Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Beykoz Belediyesi’ne etkinlik harcamalarıyla ilgili soruşturmalar başlatılması gözleri yeniden belediyelere çevirdi.
ABB’deki incelemenin gerekçesi, Cumhuriyet’in 101. yılı kutlamaları kapsamında 69 milyon TL’lik konser harcaması iddiası oldu. Mansur Yavaş, konserlere toplam 44,9 milyon TL harcandığını, Ebru Gündeş’e 4,75 milyon TL ödendiğini açıkladı. İnceleme için İçişleri Bakanlığı iki müfettiş görevlendirirken, savcılık adli soruşturma için inceleme sonucunu bekliyor. İBB ve Beykoz Belediyesi’nde de usulsüz harcama iddiaları araştırılırken, CHP lideri Özgür Özel bu incelemeleri “Namusunuzla denetleyin, namussuzluk varsa çıkartın. Ama namussuzca verilen siyasi talimatlarla suç icat etmeye çalışmayın” sözleri ile eleştirdi.
Tüm bu soruşturma ve incelemeler belediyelere yönelik kayyum atamaları gölgesinde yapılırken, iktidarın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL döneminde çıkarılan 674 sayılı KHK ile daha çok sayıda belediyeye kayyum atayacağı ile ilgili iddialar da dillendirilmeye devam ediliyor.
Kayyum atanan belediyelerde bütçe ve muhasebe işlemleri valilik onayıyla yürütülürken, belediye meclisi başkan çağrısı olmadıkça toplanamıyor. TMMOB Kayyum Uygulamaları ve Takibi Komisyonu tarafından hazırlanan Kayyum İrade Gaspı ve Kent Kırımı raporuna göre kayyumlar döneminde birçok taşınmaz satıldı ve davet usulü ile birçok ihale verilerek kaynak aktarıldı.
Doğu ve Güneydoğu’daki araştırmalar halkın çoğunluğunun kayyum atamalarını desteklemediğini gösteriyor. 4 Kasım’da İçişleri Bakanlığı tarafından kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi için “7 ayda temsil ve ağırlama adı altında 4 milyon 505 bin TL harcama yapıldığı” yönünde haberler yapıldı. Ancak belediyelerin eş başkanları, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtip “Bu tür haberler, Mardin halkı nezdinde algı oluşturmaya yöneliktir.” dedi.
Peki 30’u büyükşehir, 51’i il toplam bin 408 belediyenin olduğu Türkiye’deki yerel yönetimler normal şartlar altında harcamalarını neye göre ve nasıl yapıyor?
İşte yanıtları…
BÜTÇE NASIL BELİRLENİR?
Belediyelerin bütçe hazırlama ve harcama süreçleri, Türkiye’de 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gibi yasal düzenlemelerle belirlendi. Bu yasal çerçevede gelirin toplanması, giderin planlanması ve harcamaların gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemeler mevcut.
Belediyeler bütçelerini hazırlarken stratejik plan ve program oluşturuyor. Bu plan ve programlara göre hedef ve öncelikler belirlenirken yıllık çalışma ve projeler sonrasında detaylandırılıyor.
Belediyelerin hazırlamış oldukları bütçeler belediye meclisi tarafından onaylanıyor. Harcamalar bu bütçede belirlenen kalemlere göre hazırlanıyor. Belediyenin gelirleri (vergiler, harçlar, bağışlar, devlet katkıları) belediyenin giderlerine uyumlandırılırken bütçe için belirlenen sınırların aşmaması hedefleniyor.
Türkiye gibi merkezi yetki yapının güçlü olduğu ülkelerde belediyelerin “elinin kolunun bağlı” olduğunu aktaran kamu yönetimi alanında çalışmalar yapan Doç. Dr. Yusuf Pustu, “Belediyeler aslında gelir elde etme konusunda bir özgürlüğe sahip değiller. Bu çerçeveyi merkezi idare belirliyor. Belediyelerin yatırım kaynaklarının en önemli kaynağı İller Bankası. İller Bankası da merkez idarenin kontrolünde. İller Bankası olmadan Türkiye’de yerel yönetimler kolay kolay özellikle büyük çaplı yatırımlara girişemezler. Mesela bir metro yapamaz. Mesela su sorununu çözemezler. En büyük belediyenin dahi bütçeleri bunları tek başına yapmaya yetmiyor.” açıklamalarında bulunuyor.
