Maden İşçileri Çayırhan’dan Yürüyor: Özelleştirme İstemiyoruz!

Ankara Nallıhan İlçesi’ne bağlı Çayırhan’da 1987 yılında kamu eliyle kurulan ve 2000 yılına kadar da bu şekilde işletilen Çayırhan Termik Santrali’nin yeniden özelleştirilmesi söz konusu… 

Enerji sektörünün önemli madenleri arasında bulunan kömürün çıkarıldığı santralde çalışan maden emekçileri, santralin özelleştirilmesi ve varlık satışına karşı gelerek, kendilerini madene kapatıp eylemlilik sürecini 20 Kasım’da başlattı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası (MADEN-İŞ) Genel Merkezi, Çayırhan’ın özelleştirilmesi ve varlık satışı konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile görüşme gerçekleştirdi. Bakanlıktan beklenen yanıtın gelmediği yalnızca 4 Aralık’ta yapılacak olan Çayırhan TES ve Maden sahaları özelleştirme ihalesinin son teklif verme tarihinin Mart ayına ertelendiği öğrenildi. 

Bu gelişme üzerine Çayırhan’dan hareket eden 600-700 maden emekçisi ve sendika temsilcileri Perşembe Günü, Ankara’ya Hazine ve Maliye Bakanlığına doğru yürüyüş eylemi başlattı. 

Fikir Gazetesi’nin 40. Sayısı’nda, Çayırhan Termik Santrali’ndeki son gelişmeler ile Türkiye’nin enerji üretiminde önemli yer tutan kömür madenciliği sektörünün dünü ve bugününe ilişkin hazırladığımız haber dosyamızda, MADEN-İŞ Çayırhan Şube Sekreteri Selim Arslan ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel görüştük. 

Ayhan Yüksel, maden emekçilerinin sergilediği eylemlilik sürecinin ve sendikal mücadelenin sonuna kadar yanında olduklarını Türkiye’de tüm özelleştirmelere karşı olduklarını ancak madencilik sektöründeki özelleştirme girişimlerine özellikle tepkili olduklarının altını çizerek, “Halkın vergileri ile kurulan Çayırhan gibi pek çok maden sahamız özelleştirme adı altında şirketlere, şahıslara peşkeş çekiliyor. Buna sonuna kadar karşıyız maden emekçilerinin yanındayız” diyerek destek verdiklerini belirtiyor. 

MADEN-İŞ: BAKANLIKTAN BEKLENEN YANIT GELMEDİ! 

Ankara yolundaki MADEN-İŞ Çayırhan Şube Sekreteri Selim Arslan varlık satışına ve özelleştirmeye hayır!” diyerek MADEN-İŞ Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul’un 25 Kasım’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile görüştüğü bilgisini paylaştıktan sonra şunları söylüyor: “Bakanlıktan beklenen yanıt gelmedi. Sadece 4 Aralık’taki ihale Mart ayına çekildi. Ankara’ya yürüme kararı alarak eylemimize devam ediyoruz. Özelleştirme ve varlık satışından vazgeçilmedi. Taleplerimiz karşılanana kadar eylemlerimize devam edeceğiz. Bu atılan özelleştirme adımından bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz.” 

ANKARA’YA YÜRÜYEN MADEN EMEKÇİLERİ: KAZANIM ELDE EDENE KADAR EYLEMDEYİZ!

Maden sektörünün de kaderi ülkedeki pek çok sektör gibi şirketlere bırakılmış durumda… Madende eylemlilik sürecine devam eden Ankara’ya yürüyüşe geçen maden işçileri “özelleştirmeye karşıyız” taleplerini ve gerekçelerini Fikir’e anlattı. 

