Adaletin Gölgesinde Hayvan Hakları ve Toplumsal Muhalefet

Bir ev bilmeden, çoğu zaman şiddeti görerek, oradan oraya sürülerek, hastalıklarla mücadele ederek hayatta kalmaya çalışıyorlar…”

Yukarıdaki cümle gönüllü hayvan sahiplendirme ağı WoF Rescue’ya ait. Sokak hayvanları ile ilgili düzenlemeleri içeren ve toplumu ikiye bölen 17 maddelik “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklif” ağustos ayında yasalaştı. 

TBMM’de gerçekleşen oturuma 594 milletvekilinden 500’ü katıldı. 273 vekilin kabul, 224’ünün ret oyu verdiği oylamada 1 vekil ise çekimser kaldı. Genel Kurul’da iki güne yayılan, toplam 28 saat süren görüşmelerin ardından hazırlanan kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla kabul edilip yasalaştı.

Türkiye’nin tartıştığı meselenin can alıcı noktası sahipsiz köpeklerin insanları saldırdığı argümanıydı. İç Güvenlik Strateji Başkanlığı’nın ocak 2022’de yayımladığı “Sokak Hayvanlarına Bakış ve Toplumsal Güvenlik Algısındaki Yerleri” anketi, “Hayvanları severim” diyenlerin oranını yüzde 82.3, “Siz ya da yakınınız bir sokak hayvanının saldırısına uğradı mı?” sorusuna “Hayır” diyenlerin oranın ise yüzde 61.8 olduğunu ortaya koyuyor.

Kanun teklifinin yasalaşmasıyla harekete geçen Cumhuriyet Halk Partisi, (CHP) 17 maddeden 16’sı için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) 182 sayfalık bir iptal dilekçesi sundu. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın iptalini istedikleri maddelerin hayvan hakları, kamu yararı, devletin temel amaç ve görevleri, yaşam ve çevre hakkınını yanı sıra uluslararası anlaşmaların iç hukuka etkisine tümüyle aykırı olduğunu savunuyor.

AYM, CHP’nin başvurusunu gündemine alıp inceledi, eksiklik görmediği başvuruyu esastan görüşecek. Gelişmelere sessiz kalmayan yaşam hakkı savunucuları davada ilk incelemenin yapıldığı Anayasa Mahkemesi önünde “yaşam nöbeti”ne başladı. Hayvanseverler yürütmenin derhal durdurulmasını istiyor, yasanın toplumu ikiye ayırdığını belirtip “Bir an önce geri çekin” çağrısı yapıyor.

Yasanın cumhurbaşkanınca onaylanmasına dek geçen zamanda başta İzmir, İstanbul ve Ankara gibi büyük barolar dahil olmak üzere yaklaşık 125 bini aşkın üyenin görev yaptığı dört baro, Hayvan Hakları Merkez ve Komisyonlarıyla irtibatta. 

Fikir Gazetesi’ne konuşan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi sözcüsü Avukat Bahtiyar Güner, hayvan hakları hukukuna ilişkin hazırladıkları raporu CHP’ye teslim ettiklerini anımsatıyor, ana muhalefetin AYM’ye başvurusunu şu sözlerle değerlendiriyor:

“Doğal işleyişte olması gereken, yürürlüğünün devamı hâlinde telafisi imkânsız zararlar doğuracak, hayvanların canını ve yaşam koşullarını ciddi derecede zora sokacağı bilinen bu yasanın yürürlüğünün durdurulması, ardından başvurunun esasının incelenmesidir. Ancak AYM, 5 Eylül’de yasayı gündeme aldığı toplantıda yürürlük durdurma talebini değerlendirmeksizin ayrılmış, esasın incelenmesi için yeni gün vermiştir. Bu sonucun değerlendirmesini yapmak gerekirse; Anayasa Mahkemesi ‘katliam yasası’ iptali talebinin değerlendirilmesi süresince yürürlükte kalmasını bir tehdit olarak görmediğinden yürürlük durdurma talebini yerinde bulmadı.”

TAVSİYE AYNI: “TOPLA, BAKIMINI YAP, AŞILA, ALDIĞIN YERE BIRAK”

Sokak köpeklerinin Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki esaslara göre öldürülmesinin yolunu açan ötenazi ifadeleri tepkilere yol açtı. Türkiye’nin sokaklarında sahipsiz olduğu bilinen köpeklerin sayısı ile ilgili veriler net değil. Devletin bazı kurumları 2 milyon rakamını telaffuz ederken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 milyon sahipsiz köpekten bahsediyor. 

2010’da 100’den fazla Hollandalı kuruluşun Hollanda Ulusal Sokak Hayvanları Konferansı’nda bir araya gelmesiyle dünya çapındaki sokak hayvanları ve onların karşılaştıkları sorunlara ilişkin farkındalığın artırılmasına adanan 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü’nün mimarlarından Hollandalı derneklerin üç yıl önce yayımladığı raporda Türkiye gibi sokak hayvanı sorunu yaşayan ülkeler için öneriler sunuluyor. Türkiye’deki pek çok veteriner hekim ve hayvan hakları savunucusunun da değindiği gibi bu raporda en dikkat çeken tavsiye “Topla, Bakımını Yap, Aşıla, Aldığın Yere Bırak” uygulamasının yaygınlaştırılması.

