Azınlık Hastanesi Vakıflarının Seçim Yönetmeliği Neden Çıkmıyor?

Azınlıklar söz konusu, olduğunda genelde belli meseleler etrafında dönüyoruz. Birkaç başlıkta tüm azınlıkların sorunlarını çözme niyetimiz varmış gibi gözükürken aslında o kadar da samimi değiliz.  

Son dönemlerin en çok konuşulan azınlık toplumlarına ait en eski sorunlardan biri olan Ruhban Okulu’nun açılması kadar önemli bir mesele daha var. Gündemde yer bulamayan o mesele, Azınlık vakıflarından ayrılarak ayrı bir yönetmeliğe bağlanan hastane vakıflarının hala seçimlerini yapamamış olmasıdır. 

2022 yılında 10 yıllık uzun bir aranın ardından çıkan Cemaat Vakıfları seçim yönetmeliğinde hastane vakıfları ayrılarak yeni çıkacak bir başka yönetmelikle seçimlerinin yapacağı belirtildi. Söz konusu vakıfların 2023 yılının sonuna kadar seçimlerini yapacağı söylendi. Ancak gel gelelim ki 2024 yılının sonuna geldik ve hala hastane vakıfları için bir yönetmelik çıkamadı. 

Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi, Balıklı Rum Hastanesi, Surp Agop Ermeni Hastanesi ve Balat Or Ahayim Musevi Hastanesi vakfı hala 11 yıllık kadrolarını yenileyebilmek için seçim bekliyor.

2023 yılının haziran ayında taslağı hazırlanan yönetmelik için Azınlık Vakıfları düzeltme önerilerini Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne sunmuştu. Aradan geçen süre zarfında hastane vakıfları için bir değişiklik olmadı. Azınlık toplumları her an bir yönetmelik çıkacağı umuduyla adaylarını belirlemeye başladı. Ermeni toplumunda Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı için Dikran Gülmezgil ve Prof. Dr. Toros Alcan adaylığını açıklarken, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı için kalp damar cerrahisinin ünlü ismi Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos aday oldu. İlerleyen günlerde belki aday sayılarında artış olacak belki de olmayacak ancak yönetmeliğe dair herhangi bir gelişmenin olmaması azınlık toplumlarının ileriye adım atması için ciddi bir engel olarak duruyor. 

Peki nedir bu vakıf meselesi? 

Osmanlı’da mülk edinme hakkı olmayan gayrimüslimlerin yaptırdıkları okul, kilise, hastane gibi yapıları padişah fermanıyla kurulurdu. 1 Mart 1913 tarihli geçici kanun yürürlüğe girene kadar arazi ve yapılar nam-ı mevhum denilen Hazreti İsa, Hazreti Meryem, azizler ve azizeler üzerine ya da nam-ı müstear denilen cemaatin güvendiği şahısların adına kaydettirilirdi. Söz konusu geçici kanun bu mülklerin esas müesseselerin adına tescillenmesini amaçladı. Bu kanunla teamülî vakıflar belirlenen azınlık vakıfları için Lozan Anlaşması’nın 40 ve 42’nci maddelerinde de hakları açıkça belirtiliyordu.

Cumhuriyet Türkiyesi’nde ise bu vakıfların işleyişine dair tam 12 yıl boyunca herhangi bir düzenleme yapılmazken ilk kanun 1935 yılında çıkarılır. Tüm vakıfları bir çatı altında toplayan bu kanunun öngördüğü üzere 1936 yıllarında kullanımlarında olan mülkleri kayda alan bir beyanname, azınlık toplumları tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne sunuldu. 

Bu konuyu iyice anlayabilmek için tarihsel anlamda biraz daha derin bir şekilde incelemek gerekiyor. Bu konuda son dönemde bize en kapsamlı çalışmayı “Çemberin Dışındakiler: Azınlıklar” kitabındaki makalesiyle Prof. Dr. Elçin Macar verdi. Devlet arşivlerinde araştırma yapan Macar, 1960’lı yıllara kadar çok ciddi sıkıntılar yaşanmazken 60’lı yıllardan sonra azınlıkların edindikleri malları kayıt altına aldıramadığını gözlemlediklerini ve tüm araştırmaların bunun Kıbrıs Meselesi ile ilintili olduğu konusunda hemfikir olduğunu ifade ediyor. 

Macar, aslında azınlık vakıfları konusunun devlet tarafından ne kadar önemli olduğunun altını çizerek bize 1938 yılında çıkarılan Tek Mütevelli Kanunu hatırlatıyor. Macar, bize makalesinde ayan beyan gösteriyor ki aslında tüm bunların son 10 yıldır süre giden tartışmalardan çok da farkı yok. 

Prof. Dr. Macar’ın da araştırmaları ortaya koyuyor ki, tarih boyunca tüm bu azınlık vakıfları üzerinde uygulanan politikalar bu kurumlara ve toplumlara bir ekonomik darbedir. 

Bu basit çıkarım için aşağıdaki soruları sormak bile yeterlidir. 

10 yıl boyunca seçimleri engellenen cemaat vakıflarının 10 yıl sonra yeniden seçime neden hastane vakıfları olmadan gitmiştir? 

Azınlık Vakıfları içerisinde en yüksek gelire sahip olan hastane vakıfları için devlet neden hala bir yönetmelik çıkarmadı? 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Azınlık Vakıfları için 10 yıl sonra çıkan bu yönetmeliğin her sürecine neden dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dahil oldu? 

(Hatırlayalım, yönetmeliğin son düzlükte görüşmelerinde Kültür ve Turizm Bakanı katılmazken, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu her adımda sürecin içerisinde yer aldı.)

Şimdi bu soruları bir kenara not edelim. 2025 yılına girerken yönetmeliğini bekleyen hastane vakıflarının arka bahçesindeki hikâyeyi anlamamıza yardımcı olacaktır.  

AYM’nin kritik kararı

Finale doru gelirken tüm hastane vakıfları için yaratılan çıkmazda Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bu senenin Mayıs ayında verdiği kritik kararı da hatırlamakta fayda var. 

Rum toplumundan bazı isimler, 1991 yılından bu yana Balıklı Rum Hastanesi Vakfı için seçim yapılmadığı gerekçesiyle 2014 yılında dava açtı. Açılan davada Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi, bilirkişi raporuna rağmen olumsuz yanıt verdi. İstinaf ve Yargıtay süreçleri tamamlanan davada başvurucular AYM’nin kapısını çaldı. Başvuruyu inceleyen AYM 19 Aralık 2023’te bir karar verdi. AYM’nin yayınladığı gerekçeli kararında Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nda, “yönetmelikteki boşluk” gerekçe gösterilerek yıllardır yeni seçim yapılamamasını “örgütlenme özgürlüğünün ihlali” saydı. Cemaat üyelerinin yasal boşluk nedeniyle çözümsüz bırakıldığına dikkat çeken AYM, boşluğun giderilmesi için 2022 yılında çıkan yeni Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliği’ni adres gösterdi. 18 Haziran 2022 tarihli “Cemaat Vakıfları Seçim Yönetmeliği” kapsamında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ” seçimlerin yapılması” için bildirim yapılmasını istedi.

AYM, 2022 yılında çıkan yönetmelikle hastane vakıfları için seçim yapılabileceğini söylerken, cevapsız kalsa da biz yine de sorumuzu soralım:

Azınlık hastanesi vakıflarının seçim yönetmeliği neden çıkmıyor?