Dünya ve Türkiye gündemini meşgul eden konular arasında Suriye’de yaşanan son gelişmeler yer alıyor. Orta Doğu’nun stratejik konumdaki ülkelerinden Suriye’de, muhalif gruplar ve Heyet Tahrir Es-Şam (HTŞ) Beşar Esad rejiminin düşmesine neden oldu. Yaşanan olaylar sadece bölgeyi değil, dünya genelindeki güç dengelerini değiştirecek gibi görünüyor.
Fikir Gazetesi, 42’inci sayısında Suriye’de yaşanan son gelişmeler neticesinde Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik geriye göç beklentisiyle gelişen “artık hemen gidebilirler” söylem dalgasına odaklandı.
Savaş ve zulümden kaçarak Türkiye’ye sığınan, yaklaşık 13 yıldır ülkemizde yaşayan Suriyeli sığınmacıların doğdukları topraklara dönmeleri için güvenli koşulların şu anda varolup olmadığı, sığınmacıların dönmek ile kalmak arasında hangi noktada olduğu, Suriyelilere yönelik ‘artık ülkelerine gidebilirler’ söylemlerinin hem iktidar hem de muhalefet tarafından politik angajman olarak yine yeniden dile getirilmesinin kamuoyunda göçmenlere yönelik nasıl yansımaları olacağı, Suriyeli yurttaşların geri dönmelerinin ülke ekonomisine etkileri üzerine profesyoneller ile görüştük.
Haber dosyamızda; Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Avukat Abdullah Resul Demir ile sığınmacılara yönelik ‘artık gidebilirler’ söylemlerini ve pek çok başlığı konuştuk. Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Tekgüç’e de Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrası geri dönüşleri gündeme gelen sığınmacıların gidişlerinin ülke ekonomisine yansımalarına yönelik sorularımızı yönelttik.
SURİYELİLERİN KISA VADEDE GERİ DÖNÜŞÜ GERÇEKÇİ DEĞİL?
Profesyoneller, Suriyeli mültecilere yönelik mevcut koşulların ülkelerinde henüz geri dönüş için uygun olmadığını bunun üzerinden politik argümanlar üretilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulayarak, “İçerisinde bulunduğumuz yüzyıl göç yüzyılıdır. Suriyelilerin geri dönmesi ile Türkiye’deki göç dalgası sona ermez, ermeyecektir.” diyerek göç sorunu ile ilgili Türkiye’nin göç ve mülteci politikası oluşturması gerektiğine, bu dönemde milliyetçi ve ırkçı söylemlerden uzak durumlasının önemine dikkat çekiyor.
Ekonomi açısından da istihdam alanında, Suriyelileri ucuz emek işçisi olarak çalıştırırak ayakta kalabilen işyerlerinin, geri dönen Suriyelilerden boşalan yerlere yine mülteci Afganları koyarak devamlılık sağlayacaklarının altını çizen uzmanlar, bugünden yarına, Suriyeli sığınmacıların kısa vadede geri dönüşlerinin olacağı yaklaşımının gerçekçi olmadığını ifade ediyor.
HALKLARIN KÖPRÜSÜ DERNEĞİ: TÜRKİYE’NİN GÖÇ VE MÜLTECİ POLİTİKASINA ACİL İHTİYACI VAR!
Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, Suriye’de Esad’ın düşürülmesinin ardından Suriyeli sığınmacıların Türkiye’den hemen ülkelerine geri dönüşleri konusundaki polemiklere tepki göstererek Fikir Gazetesi’ne önemli değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. Cem Terzi, Türkiye’de bir göç ve mülteci politikası olmamasını eleştirerek bugün Suriye’deki gelişmeler sonrası yine yeniden Suriyeli sığınmacılara yönelik ‘hemen gitsinler’ söylemlerinin ortaya çıkmasını doğru bulmayarak şunları söylüyor: “Hemen hemen her kesimin en çok merak ettiği bir beklenti oluşturduğu, ‘Türkiye’deki Suriyeliler geri dönecek, geri dönsünler’ konusudur. Bu zaten Suriye’deki şu anki durumdan önce de sürekli olarak hem muhalet hem de iktidar tarafından ‘geri göndereceğiz’ diye gündemde tutulan bir konuydu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında da, yaşadıkları bütün sorunlardan sanki mülteciler sorumluymuş gibi bir hava esiyor. Bunun seçimlere yansıyacağı ya da toplumsal bir öfkeye yansıyacağı düşünüldüğü için de politikacılar çok da geçerli olmayacak bir şekilde ‘Suriyelileri geri göndereceğiz’ sözleri veriyordu. Hem AKP Hükümeti de hem de muhafet de bunu yapıyordu. Şimdi ise artık bunun şartları oluşmuş durumda ‘hemen gitsinler’ gibi yine gerçeklerle bağdaşmayan bir beklenti içerisindeler.”
