Dünyada Sovyetler Birliği’nin çöküşünden beri ısınmakta olan “yeni düzen” kazanı fokur fokur kaynamaya başladı. Taşıp etrafı kavurmasından korkulmakta…
Nükleer dünya savaşı olasılığından bu kadar rahat bir şekilde söz edilmesi çok ürkütücü.1960’taki Küba krizinden beri böyle bir şey hatırlamıyorum.
Şu anda nefesler tutulmuş durumda! ABD’de seçimi kazanan Donald Trump ne yapacak?
Pişmiş aşa su mu katacak, ateşe körükle mi gidecek?
Seçtiği kabineye bakacak olursak ikinci olasılık daha kuvvetli görünüyor. Hepsi birbirinden sivri, keskin, yaralı bereli isimler…
Trump da ilk döneminden çok daha radikal şeyler söylüyor…
Bu yönetim için tek bir etiket kullanmak için vakit erken ama “radikal- sağc- popülist” demek doğru olur. Faşizmin kapı komşusudur. Kendisine gösterilen tepkilere verdiği cevapla gerçek kimliğini ortaya koyar.
Bu nedenle 2025 ABD için belirleyici olacaktır.
POPÜLİST VAATLER
Popülistlerin halkın hoşnutsuzluklarının üzerinde kayak yaparak iktidar sahillerine ulaştıklarını biliyoruz.
Bu hoşnutsuzlukların bir kısmı gerçek sıkıntı ve bozukluklara işaret eder.
Trump, yeni göçmenlere ve sığınmacılara karşı sert önlemler alacağını ilan etti. Onbir mllyon düzensiz göçmeni acilen sınırdışı edeceğini ısrarla vurguladı! Onbir milyon insanın, yıllardır yaşadıkları, aileler kurdukları bir ülkeden polis gücüyle atılması ne demektir düşünebiliyor musunuz?
Bunun yaratacağı toplumsal travmayı ve ekonomik çöküntüyü hesaplıyabiliyor musunuz?
Ya sözü edilen “vergi reformları”?
Zenginlerden daha az vergi alma vaadleri, yeni göçmenler dahil yoksul kesimlere sosyal yardımları Elon Musk’ın kılıcyla kesip “sermaye”yi taçlandırma hülyalarını ne yapacağız?
Evet, önümüzdeki yıllarda dizginler sermayenin en sağcı ve azman kesiminin elinde olacaktır ve göçmen işçilere ihtiyacı azalmıştır! O her zamanki açgözlülüğü ile bu popülist fırsatı değerlendirmek isteyecektir.
Rüzgar ondan yanadır.
Neler yapabilecektir göreceğiz. 20 Ocak’ta devri teslimden sonra asıl film başlıyor.
BÜYÜK RESİM
Evet, güç kaybetmiştir ama, Amerika hala Amerika’dır ve global ölçekte etkilidir.
Trump’lı dünyaya bir bütün olarak baktığımızda, 20. Yüzyıl’a damgasını vuran “küreselleşme” dalgasının sona erdiğini net olarak söyleyebiliriz.
Küreselleşmenin ana dinamiği, emek ihtiyacı artmış olan sanayileşmiş ülkelerin ihtiyacının karşılanmasıydı.
Yeni ulaşım ve iletişim araçları ülkeler-arası akışkanlığı tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar hızlandırmıştı.
Ancak dijital dönüşümle birlikte “enformasyon” başlıca “ham” ve “mamul” madde haline geldi. “İşcilerin” artık başka ülkelerin fabrikalarına gitmesine gerek kalmamıştı. “Uzaktan” çalışabiliyorlardı.
Robotların yaygınlaşması insan emeğine ihtiyacı daha da azaltmıştı. Üstelik robotlar zam istemiyor, sendikalaşmıyor, greve gitmiyordu.
Ve, kanlıcanlı işçiden daha ucuza mal oluyorlardı.
Onun gibi çoluğunu çocuğunu da getirmiyor, sosyal refah sistemine yük olmuyor, kültürel uyum sorunu yaşamıyor, sosyal huzursuzluklara ve ırkçılığa yol açmıyordu…
20 yüzyılın iyimserliği sona ermişti.
Farklı kültürlerden insanların karşı karşıya gelince birbirlerini sevecekleri iddia edilmişti: Sevmediler ya da sevmelerinin o kadar da iyi olmadığına karar verildi!
“Evli evine, köylü köyüne, herkes bilgisayar başına!” denildi.