Savaşın Karşısındaki Şarkılar ve Öyküleri (1)

“Müzik yalnızca bizi rahatlatan ya da alıp götüren bir şey değil, bundan öte bir şey, bir ideoloji. Bir insanın ne tür müzik dinlediğine bak, nasıl biri olduğunu anlarsın.” 

Paulo Coelho

“2023’de dünya müzik için 2 trilyon 443 milyar dolar harcadı” desem muhtemelen hemen Google teyzeye/amcaya bunun doğru olup olmadığını sorardınız. Elbette bu cümle, sadece hayallerle bezenmiş beceriksiz bir yalandan ibaret. Gezegenimiz bu kadar parayı silaha ve silahlanmaya yatırırken savaşın vahşeti ve ölümcüllüğü yine hâkim kılındı.

Fikir Gazetesi, Dünya Barış Günü’nün kutlandığı iki ayrı tarih, 1 Eylül ve 21 Eylül süresince gezegenin farklı dilleri, ülkeleri, kültürleri ve farklı gibi görünse de ortaklaşa dertleri üzerinden savaş, şiddet, eşitsizlik, faşizm karşıtı barış şarkıları listesi hazırladı. Fikir Gazetesi’nin Spotify hesabı üzerinden şimdiden 20 farklı şarkıyı dinleyebilirsiniz. Dinlerken bir yandan o şarkıların hikayesini okumaya koyulabilirsiniz. 

İşte kasetin A yüzü, ilk 6 şarkı.

1-Imagine, 1971, John Lennon, İngiltere  

Yarım asırdan uzun süre önce yazılmış “Imagine” şarkısı gerçekten içinde barış umudu ve mesajı olan, hayal etmemizi isteyen eserlerden biriydi. Dünyaca ünlü İngiliz pop-rock grubu The Beatles’dan yeni ayrılmış, John Lennon imzalı şarkı milliyetçilik, kapitalizm ve geleneksellik karşıtıydı. Üstünün drajeyle kaplanması geniş çevrelerce kabul görmesini sağlamıştı. 

Kimine göre Lennon, kendi ütopyasının başkalarınca hayal edilmesini istemişti. İçinde ülke, din, mülk ve uğruna ölecek veyahut öldürecek herhangi bir şeyin olmadığı, sadece barış içinde yaşayan, korkmadan paylaşan insanların yer alacağı bir gezegenin ütopyasıydı. 

Kimine göre ise Nixon döneminde, Vietnam Savaşı artık iyice sorgulanıyorken, savaş karşıtı duruş sergilemiş bir adamın müzikal bir sosyal adalet çağrısıydı. Sonuçta şarkı 1971’de yazılmıştı, ABD’nin 1963’ten beri dahil olduğu kanlı savaşın bitmesine daha iki yıl vardı. 

Liverpool’lu Lennon, ütopik bir dünya hayali sunmaktan ziyade aynı değeri paylaşabilecek insanların yaratabilecekleri etkiye dikkat çekmek istemişti belki de:

Hayalperest olduğumu söyleyebilirsin
Fakat ben sadece bir kişi değilim
Bir gün bize katılacağını umuyorum
Ve dünya birlik içinde olacak…

Şarkı ne kadar siyaset üstü olursa olsun, Lennon’ın dünyayı birlikte salladığı grubu The Beatles ile “aşırı devrimci” fikirleri nedeniyle ayrı düştüğünü söylemek, hatta aralarında Troçkist örgüt Devrimci İşçi Partisi ile Marksist Red Mole dergisinin de bulunduğu sol gruplara 46 bin sterlinlik bağış yaptığını akılda tutmak gerekiyor. Tıpkı FBI’ın şarkının yayınlanmasının ardından Lennon hakkında 1971-1972 yıllarını kapsayan 300 sayfalık bir rapor hazırlamasını unutmamak gerektiği gibi… 

Sahi, “Imagine” Marksist bir şarkı mıydı? Amerikan istihbaratının raporu belki şarkı için değil ama yaratıcısı için “Lennon’ın devrimci görüşlere sahip olduğuna dair şüphe şarkılarının içeriğiyle de desteklenmiştir” diyordu. 