Aslında Türkiye’deki yasalar bununla uyuşuyor. 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesine göre sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların kanuni istisnalar hariç öldürülmeleri yasak. 2021’deki düzenleme sonrasında ise hayvanlar “mal” statüsünden çıkarılıp “canlı” statüsüne alınmıştı. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda da hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması, rehabilite edilmesi ve kayıt altına alındıktan sonra alındıkları ortama bırakılması öngörülüyor.

“ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ OLUMSUZ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL”

CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun özü mü? Aslında beş ana başlıkta değerlendirmek mümkün. Hayvanların yaşam haklarıyla sağlıklı çevrede yaşama hakkının ihlali ve bununla birlikte ekolojik dengenin bozulması, toplumsal çatışma ihtimali.

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nden Avukat Bahtiyar Güner “Mahkeme’nin hak ihlali kararında bunları dayanak göstereceğini umduklarını” belirtiyor. Düzenlemenin anayasaya aykırılığının tespiti hâlinde ihlâle sebep olan hükümlerin iptaline karar verileceğini belirtiyor. Avukat Güner, olası iptal kararının hangi tarihten itibaren geçerli olacağının AYM’nin takdirinde olduğunu işaret ediyor. Güner’e göre Anayasa Mahkemesi kararının olumsuz olması mümkün değil. Peki ya başvuru beklentisinin dışında reddedilirse? İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi sözcüsünün bu soruya da vereceği bir yanıtı var:

“Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda var olan temel hak ve özgürlüklerin kamu otoriteleri tarafından sınırlandırıldığı durumların tespitini ve hakkın iadesini ilke ediniyor. Dolayısıyla anayasada var olan sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına rağmen ilgili başvurunun reddi anayasanın ilgili hükümlerinin görmezden gelindiğini; bağımsız yargının en güçlü kalesi olarak görülen Anayasa Mahkemesi’nin, kuruluş amaçlarına ve temel hukuka riayet etmediğini gösterecek. Çünkü bu katliam yasasının devletin temel organı olan yasamadan değil, hayvana, insana, kadına, çocuğa ve doğaya düşman olmuş kirli zihniyetlerden çıktığını bilmekteyiz. Bu kirli zihniyetler ülkemizden tamamen silinene dek yılmaz mücadelemiz de durmayacak.”

TÜRKİYE’DEKİ ŞARTLAR SAHİPLENDİRME YAPMAYI ZORLAŞTIRIYOR

Fakat, kanunda yapılan değişiklik ile sahipsiz sokak hayvanları üzerindeki tüm sorumluluğun yüklendiği belediyelerin (EN: Türkiye’nin 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri ile birlikte 30 büyükşehir belediyesi, 51 il belediyesi-merkez ilçe, 922 ilçe belediyesi ve 386 belde belediyesi bulunuyor) şu an için toplam 254 hayvan barınağı bulunuyor. 

Sahada besleme, tedavi, kısırlaştırma çalışmaları için yer aldıklarında mutlaka bir şekilde sokağa dönemez durumda olan ve yuva bulması gereken hayvanlar ile rastlaştıklarını belirten gönüllü organizasyon WoF Rescue, Türkiye’deki şartların sahiplendirme yapmayı zorlaştırdığını belirtiyor. Kuruluş, bunun sebebini ise toplumun sahiplenme bilincinin düşük olması ve insanların şekil algısı olarak açıklıyor:

“Yurtdışında ‘sokak hayvanı’ olmadığından, bu tipleme bir önyargıyı beraberinde getirmiyor hatta tam tersi; çomar diyebileceğimiz köpekler oldukça beğenilip, ilgi çekiyor. Bu amaçla Türkiye’de yuva bulması neredeyse imkansız köpeklerimiz, benzer bir hikayeye sahip kedilerimiz (örneğin tekirler) için yurtdışına göç etmiş arkadaşlarımız vasıtasıyla yuva arama girişimleri başlattık.”

Önce yakın çevrelerinde sahiplendirme çalışmalarına başlayan gönüllü oluşum ardından bağlantılarının artması ile birlikte tanımadıkları hayvanseverlere de ulaştı. Türkiye’de sahipsiz sokak hayvanlarını yurtdışındaki gönüllülere sahiplendiren organizasyon, Türkiye’den AB ülkelerine kedi-köpek yollayabilmek için çeşitli bürokratik belgelerin tamamlanıp, işlemlerin yapılması gerektiğini belirtiyor.

WoF Rescue hayvanların aşı işlemlerinin tamamlandığı 4 aylık bekleme süresinin, hayvanları geçici yuva veya pet hosteller gibi güvenli ortamlarda tutmanın maddi ve manevi zorlukları olduğunun altını çiziyor. Bir başka güçleştirici etmen ise uçuş gönüllüleri ile hayvanları taşıyabilecekleri kutular bulmak ve çıkış belgelerini temin etmek.