HARCAMA KALEMLERİNDE NELER YER ALIR?
Belediye bütçelerindeki harcamalar genel çoğunlukta şu kalemlere yönlendiriliyor:
Zorunlu Harcamalar: Temel altyapı hizmetleri (su, kanalizasyon, asfaltlama çalışmaları vb), çevre temizliği, yerel ihtiyaçlar, personel maaşları gibi ödemeler yer alır.
Borç Ödemeleri: Belediyelerin aldığı ve/veya alacağı ödemelere ilişkin rakamlar çıkarılır.
Hizmet Harcamaları: Eğitim, sağlık, gençler ve/veya dezavantajlı gruplara yönelik harcamalar ve sosyal-kültürel etkinliklere ayrılan bölümü temsil eder.
Yatırım Harcamaları: Kısa ve uzun vadeli projelerin hedefleri doğrultusunda yatırım planlarına bütçeden ayrılan payı oluşturur.
BÜTÇEDEKİ ÖZEL DURUMLAR NELERDİR?
Bütçedeki özel durumları standart harcama kalemlerinin dışındaki durumlarda belirleniyor. Örneğin 2023 yılında Türkiye’nin kamu kuruluşları 6 Şubat depremlerinden etkilenen deprem bölgesine bütçelerinden pay ayırdı. Yine Covid-19 zamanında belediye bütçeleri acil duruma göre yeniden düzenlenerek pandeminin önlenmesine yönelik harcamalar gerçekleştirildi.
Belediye bütçelerindeki özel durumlar, genellikle ani ve beklenmeyen gelişmelere veya stratejik öneme sahip toplumsal olaylara dayanabiliyor. Bunların içerisinde doğal afetlerden, beklenmedik uluslararası organizasyonlara; ekonomik krizlerden, erken seçim dönemlerine kadar birçok alandan bütçe planlamasını yeniden değerlendirmeyi ve ek kaynaklar oluşturmayı gerektirebilecek özel durumlar yer alabiliyor.
Kamu Harcamalarını İzleme Platformu (KAHİP) 6 Şubat depremi öncesi ve sonrasında büyükşehir belediyelerinin afete yönelik bütçelerini incelediği rapora göre İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) 2024 yılı bütçesinin yüzde 6’sını afetlere ayırarak en büyük payı veren belediye oldu. Bazı büyükşehir belediyelerinde ise bu oran yüzde 1’in altında kaldı.
Raporda yer alan ifadelere göre 2024 yılında, 29 büyükşehir belediyesinin ve bağlı kurumların afetler için ayrılmış bütçelerinin toplamı 26 milyar Türk Lirası (TL).
Kamu yönetimi uzmanı Doç. Dr. Yusuf Pustu demokrasinin başarılı olduğu Danimarka, İsviçre, Finlandiya, Norveç, İtalya gibi ülkelerde belediyelerin genel bütçeden aldıkları payların yüzde 15 ila yüzde 30 arasında değiştiğine vurgu yapıyor. Türkiye’de ise belediyelerin merkezi yönetimden aldığı pay yüzde 4 ila 4 buçuk arası. Bu oranın bazı yıllarda yüzde 3-3 buçuk arası değiştiği de verilerde yer alıyor.
HARCAMA ÖNCELİKLERİ NELERDİR?
Belediyelerin bütçe önceliklendirmeleri yasal ve sosyo-politik faktörlere dayanıyor. Örneğin yukarıda da belirtmiş olduğumuz 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre belediyeler sorumlu olduğu il/ilçelere belirli hizmetleri sunmakla yükümlü.
