Türk Eczacıları Birliği (TEB), 20 Kasım’da yaptığı açıklamada, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) aldığı yeni bir karar doğrultusunda, belirli ilaçların temin süreçlerinin sıkılaştırıldığını kamuoyuna duyurdu. Bu düzenleme, özellikle transların hormon replasman (vücuttaki hormon eksikliğini tamamlamak için kullanılan ilaç) tedavisinde kullandığı ilaçları ile ilgili. Bu karar, sağlık hizmetlerinin eşitliği ile ilgili özellikle LGBTİ+ alanında önemli tartışmalara yol açtı.
Dünya genelinde, transların hormon tedavisine erişimi ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Avrupa’da birçok ülkede hormona erişim daha kolay olsa da finansal destek konusunda problemler devam etmekte. Amerika bu konuda oldukça geride ve son seçimlerle birlikte daha fazla eyalette hormona erişimin kısıtlanacağı öngörülüyor.
Türkiye’de ise yeni düzenlemeyle birlikte, bu ilaçlar yalnızca doktor reçetesi ile alınabilecek, eczanelerde belirli bir kota dahilinde stoklanabilecek ve süreç sadece İlaç Takip Sistemi üzerinden yönetilecek.
Kararın gerekçesi “ilaçların suistimalinin önlenmesi ve toplum sağlığının korunması” olarak açıklandı ancak translar ve LGBTİ+ hak savunucuları başka ülkelerdeki uygulamalarda da görüldüğü gibi bunun politik bir karar olduğunu öne sürüyor. Halihazırda var olan stok ve yüksek ücret sorunlarının yeni düzenleme ile beraber hormona erişim konusunda zaten sağlık hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanamayan translar için fiziksel ve ruhsal sorunları arttıracağını belirtiyorlar.
Hormona erişim ile ilgili “kısıtlama” kararını Pembe Hayat Derneği Genel Koordinatörü Melis Tuna Arslan’a ve 20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği’nden Özen Sarıoğlan sorduk.
Pembe Hayat Derneği Genel Koordinatörü Melis Tuna Arslan, hormona erişimin söz konusu düzenlemeden önce de kolay olmdığını vurgulayarak şu açıklamada bulundu:
“Hastanede beden uyum sürecini takipli ve reçeteli bir şekilde devam ettiren transların estrofem gibi ilaçları reçete ettirse bile parasız alması mümkün değildi. Yani beden uyum sürecinde olan trans bir kadın estrofem ilacını, atanmış cinsiyetinden dolayı devlet desteği ile temin edemiyorlardı. Yine trans kadınların kullandığı testosteron baskılayıcı ilaç olan “Androcur” heteroseksüel erkekler için prostat tedavisinde kullanıldığı için reçetelendirildiğinde devlet katkısı ile alınabiliyor. Ama bu şekilde bir kullanımı olmasaydı bu ilaç da reçetelendirilse bile para karşılığı alınacaktı. Beden uyum sürecine başlayabildiğimiz hastaneler çok kısıtlı ve süreç oldukça uzun olduğu için translar sürece doktor kontrolünde değil, kendi inisiyatifleri ile başlıyorlar. Hormon ilaçları oldukça etkili, diğer değerlerimizi de hızlı bir şekilde olumsuz etkileyen ilaçlar olduğundan her zaman doktor kontrolünde alınması gerektiğinin savunuculuğunu yaparken sürece erişimin önündeki engelleri de gündeme getirdiğimiz bir noktadayız. Aynı zamanda hormon ilaçlarının aylık olarak düzenli bir şekilde kullanılması gerekiyor ama fiyatları çok yüksek, bu yüzden erişim oldukça güçleşmiş durumda.
Süreci doktor kontrolünde devam ettiren translar için ilaca başlamadan önce gerekli tetkikler ve kontroller yapılıyor. Yapılan değerlendirmeler sonucunda kişiye özel ilaç kullanımı takvimi oluşturuluyor ve 3 ayda bir düzenli kontrole gelmeleri istenerek ilaç dozları değiştirilebiliyor. Eğer diğer değerlere olumsuz etkileri oluyorsa takviye edici ilaçlar ile süreç destekleniyor. Süreci doktor kontrolünde devam ettirmeyen translar ise kişiye özel ilaç kullanımını etkin bir şekilde ilerletemiyor ve ilaçların vücuda olumsuz etkilerinden korunamıyorlar. Hem biyolojik hem de psikolojik olumsuz etkileri minimalize etmenin önünde büyük bir engel olarak karşılarına çıkıyor.
