₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Beslenme Çocuk Psikolojisini Nasıl Etkiliyor?

Çocukların beslenmesi fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden iyilik hallerini oldukça etkiliyor. Çocukların beslenme yetersizliği genellikle bodurluk, obezite, kronik hastalıklar, zayıflık, zihinsel gelişim geriliği gibi geri dönüşü olan olmayan birçok hastalığa neden oluyor. Bu hastalıkların yanında açlık, ruh sağlığını da oldukça fazla etkiliyor. Yapılan birçok çalışma çocuklarda beslenme yetersizliğinin öğrenme güçlüğü, anksiyete, depresyon, intihar ve hiperaktivite riskinin arttığını söylüyor. Araştırmalar meyve, sebze ve omega-3 yağ asitleri tarafından zengin bir beslenmenin çocuklarda dikkati arttırdığını, hafızaya destek olduğunu gösterirken D vitamini, çinko gibi vitamin mineral eksiklikleri doğrudan çocuk depresyon ve anksiyetesi ile ilişkilendiriliyor. Zengin probiyotik ve prebiyotik içeriği olan menülerin tüketimi ruh sağlığı açısından oldukça fayda sağlarken yoğun şeker ve işlenmiş gıda tüketimi çocukların ruhsal sağlığını da olumsuz etkiliyor. Tüm bu gerçekler ortadayken yoksulluğun artması, sağlıklı nitelikli besleyici gıdalardan uzak bir beslenme düzeninin olması, beslenme yetersizliğinin çığ gibi artmasının çocukların ruhsal sağlığını nasıl etkilediği sorusu üzerine sevgili Uzman Doktor Arzu Erkan ile konuştuk. 

Kabul edip sorularımı yanıtladığı için kendisine çok teşekkür ederim.

Öncelikle bu söyleşiyi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Yazılarınızı, podcastlerinizi yakından takip ediyorum, besleniyorum, emeklerinize sağlık. Kendinizi nasıl tanıtmak istersiniz?
Doktor Arzu Erkan, psikiyatri uzmanıyım, psikoterapistim. Aynı zamanda yazarım. Yerel basında ve genel basında da çeşitli yayın organlarına demeçler veriyorum ya da köşe yazılarıyla katkıda bulunuyorum.

Çocukların en temel haklarından biri gıda hakkı ancak günümüz koşullarında gıda hakkına erişimle ilgili çok fazla sorun yaşanıyor. Beslenme yetersizliğinin yaşanması çocukların bilişsel gelişimini, psikolojik süreçlerini nasıl etkiliyor?
Çocukların temel hakları arasında olan sağlık hakkı, yaşam hakkı, barınma hakkı, beslenme hakkı gibi o kadar çok gözetilmeyen hakkı var ki… Temel sağlık haklarından mahrumlar. Beslenmedeki yetersizlikler çocukların önce biyolojik, fiziksel, organik olarak gelişimini engelliyor ve bu da bilişsel gelişimini elbette ki bozuyor. Birçok vitamin ve mineral eksikliği, protein eksikliği, malnütrisyon dediğimiz beslenme geriliği, büyüme, gelişme geriliğine neden olabiliyor ve bununla bağlantılı olarak uyku sorunları, davranışsal problemler, birtakım ruhsal rahatsızlıklara yatkınlık gibi durumlar ortaya çıkabiliyor.

Beslenme yetersizligi aile içerisinde, okulda, okul dışında ilişkilerini sizce nasıl etkiliyor?
Sosyal olarak adaletsizlik içerisinde olmak, evde yeterli gıda ya da okula götürecek bir beslenmenin olmaması, çocukların okulda aç kalması, kantinlerin çok pahalı olması ya da bir takım özel günler -yerli malı haftası, piknikler, kutlamalar v.b.- gibi şeyler de bütün çocukların gözetilememesi çok ciddi sıkıntılar yaratıyor. Akranlarıyla hem eşitsiz hissetme hem de adaletsiz bir dünya düzeni içerisinde geleceğe dair umutsuz hissetme, kendilerini mahrum kalmış hissetme gibi durumlar olabiliyor. Çocuklar beslenmeyle ilgili krizden sadece okullarda eğitim kurumlarında değil; kurslar, sportif aktiviteler ya da ev içerisindeki durumlarda da çok ciddi zorluk yaşıyorlar. 

