıl olan, bazı durumlarda 99 yıla kadar uzatılabilen izin sürelerinin sonunda Orman Genel Müdürlüğü’ne devredilmesi gerekmektedir. Ancak bu tesisler kaldırılıp yeniden orman hâline getirilmemektedir. Ormanlara verilen izinlerle kesilen ormanların yerine başka yerlerde fidan dikilmesi de ormansızlaşmayı önlememektedir. Kaldı ki kesilen ormanların ekosisteme dönüşmesi onlarca yıl almaktadır. Özetle verilen izinlerle ülkemiz 0,89 milyon hektar kadar ormansızlaşmıştır. Buna ek olarak 0,65 milyon hektar kadar bir orman alanı da Orman Kanunu’nun 2/B maddesiyle orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Toplamda, korumamız hâlinde halen orman olabilecek 1,54 milyon hektar kadar bir orman alanını kaybettiğimiz söylenebilir. Ülkemiz orman alanı miktarı, resmi verilere göre 23,4 milyon hektar kadar olup, 2/B ve ormanlara verilen izinler bu alanın yüzde 7’sine karşılık gelmektedir.

İzinlerin bir diğer etkisi ise ormanların parçalanmasıdır. Ormanlarda yapılan tesisler, bunlara giden yollar, elektrik ve diğer altyapı hizmetleri ormanları küçük parçalara bölmektedir. Orman Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre 2008 yılında 10 hektardan küçük orman parça sayısı 55 bin kadarken 2019 yılında bu sayı 121 bine çıkmıştır. Ormanların parçalanması biyolojik çeşitliliğe zarar veren en önemli etkendir. 

Ayrıca verilen izinler nedeniyle orman yangınlarında da artış yaşanmaktadır. 1990’lı yıllarda 1500 kadar olan yıllık yangın sayısı, günümüzde 2600’e çıkmıştır. Bu artışın pek çok nedeni olsa da ormanlara verilen izinlerin de etkisi olduğu bilinmektedir. Özellikle enerji nakil hatları günümüzde en önemli yangın nedenleri arasındadır. Örneğin büyük yangınların yaşandığı ve 140 bin hektar ormanın yandığı 2021 yılında enerji tesisleri kaynaklı yanan orman alanı miktarı 37 bin hektar kadardır.

Ormanlardan verilen izinlerin neden olduğu ormansızlaşma nedeniyle ormanlarımız daha az karbon depolamaktadır. Bilindiği üzere ormanlar iklim değişikliğiyle mücadeledeki en önemli karbon yutak alanlarıdır. Ama sadece 2004 yılı sonrasında verilen izinler nedeniyle ormanlarımızdan 174 milyon ton karbondioksit emisyonu oluşmuştur.

ÇOK SAYIDA BAŞVURU SIRADA BEKLEMEKTEDİR

Ülkede son yıllarda ormanlık alanlar statüsünü kaybediyor. Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen bu uygulamalar nasıl hayata geçiyor?

Orman Kanunu‘nun 16., 17. ve 18. Maddeleriyle verilen izinlere ek olarak 2018 yılında Orman Kanunu’na eklenen bir madde de bazı orman alanlarının orman dışına çıkarılmasını kolaylaştırmıştır. Ek 16. Madde olarak bilinen bu değişiklikle 1982 yılından sonra yapılaşmış ya da yerleşime uygun taşlık ve verimsiz ormanların Cumhurbaşkanı Kararıyla orman sınırları dışına çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. 2018 yılı sonrasında bir Bakanlar Kurulu, 24 Cumhurbaşkanı kararıyla 3.128 hektar orman alanı, orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Ancak bu uygulamaların Anayasamızın 169. Maddesine aykırı olduğu söylenebilir. 169. Madde, 1982 yılına kadar orman niteliğini kaybetmiş ya da kaybettirilmiş ormanların orman sınırları dışına çıkarılabileceğini hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereği kamuoyunun 2/B olarak bildiği uygulamalar gerçekleştirilmiştir. 1982 ve sonrasında ormanları işgal edenler, ceza almaları gerekirken Orman Kanunun Ek 16. Maddesiyle hem affedilmekte hem de ödüllendirilmektedir. Bu maddeyle orman sınırları dışına çıkarılan alan henüz çok az olsa da hemen hemen tüm illerimizde çok sayıda başvuru sırada beklemektedir. 

4 MİLYON HEKTAR TARIM ALANI EKİLMEMEKTEDİR

Ormanlarımızı korumak ve büyütmek için neler yapmalıyız?

Ülkemiz orman alanlarını artırmak çok mümkün değildir. Trakya ve Anadolu’da seyahat ederken çıplak olarak gördüğümüz alanların birçoğunun ormanlaştırılması oldukça zordur. Çünkü bu boş ya da çıplak arazilerin önemli bir kısmı tarım ve mera arazisidir. Buraların ormanlaştırılması hâlinde gıda üretiminin azalması riski bulunmaktadır. Özellikle mera arazilerinin ormanlaştırılması yerine ıslah edilerek mera hayvancılığının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Tarım ve mera alanlarının dışındaki arazilerin önemli bir kısmında ise iklim ve toprak koşulları orman kurulmasına olanak vermemektedir. Örneğin İç Anadolu Bölgesi yarı kurak bir iklime sahiptir ve biyolojik çeşitlilikçe zengin doğal bozkır karakterindedir. Aynı zamanda kurak iklim nedeniyle tuzlu topraklara da rastlanmaktadır. Bazı bölgelerde ise erozyon nedeniyle toprak tamamen taşınmış ve kayalar yüzeye çıkmıştır. İklimin kurak olduğu ve toprak olmayan alanlarda dikilen fidanların yaşama şansı bulunmamaktadır. Yüksek dağlık alanlarda ise soğuk nedeniyle dikilen fidanların yaşaması mümkün değildir.

Ülkemizin ekolojik koşulları nedeniyle orman alanlarımızı artırma şansımız fazla olmadığı için öncelikle var olan ormanlarımızı korumamız gerekmektedir. Ek olarak, bozuk olarak adlandırılan seyrek ağaçların yer aldığı yaklaşık 10 milyon hektar alana yayılan ormanların da rehabilite edilmesine öncelik verilmelidir. Orman alanlarını genişletmek içinse uygun iklim ve toprak koşullarının olduğu hazine arazilerinin belirlenmesi ve buraların ağaçlandırılması gündeme alınmalıdır. Ağaçlandırmaların çok geniş alanlar olmasına da gerek yoktur. Örneğin tarım arazileri içinde küçük alanların ağaçlandırılması dahi hem yörenin mikroiklimine katkı sağlayacak hem de biyolojik çeşitliliği destekleyecektir. Hatta tarım arazilerindeki bu tip küçük ağaçlandırmalar çiftçilerin zararlılarla mücadelesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca özellikle hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerdeki ağaçlandırmalar, aynı zamanda hayvanlara sıcak günlerde gölgelik olacaktır.  

Ülkemizde yaklaşık 4 milyon hektar kadar bir tarım alanı ekilmemektedir. Ne yazık ki bu tarım arazilerinin neden ekilmediğine dair bir veri bulunmamaktadır. Bir kısmının miras yüzünden parçalanarak küçülmesi nedeniyle kullanılmadığı değerlendirilmektedir. Bu tarım arazilerinin envanterinin yapılması, iklim ve toprak özelliklerinin uygun olan alanların yeniden tarıma kazandırılması, tarım için elverişsiz alanların ise ağaçlandırılmasının mümkün olup olmayacağı da incelenmelidir.