“SURİYELİLERİN HEMEN GERİ DÖNMESİ YAKLAŞIMI GERÇEKÇİ DEĞİL”
Bütün bilimsel çalışmaların bir göçmen ya da mülteci grubun bir ülkede 2 yıldan daha fazla süre geçiriyorsa kolay kolay geri dönmediklerine, kitlesel bir geri dönüşün olmadığına işaret ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Terzi, Suriyeliler açısından bakıldığında 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de olduklarına işaret ediyor ve şunları ekliyor: “Yaklaşık 700-800 bin Türkiye’de doğmuş bebek var. Bunlar Türkçe öğrendiler hatta anadilleri Arapça’yı öğrenemediler. Bu çocuklar için Arapça kurslar açılıyor o kadar farklı dramatik bir durum söz konusudur. Var olan 4 milyona yakın Suriyeli göçmenin çok büyük oranda bir geri dönüş sağlayacağı ve bunu hemen sağlayacağı beklentisi gerçekçi değildir. İki sınır kapısı da açılmış durumda ve tabi ki de dönenler var. Ancak oradaki gazeteci arkadaşlarla ve Hatay’daki dernek gönüllülerimiz ile temas ettiğimizde insanların bir kısmının kendi malı mülküne yeniden sahip çıkmak için gittiği ve sınır bölgesinde olanların ya da çalışma koşullarını oluşturamamış, köle gibi çalışan, burada bir hayat kurmasının neredeyse imkansız olan, çok kötü koşullardaki kesimin de çaresizlikten gittiği bilgilerine ulaşıyoruz. Bu nedenle bir takım geçişler olacaktır. Ama bunun çok büyük rakamlara ulaşacağını düşünmüyoruz. İzmir açısından baktığımızda da buradaki mültecilerle yaptığımız görüşmelerde de henüz geri dönmeye yönelik bir hareket gözlemlemiyoruz. Esad’ın düşmesi nedeniyle bir sevinç var ama çok büyük bir tedirginlik de var. Acaba ‘Suriye’de yeniden bir barış ortamı kurulabilecek mi?’ diye. Duyuyoruz ki İsrail, Suriye’de bombardıman gerçekleştiriyor. Orada hala bir savaş ortamı devam ediyor.”
“SURİYELİLERİN DÖNMESİ İÇİN GÜVENLİ ORTAM YOK”
Cihadçılar var Suriye Milli Ordusu arasında bir ihtilaf çıkacak mı gibi soruların akılları meşgul ettiğini ve ülkenin geleceğinin son derece belirsiz durumda olduğunu ifade eden Prof. Dr. Terzi, “İnsanlar zaten savaştan bu nedenle kaçıp buralarda mülteci olmuşlardı. Henüz onların dönmesini sağlayacak bir güvenli ortam yok. Diyelim ki siyasal olarak sükunet dönemine girildi ki bu en büyük temennimiz o zaman da ülkenin savaş nedeniyle mahvolmuş alt yapısı, yolları olmayan, fabrikaları çalışmayan, hastaneleri bombalanmış, bütün eğitimli personelini bir şekilde kaybetmiş o ülkede tekrar iş bulmak, sağlık, eğitim hizmeti almak çok uzun yıllar alacak bu nedenle de insanların geri dönmesi çok mantıklı değil. Ama şunu da söylemeden geçemeyiz. Türkiye’deki Suriyeliler bir elleri yağda bir elleri balda yaşayan insanlar değiller. Büyük bir kısmı kölelik şartlarında ve güvencesiz olarak çalışıyorlar. Diğer Afgan göçmenler gibi bir ucuz emek işçisi halindeler” diyor.
