₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Siz Olsanız Suriye’ye Dönmek İster misiniz?

Esad rejimi 8 Aralık 2024 günü itibarıyla çöktü ve Suriye’de bir süre parçalı bir yapı olacak gibi görünüyor. Başkent bölgesi her ne kadar HTŞ adlı cihatçı örgütün kontrolünde olsa da ülkenin başka bölgeleri, başka yapıların kontrolünde. Suriye oldukça büyük bir ülke. Şimdilik kimin kiminle anlaşıp masaya oturacağı, hangi ortaklıkları kurulacağı belirsiz. Orada çok farklı dinamikler var ve biraz izlemek gerekiyor gibi. Çünkü günün farklı saatlerinde farklı farklı açıklamalar geliyor ve bu da kafaların karışmasına neden olabiliyor. Her şekilde Suriye yeni bir döneme giriyor. Ülkeyi uzun yıllardır yöneten ve Suriye’nin bugünlerinin mimarı olan Beşar Esad, Rusya resmi haber ajanslarının açıklamasına göre Moskova’da.

2011’den bu yana milyonlarca insanı etkileyen bir savaş yaşayan Suriye’nin onarılması için uzun bir zaman gerekecek korkarız ki. Bu savaş nedeniyle milyonlarca Suriyeli yerinden edildi, milyonlarcası öldü, geride ve sağ kalanlar evsiz barksız kaldı. Savaştan en çok etkilenenler ise kadınlar oldu. IŞİD adlı köktendinci selefi örgüt Süryani köylerine baskınlar yaparak yüzlercesini kaçırmış ve şeriat mahkemelerine çıkararak onları fidye karşılığı serbest bırakmıştı. Yine cümle alem de duydu ki, Ezidi kadınları kaçıran IŞİD militanları onlara tecavüz etmiş, köle pazarlarında satışa da çıkarmıştı. IŞİD varlık gösterdiği tüm zamanlar boyunca başta Süryani, Ezidi, Alevi ve diğer etnisitelerden Hristiyan kadınlar olmak üzere, ülkedeki tüm kadınlar için açık bir tehditti ve bu tehdidin tüm gerekliliklerini yerine getirerek tecavüzler, katliamlar gerçekleştirdi. 

Savaşların öncelikle kadınları etkilediği, her koşulda onların yaşamlarını kökünden değiştirdiği çok kereler konuşuldu, savaştan kaçan kadınların dilinden anlatıldı. Ancak bilhassa köktendinci bir terör örgütünün varlığı, kadınlara yönelik ideolojik eylemlilikleri ortaya çıkarttı. Çünkü köktendinciliğin en büyük niyetlerinden biri kadınların köleleştirilmesi, bilhassa Müslüman olmayan kadınların kullanılması ve yok edilmesi. IŞİD tüm bunları varlık gösterdiği tüm zamanlarda yeryüzündeki herkese gösterdi. Şimdi ise başkent bölgesini elinde bulunduran Heyet Tahrir eş-Şam adlı örgüt, kurucuları arasında IŞİD’ci bir komutanın da olduğu, El-Kaide uzantılarını da içinde barındıran şeriatçı bir örgüt. Her ne kadar uzlaşmacı gibi görünen bir kısım açıklamalar yapsalar da, Suriye’nin geleceğinde kadınlara söz hakkı tanıyacaklarını sanmıyorum. En azından kendi kontrol bölgelerinde. Bu onların varoluşlarına aykırı bir kere. Bu nedenle Suriyeli kadınların ülkelerine dönmek konusunda tereddütte kalmaları da normal. 

Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriyeli göçmenlerin ülkelerine kafileler halinde dönüyor olduklarına dair haberler var ve sınır gruplar halinde insanlar bekliyor. Yıllardır burada ülkelerindeki savaş nedeniyle yaşamak zorunda kalan ve sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli göçmenlerin kurdukları düzeni birden bir bırakarak geri dönmelerini beklemek gerçekçi değil. Ülkelerini özlememeleri düşünülemez. Ancak geride bir yuvası, bağı bahçesi kaldı mı bu insanların? 

