İzmir Körfezi’nin Geleceği: Başkan Cemil Tugay ile Söyleşi

İzmir’in pek çok beğenilen ve ilgi gören değerinin yanında, çok uzun yıllardır konuşulan bir sorunu da var: İzmir Körfezi’nin kirliliği.

Kentlerin ve endüstriyel ekonomi politikalarının genel olarak doğayla, özel olarak ise denizlerle kurduğu ilişkiden bağımsız düşünülemeyen deniz kirliliğinin ülkemizdeki pek çok örneğinden biri İzmir Körfezi, dönem dönem gündem oluyor.

Farklı dönemlerde gündemin üst sıralarına yerleşen bu sorun; sosyal medya, medya ve siyasette kimin konuyu ele aldığına göre değişiyor, kim konuşuyorsa ona göre değerlendiriliyor.

İzmir Körfezi’ninkirliliği; sebepleri, mevcut durumu ve çözümünden çok siyasete sağlayacağı kazanca göre ele alındıkça derinleşiyor, maliyeti ve daha da zararlı hale geliyor.

Biz sorunun kaynağına inerek önce durumu sebepleriyle anlamayı sonra da çözümünü araştırmayı tercih ettik; kirli kokularla yayılan gürültüyü dağıtalım istedik.

Fikir Gazetesi olarak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile İzmir Körfezi’nin kirliliği ve çözüm yöntemlerini konuştuğumuz kapsamılı bir söyleşi gerçekleştirdik. Tugay, kirliliğin nedenleri, şehrin özellikleri ve belediyenin attığı adımlar üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Körfezin Tarihsel Kirlilik Sorunu

Başkan Cemil Tugay, Körfez’deki kirlilik sorununun yeni olmadığına dikkat çekerek söze başlıyor: “1980’lerden beri bu problemin varlığından söz ediyoruz. Kirliliğin temelinde, uzun yıllar boyunca düzgün bir atık ve kanalizasyon sistemi kurulmamış olması yatıyor. Bugün bu sorunların üzerine eklenen ısınma, orman yangınları ve iklim değişikliği gibi faktörler, biyolojik patlamaları tetikleyerek Körfez’in ekolojik yapısını ciddi şekilde etkiliyor.”

Bu biyolojik patlamalardan birisi, halk dilinde “alg patlaması” olarak bilinen olay. Tugay, “Bu durum, denizin oksijen seviyesini düşürerek balıkların ölmesine ve şehirde rahatsız edici kokulara neden oldu,” diyor. Ancak bu sadece kısa vadeli bir problem. Uzun vadede, bu durumun tekrarlanmaması için daha köklü adımlar atılması gerekiyor.

İzmir’in Ekosistemini Kurtarmak

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kirlilikle mücadelede çok yönlü bir strateji izliyor. Tugay, “Kanalizasyon altyapısını yenilemek için dördüncü faz çalışmasını başlattık ve bu projenin tamamlanması Nisan 2025’te planlanıyor,” diyerek, bu konuda somut adımlar attıklarını belirtiyor.

Ancak, sorun yalnızca şehrin altyapısıyla sınırlı değil. Körfez’in sığ alanlarında biriken atıklar, su sirkülasyonunu engelliyor. Tugay bu konuya şu sözlerle değiniyor: “Körfezde su hareketliliğini sağlamak için iki yeni kanal çalışması planlıyoruz. Ancak bu konuda yetki bakanlıkta ve destek olmadan ilerlemek oldukça zor.”

Siyaset Yerine Bilimsel Yaklaşım

Cemil Tugay, sözlerine, meselenin bilimsel yöntemlerle ele alınması gerektiğini vurgulayarak devam ediyor: “Bu sorun politik manipülasyonlardan uzak tutulmalı. Ne yazık ki bakanlık bilimsel veriler üzerine kurulu bir strateji yerine, belediyeyi hedef göstermeyi tercih etti. Bunun sonucunda, Körfezdeki dip taraması ve sirkülasyon kanalları için gereken izinler geciktirildi.”