“GÖÇMENLER TÜRKİYE’DE REHİNE GİBİ TUTULUYOR”
Suriyeli sığınmacıların ailelerinin bir kısmının Avrupa’ya geçebilmiş durumda olduğunu,Türkiye’nin geri gönderme anlaşmasını imzaladığı için sınırları Avrupa Birliği (AB) ülkelerine açmadığı konusuna değinen Terzi şöyle devam ediyor: “Türkiye, bu anlaşma karşılığında bir maddi gelir elde ediyor. Üstüne üstlük AKP Hükümeti, AB’nin bir takım eleştirilerinden de kurtuluyor. Anti demokratik uygulamalarından, yargıda yaşanan olağanüstü tuhaf durumlardan ve bunlara yönelik eleştirilerden… Göçmenleri adeta bir rehine gibi tutarak buradan fayda sağlanıyor kanaatindeyiz. Avrupa ülkelerinde de birkaç gün önce mülteci başvurularının hepsini askıya aldı. Avrupa tamamen sınırlarını kapattı. Buradan da, göç ve mülteci dalgasını Türkiye, Tunus, Mısır, Lübnan gibi perifer ülkelerde tutmaya kararlı olduğu anlaşılıyor. Bir tane bile mülteci ya da göçmeni almamak için müthiş bir sınır güvenliği uygulamasında bulunuyorlar. Siyasi angajmanlarla da birçok ülkeyi açık hava hapihanesi olarak kiralıyorlar adeta. Türkiye’de bunlardan biri.”
“MÜLTECİ MESELESİ BÜYÜK BİR BELİRSİZLİKLE ARAFTA TUTULMUŞTUR”
Türkiye’deki Suriyelilerin Avrupa’ya aile birleşimi için gitmelerinin engellenmesi meselesine dikkat çeken Cem Terzi, sığınmacıların bazı yakınlarının da Suriye’de olduğunu bundan kaynaklı aile birleşimlerinin gerçekleşmesinin artık olabileceğini belirterek, “Tüm bunları değerlendirebilmek için bu konulara dair bilimsel çalışmalarının devlet tarafından şimdiye kadar yapılmış olması gerekirdi. Ama Türkiye’nin bir göç ve mülteci politikası yok. Bu mesele tamamen ilk günden beri berlirsizlikte arafta tutulmuştur. Bilim insanlarının da sahaya inip çalışmaları engellendi. ‘Geri dönecekler’ diyor ama kaç kişi dönebilir. Günde kaç kişi gerçekten geçiyor. Bunlarla ilgili hiçbir öngörü ve bilgi yok” diyor.
Gerçekten bir geri dönüş politikasını örnek vererek Almanya’daki Türk işçilere yönelik uygulamayı hatırlatan Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Terzi, “Geri dönsünler diye Alman Devleti para vermişti. Buna rağmen o mesele çalışmadı. Geri dönenlerin bir kısmı da teşvik paralarını almalarına rağmen tekrar Almanya’ya döndüler. Dolayısıyla bu işler hiç öyle sanıldığı gibi kolay değil. Adına gönüllü dönme, güvenli dönme demekle ne gönüllü oluyor ne de güvenli oluyor. Bir göç politikası olmadığı için de orta ve uzun vadede bu geri dönüşlere ilişkin bir belirsizlik var. Suriye’de yakın zamanda siyasi, sosyal, ekonomik istikrar sağlanacak gibi de görünmüyor. Bir hafta, 10 gün içerisinde Esad’dan kurtulmanın sevinç hali ortadan kalkınca bambaşka gerçekler de ortaya çıkabilir. Ve gündem tamamen değişebilir.” yorumunda bulunuyor.
