İktidar İçindeki Kaynama Buharlaşma Olmadan Sürebilir mi?

Kara Harp Okulu’ndan yeni mezun olan teğmenlerin resmi yemin sonrası 90’lı yıllardan beri geleneksel olduğunu öğrendiğimiz ancak son yıllarda artık pek kullanılmadığı söylenen yemini etmeleri sonrası tartışmalar hızla büyüdü. Yemini edenlerden kimilerinin bir elinde telefonla videoya çekmesi bu anın bilinmesini istediklerini de anlatıyor. Bakmayın bu kadar soğuk ifade ettiğime sıcak, alev alev bir gerilim bu. Muhaliflerin önce ne oluyor diye durumu anlamaya çalışırken, Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganını destekleyenler çok olsa da olası tartışmalar akla düşüyor tabii. Destekleyen de temkinli olan da çoktu haliyle. Katılanlar ve katılmayanlar arasında nasıl bir ilişki olurdu gelecekte? Bahçeli de buna işaret ediyordu: “Buna kim ya da kimler karar vermiştir? Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?” Mana ve maksat? Bir şey olmasa da bir şeyin olduğunu iddia eden iktidar zamanlarında neyin ne olduğunu kelimenin düz anlamıyla bakamıyor arkasında ne var ne yok anlamaya çalışıyorduk. Her din diyenin aslında dinden, her bayrak diyenin aslında bayraktan bahsetmediğini ama kişisel çıkarlarından bahsettiklerini iktidar sayesinde öğrenmiştik nihayetinde. Kelimeler gerçek anlamını taşımıyordu yani. Mesela Sisi’ye katil demek demek Sisi’ye katil demek değildi. Kendisi onca zaman sonra Türkiye’ye davet edildi ve geldi. Daha doğrusu o zaman katil demek katil demekti bu zaman katil demek katil demek değildi fakat yarın da katil demek katil demek olabilir tabii. Orman yangını demek orman yangını demek değildir mesela. Orman yangını inşaat demektir ve bu benim soyutlama değil hepimizin ortak deneyimi. Bana inanmıyorsanız bu bir de yanan, yakılan ağaçlara sorabilirsiniz. Onlar konuşmaz sanıyor olabilirsiniz ama yanan hele de genç bir ağaç nasıl ses çıkartır duymadınız mı? O anda katilinden gayrısı duymasa da öldürülen bir köpek nasıl ses çıkartır? 

Neyse, odağıma dönmeliyim. Haliyle MHP’den destek açıklaması ve teğmenlerden bir kaçının törenden önce Türk/çü bayrak açmalarının sosyal medyada yayınlanması ile durumu anlamadınız, balıklama konuya atladınız diyenler de çoğaldı: MHPlilermiş! Nihayet biz ne kadar tartışsak da sonuçta yol Cumhur İttifakı’na çıkıyor diye kanaat oluşuyordu ki Bahçeli’nin beklenmeyen açıklaması geldi.

Bir kısım teğmenin Türkçü paylaşımı daha büyük bir kısmının geleneksel yemini etmesi. Fakat ondan da büyük bir kısmının yani tamamının katılmadığı da düştü haberlere. Hatta Bahçeli tek tek rakam verdi açıklamasında. Açıklama olmasa da asker siyasete mi karıştı, yemin edenler etmeyenler yarın kendi aralarında nasıl bir ilişki yaşar diye düşünülürken bunu bizatihi Bahçeli’nin söylemesi çarpıcıydı ama en son Malazgirt’te olan neydi o halde? Bakmayın böyle sorduğuma usulen yazdım aslında. Siz de çok iyi biliyorsunuz ve ben de çok yazmak zorunda kaldım: MHP, AKP’nin HDP ile görüşmesine olağan derken bunu CHP için imkansızlaştırmaya çalışıyor. Siyaseti ben yaparsam olur ama sen yaparsan olmaz diyor. Bu açıdan askerin siyasete karışması MHP’li olduğu sürece siyaset olarak değil siyaset üstü, olması gereken olarak görülüyor. Demek ki bahsi geçen yeni mezun kurmay askerler için öyle düşünmüyorlar.

İlk açıklama sonrası üzerine tekrar düşünmüş olmalılar ama bu da garip olacak, ilk andaki açıklamalarını düşünmeden mi yazmışlardı yani? Ne olmuş olabilirdi? Fakat bu durum sanıyorum Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünde üzerine çok konuşulan Hüda Par’ın da olduğu haliyle Cumhur İttifakı’nın kuvvet komutanları ile poz vermesiydi. Siyaset burada başladı denemez ama burada bir kez daha herkese gösterildi denebilir.

İlk görüş açıklamaları Bahçeli’den habersiz olamaz diye genel kabul olduğu için Bahçeli’nin aksi yöndeki açıklamasını beklemiyordum haliyle. Bahçeli şöyle diyor:

“Siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir?

Buna kim ya da kimler karar vermiştir?

Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?

Yeminler arasındaki bir bölünmenin gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya vatan savunmasında ayrılık ve aykırılık doğurmayacağının teminatı bugünden nasıl verilecektir?’’ 