ŞEFFAF, DÜRÜST, HAYVAN ODAKLI ETİK DEĞERLERLE İLERLEYEN BİR DAYANIŞMA

Beş yıldır bu alanda emek veren ve beş kişiden oluşan gönüllü ağ, gelecek haftadan itibaren resmi statüye kavuşacak. Şu an sayıları az gibi görünse bile arkalarında küçük bir köy kadar hayvanseverlerin desteği var. Şeffaf, dürüst, hayvan odaklı etik değerlerle ilerleyen tüm gönüllülerle dayanışma içerisinde ilerleyen sürecin yarısı Türkiye’de yarısı Hollanda’da gerçekleşiyor. Fikir Gazetesi’ne konuşan WoF Rescue, zaman zaman halkın kimi kesimlerinden gelen komple teorilerinin de öznesi olabildiklerini aktarıyor: 

“Oysa, hayvanlar sahiplendirme kontratları ile ömür boyu takip ve haber alma şartı ile uzun mülakat ve eleme süreçleri sonrası aileleriyle buluşuyor. Ülkelerde yaşayan gönüllü arkadaşlarımız tarafından ziyaretler, buluşmalar ve tanışma etkinlikleri yüzyüze gerçekleştiriliyor. Ülkelerin kendi sistemlerine kayıt yaptırmak, sağlık sigortaları, bazen zorunlu vergiler de ailelerin bu sürece dair ne kadar fedakar olabileceğine dair göstergeler.”

“İMKANSIZDAN MÜMKÜNE” BİR YOLCULUK…

Yasanın konuşulmaya başlandığı günden bu yana bir ay bile geçmedi. WoF Rescue ekibi önceleri çok sayıda kişinin yardımcı olmak için kendilerine ulaştığını ancak şimdiden ilginin azaldığını “Hayvanlara dair atılacak adımlar anlık duygusal heveslerle yapılacak şeyler değiller.” sözleriyle tarif ediyor, “Hayvanseverlik geçici bir heves değil” mesajı veriyor:

“Yuva olmak ciddi, kalıcı ve 15 yıllık sonucu olan bir karar olduğunu geçici yuvalık veya uçuş gönüllülüğü gibi destek talepleri sahadaki gönüllüleri motive eden en büyük dayanışma örneği. Haliyle umut edilip, planlamalar yapılıp, vazgeçildiğinde sadece o vakadaki hayvana değil, potansiyel kurtulma şansı olan tüm hayvanlara zarar verilmiş oluyor.” 

Sahiplenilmesi zor hayvanların, “imkansızdan mümküne” yolculuğuna ön ayak olan WoF Rescue yurtdışına sahiplendirdikleri bir hayvanın hikayesini de paylaşıyor:

“Örneğin Kızıl adlı kedimiz felçli bakıma muhtaç ve insan eliyle tuvaleti yaptırılması gereken bir hayvan. Ankara’daki gönüllü arkadaşımıza sosyal medya ilanları sonucunda Berlin’den ulaşan ailemiz ile şu an harika bir hayat sürüyor. ‘Kurtarılmış hayvanlar’ elbetteki istisnaları olmak ile birlikte orta boy-büyük kırma, yetişkin, eğitimsiz ve travmalı olabiliyorlar. Şans verilirse bir iki ay insan sevgisi ve emeğiyle hepsi külkedisi masalı yazıyor. İçlerinden hem huy, hem görüntü olarak bambaşka hayvanlar çıkıyor. Bu hayvanları değerli görüp ailelerinin bir bireyi yapmak için bizimle iletişime geçen herkes sadece hayvan hakları mücadelesinde değil, her mücadele için umudumuzu arttırıyor.”

HERKESİN EZBERLEDİĞİ ADIMLAR DAHİ ATILMIYOR

2004 yılında yürürlüğe giren ve 2021’de yeniden düzenlenen 5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nu hala birçok eksiği bulunan, hayvan hakları kanunu olmaktan uzak, teorisi pratiğe neredeyse hiç dökülmemiş bir kanunken, “7527 ile yapılan değişikler daha da kötü bir hale neden oldu” tespiti yapıyor WoF Rescue:

“Maalesef bırakın ilerlemeyi, yüzyıl geriledik. Yakala, kısırlaştır, aşılat, yerine bırak” modeli, kısırlaştırma seferberliği, üretimin – ithalatın yasaklanması, çip yönetmeliğinin sahada denetimle aktif hale getirilmesi, hayvana şiddete yatarı olan caydırıcı hapis cezalarının gelmesi gibi kalıcı çözüm getirebilecek, artık herkesin ezberlediği adımlar maalesef atılmıyor.”

WoF Rescue’nun meseleyle ilgili belki de en çarpıcı ifadesi ise “Bir elde zehirli iğneyle can alıp, diğer elle köpek sahiplendirip, hayvanların sıcak, sevgi dolu evlere ömürlük yuvalandığını düşünmek kendimizi kandırmak olur.” şeklinde.

Adalet Sarayları ve Adalet Kavramı Arasında Hukukun Türkiye’deki Patinajı

İnsan Merkezli Bir Adalet Yeterince Adil mi?