“TÜRKİYE’DE 10 MİLYON MÜLTECİNİN 4 MİLYONUNUN SURİYELİ OLDUĞU TAHMİN EDİLİYOR”
Göç meselesine, Türkiye’de hep Suriyeliler üzerinden bakıldığını eleştiren Terzi, ülkedeki mülteci sayısına dair sorumuza şu yanıtı veriyor: “Türkiye’de Suriyeliler dışında da çok ciddi bir yabancı nüfus var. Bunların büyük bir kısmını Afganlar ve Afrika’dan göç edenler oluşturuyor. Türkiye dünyada en çok mülteci barındıran ülke. Kabaca 10 milyon yabancı olduğu Suriyeliler dahil söyleniyor. Bunun 4 milyonu Suriyeli yarın bunlar gitti diyelim. Türkiye göç almaya devam edecektir çünkü küresel br göç sorunu ile karşı karşıyayız.”
“BU YÜZYIL GÖÇ YÜZYILIDIR”
Küresel göç sorunundan bahseden Terzi, bunun kapitalist sistemin yapısal bir krizi olduğuna işaret ederek; savaşlar, iklim krizi, deprem, sel, kuraklık gibi doğal felaketler, kadına yönelik şiddet,katliamlar, LGBTİ+ politikaları yüzünden her geçen gün artan göç sorununa değinerek şöyle devam ediyor: “Küresel Kuzey’in küresel Güney’i hem kaynaklar hem insan gücü açısından aşırı sömürmesi yüzünden göçler artıyor. Küresel Güney’de insanlar bir gelecek bulamıyorlar. Geleceklerini o ülkelerde göremiyorlar. Bugün Suriye’deki göç durabilir. Ama İran üzerinden Afganlar gelmeye devam eder. Türkiye bir an önce anlamlı bir göç ve mülteci politikası oluşturmalıdır. Kendisi AB’nin dikte ettirdiği bir periferde göçmen ve mültecileri hapis tutma rolünü benimsememelidir. Küresel göçün yapısal nedenlerine dikkat çeken ve bu yapısal nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik uluslararası bir hareket başlamadıkça, savaş karşıtlığı, barışseverlik, iklim krizini önlemek adına önemli adımlar atılmadıkça, uluslararası bir dayanışma kurulmadığı sürece göç ve göçü önlemekle ilgili sadece güvenlik politikalarına dönersiniz, sınırlarınıza duvarlar örersiniz. Ama ne göçü ne de göçmenleri durdurabilirsiniz. Bu yüzyıl göç yüzyılıdır. Kapitalizmin çöktüğü, bir fekalete dönüştüğü, kendi kendini yiyip bitirdiği gezegenin tehlikeye atıldığı bir yüzyıldayız.”
“İNSANLIK YA BU SORUNA DUR DİYECEK YA DA HEPBERABER MAHVOLACAĞIZ”
Bu sorun karşısında en büyük rolün Birleşmiş Milletlere (BM) düştüğünü ancak BM’nin de eskisi gibi etkin bir kuruluş olmadığını vurgulayan Terzi son olarak şu değerlendirmelerde bulunuyor: “BM, Gazze’deki soykırıma bile hiçbir şey yapamayan bir kuruluştur. BM’den de bir şey beklemeye imkan yok. Anti kapitalist anti faşist ve evrensel bir muhafet görülüyor. Ciddi bir mesele ciddi bir şekilde ele alınmalı. Her bir suriyelinin kendine has öyküsü var. Bambaşka tek tek bireylerden bahsediyoruz. Her birinin umudu başka. Hadi savaş bitti ülkenize geri dönün geri dönmeyenlere nefret yöneltmek ve siyasilerin bunu gündelik hamasette kullanmaları çok tehlikeli ve yanlıştır. Ciddi meseleler ciddi çözümler üretmeyi gerektirir. Bu işler böyle çözülemez. Avrupanın yaklaşımı korkunç insan hakları perspektiflerini kaybetmiş durumdalar. Amerika dersek 1 milyon izinsiz göçmenin orduyu kullanarak ülke dışına çıkarılacağını vadeden Trump’ı başkan seçtiler. Ve orada da başka bir dehşet boyutuna geçilmiş durumdadır. Bu işte kapitalizmin çöktüğü bir dönemde neofaşizmin yükselişine tanıklık ediyoruz. Avrupa da ABD buna doğru gidiyor. Bundan da en çok etkilenen sınıf altı kesimin de mülteci göçmenler olduğunu ve onlara karşı kirli bir savaş yürütülüyor. Insanlık ya bunu durduracak ya da hep beraber bu lanetle mahvolacağız.”