“Biz belediyelere çok fazla görev verdik ama bu görevleri yapmak için yeterli kaynakları yok.” diyor Doç. Dr. Yusuf Pustu. ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın belediyeye otobüs alabilmek için büyükşehrin borçlanmak zorunda kaldığını hatırlatan Pustu, “Borçlanmak için de uzun süre merkez idareden onay bekleniyor. Bu Mansur Yavaş’ta oluyor, AKP’li belediyede olmuyor mu? Onda da aynı sıkıntı oluyor. Belediyelerin hemen hemen tamamı ciddi anlamda borçlanmış durumda.” ifadelerine yer veriyor.
BÜTÇEDE DENETİM NASIL SAĞLANIR?
Belediyelerin bütçeleri ve bütçe harcamaları iç, dış ve kamuoyu denetimine tabii.
İç denetim, belediye içerisindeki denetim mekanizmaları ile sağlanıyor. İç denetçiler bütçe ve harcamaların mevzuatlara uygunluğunu kontrol ederek ve etkinliğini değerlendiriyor. Belediye meclisleri de belediyelerin bütçe harcamalarının belirlenen program ve plana uygun şekilde harcanıp harcanmadığını denetleyerek eksiklik veya yanlışlıkları belediye meclisine ve kamuoyuna sunuyor.
Dış denetim ise İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay denetimlerinden oluşuyor. Bu denetimlere bağlı olarak gerekli görülen durumlarda belediyelere yönelik hukuki süreç başlatılabiliyor.
Bağımsız aktör ve kuruluşlar da belediyelerin harcamalarına yönelik denetim raporları hazırlayabiliyor. Örneğin Uluslararası Şeffaflık Derneği ya da Yerel İzleme Araştırma ve Uygulama Derneği gibi kuruluşlar belediyelerin çalışmalarına yönelik raporlar sunuyor. Buna ek olarak bazı belediyeler uluslararası standartlarda denetim raporları hazırlatabiliyor veya bağımsız denetçilerin rapor hazırlamasına yardımcı olarak kamuoyu ile bu raporları paylaşabiliyor.
Belediye bütçelerinin denetimlerinde Sayıştay öncelikli değil kamu öncelikli denetime dikkat çeken Doç. Dr. Yusuf Pustu, “Kamuoyu denetimi çok etkili. Batılı ülkelerde, demokrasinin yerleştiğini ifade ettiğimiz ülkelerde, kamuoyu denetimi çok güçlü.”vurgusunda bulunuyor.
Türkiye’de birçok belediye belediye meclis toplantılarını halka açık bir şekilde ve online olarak da yürütüyor. Yani vatandaşın katılımına açık.
Belediyelerin denetiminde vatandaş devreye girebiliyor. 5393 Sayılı Kanun’dan sonra hemen hemen bütün belediyelerin Beyaz Masa, 186 gibi şikayet hatları olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yusuf Pustu, vatandaşların bu kanallar üzerinden de belediyelere ulaşabileceğini belirtiyor.
ŞEFFAFLIK İLKESİ NEDEN ÖNEM TAŞIR?
Bütçelerdeki denetimlerde şeffaflık ilkesi önemli bir rol oynuyor. Bütçenin oluşturulmasına yönelik halkın katılım süreçleri ve bütçeye ilişkin halkın geri bildirimleri bu ilkenin sürdürülebilirliğinde etki sahibi. Yine belediyelerin bütçelerini ve bütçe harcamalarını kamuoyuna sunması kamuoyu denetiminin de önünü açıyor.
Türkiye’de demokrasi kültürünün eksik olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Pustu, “Ailede demokrasi kültürü eksik. Toplumda demokrasi kültürü eksik. Vatandaş o sürecin temel aktörü olduğunu bilmiyor, farkında değil. Biz hala o vatandaşlık bilincine erişemedik. Haklarımızın ve ödevlerimizin bilincinde değiliz. Farkında olsak da haklarımızı kullanma mekanizması bilmiyoruz.”diyor.