Sınır kapısında bekleyişini sürdüren insanların bazıları ‘ben önden gidip yerimi yurdumu kontrol edeceğim, sonra ailemi götüreceğim’ derken, bazıları ‘ailem orada, burada bir tek ben vardım, ülkeme döneceğim’ diyor. Kimisi; ‘biz ailecek gidiyoruz, savaş bitti, ülkemizde olmak istiyoruz’ diyor.  Bazısı ise geri dönmemek koşuluyla kontrolleri yapılarak sınır kapısından geçişlere izin verilmesi nedeniyle kararsız. Haliyle 10 yıldır burada yaşayan ve iyi kötü ayakta kalmayı başarmış, çocuk dünyaya getirmiş insanların burada yaşamak ne kadar pahalı olursa olsun düzenlerini anında bırakıp gideceklerini düşünmek gerçekçi değil. 

Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen ve kaçmak zorunda kaldıkları ülkelerce de durdurulması için gerçekçi bir çaba gösterilmeyen bir savaşta bu insanlar yuvalarını ve hayatlarını yitirdiler. Sığınmak zorunda kaldıkları Türkiye’de çok büyük bir ırkçılığa maruz kaldılar. Öldürüldüler. Emeklerini en ucuzuna satmak zorunda kaldılar ve güvencesiz çalıştırıldılar. Çünkü onlar burada yaşamak zorundalardı ve işverenler için her türlü sömürüye mecbur bırakılmaları kolaydı. 

Akılla izah edilemeyecek boyutta bir yıkım ve şiddet yaşandı Suriye’de. Bu şiddet en çok kadınları, çocukları ve yaşlıları etkiledi. O nedenle hiçbir şey yokmuş gibi bu kadınlara ülkelerine dönmelerini salık vermek hiç samimi değil. 

Kadınların uğradıkları tecavüzler, kaçırılarak gerici IŞİD tarafından satılmaları, uğradıkları her türlü işkence dünyanın her yerinden duyuldu. İslami teamüllere göre kendini kurgulamış hiçbir yerde kadınların eşit ve özgür bir yaşamları olmadığını böylelikle bir kere daha gördük. Hem bu nedenle hem de evleri ve barkları başlarına yıkılan, sömürgeci ülkelerin desteğiyle sürdürülen bir savaşla yıkılan kadınlara, insanlara ‘evine git’ demek yerine, öncelikle bu savaşı yaratan ve destekleyen koşulları konuşmak gerekir. Göçmenlerin güvencesiz ve insan onuruna yakışmayan biçimde on küsur yıldır burada bir hayat sürmelerinin nedenleri, bu nedenleri yaratan tüm olguları açık ve dürüstçe konuşmak gerekir. Düzensiz bir göçten yana değil kimse. Bu düzensizlik ise bu insanların suçu değil. Kimse nedensiz göç etmez. 

Yerinden edilen, yersiz yurtsuz bırakılan bu insanların yaşadıkları ve Suriye’de olanlar üzerine eğip bükmeden tüm açıklığı ile düşünüldüğünde, bir insanın orada kalamayacağını anlamak zor değil. ‘Gitsinler’ diyenler İran’da islamcıların iktidara geçmeleri sonrası pek çok İranlı aydın, sanatçı, bilim insanı ve yurttaşın ülkelerinden kaçıp gitmek zorunda kaldıklarını ne çabuk unuttular? Düzensiz ve kontrolsüz bir göç, göçmenler açısından da, onların göç ettikleri, ülke açısından da olumsuz sonuçlar doğuruyor bunu gördük. Fakat buna ilişkin muhatap, kendi ve sevdiklerinin hayatını kurtarma güdüsü ile hareket eden insanlar değil, buna zemin hazırlayan devletlerdir. Gerek batının gerek Türkiye’nin bu insanları pazarlık malzemesi yaptığı aşikar. Batı sınırından salınmama ve içeride tutulma garantisi ile bu insanlar üzerinden iktidar da bir rant sağladı. O nedenle tüm öfkelerini sığınmacılara yönelten insanların bir kere daha düşünmeleri ve onlara sormak gerekiyor. Siz olsanız Suyriye’ye dönmek ister misiniz?

Umalım ki, Suriye demokratik koşullarda yeniden kuruluşunu gerçekleştirsin ve eşit, adil, özgürlükçü, çok kimlikli, çok kültürlü bir ülke olsun. Hem Suriye’nin yerli halkı olan Süryaniler, diğer Hristiyan gruplar Aleviler ve Ezidiler bakımında, hem de Kürtler, Türkmenler ve eğer hala kaldılarsa Suriyeli Ermeniler bakımından. Ancak bunun için Suriye’de savaşın ve çatışmanın değil, eşitliğin ve özgürlüğün desteklenmesi gerekiyor elbette.