Gülümseyin Çekiyorum

Çekiyorum, gülümseyin.

Celal’in çektiği fotoğrafları görünce, önce hobi olarak başladığı sonra okulunu okuduğu fotoğrafçılık mesleğine ilgi duymaya başladım. Bir gün Celal’le sohbet ederken bu ilgimi anlattım. Sadece hobi olarak fotoğraf çekmek istiyordum. Bana yardımcı olmasını rica ettim. Önce fotoğraf makinesi almam gerekiyordu. Celal, 

“Hamza Rüstem’e gidelim orada yardımcı olurlar” dedi. Meşhur Hamza Rüstem’i ilk o gün duydum. 1872  Girit doğumlu Hamza Rüstem’in önce Girit Kandiye’de zamanın ilk Müslüman Türk fotoğrafçılarından Behaeddin Bediz’den devraldığı, daha sonra 1925 de İzmir’de açtığı, ailesinin halen isletmeye devam ettiği, ülkemizin en büyük fotoğraf arşivine sahip ünlü fotoğrafhane. Fotoğrafhanenin fotoğraf koleksiyonu, Rüstem ailesi için önemli olduğu kadar, İzmir kent tarihi ve Türk fotoğraf tarihi içinde önemli parçalardan oluşmaktadır.

Celal’le beraber İzmir Kemeraltı’ndaki Hamza Rüstem’in yerine gittik. 
İçeride her türlü fotoğraf makinesi, malzemesi, aksesuarı ve film vardı. Adeta büyülenmiştim. İlk makinem Zenit marka bir fotoğraf makinesiydi. Bir sürü fotoğraf karesi çektim. Bu yüzlerce anı, değişen sokaklar, insanlar, binalar, hayatlar demekti…

Bilirsiniz yılbaşı zamanı şirketlerde, iş yerlerinde çalışanlar arasında çekiliş olur ve herkes birbirine hediye alır. Bana kendi küçük, değeri büyük bir hediye geldi. Paketini açmadan içindekinin bir kitap olduğunu hemen anladım. Benim gibi kitap aşığına başka ne hediye alınabilirdi ki? Bir çırpıda açtım. Ciltli küçük bir kitap çıktı. Çok eski, cildi biraz yıpranmış sayfalarının sararmış olmasına rağmen sağlamdı. Kitap gerçekten çok eskiydi. İlk sayfasında 1958 İzmir yazıyordu. 

Elimdeki bir şiir kitabıydı. İsmi “İnançlarım” yazarı Nuri Hamza Rüstem’di. İşte kitabı ilginç yapan buydu. Yıllar önce fotoğraf makinemi aldığım Hamza Rüstem 1958 yılında kendi imkânlarıyla Cumhuriyet Basımevi’ne şiir kitabı bastırmış.

Kitaba doğal ve samimi bir giriş yapmış; ‘Sevgili okuyucum’ diyerek. Sonra şiir kitabını anlatmaya başlamış;

“Kin, nefret, intikam ve kahreden hırs afetlerinden uzak dünyamı gezmek istiyorsan, koluma gir! İçiçe açılan 5 kapıdan geçilerek gezilen 5 ayrı bahçeye böldüm onu.” Kitabını bölümlere ayırmış;

“İlk kapıdan girince ‘İnançlarım’ İkinci kapıda ‘İyilik, Fazilet ve Sevgi’ Üçüncü kapıda ‘Kuvvet, Mevki ve Servet’ dördüncü kapıda ‘Bugünleri Yaratanlar’ beşinci kapıda ‘Aşk, Sen ve Ben’ sevgili okuyucum, rastlayacağın hata ve noksanlar için hoşgörürlüğüne sığınarak, bahçelerde buluşmak üzere hoş çakal derim…” Önsözünü bu şekilde bitiriyor. Her bölüm için küçük bir giriş yazısı yazmış. 

Bu samimi kitap sizi daha giriş yazısıyla yakalıyor. Bu kadar naif ve mütevazı yazıyı çok az kitapta görürsünüz.  Bu kadar bahsettikten sonra bir şiirini paylaşmasam olmaz.

Hayalin de Yeter

Geçsin matemi hüzn ile ömrüm sorulmasın,

Duysun bekayı ruh fakat âlemde bulmasın.

Sensiz hayali vuslatı mahveylesin hayat

Gönlümde lakin cismine bir tül vurulmasın.

Bülbül figanı kahrile yırtsın sükuneti,

Gönlümde ne bir ses, ne de feryat duyulmasın.

Ufkun füsunu hüsnüne dolsun hazanla gam,

Benim hayali bahçeme matem sokulmasın…

Offffff ki offfffff ben uzun zamandır bu kadar güzel şiir okumadım. Bu kitaba bir sahaf rafında rastlarsanız hemen alın. 

Her zaman “Gülümseyin çekiyorum” deriz. Anılarımızda olmasa bile fotoğraflarımızda mutlu görünmeye çalışırız. 

Edgar Allan Poe’nun Kısacık Yaşamından Kalanlar*