ULUSLARARASI MÜLTECİ HAKLARI DERNEĞİ: MİLLİYETÇİ VE IRKÇI YAKLAŞIMDAN UZAK DURULMALI!
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların Esad’ın düşürülmesi sonrasında geri dönüşlerinin gündeme gelmesi ve Bakan düzeyinde ‘artık ülkelerine dönebilirler’ sözlerinin söylenmesi üzerine konuyla ilgili mülteci hakları üzerine çalışmalar yürüten Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ile görüştük.
Fikir Gazetesi’ne Suriyeli sığınmacılar için dünden bugüne geri dönüşün koşullarını değerlendiren Genel Başkan Avukat Abdullah Resul Demir, “Suriyeli sığınmacıların geri dönüş için şartlarından biri Esad’ın düşürülmesi ikincisinin ise güvenli yaşam koşullarının oluşmasıydı. Birinci seçenek gerçekleşti ancak dönüş için şu anda güvenli yaşam koşulları ülkede henüz oluşmuş değildir” diyor.
Demir sözlerini şöyle sürdürüyor: “Suriyeli sığınmacılar açısından ülkelerindeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Dernek olarak daha önceki dönemlerde yaptığımız anket çalışmalarında ‘Ne olursa Suriye’ye geri dönersin?’ sorusuna verdikleri yanıtlardan en önemli ikisi biri savaşın bitmesiydi, ikincisi de Esad’ın görevden gitmesiydi. Bu iki şarttan Esad’ın gitmesi şartı gerçekleşmiş oldu. Bu önemli bir gelişme ancak Suriyelilerin geri dönüşleri noktasında oradaki şartların Türkiye’de yaşayan sığınmacılar açısından çok da elverişli olmadığı kanaatindeyiz. Gitme noktasında hastane, okul, iş koşullarının oluşup oluşmayacağına, Türkiye’deki yaşam standartlarının orada oluşup oluşmamasına bağlıdır. Oradaki mevcut otoritenin işlerini daha iyi düzenleyip, suriye’nin siyasi ve ekonomik yapısını yaşamla ilgili ihtiyaçlarını gidermesini bugünkü nüfus ile yapmanın artı 6-7 milyonun ülkeye girişi ile yapması arasında farklar olduğun dikkate almak gerekiyor. Bugün Suriye’de İblid kırsalından ülkeye göçün olmasını normal değerlendiriyoruz çünkü orada çadırda yaşıyorlar. Ama Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenlerin geri dönüşleri meselesinde henüz aceleci olunmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kısa vadede 100 binlerin geri dönüşü hususunda umutlanılmaması gerekiyor.”
“SURİYELİLER İÇİN KISA VADEDE GERİ DÖNÜŞ OLMAYACAKTIR”
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerindeki süreç ile ilgili ülkedeki siyasi otoritenin nasıl şekilleneceği, oradaki zulüm şartlarının devam edip etmeyeceği gibi soruların yanıt bulmasının önemli olduğuna işaret eden Abdullah Demir şunları belirtiyor: “İnsanların can ve mal güvenliğinin sağlanıp sağlanmayacağını gözlemlemeleri gerekiyor. Ayrıca bugün itibariyle 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde yaşıyor. Ve bu rakamın büyük bir çoğunluğunu da çocuklar oluşturuyor. Geri döndükleri takdir de bu çocukların eğitim hayatlarının da sekteye uğraması söz konusu olabilir. Buna cesaret edemeyeceklerini düşünüyorum. Şam Bölgesi’nde okullar eğitime devam ediyor ancak Halep ve diğer bölgelerde okul ve benzeri şartlar henüz oluşmamış durumda. Kısa vadede olmasa da uzun vadede sığınmacılar için geri dönüşlerin ancak mümkün olacağını söyleyebiliriz.”
