Epeyce bir süredir barınmaya ilişkin pek çok şey konuşuyoruz. Barınma hakkı, barınma sorunu, evsizlik, konut fiyatları, kiraların aylar içerisinde katlanarak artması gibi.
Barınma meselesi önümüzde büyüyerek durmakla birlikte bunun 1948 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesinde “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır” ifadesiyle kabul edilen bir hak olduğunu belki de pek çokları bilmiyor. Bir insanın yaşamı için elverişli koşullar, o insanın onurlu bir yaşam sürmesi için olmazsa olmazdır. 1966 yılında ise “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme” ile, bu sözleşmeye taraf devletlere de konut hakkı konusunda bir sorumluluk yüklenmiştir. Sağlıklı, dayanıklı ve güvenli bir konuta erişme hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de kabul edilen barınma hakkının temeli. Konut hakkı mücadelesinin uzun bir hikayesi var aslında.
Anayasada da “Konut Hakkı” başlıklı bir madde bulunmakta. Bu madde 57. maddedir ve “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” şeklinde bir düzenlemedir.
Aralık 2023’te yayımlanan “Bir Hak Olarak Barınma: Sağlıklı, Dayanıklı ve Güvenli Konuta Erişim Herkes İçin Mümkün Mü?” raporunda, konuta erişimin hem uluslararası hem yerel hem de İstanbul bakımından durumu değerlendirilmiş. Kentsel dönüşüm koşullarında herkes için barınma hakkının nasıl mümkün olabileceği tartışılmış.
Rapora göre, örneğin Kasım 2023 itibarıyla İstanbul’da son bir yıl içerisinde konut satış fiyatları yüzde 84,14 oranında, kira fiyatları yüzde 75,56 artış göstermiş. Metrekare fiyatları değerlendirildiğinde ise satılık fiyatının yüzde 82,54, kiralık fiyatının ise yüzde 84,33 arttığı görülüyor.
Somut bir başka örnek vermek gerekirse örneğin İstanbul Şişli’de 2024 Eylül ayı ile Ekim ayı arasında dahi yüzde 30 yahut 35 oranında artışlar görülüyor. Yani aynı sokakta 60 metrekarelik bir ev Eylül ayında 3 milyon iken Ekim ayında 4 milyona yakın fiyat verilebiliyor. Bu oranlar gerçekten inanılır gibi değil. Daha büyük boyutlardaki yahut daha yeni nesil konutlardan bahsetmeye gerek dahi yok. Kaldı ki zaten İstanbul genelindeki konut artışına karşın, yüksek gelirli olmayanların konut satın alma adeta imkansızlaştı. Şehir genelindeki kiralık konutlarda da kiralar ödenebilecek pozisyonda değil.
Bu kira artışı bilhassa 2020 ile 2022 yılları arasındaki dönemde küresel ölçekte arttı. Ancak bu artış İstanbul’da, dünya geneliyle kıyaslanacak olursa, neredeyse 4 kat daha fazla. Bunun üzerine bir de ülkedeki alım gücünün düşüşünü eklediğimizde…
Ortada kocaman bir barınma krizi var anlayacağımız. Kiracılar, ev sahipleri ile huzursuzluk yaşamamak için kendilerine dayatılan yasal artışın çok çok üzerinde artışlara katlanmak durumunda kalıyorlar. Ev sahiplerinin pek çoğu ise bu durumu fırsata çevirmiş durumda. Kiracılar sürekli bir kaygı ve tedirginlik halinde yaşıyorlar. Oysa yüzlerce konut boş ve buna ilişkin herhangi bir şey de yapılmıyor. Ortada kocaman bir haksızlık olarak duruyor.
Konut hakkının derme çatma bir yapı içerisinde yaşamak olmadığını söylemeye gerek yok. Ancak apartmanların insan onuruna yakışmayacak kadar kötü, karanlık ve sağlıksız bölümleri dahi çok yüksek kira bedelleri ile insanlara sunuluyor. İnsanlar yaşam alanlarını terk etme noktasına gelmiş durumdalar. İşlerine son derece uzak semt ve bölgelerden gelmek zorunda bırakılıyorlar. Fakat oraların da ne denli ekonomik olduğu çok tartışmalı.
Ranta dayandırılmış ve bir sektör haline getirilmiş barınma hakkı yaşamsal bir olgu. Devletin üzerinde yaşayan her bir yurttaşına olan ödev ve sorumluluğu ise hem iç hukuk hem de uluslararası sözleşmelerle ifade edilmiş. Ancak kentsel dönüşüm politikaları, yanına yaklaşılmaz ev fiyatları, insanları canından bezdirmiş ve son derece çaresiz bırakan bu durum artık bir çıkmaz olarak tanımlanabilir.
Buna dair acil bir önlem alınmalı. Tüm sivil toplumun, sendikalardan meslek odalarına kadar tüm kurumların söz söylemesi, yasa koyucuya çağrıda bulunması şart. Bir de büyük kentlerde öğrenim gören üniversite öğrencileri düşünüldüğünde sorunun acil bir çözüme ihtiyacı var. Veliler bunun altından nasıl kalksın?
Yıllarca mücadele ile edinilmiş haklardan biri olan ve anayasa ile korunan barınma hakkı, bugün çok büyük bir sorun. Bu sorun çözülmezse gittikçe büyümesi kaçınılmaz. Bu büyüme ise on binlerce evsiz yaratır maalesef.