Anlaşılan Bahçeli de bilmiyordu kimin organize ettiğini ki soruyordu. Ama yeminle çıkması mümkün sonuçları gördüğünü söylüyordu. Kendiliğinden gelişen ama elbette anla ilgili durumlar da vardır. Aksi halde askerlerin kılıçlı yemini tartışması daha derin bir tartışmaya dönerdi. Fakat kimin organize ettiğini Bahçeli’nin de bilmediğini açıkladığı yemin sonrası kimin yaptığı biliniyormuş gibi CHP’yi ima eden paylaşımlar sık yapıldı ve hatta kendi içlerinde ağır ve hakaretamiz bir tartışma da başladı. Yarın gündemden düşse dahi içten içe sürecek gibi.

MHP Genel Başkanı Basın Danışmanı Yıldıray Çiçek şöyle yazmıştı:

“Olması gerektiği gibi Atatürk’e sevgi, saygı, sadakat duyan her Türk askerinin ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ haykırışını, hiç kimse toptancı mantığıyla darbenin ayak sesleriymiş gibi değerlendiremez.”

Hiç kimse demiş Çiçek, hiç kimse!

Bahçeli partisinden bazı kişilerce yapılan destek açıklamasını boşa düşürdüğü gibi bir de yükleniyordu. Yani bu sadece bir nötürleme açıklaması değil yönü de gösteriyordu.

AKP sözcüsü Ömer Çelik de genelde düşünülenin aksine bir açıklama ile: 

Bu görüntü üzerinden bir vesayet hortlatmaya çalışan birtakım emekli askerlerin, siyasetçilerin, birtakım yazarların tutumu da yanlıştır” derken yetinmedi bir de “Teğmenlere hakaret edilmesi kabul edilemez” dedi.

Kimdi hakaret edenler? Elbette Cumhur İttifakı içinde politika yapanlara bunu söylüyordu ki onlar da zaten üstüne alındı ve daha ağır bir tartışma böylece derinleşti. Fakat derinleşmiş olarak yani derine gömülerek orada kalacak sanırım bir süre.

Şimdi de bu yeminin sadece bir yemin olmadığını hatta belki de genç teğmenlerin düşündüğünden, yaptığından bağımsız bir gelişme seyri de yaşanıyor. Dönem semboller dönemi nihayet ve onlar özneden bağımsız da konuşurlar. Mesela Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş elinde kılıçla her hutbeye çıktığında ne derse desin elindeki kılıç ondan ayrı konuşur.

Kimi yorumcularsa teğmenlerin son dönemde iyice ayyuka çıkan şu cemaatten bu tarikattan değiliz demek için bunu yaptıklarını da söylüyor ama bu analiz de siyasetin ordu içinde ne kadar etkili hatta cevap verilmeye gerek görülecek kadar yaygın olduğunu kabul etmiş oluyor bir yandan.

Malazgirt’te verilen büyük birlik pozundan yaklaşık bir hafta sonra AKP içinde hakaretlerle süren bir tartışmanın olması olağan değil. Sinmiş bir gerilim olmasa eli de bu kadar hızla yükselmezlerdi. Yükseltilen eli hiçbir şey dememiş gibi indirmek insanın siyasi tavrına aykırı ama AKP’nin bunu çok sık yaptığını da biliyoruz diğer yandan: “Kim, ne demiş Sisi’ye, ben demedim sen mi dedin?” Fakat sanırım şunu söyleyebilirim tartışma genç teğmenlerden çıkıp iktidarın kendi içinde yeniden yer kapma savaşlarına dönecek gibi. Yazdıklarına bakarak kesin söyleyebilirim: Konu onlar için bu açıdan kişiselleşmiş görünüyor. Fakat bu da ideolojik hiçbir duruşlarının olmadığı, çok kritik olarak gördükleri mesele de dahi kendi ikballerinin peşinde olduklarının göstergesine yeni bir parametre olarak eklenecek böylece… 

Onlar yeniden pozisyon almaya, yeni yerler kapmaya çalışırken, CHP’nin tüzük kurultayı ve tartışmaları daha çok konuşulacaktır muhtemelen. Orada da başka bir yer kapma mücadelesi sürüyor görünüyor ve bu da gayet net herkes tarafından göründüğü için olmalı her partiden yurttaşı, tüm ülkeyi, hepimizi umutsuzluğa sevk eden biraz da bu sanırım. İktidar bu açıdan sadece muhalifleri değil kendine oy verenleri de mutsuz ediyor artık ama muhalefet de bu konuda pek mahir. Anlaştıkları nadir şeylerden biri bu olmalı. Zaten ben bu satırları yazarken dahi teğmenlerin yemini meselesi gündemden düşmeye yüz tutmuştu ama tabii bu demek değil akıldan da düşecek…

İktidar kendi içinde gerilimler yaşarken muhalefet ise iktidar olacak olmanın gerilimini yaşıyor. İdeolojik partilerde kişilerin değil fikrin önemi yok diye bakmıyorum meseleye. En sıkı partilerde dahi kişi pek mühimdir. O kişi elbette örgütünün de gücüyle partisini daha etkili hale getirebilir ya da tam tersi de olabilir. Bu açıdan Mansur Yavaş ile başka İmamoğlu ile başka Soyer ile başka bir gelecek olduğunu düşünüyorum bittabii…

Özel söz verdiği halde bu hafta da Edirne’ye gitmedi…