Şarkının nakaratı Yoko Ono tarafından henüz Lennon ile tanışmadan önce çeşitli şiirlerinde kullanılmıştı. İlham kaynağı II. Dünya Savaşı sırasında Ono’nun Japonya’da geçirdiği çocukluğu ve bu döneme verdiği tepkiden ibaretti. O yüzden Lennon, şarkının sözleri için her ikisinin de adının anılması gerektiğini söyledi. 

Peki ya Lennon şarkıda ölümden, hayattan, cennet ve cehennemden bahsederken aslında neye gönderme yapıyordu? Günahların bu dünyada cezasız kalmaması gerektiğini mi söylemeye çalışıyordu? Sadece savaş olmayan bir dünya mıydı, hayal ettiği? Hayalinin içinde aç kalanların olmadığı, ayrımcılığın yanından geçilmediği, mesela doğanın katledilmediği bir gezegen de var mıydı? 

Yanıtınız ne olursa olsun, “Imagine”, dünyanın en itibarlı müzik dergisi Rolling Stones‘a göre tüm zamanların en başarılı şarkısı olarak hem de insanlıkla tanışmasının üstünden yarım asırdan fazla vakit geçtikten sonra bile yaşamımızın bir yerinde öylece duruyor. Akıllara Fransız filozof Andre Gide’nin “İnsanın hayatı, insanın hayalidir” sözü geliyor.  

“Imagine” şarkısı Lennon’ın hem hayatı hem hayaliydi… 

2-Bella Ciao, 19. Yüzyıl, İtalya

“İki şarkı var. ‘Bella ciao’, direnişin şarkısı… Ve ‘Giovinezza’… Faşist dönemin şarkısı… Bunlar ne partizanlardan ne de faşistlerden doğmuş olup; biri Dalmaçyalı bir şarkıdan, diğeri Toskanalı öğrenci ruhundan ödünç alınarak yıllar içinde anti-faşist İtalya’nın ve Mussolini rejiminin resmi ya da fiili marşları haline gelmiştir … Partizan savaşında, yirmi ayı boyunca insanların ‘Bella ciao’ şarkısını söylediklerini hiç duymadım, Spoleto Festivali’nin bir icadı o.”

Eski bir partizan, o mücadelenin tarihçisi, ünlü İtalyan gazeteci Giorgio Bocca’nın 2018’de Corriere della Sera’ya verdiği röportajdan alıntı bu sözler. Bir başka deyişle 1 dakika 48 dakikalık kısa ama etkili eserin Nazizm’e karşı göğüs gerenlerin, 1943-1945 yılları arası İtalyan İç Savaşı esnasında faşistlere karşı savaşan partizanlarca sözleri değiştirilip direnişin marşı yapıldığı sadece bir varsayımdan ibaret. 

Yazanı belli değil. Bestesi beli değil. Bilinen ilk yazılı versiyonunun ise 1906 senesine ait olduğu düşünülüyor. 19. yüzyılın sonlarında İtalya’nın kuzeyindeki çeltik tarlalarında, tam olarak Po Ovası’nda çalışan kadın işçilerin isyanını anlatan, zor koşulları eleştiren bir halk şarkısı olarak ortaya çıktığı ve sonrasında işçinin evreninden savaş karşıtı bir marş kılığına büründüğü biliniyor. Özgürlüğü ve direnişi temsil ediyor, savaşın acımasızlığına karşı direnişi övgüyle anlatıyor. 

Dünyada sayısız dile çevrilen, sol ile bütünleşen Bella Ciao! (Hoşça kal Güzel!) şarkısının kıtalararası seyahatini sağlayan kişilerden biri ise İtalyan asıllı Fransız sanatçı Yves Montand. İtalya’nın kuzeyinde dünyaya gelen Montand’ın 1963’te eseri seslendirmesi ardından Spoleto’daki festivalde çalınmasıyla herkes melodiye aşina oldu. Hatta İtalyan Hristiyan Demokrat Partisi bile 1975’teki kongresinin kapanışında bile Bella Ciao’yu çalacaktı. 

Şarkının işçi versiyonunda sabah uyanıp çeltik tarlalarına inenler, partizan versiyonunda güneş ile birlikte güne başlayıp işgalciyi bulanlar var. Birinde hürriyet içinde çalışma ve yaşama hayalini, diğerinde hürriyet için canını verenlerin isyanını barındırıyor. 