Süreç kişiden kişiye ve hastaneden hastaneye farklılık gösterdiği için kişinin ilaç kullanımına başlamadan önce alması gereken bir psikiyatri kurul raporu var. Bu sürecin ne kadar süreceği kişiye göre değişkenlik gösteriyor. Ortalama sürenin 5 6 ay olduğu biliniyor. Kişinin bu aşamayı geçene kadar ilaç kullanma süresi uzamış oluyor. Yaşadığı şehirde uyum sürecine başlayacabileceği bir hastanenin bulunmuyor oluşundan kaynaklı başka şehirlere gitmek zorunda bırakılıyor ve bu durum kişinin doktor kontrolünde süreci devam ettirmemesine sebep oluyor. Transların sürece başlamadan önce psikolojik hazırlığı uzun sürebiliyor. Buna ek olarak hastanedeki prosedürlerin de uzun olması kişinin süreçten kopmasına sebep olabiliyor. Aynı zamanda hastanede karşılaşacağı ayrımcı ve hedef gösterici tutumlarını varlığı da kişiyi kontrolsüz hormon kullanımına itmektedir. Bu konuyla alakalı çok fazla yanlış bilginin yaygın olması da kontrolsüz ilaç kullanımının önünü açmaktadır.”
20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği’nden Özen Sarıoğlan ise “Yeni düzenleme hakkında aslında halen çok doğru bilgi ya da ne yapılmaya çalıştığına dair eczacıların çoğunluğu da dahil olmak üzere çok anlayabildiğimiz bir noktada değiliz.” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Evet bir bildiri yayınlandı fakat neyi nasıl bir noktaya dayandırdıkları çok açık değil.
Önceden eczanelerden gidip ücretini vererek aldığımız ilaçları şimdi reçeteyle alma zorunluluğumuz ortaya çıktı. Erişimimiz daha önce görece kolaydı fakat bu ilaçlar her eczanede bulunmuyordu. Bundan sonraki olası zorlukların başında bu ilaçların karaborsaya düşmesi ve fahiş fiyatlarla ulaşmak zorunda kalma ihtimalimiz geliyor. Ayrıca, sağlık sistemi zaten transfobi ve homofobi barındıran bir dizi prosedüre hakimken, şu anda bu sisteme bağımlı hale getirecek bir düzenleme getirildi. Endokrinoloji bölümünde, uyum süreçlerindeyken konsültasyonlar alıyorduk ve bu süreçlerde hormon takibi yapılıyordu. Takip dediğimiz şey, tahlillerin yapılması ve herhangi bir yan etki görülmezse hormon tedavisinin devam etmesiydi. Ayrıca, bu hormonların zaten bir prosedürü var; örneğin, bir trans erkek Sustanon kullanıyorsa, 21 günde bir bu hormonu enjeksiyon yoluyla alır ve bu bilgi, translar arasında oldukça yaygındır. Ancak mevcut sağlık sisteminin kötü durumu, zaten başlı başına bir engel oluşturuyor. Bir trans erkek olarak ben şunları merak ediyorum: 1- Endokrin bölümü çok sık randevu alabildiğimiz bir bölüm değilken, hormon alma süremle ilişkili olarak nasıl bir randevu periyoduna gireceğim?
2- Reçetelendirme ile birlikte hormonların dağıtımına getirilen kısıtlamalar göz önüne alındığında, reçeteyi alsak bile hormonları alma olasılığımız ne kadar?
3- Eğer bir trans birey şehir merkezinde yaşamıyorsa ve bulunduğu ilçede endokrin bölümü yoksa, bu ekstra bir bütçe yükü oluşturmaz mı? Zaten ekonomik zorluklarla yaşamını sürdüren bireyler, hormonlara nasıl erişecek? Erişemedikleri takdirde yaşanacak sağlık sorunları (epikrizler) nasıl ele alınacak? Bu konuda bir çalışma ya da çözüm önerisi var mı?
Dolayısıyla bu kısıtlamanın kendisi her ne sebeple getirilmişse apaçık bir insan hakları ihlalidir ve derhal geri çekilmelidir. Zaten zar zor eriştiğimiz sağlık hizmetlerine erişimimiz daha da zorlaşmıştır.”
Hayatın Renkleri İzmirlilerle Buluştu: Daha eşit ve renkli bir gelecek için birlikte güçlüyüz!