Akciğer Merkezleri Teker Teker Kapanıyor

Türkiye’deki hastanelerde akciğer nakli yapan merkezler birer birer kapanıyor. Nakil merkezlerinin sayısı ikiye kadar düştü. Hatta bu ikisinden birinin de kapatılacağı söyleniyor. Akciğer nakli için sırada bekleyen hastaların organ bulma kaygısına, ameliyat olma kaygısı da eklendi.

Türkiye’de 11 tane olan akciğer nakil merkezi geçen eylül ayında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki nakil merkezinin kapanmasının ardından sayı ikiye düştü. Özel hastaneler içinde akciğer nakli yapabilen bir yer bulunmuyor. Akciğer nakilleri şu anda sadece Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma ile Ankara Bilkent Şehir hastanelerinde yapılabiliyor.

Kartal Koşuyolu Akciğer Nakli Merkezi’nin de önümüzdeki aylarda kapanabileceği iddia edildi. Şubat ayı itibariyle Türkiye’de akciğer nakli bekleyen 214 hastanın tedirgin bekleyişi ve ameliyat olacak yer arayışı devam ediyor.

Akciğer nakli bekleyen ismini vermek istemeyen bir hasta, “Nakil merkezlerinin kapatılması yalnızca akciğer nakli bekleyen hastaları değil, nakil olan hastaları da etkiliyor. Nakil bekleyen hastalar olumsuz etkilenirken, nakil olan hastaların ise nakilden sonraki süreçteki kontrollerinde sorunlar yaşanıyor. Acil müdahaleye ihtiyaç duyduğu noktalarda bu kişilere müdahale edilemiyor” dedi.

Hasta şunları dile getirdi: “Birçok kişi zaten yıllardır nakil merkezi olan yerlere taşınmak zorunda kalıyordu. Sürekli gidip gelmek zor olduğu için. Şimdi hastalar olarak neler yapacağız hiç bilmiyoruz. Yalnızca Ankara ve İstanbul’da nakil merkezi kaldı. Sürekli bu kentlere gidip gelmek çok zor. Bu süreçlerin tamamı ekonomik olarak zaten çok zor. Taşınmak ise ayrı bir mesele zaten. Yani taşına taşına ne kadar süre tedavi görebiliriz.”

İdiopatik pulmoner fibrozis hastası babasını 3 yıl önce, akciğer nakli şansı yakalayamadan kaybeden Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği (PAHSSc) Başkanı Meltem Ak, şu anda Türkiye’deki hastaların iyileşmesi için çabalıyor.

“HASTALAR ORTADA KALIYOR”

Ak, “Devletler vatandaşlarının yaşam haklarını güvence altına almakla mükellef olmasına rağmen, organ bekleyenlerin yaşam hakkını neden güvence altına almıyor? Stratejik bir konuma sahip kritik sağlık hizmetleri sunucusu pat diye kapanabilir mi? Her şey bir yana akciğer nakli dünyada gerçekleştirilen en zor organ nakillerinden birisi olduğu için bir prestijdir. Türkiye’de ise gereken değeri görmüyor. Nakil ekipleri doktorundan hasta hizmet görevlisine kadar özveri ve fedakârlıkla çalışıyor ancak nakil merkezlerinin kapatılması birçok sorunu beraberinde getiriyor. Nakil merkezlerinin yer aldığı yerlerde hasta takipleri sürdürülüyor. Ancak örneğin Ege Üniversitesi’nde bulunan nakil merkezi kapatıldığı için listedeki hastalar ortada kalmış durumdalar” dedi.

Özel hastanelerde akciğer naklinin yapılmadığının altını çizen Ak, “Bir de tüm bunların yanı sıra Türkiye’de 14 yaşın altındaki hastalara da nakil yapılamıyor. Çünkü nakil merkezlerinde pediatrik nakil birimi bulunmuyor. Yurtdışında 14 yaşından çok daha önce çocuklara nakil yapılabiliyor. Bir çocuk yıllarca hasta bir şekilde nasıl bekleyebilir? Sağlık Bakanlığı bu çocukların naklini gerçekleştiremiyorsa onları yurtdışına göndermeli. Göz göre göre ölmelerini seyretmemeli. Çocuklara akciğer naklinin yapılmaya başlanacağı tarih ve pilot hastane belirlenmeli. Ucu açık bırakılmadan net bir hedef konulmalı” diye konuştu.

“HASTALAR NEFESLERİNE SAHİP ÇIKMAYA ÇALIŞIYOR”

Hastaların hastanede yatış sürelerinin ortalama olarak 45 gün olduğunu vurgulayan Ak, şunları dile getirdi: “Bazen de yaşanan komplikasyonlar nedeniyle kalış süresi uzuyor. Bir hastanedeki ekip 214 hastayı nasıl yönetebilir? Üstelik nakil olanların da sürekli takibi gerekirken. Sağlık Bakanlığı da sebebi bilinmeyen bir şekilde güncel verileri yayınlamıyor. Bu konuda da şeffaflık yok. En son 2021 yılında bir veri girişi gerçekleşmiş. Vefat edenler olurken yeni hastalarda ekleniyor. Sayı olarak görülen bu hastalar ve yakınları için en önemli konulardan biri de umut. Nefeslerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bu yaşananların sadece hastalar için değil aynı zamanda daha önce nakil olmuş hastalar için de bir sorun teşkil ettiğini belirtmek isterim. Çünkü nakil merkezleri kapandıkça oluşabilecek herhangi bir komplikasyonda müdahale edecek bir ekip olmayacak.”

Ak, “Kontrol için merkezlere giden hastaların bütün işlemlerinin bir gün içerisinde bitirilmesi söz konusu olmayabilir. Öte yandan bu hastaların ve yakınlarının sürekli seyahat edecek, konaklayacak maddi gücü olmuyor. Mali zorlukların yani sıra aynı zamanda hasta ve hasta yakınlarından özveri bekleniyor bu konuda. Yaşam seklini yasam şartlarını değiştirmek zaten zor, hastalık yanında bir de bunlar ile ilgilenmek durumunda kalınabiliyor. Ayrıca bazı hastalar ne yazık ki sağlık durumlarından dolayı sürekli seyahat edebilecek durumda olmuyor” dedi.

“EKİP YETİŞTİRME ZORUNLULUĞU OLMALI”

Ak, taleplerini ise şu şekilde anlattı: “Akciğer nakil ruhsatları kurumlara verilerek belli bir süre içinde ekip yetiştirme zorunluluğu getirilmeli. Böyle olursa hekimin veya oradaki herhangi bir sağlık görevlisinin başına bir iş geldiğinde bile bu merkezler çalışmaya devam etsin. Çocukların burada nakil olmasının önü açılana kadar onların yurtdışına gönderilmesini talep ediyoruz. Çocukları burada öldürmek yerine Bakanlığın onları yurtdışına sevk etmesini istiyoruz. Mevcut nakil listelerinde yer alan hastaların durumuyla ilgili açıklama yapılmalı. Hatta organ nakil hızı da paylaşılmalı. Organ bekleme listesi devir hızı, bekleyenlerin ölüm oranı. İstatistikler güncel, şeffaf ve ölçümlenebilir olmalı. Varsayılmış onam sistemi getirilmeli ki bu sayede kişinin kendi organlarını bağışlamak için kendi talebi yeterli olsun. Bu sistem hem süreçleri hızlandırıyor hem de prosedürleri azaltıyor. Teker teker organ bağışı için onay alınması gerekmiyor. Ayrıca dünyada çoklu organ nakli yapılabiliyorken Türkiye’de bunun neden yapılamadığını da sorguluyoruz” diye konuştu.