Güneşin altında alın teri dökenler ile güneşin gölgesine gömülmek isteyenleri…

3- Kimse Barıştan Söz Etmiyor, 1986, Bulutsuzluk Özlemi, Türkiye

“Acil Demokrasi” ile bir yandan demokrasi çağrısı yapıp bir yandan bu kavramın dolaysızlığını ilan eden, müzikalitesini adaletsiz bir dünya ile mücadele üzerine kuran Bulutsuzluk Özlemi’nin 1986’da yayınlanan “Kimse Barıştan Söz Etmiyor” şarkısı da savaş karşıtı şarkılar listesinde. 

80 darbesi sonrasının karanlık Türkiye’sine inmiş aydınlatıcı eserlerden biriydi kuşkusuz. Şarkıdan bahsetmeden evvel Bulutsuzluk Özlemi grubunun isminin nasıl ortaya çıktığı, daha doğrusu ilham kaynağı ile ilgili ilginç bir anekdot, 1968 Mayıs’ındaki Mümtaz Soysal’ın düşün evrenine uzanan. 

Soysal’ın /Bulutsuzluk özlemi sardıysa beni / Tele vurup çağırmayı kesmem mi lazım? / dizeleri grubun adının çıkış noktasıydı aslında. Grubun kurucusu Nejat Yavaşoğulları’nın kaleminden çıkma “Kimse Barıştan Söz Etmiyor” eseri ise hem talepkâr hem cüretkâr hem de bir parça isyankâr bir tabiata, tona sahipti. Şarkının sözleri neredeyse sadece adından ibaretti. Barışın bir ihtimal olarak bile konuşulamadığı, bununla ilgili toplantı, gösteri ve etkinlerin yasaklandığı, Barış Derneği’nin kapısına kilit vurulduğu bir dönemde barış kavramı üzerine bir şarkı yayınlamak bile kuşkusuz herkesin harcı değildi:

Kimse barıştan söz etmiyor

Kimse barıştan söz etmiyor

Yıldız Savaşları

MX, Pershing, Cruise

Güney Pasifik’te denemeler

Ve daha neler neler!

“Bugün mücadelemiz bir şenlik” anonsuyla açılan ve İnsan Hakları Derneği ile sanatçıların ortak girişimiyle İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda düzenlenen toplu konserde de çalınacaktı “Kimse Barıştan Söz Etmiyor”. Sene 1989’du. Yavaşoğulları yıllar sonra, 2024’ün başında verdikleri bir başka konser sonrası ise “Vaktiyle bir şarkı yazmıştık, ‘Kimse barıştan söz etmiyor’ diye. Onu bugün dünyada devam eden savaşlar için çalıyoruz, bilhassa da Gazze’de ölen çocuklar için çalıyoruz.” diyecekti. 

Savaşların hâkim kılındığı, barışın sözünün edilmediği bir dünyada notalar ve sözler yine aynı nihai amaç içindi: Barış!

4- Savaşın Baladı, 1975, Vladimir Vysotsky, Sovyetler Birliği

Onu bilenler Vladimir Vysotsky ismiyle tanıyor. Tam adı Ademir Semyonovich Vysotsky. 20. yüzyılın ikinci yarısının en belirgin Rus aktörlerinden, şairlerinden ve yazılı şarkıların temsilcilerinden biriydi Vysotsky. 

Kimilerine göre Sovyetler Birliği’nin Bob Dylan’ıydı kimine göre kendi yüzyılının Puşkin’i. Anlaşılan sakıncalıydı. 

Yaklaşık altı yüz şarkı ve şiir yazdı Vysotsky. Sıradanı tasvir etti, modern insanın haletiruhiyesinin bir nevi canlı ansiklopedisi olageldi. Ancak içinden taşan öfkesi herkese yönelikti. Belki de bu yüzdendir, şair Yevgeni Yevtushenko onu “Bir dönemin şarkı söyleyen siniri” olarak tasvir etmişti. 