Özelleştirmelerle kamudan şirketlere devredilen madenlerde çalışmak zorunda kalan emekçiler güvencesiz bir şekilde, şirket patronlarının güdümünde, düşük ücrete, iş güvenliğinin asgari düzeyde olduğu koşullarda, canları pahasına çalışmamak için direndiklerini belirterek, hem yerin altında hem de dışarıda soğuk hava koşullarında gerçekleştirdikleri eylemden kazanımla çıkana kadar “özelleştirmeye hayır” diyeceklerini, talepleri karşılanana kadar eylemlere devam edeceklerini belirtiyor. 

“ÖZELLEŞTİRME, ÜRETİM BASKISI VE İŞ GÜVENCESİZLİĞİ YARATIYOR”

2016 yılından beri Çayırhan’da çalışan, 2 çocuk babası Mustafa Günenç ve beraberindeki işçiler Fikir Gazetesi’ne ortak açıklamada bulunarak şunları vurguluyor: “Bizim tek bir talebimiz var. O da şirketin satışının son bulmasıdır. Varlık satışının iptal olmasını istiyoruz. Özelleştirme olduğu zaman işçi üzerinde üretim baskısı oluyor, üretim baskısı olduğu zamanda iş güvenliği açısından sıkıntılar ve kazalanmalar oluyor bunların bazıları da ölümle sonuçlanabiliyor. İşçinin ailesi ile geçirdiği sosyal vakit minimum seviyelere düşüyor taşeron dahi olsa devlet garantisi altında olunca iş güvenliği her zaman en üst düzeyde oluyor, üretim baskısı olmuyor, üretim daha çok artıyor. İşçi sayısı emekli olanlarda sadece düşüyor. İşçi çıkarmaları olmuyor. İşimizi kaybedeceğiz kaygısı olmuyor. 2000 senesinde bir özelleştirme gerçekleştirilmişti. Bunun yeniden gerçekleştirilmesini istemiyoruz. Bakanlıktan beklenen cevap gelmedi. Ankara’ya yürüyoruz. Talebimiz dikkate alınmaz ise eylemimizi farklı yönlere sürükleyeceğiz.”

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI: SEKTÖRDE ÖZELLEŞTİRME ORANI YÜZDE 92!

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel ile Türkiye’de madencilik sektörünün geçmişten bugüne geldiği noktaya ilişkin değerlendirmede bulunarak sektörün röntgenini çekmemizi sağlıyor.  

Yüksel, madencilik sektörünün Cumhuriyetin ilk yıllarında riskli bir sektör olması sermaye birikiminin yeterli olmaması nedeniyle devlet tarafından yapıldığını, devletin madencilik sektöründeki ağırlığının yüzde 80 oranında olduğunu fakat 1980’li yıllardan itibaren neoliberal politikaların başlaması ile birlikte tablonun tersine dönmeye başladığını ifade ediyor.  

Günümüzde madencilik sektöründe kamu hakimiyetinin durumunu sorduğumuz Ayhan Yüksel şunları söylüyor: “Şu anda özel sektör yüzde 92 kamu sektörü yüzde 8’lere düştü. Hatta kamu sektöründeki taşeronlaşmayı da sayarsanız istihdam açısından çok daha küçük. Türkiye Kömür İşletmeleri, TTK ve eti Maden işletmeleri kaldı. Bunlardan Eti maden İşletmeleri metal madenciliğini pek çok alanda yürütürken krom, bakır gibi madenler özel sektöre verildi sadece elinde bor kaldı. Borlar da özelleştirilmek isteniyordu ancak 2840 sayılı yasa gereği onu da delmek istediler ancak halkın muhalefeti neticesinde çekildiler.” 

Türkiye Taşkömürü Kurumuna bakıldığında ise maden sahalarında rödevans sözleşmelerinin hayata geçirildiğini belirten Yüksel, “Bu nedenle de kurum küçüldü ve eskiden 40 bin işçinin çalıştığı yerde şu anda 10 bin civarı işçi çalışmaktadır. İstihdam daraldı, üretim de düştü. Türkiye Kömür İşletmelerine gelince onun da pek çok sahası Çayırhan, Bursa Kestel, Orhaneli, Kütahya Tunçbilek, Seyitömer gibi sahalar özelleştirildi. Devletin elinde kalanlarda ise üretim taşeron marifetiyle yapılıyor. Kamu çok küçüldü.” diye anlatıyor mevcut durumu.  