Yani beslenme yetersizliği geleceksizlik, kaygı artışı gibi birçok etkenin birbiri ile ilişkisi kurulabilir mi?
Yani aslında çocuk hangi haktan mahrum ise bu durum diğer konularda da hak ihlallerine kapı aralıyor. Temel güvenliğiniz yoksa aileniz geç saatlere kadar çalışıyorsa hepsi bir sorun oluyor. Çocuk işçiliği diye bir kavram var biliyorsunuz. Dolayısıyla güvenlik, barınma, eğitim, sağlık birçok konuda haklarına erişemeyen çocukların özellikle düşük sosyokültürel durumlarda, topluluklarda, göç alan yerlerde daha fazla suça sürüklenme, madde kullanımına sürüklenme ya da sömürüye açıklık gibi bir tablo ile karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Erken yaşta gebelikler, yaşına uygun olmayan ilişkilenme biçimleri bunlara örnek olarak verilebilir. Bunlar iklim krizinden gıda krizine kadar her şeye birbiriyle ilgili olduğunu bize gösteriyor.

Hep gıda ve beslenme meselesi diğer bütün sorunlardan ayrı tartışılan bir şey olarak önümüze geliyor ancak sizce ev içi şiddetinin bu kadar artmasında bir etken olduğunu düşünüyor musunuz? Ekonomik yetersizliğiyle hep konuşuyoruz ama bunun altında bir beslenme yoksulluğu, kişide biyolojik olarak da böyle bir sinir ya da karşıya tahammülsüzlük gibi şeyler yarattığını düşünüyor musunuz?

Şiddet tabii çok politik bir, kültürel bir olgu. Öğrenilmiş bir davranış biçimi ve nesiller boyu aktarılıyor. Bunu tek bir şeyle açıklamak mümkün değil ama elbette ki yaşamda birçok şey, çok zorlayıcı ekonomik güçlükler; en temelde aç yatma, karnını doyuramama, gelişememe, kendini, duygularını, dürtülerini denetleyememe gibi pek çok sonucu olabilir. Hepsi birbiriyle bağlantılı. Ama bunu doğrudan şiddette artışla açıklayamayız. Ancak şunu biliyoruz ki düşük sosyokültürel durumlarda, göç gibi durumlarda ihmal edilen, hak kaybına uğrayan, dezavantajlı gruplar, yaşlılar, ergenler, çocuklar, LGBTİ+’lar, kadınlar her zaman için kırılgan olan bu gruplar her tür mahrumiyetten payını alıyor ve bu tür durumlarda da şiddetin gizli kaldığını ortaya çıkmadığını çözülemediğini, bildirilemediğini ve bir çığ gibi büyüdüğünü biliyoruz.

Var olan birçok uygulama, düzenlemenin de kaldırıldığı bir dönemdeyiz. Ekonomik kısıtlamalar adı altında var olan hakların da kaldırılması, taşımalı sistemdeki yemeğin kaldırılması, okul öncesi öğün tartışmaları gibi birçok şey konuşuldu. Sizce daha önceden var olan iyi uygulamalar nelerdi, önümüzdeki süreçte neler yapılması gerekiyor?

Birincisi sosyal devlet kavramı olmalı ve bütün çocukların çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde gözetilmesi gerekiyor. Mutlaka eğitim sistemi içerisinde okullarda her çocuğun günde en az bir öğün okuldan ücretsiz olarak yemek temin edebiliyor olması gerekiyor. Elbette ki önceden var olmuş iyi uygulamalar da bulunmaktaydı. Aile sağlığı, sağlık ocakları kavramı eskiden vardı, şimdi bunun yapısı da değiştirildi. Yani her evde ihtiyacı olan çocukların belirlenmesi, sosyal yardımların, dayanışmanın bütün o evlere ulaştırılabilmesi önemli. Çünkü bir öğrenilmiş çaresizlik hâkim ve aslında uygulanabilse birçok sözleşme, politika, yasa var. Bunların uygulanırlığı ile ilgili sıkıntı var. Bunların uygulanması için elbette ki siyasi süreçler işletilmeli. Sivil toplum örgütleri daha fazla rol almalı belki bir şeylerin içerisinde olmalı ama yöneticilerin yani iktidarın, gücü elinde bulunduranların iki dudağının arasında oluyor bütün bunlar. Daha fazla haber yapmalı, daha fazla duyurmalı. Kuşkusuz daha fazla duyarlılık oluşturmalıyız bununla ilgili.


Trani JF, Cannings TI. Child Poverty In An Emergency And Conflict Context: A Multidimensional Profile And An Identification Of The Poorest Children In Western Darfur. World Development 2013; 48: 48–70.

Fikir Sayı 41: Çocuklarda Bodurluk İkiye Katlandı

Önceki İçerik
Sonraki İçerik