5393 Sayılı Kanun’un önemine ilişkin konuşan Doç. Dr. Pustu, “Onun faydalarından biri de kent konseyleridir. Ama vatandaş farkında bile değil kent konseyinin ne olduğunun. En etkili denetim kamuoyu denetimidir ve orada da aslında medya devreye girer. Ama Türkiye’de bağımsız medyadan da bahsedemiyoruz.” açıklamalarında bulunuyor.
“BİR SUÇ VARSA BELEDİYE MECLİSİ O SUÇA ORTAKTIR”
Belediye meclisinin bütçe planlarını onaylayarak ve yıl sonunda bir önceki bütçenin uygunluk yönetimini yaparak harcanacakların ve harcamaların denetçiliğini yaptığına dikkat çeken Doç. Dr. Yusuf Pustu, belediyelere yönelik açılan usulsüzlük iddialarına da yanıt veriyor: “Bir suç (usulsüzlük suçu) varsa belediye meclisinin tamamı o suça ortaktır.”
BELEDİYELERE YÖNELİK KAYYUM ATAMALARI
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde, 674 sayılı KHK ile yerel yönetimlere kayyum atamasının önü açıldı. Belediye Kanunu’nun 45., 57. ve geçici 9. maddesinde yapılan değişiklikler ile büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde ise vali tarafından belediye başkanı, başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilebiliyor. Görevlendirilecek kişide seçme ehliyetine sahip olma dışında herhangi bir kriter aranmıyor. Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılıyor.
Kayyum atanan belediyelerde bütçe ve muhasebe iş ve işlemleri valilik onayı ile defterdarlık veya mal müdürlüğünce sürdürülürken bu belediyelerde, belediye meclisi başkanının çağrısı olmadıkça toplanamıyor. Yani belediyenin denetim mekanizmalarından birinin önü tıkanıyor.
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 2016 ila 2024 yılları arasında 157 belediyeye kayyum atandı. Bu belediyelerin 153’ünü DEM/HDP/DBP oluştururken 2 AKP’li 1 MHP’li ve 1 CHP’li belediyeye de kayyum atandı. Bazı belediyelere birden fazla kayyum ataması yapıldığı da oldu…
674 sayılı KHK’dan önce vali tarafından toplanan belediye meclisi, meclis üyeleri arasından başkan belirleniyordu. Çıkarılan KHK ile bu seçim İçişleri Bakanlığı’na bırakıldı. Halbuki Anayasa’nın 127. maddesinde mahali idarelerin özerkliği güvence altına alınıyor.
Kamu yönetimi uzmanı Doç. Dr. Yusuf Pustu’ya göre uygulamadaki asıl sıkıntı seçim sürecinden önce hakkında bir soruşturma ve/veya kovuşturma varsa kişilerin aday olabilirken belediye başkanı seçildikten sonra haklarında karar verilmesi halinde kayyumların ortaya çıkmasında.
“İdari vesayet makamının takdir yetkisi devreye giriyor.” diye konuşan Doç. Dr. Yusuf Pustu, “İdari vesayet makamı takdir yetkisi işte gerek terör gerekçesiyle gerek usulsüz harcamalar gerekçesiyle kullanabiliyor. Demokrasiye ne kadar uygun ne kadar değil orasını konuşacak olursak halkın seçtiği bir yönetici var. Halkın seçtiği yöneticiyi, seçime girip seçildikten sonra, hakkında soruşturma var diye görevden uzaklaştırabiliyorsunuz. Yasal düzenlenmelerde boşluk var. Takdir yetkisi geniş ve o takdir yetkisinden yararlanılıyor. Uygulamada da bizim yaptığımız toplumsal kültürün, siyasal kültürün ortaya koyduğu bazı hatalar var. O hatalardan da maalesef arınamıyoruz.” değerlendirmelerinde bulunuyor.