Bakan Fidan’ın ‘Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönebilirler’ açıklamasını değerlendiren Demir, “Suriyeli mültecilerin şu anda ülkelerine dönmek ile ilgili bir problemleri yok. Dernek arkadaşlarımız Halep’e kadar giderek ziyaretlerde bulundular. Daha önce Halep’e gidemezken şu anda gidilebilmesi, güvenlik şartlarının şu an için sağlanmış olduğunu gösterebilir. Ama bir yandan da İsrail’in, Suriye’nin topraklarına ilişkin bir ilerlemede olduğunu da görüyoruz. Hem Türk halkı olarak hem de dünya olarak sabırlı olunması gerekiyor. Suriye’deki şartların ne kadar elverişli olduğuna bakılarak karar alınması gerektiğini düşünüyoruz. Sonuçta bu kişiler Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanı imzasına dayanarak burada bir yaşam kurdular” vurgusunda bulunuyor.
“SURİYELİLER HEMEN GERİ DÖNSÜN DEMEK DOĞRU BİR POLİTİKA DEĞİLDİR”
Suriye’de cezaevlerindeki zulümden kurtulan insanları gördükçe, 10 yıllık periyotta dernek olarak ‘orası güvenilir değil’ söylemlerinin haklılığının da ortaya çıktığını belirten Demir, “Esad’ın af çağrılarına rağmen bunların güvenli olmadığını söylemiştik ve şimdi ki tablo hapishanelerden çıkan insanların durumları, koşullar haklılığımızı ortaya koyuyor. İnsanların gözyaşları içinde Esad rejiminden kurtulmayı kutladıklarını gözlemledik. Geri dönmeyi düşünüyoruz düşüncesine sahipler ama iki-üç günde karar verilecek bir husus değil. Ama bugün itibariyle ‘Suriyeliler hemen geri dönsün demek’ de doğru bir politika değil. Bir umut olabilir ama doğru bir yaklaşım olmaz” yorumunda bulunuyor.
“İNSANLARI BİRBİRİNE DÜŞMAN EDECEK SÖYLEMLERDEN KAÇINILMALIDIR”
Son olarak Türkiye kamuoyuna empati çağrısında bulunan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Abdullah Demir, “Umarız her şey demokratik çerçevede inşaa edilir ve insanlar da gönül rahatlığı içerisinde kendi memleketlerine yurtlarına dönerler. Umudumuz bu. Bu noktada ülkemizdeki Türk vatandaşlarına da sabırlı olmalarını söylemek isteriz. İnsanları birbirine düşman edecek söylemlerden kaçınılmalıdır. Sığınmacılarla empati kurulmasını öneriyoruz. Kendi ülkesini hatırlayamayan, bugün 17-18 yaşına gelmiş çocuklar var. Bu yetiştirdiğimiz insanların da kaybedilmesinin çok doğru olmadığı kanaatindeyiz. Suriyelilerin; güleryüzle, barışçıl bir şekilde kendi ülkelerine dönmelerini sabırla beklememiz gerekmektedir. Geri dönüş meselesine sadece milliyetçi, ırkçı çerçeveden bakılmasının kimseye bir faydası olmayacağı mesajını vermek isteriz.” diyerek önemli bir noktaya değiniyor.
Suriyelileri sadece bir yük olarak görmenin doğru olmadığını biraz daha işe ekonomik pencereden bakılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Demir, “Suriyelilerin Türkiye’deki belli bir iş açığını doldurduğunu, iş yükünü aldığını da görmezden gelemeyiz. Ucuz emek işçisi olarak çok zor koşullarda çalışıyorlar. Ekonomiye bir noktada katkı da sağlıyorlar. 3 milyon nüfusun bir anda ülkeden çıkmasıyla bu bir ekonomik boşluk oluşturacaktır. Giderlerse onların boşaltacağı iş kolunu da kimlerin dolduracağı da ayrıca bir merak konusudur. Her krizden Türkiye’nin olumlu adımlar atarak çıkması gerekir.” diyor.
EKONOMİST PROF. DR. TEKGÜÇ: UCUZ EMEKLE ÇALIŞTIRACAK BAŞKA GÖÇMENLER BULURLAR!
Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Tekgüç, Suriye’den gelen sığınmacıların ülke ekonomisi içerisindeki rollerine değinerek, istihdam alanındaki pozitif ve negatif etkilere değindi.
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönmeleri halinde, istihdam alanından yabancı çalışanların temizleneceği algısının yanlışlığına dikkat çeken Prof. Dr. Tekgüç, “Bizim vatandaşlarımızın çalışmadıkları işlerde Suriyeli göçmenler çalışıyorlar. Normalde batacak olan bazı firmaların batmasına engel oldukları da bir gerçek. Suriye’den gelenler ayrıca tüketimlerini ülkemizde yaptıkları için bir talep oluşturdular. Ev talebi ve diğer talepler gibi… Gelişmeler henüz çok yeni ve sığınmacılar dönerse ekonomimizi nasıl etkilenir konusunda yalnızca bazı tahminler üzerine bir değerlendirme yapılabilinecek düzeyde Birinci beklentim ilk günlerde durumu en kötü olanların Suriye’ye gideceği yönündedir. Bunlar ülkemize en az yerleşebilenlerdir. En uyum sağlayanlar gitmeyecektir. Zorla geri gönderme olmaz ise çok büyük bir geri dönüş olacağını beklemiyorum.” tahminini ifade ediyor.
“BAZI SEKTÖRLER SURİYELİLERİN GİTMESİ İLE BOŞ KALMAYACAKTIR”
Çocukların çoğunun muhtemelen Türkçe’lerinin, Arapça’dan daha iyi olduğunu ifade eden Tekgüç şu noktalara parmak basıyor: “Suriyeli Muhammed’i gönderirsek, aynı fabrikalarda, iş yerlerinde muhtemelen işveren o açığı yine mültecilerle kapatacaktır. Orada çalışan Afganlara ‘sizin arkadaşınız, kuzeniniz var mı?’ diye soracaktır. Asya’dan ya da başka taraflardan ikameye gelebilecek networkler bu alanlarda çoktan oluştu. Afganların, Pakistanlıların çalıştığı inşaat, tarım gibi sektörler Suriyelilerin gitmesi ile boş kalmayacaktır. O işlere Türkler de gitmiyor zaten. Asgari ücretin altına işçi çalıştıran işletmeler, genellikle sigortasız çalıştıran işyerleri için Suriyelilerin yeri yine başka milletlerden göçmenlerle dolacaktır.”
“BAZI SEKTÖRLERDE EKONOMİK DARALMA OLABİLİR”
“Daha önce de yaptığımız araştırmalarda, istihdam üstünde Suriyelilerin etkisi çok negatif değildi burada da bir negatif etki beklemiyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Tekgüç, “Türkiyenin Doğu sınırından gelen Afganlar var. Ülkemize entegre olan Suriyeliler en azından birkaç yıl gitmek istemeyeceklerdir. Çalışacak insan bulunmaz algısı doğru değil, bulunur ama onlar yerli işçiler de olmaz. Ucuz emekle varolan işletmelerin tercihi yine bu yönde olacaktır.” diyor.
Bunun yanında bazı sektörlerde ekonomik daralma oluşabileceğine işaret eden Prof. Dr. Hasan Tekgüç, Suriyelilerin bir kısmının tekstil işçisi olduğunu, bu alanda çalışanların geri dönmesi durumunda yerlerine ikame edecek işçi bulunup bulunmayacağı sorusunun zaman içerisinde yanıtlanabileceğini ifade ediyor.
Ayrıca, ‘Suriyeliler giderse kiralar ne olur? Düşer mi?’ polemiklerini sorduğumuz Tekgüç son olarak şunları söylüyor: “Suriyeliler giderse oturdukları evler kentsel dönüşüme de girebilir. Ev sahipleri kiraya verecek birini bulamayınca, mülklerini yıkabilirler de. Evlerin hepsinin durumunu görmeden bilmeden net bir şey söylemek zor. Amprik olarak zaman geçtikten sonra bu konularda yorum yapılabilir. Şimdiden öngörülmesi zor konular.”