ÖZELLEŞTİRMELER SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR? 

Maden sahalarında özelleştirmeler sonucunda neler yaşandığını sorduğumuz TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Yüksel şunları sıralıyor: “İstihdam daraldı, çalışanların ücretleri düştü, iş güvencesizliği meydana geldi. Devlet buralarda üretim yaparken yöreyi de geliştiriyordu. Yöreye okul, yol, kültür getiriyordu. Şu anda onlar şirket mantığı ile yönetildiği için sadece kendileri için üretim yapılıyor. Son zamanlarda madenciliğe karşı kamuoyundaki tepkiler çevre gibi görünüyor ama asıl önemli sorunlardan biri de bu. Yöre halkı buradan oluşan artı değerden faydalanamıyor. Ve ‘siz buralara bir katkı sağlamıyorsanız biz tozunuzu, pisliğinizi neden çekelim!” diyorlar ve tepki gösteriyorlar.” 

“HALKA AKACAK YATIRIMLAR ŞAHISLARA AKTARILIYOR” 

Madencilik sektöründe şu anda Türkiye’de baktığımızda gayrisafi milli hasıladaki payın yüzde 1’ler civarında olduğunu söyleyen Yüksel, “Ülkemizde çok büyük bir madencilik faaliyeti yok. Sektörde şu anda 2100 bin işçi 25 bin mühendis çalışıyor. Ama bunlar eskiden kamuda çalışırken bütün kente mal oluyordu. Halka akacak kanallar özelleştirmelerle şahıslara ve kişilere aktarılıyor.” şeklinde mevcut durumu aktarıyor.  

ÇAYIRHAN TERMİK SANTRALİNDE YENİDEN ÖZELLEŞTİRME ÇANLARI ÇALIYOR! 

Çayırhan Termik Santrali’nin 1987 yılında devletin yatırımları ile kurulan Türkiye’nin ilk modernize, mekanize maden ocağı olduğunu kaydeden Yüksel, “Çayırhan, elektrik üreten bir yer. Enerjisi de arz güvenliği açısından önemli bir yerdir. Bunun için de yerli kaynak kullanımı önemlidir. Enerjiye ulaşım da her vatandaş için bir haktır. Bu nedenle bunun bir plan içerisinde yürütülmesi gerekirken şu anda enerji üretiminde kamunun payı yok denecek kadar az hale geldi. Bu riskli bir şeydir. Özelleştirmeye zaten karşıyız ama belli sektörlerin özelleştirilmesine kökten karşıyız. Enerji de bu anlamda stratejiyi tehlikeye sokmayacak şekilde planlanmalıdır. Ama böyle bir planlama maalesef Türkiye’de yoktur.” diyor. 

Çayırhan Termik Santrali’nin 1987’de kamu tarafından kurulduğunu ve 2000 yılına kadar da kamu tarafından işletildiğini aktaran Ayhan Yüksel, özelleştirmelere halkın muhalefetini engellemek amacıyla termik santralin, ekonomik açıdan halkın sırtında kambur şeklinde tanıtıldığına ve zarar ettirildiğine dikkat çekiyor.  

“180 MİLYONA ŞİRKETE DEVREDİLDİ, İKİ YILDA 200 MİLYON DOLAR KAR ETTİ!” 