Hiç kimsenin onu susturamamasının en büyük kanıtı cenazesi olsa gerek. Resmi Sovyet kültür çalışmalarıyla dalga geçip kendi tarzını yaratan, sosyal adaletsizliği ve bürokrasiyi eleştiren Vysotsky’nin cenazesine sayıları milyona varan Sovyet vatandaşı katılmıştı. Ölümü olimpiyat oyunlarıyla aynı zamana denk gelmiş, acı haberi alanlar stadyumu terk etmiş, bir yeraltı şarkıcısı birlik imajını ölümüyle giderayak sarsmıştı. Cenazesindeki kalabalığı Papa’yı uğurlayanlar bile aşamayacaktı.

Savaşın Baladı ya da Uğraş Baladı olarak bilinen şarkısı ise 1975 tarihli, savaşın hayatı nasıl çirkinleştirdiğini ve toplumu nasıl etkilediğini anlatıyor:

Yüzen mumlar ve akşam duaları arasında,

Savaş ganimetleri ve barışçıl ateşleri arasında,

Savaşları bilmeyen kitap tutkunu çocuklar yaşadı,

Küçük felaketlerden bıkmış…

 

Biz, savaşları bilmeyen bizler,

Savaş çığlığı yerine ulumayı

“Düzen” kelimesinin sırrını,

Sınırların amacını,

Saldırının anlamını

Ve savaş arabalarının çınlamasını anlamaya çalıştık

 

Ve eski katliamların ve huzursuzlukların kaynayan kazanlarında

Küçük beyinlerimiz için o kadar çok yiyecek var ki!

Hain, korkak, Yahuda rollerini oynadık

Çocuk oyunlarımızda düşmanlar bellerken…

 

Sahi, eğlencenin ömrü kısadır 

Etrafta o kadar pek çok acı vardır 

Ölülerin avuçlarını açmaya

Ve yorgun ellerinden silahı almaya çalışanlar misali…

Kanadık…

Her ne kadar barışın şarkısı olsa da savaş meydanlarında da yankılandı “Savaşın Baladı”. Donetsk ile Lugansk’ın bağımsızlığını ilan etmesi sonrası kurulan Novorossiya Konfederasyonu’nun bir askeri, Tatzhit Mikhailovich, 24 Temmuz 2015’te Ukrayna cephesinde silahların gölgesinde çok sevdiği şarkıyı söyleyip, YouTube’a yükleyecekti. Kim bilir Vysotskii duysa görse ne düşünür ne der; çatışmanın içinde yankılanan sözlerinden ilhamla yeni bir balat daha besteler miydi?

5- Leve Palestina, 1972, Kofia, Filistin&İsveç

“Bu şarkıyı 50 yıl önce yazdım. Yavaş yavaş popüler hale geldi. Hiç İsveççe bilmeyip bu şarkıyı söyleyen insanlar görüyorum. Arapça tercüme de var. Ben hiçbir şey yapmadım, sadece şarkıyı besteledim ve insanlar, özellikle gençler bunu beğendi, tüm dünyaya yaydı.”

Filistin ile özdeşleşen İsveççe şarkının yazarı George Totari böyle diyor. İsrail’in 1967’de başlattığı savaş esnasında ülkesinden ayrılmak zorunda kalan yüz binlerce Filistinliden biriydi Totari. İsveç’e yerleşti, aklında ve gönlünde memleketi Filistin’i taşıyarak. 

1972’de İsveçli müzisyenlerle kurduğu Kofia grubuyla Filistin’de direnişin sembolü haline gelecek şarkıyı, “Leve Palestina” yani “Çok Yaşa Filistin” eserini yazdı. Şarkı, 1970’lerde yayınlanmasından bu yana önce sosyalist protestolarda popülerleşti, 2023 İsrail-Hamas savaşının başlangıcından bu yana ise çok daha geniş kitlelere yayıldı: 

Yaşasın Filistin!

Ve Siyonizm’i ezin! 

Çok yaşa ey Filistin!

Ve toprağı ektik

Ve buğdayı biçtik

Ve limonları topladık

Ve zeytinleri sıktık

Ve bütün dünya biliyor bizim dünyamızı

Çok yaşa ey Filistin!