Bakanlık yetkililerinin “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu sorunu çözmesi gerektiği” yönündeki açıklamalarına karşı Tugay şu yanıtı veriyor: “Bu, yalnızca belediyenin sorumluluğu olarak görülemez. Körfezdeki kirlilik onlarca yıldır biriken bir sorun ve yalnızca bizim dönemimizde oluşmuş bir durum değil. Ayrıca bu tür sorunların çözümü için gerekli düzenlemeler ve kaynakların sağlanması merkezi yönetimin görevidir.”

Tugay, merkezi yönetimin İzmir’e yaklaşımını daha sert bir şekilde eleştiriyor: “Devlet bugün öylesine parasız ki Mavişehir’de denizin içerisindeki toprağı satmak zorunda kalıyor. Rekreasyon alanı olması gereken, flamingoların ve deniz kuşlarının kullandığı bir alanı satarak güç elde etmeye çalışıyorlar. İzmir’den ne kadar para kazanıldığını, ne kadar para çıktığını birisi çıkıp açıklasın. Hazinedeki o parayı lütfettikleri gibi gösteriyorlar ama aslında bu para İzmirlilerin vergilerinden geliyor.”

Bu durumu eleştiren Tugay, kimseye el açmadıklarını vurguluyor: “Benim konumum gereği temsil ettiğim İzmirlilerin benden beklediği, onurlu bir insan olmamdır. Kimseye el açmam. Ancak herkes görevini yapmalı. Bakanlık İzmir’e hizmet etmekle yükümlüdür, bunu yapmıyorsa da biz kendi imkanlarımızla yaparız.”

“Bazı medya organları meseleyi yalnızca bir siyasi çatışma olarak ele alıyor”

Söyleşi sırasında Tugay, toplumun bu konudaki rolüne özel vurgu yapıyor: “Sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin daha bilinçli olması gerekiyor. Körfezi korumak herkesin sorumluluğu. Gelecekte bu bilinci arttırmak için çeşitli kampanyalar ve eğitim programları planlıyoruz.”

Tugay ayrıca basının meseleye yaklaşımını eleştiriyor: “Bazı medya organları meseleyi yalnızca bir siyasi çatışma olarak ele alıyor ve bu durum toplumun bilinçlenmesini engelliyor. Oysa basın, derinlemesine analizler yaparak bu tür sorunların çözümüne katkıda bulunabilir.”

İzmir’e çifte Standart

Cemil Tugay, İzmir Körfezi’ndeki sorunun yalnızca çevresel değil, aynı zamanda siyasi bir mesele olduğunu da belirtiyor: “İzmir’in, merkezi yönetimle uyum içinde çalışabilmesi çok önemli. Ancak burada samimiyet eksikliği var. Örneğin İzmit Körfezi’nde yapılan dip taraması ve temizlik çalışmaları, devlet desteğiyle hızlı bir şekilde yürütülürken, İzmir’de aynı desteği göremiyoruz. Bu, bizler için ciddi bir çifte standarttır.”

Tugay, bu durumu eleştirirken İzmir’in ekonomik katkılarının göz ardı edilmemesi gerektiğini de vurguluyor: “İzmirlilerin ödediği vergilerle oluşturulan kaynaklar, İzmir’e hizmet olarak geri dönmeli. Biz kimseye el açmıyoruz, yalnızca hak ettiğimizi talep ediyoruz.”

Bilimsel Çözüm ve Birlikte Hareket Etmek

Cemil Tugay’ın çabaları ve belediyenin çalışmaları, İzmir Körfezi’ni koruma ve iyileştirme yönünde önemli bir adım. Ancak bu yolculukta, merkezi yönetimden sivil topluma kadar herkesin katılımı ve desteği gerekiyor. Tugay’ın dediği gibi, “Sorunları bilimsel çözümlerle ele almak ve birlikte hareket etmek, geleceğimizi korumanın tek yolu.”