“Çayırhan’da çalışan işçinin de mühendisin de bunda bir günahı yok” diyerek sözlerini sürdüren Yüksel şunları söylüyor: “2000 yılında Çayırhan işletme devir hakkı olarak Ciner Grubu’na ait bir şirkete 180 milyon dolara devredildi. 20 yıllığına işletme hakkı verildi. Ve bunu da iki taksitle 90’ar milyon dolar olarak verdi. Bu parayı da sonra elektrik tarifelerinden 20 yıllık süre içerisinde geri aldı. 180 milyona verilen yer, yıllık net vergisi de çıktıktan sonra iki yılda 200 milyon dolar kar etti. Biz buna tamamen bir peşkeş diyoruz. 180 milyon dolara verdiler ve firma iki yılda bu parayı elde etti. Oysa Türkiye’de şu anda bir yatırımın geri dönüşü 8-10 yıl arasındadır. 2 yılda geri dönüşen bir teklif halkın kaynaklarının peşkeş çekilmesidir. Çünkü buralar bizim vergilerimizle kurulmuştur.” 

“Özelleştirildiği 20 yıllık süre içerisinde ne oldu aslında baktığımızda çalışanlar değişmedi. O günkü sözleşmede çalışanlarla birlikte devredilmişti. Mühendisler de değişmedi. Türkiye Kömür İşletmelerinin mühendisleri oralarda sonradan yönetici oldular. Ama işletme birden üretimi 5 milyon tona çıktı, karlılığı 100 milyon tona çıktı neden siyasi kadrolar oralardan ellerini çekmek durumunda kaldılar” diyerek Çayırhan Termik Santrali hakkında bilgileri paylaşan Yüksel,“Biz hep şunu dedik. Bilim ve teknoloji kurallarına göre işletilen her yer kazandırır dedik. Halkın sırtında kambur olmaz dedik. Hiçbir şey değişmedi. Teknoloji değişmedi kişiler bile değişmedi ve işletme bir anda üretimi ve karlılıkta yükseldi. Demek ki özelleştirme çare değil diyoruz. 2020 yılında santral tekrar Elektrik Üretim A.Ş.’ye geçti ruhsatlarla birlikte. Elektrik Üretim A.Ş. şu anda bildiğimiz kadarıyla KİAŞ diye bir iştirak şirketine madeni işlettiriyor. Santrali de kendi işletiyor. Şu anda da karlılığı yüksek bir yer. Kar ediyor ise neden özelleştiriliyor?” sorusunu soruyor.  

“ÇAYIRHAN YİNE BİRİLERİNE PEŞKEŞ ÇEKİLMEYE ÇALIŞILIYOR!”

“Çayırhan yine birilerine peşkeş çekilmeye çalışılıyor. Oysa biz diyoruz ki halkın vergileri ile kurulmuş, karlılığı olan bir kurum bu şekilde işletilsin. İnsanlar da sağlıklı çalışma koşulları içerisinde iş güvenceli şekilde devam etsinler” diyerek özelleştirmenin yanlışlığına dikkat çeken Yüksel şunları ekliyor: “Buradan sadece işçiler faydalanmıyor. Bir istihdamın çarpanı 8-10 kişi arasında değişmektedir. Orada 2400 insan çalışıyor. Aileleri ile beraber yaklaşık 10 bin kişi oluyor. Bunu 8-10 ile çarptığınızda burada 100 bin kişi bu santralden bir geçim elde ediyor. Burası özelleştirilirse buraya kaynak aktarımı kesinlikle olmayacak, işçi sayısı azalacak, ücretler düşecek, iş güvencesi kalmayacak ve toplumsal bir soruna dönüşecek orası. İtiraz ediyoruz ve sendika ile de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.”  

“KAMUOYU TEPKİSİ ÇOĞALTILMALIDIR!” 

Çayırhan’da başlayan eylemlilik sürecinin kamuya mal olması kamuoyu tepkisinin daha da genişlemesinin altını çizen Yüksel son olarak şöyle çağrıda bulundu: “Bu mücadelenin kamuya mal olması gerekiyor. Beypazarı, Güdül, Ayaş’ın da Çayırhan’daki madencilere destek olmalılardır. Yeterli kamuoyu tepki gücü oluşturulmadı. Oluşursa madenin özelleştirilmesi konusu engellenebilir. Asıl lokomotif sendika ve işçilerdir. Bizler de arkada onlara desteklerimize devam edeceğiz.”