Leve Palestina’nın sözleri yukarıdakilerle sınırlı değildi. Filistin’de buğday ve zeytin hasadının yanı sıra düşmanlarına taş ve roket atılmasını da tasvir ediyor, emperyalizme karşı herkesi sosyalist mücadeleye çağırıyordu. Şarkı bu sebeplerle İsveç makamlarınca sansürlenmişti. 2019’daki İşçi Bayramı’nda, Filistin yanlısı eylemciler Malmö’deki bir gösteride Leve Palestina’yı söyleyince hem sağcı basın hem iktidardaki Sosyal Demokrat Parti tarafından nefret söylemi içerdiği için kınanmıştı.

Kimine göre işgalin karşısında duran barışın şarkısı. 

Kimine göre savaşa ve silaha övgü. 

Kararı siz verin.

6- Shir La Shalom, 1969, İsrail

İbranicesi “Shir La Shalom”, Türkçesiyle “Barış İçin Bir Şarkı”. İsrail barış hareketinin bir nevi marşı haline gelmiş popüler bir İsrail şarkısı Shir La Shalom Yaakov Rotblit tarafından yazılıp Yair Rosenblum tarafından bestelenmişti. 

Barış şarkısının ilk sahnelendiği yer mi? Sina Piyade Karakolu. Şarkıyı seslendirenler mi? İsrail Savunma Kuvvetleri IDF’den Nahal Band! Tüm bunlar ilk bakışta hayli tuhaf kaçabilir. Ama her şarkının kendi içinde bir hikayesi var. O hikâyeyi daha iyi anlayabilmek için ise sözlerine bakmak gerekiyor. 

Yaşayanları barış için çabalamaya çağıran şarkının “En saf dualar bizi geri getirmeyecek” dizesinde, mezar başında Kaddiş duasını okumanın değerini sorguluyor. “Güneşin çiçeklerin arasından geçmesine izin ver”, “Gözlerini umutla kaldır, (silah) nişangahıyla değil” dizelerinde ise savaş kültürünü yüceltilmesine karşı çıkıyor. Sadece savaş kültürünün yüceltilmesine değil, İsrail’de bunu yücelten Magash HaKesef (Gümüş Tepsi) veya Giv’at haTamoshet (Mühimmat Tepesi) gibi şarkıları da… Bunun yerine, şarkı sözleri İsrail toplumuna illa bir şarkı söyleyeceklerse aşk hakkında söylemelerini salık veriyor sözlerinde: “Savaşlara değil, aşka bir şarkı söyle” 

Bu dizenin orijinal hali “Sevgiye bir şarkı söyle, zaferlere değil” şeklindeyken, orijinal metinde zafer ve fetihlerin sayımından çok barış ve sevgi yüceltiliyordu. Ancak şarkı bir askeri topluluk için tasarlandığından, o zamanki IDF eğitim departmanı başkanı dizenin kaldırılmasını istemişti. Gerekçesi askerlerin başka askerlerden oluşan bir izleyici kitlesi önünde böyle bir şarkı söylemesinin moral bozucu olacağıydı. Sonunda IDF dizenin son kelimesi olan nitsakhonot ‘zaferler’ yerine milkhamot yani ‘savaşlar’ kelimesini kullanmayı kabul etti. Şarkı bu gözden geçirilmiş (!) haliyle kaydedilip yayınlandı. 

Shir La Shalom’u asıl duyuran ise İsrailli ünlü halk şarkıcısı Miri Aloni oldu. Birçok kültür-sanat yazarına göre hem ezgisi hem sözleri ile 60’lı yılların Anglo-Amerikan savaş karşıtı folk-rock şarkılarından etkilendiği belirtiliyor Shir La Shalom’un. Bu şarkıya ilerleyen günlerde içinde Ariel Şaron’un, İzak Rabin’in de geçtiği apayrı bir parantez açılacak Fikir’de. 

Savaşın bağrından çıkma bir barış şarkısı mı yoksa değil mi? 

Karar yine sizin.

Gelecek Hafta:

Masters of War, 1963, Bob Dylan, ABD

Baraye, Shervin Hajipour, 2022, İran

Kız Çocuğu, 1978, Zülfü Livaneli, Türkiye

El Pueblo Unido Jamás Será Vencido, 1970, Inti-Illimani, Şili

Fortunate Son, 1969, Creedence Clearwater Revival, ABD

Aatini al-Nay wa Ghanni, 1971, Feyruz, Lübnan