Sanat, yalnızca estetik bir deneyim sunmakla sınırlı kalmaz; Pierre Bourdieu’nün kültürel sermaye kavramı çerçevesinde düşünüldüğünde, iktidar ilişkilerinin üretildiği ve yeniden yapılandırıldığı bir alan olarak toplumsal hafızayı, kimlik inşasını ve siyasal gerilimleri de yansıtır ve dönüştürür.
Keza Jacques Rancière de “duyusal paylaşım” (partage du sensible) kavramıyla sanatın belirli toplumsal düzenleri meşrulaştıran veya onlara karşı çıkan bir alan olduğunu savunur. Dolayısıyla sanat, sadece temsil ettikleriyle değil, temsil etme biçimleriyle de politik bir mahiyet kazanır. Sanatçılar da geçmişin izlerini bugünün meseleleriyle ilişkilendirerek izleyiciyi düşündürmeye ve bazen de rahatsız etmeye çalışır.
Sanatın taşıdığı politik anlamlar ve onu çevreleyen ekonomik-sosyo politik dinamikler, bazen bir sergiyi olduğundan çok daha fazlasına dönüştürebilir. Ahmet Güneştekin’in “Kayıp Alfabe” sergisi, tam da böyle bir tartışmanın merkezinde yer alıyor.
Güneştekin’in Yıldız Holding ana sponsorluğundaki sergisi, 17 Ocak 2025’te Artİstanbul Feshane’de sanatseverlerle buluştu. Serginin kitabı Yıldız Holding İcra Kurulu Başkanı Murat Ülker’in önsözüyle yayınlanıyor. Kitapta Şener Özmen’in sanatçıyla yaptığı kapsamlı bir söyleşiye yer veriliyor. Serginin Bin Yılların Tanıkları adlı bölümünü kapsayan ayrı bir kitap da Bilfen Okulları’nın sponsorluğunda çıkıyor. Türkçe ve İngilizce olmak üzere farklı edisyonlarla okuyucuyla buluşacak yayınların geliri, Güneştekin Vakfı’nın desteklediği sanat öğrencilerine ve okullara bağışlanacak.
Batmanlı sanatçının eserleri, toplumsal bellek, göç ve kimlik temaları üzerinden şekillenirken, serginin bağlamı ve destekçileri, özellikle Kürt sanat çevrelerinde tepkilere yol açtı ve açmaya da devam ediyor. Güneştekin’in önceki projelerinde olduğu gibi, “Kayıp Alfabe” de politik göndermeleri ile övgü alırken, sanat dünyasındaki konumu ve serginin düzenlenme sürecine dair eleştiriler nedeniyle tepkilere maruz kalıyor.
Sergiye yapılan siyasi ziyaretler ve bu ziyaretlerin taşıdığı sembolik anlamlar da sergiyi politik bir tartışma alanına dönüştüren etkenlerden. Peki, “Kayıp Alfabe” sergisi neden eleştiriliyor? Hangi dinamikler bu tartışmaları besliyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) sanat dünyasına kazandırdığı sergi, sanatçının toplumsal süreklilik ve kırılmaları izleyerek geçmiş olayları güncel meselelerle ilişkilendirdiği çalışmalarına odaklanıyor. 20 Temmuz’a dek ziyaret edilebilecek serginin küratörlüğünü Christoph Tannert üstleniyor. Sergi, Güneştekin’in hafıza ve göç nesneleri, sesler, görüntüler, üstkurmaca yapılar ve malzeme müdahaleleriyle makro-mikro ölçekleri birleştiren disiplinlerarası işlerini bir araya getiriyor.
Sanatçı, daha önce de 2021 yılındaki Hafıza Odası (Keçi Burcu) işi nedeniyle eleştirilmiş ve protesto edilmişti. Kendilerini “Amed Gençlik İnisiyatifi” olarak tanımlayan bir grup, “Amed uyuma, hafızana sahip çık” sloganlarının ardından sergide yer alan tabut şeklindeki bazı eserleri Diyarbakır Surları’ndan aşağıya atmıştı. Sergi, faili meçhuller, anadili yasağı ve katliamlar olmak üzere Kürt meselesine dair göndermeler içeriyordu.
Müdahale
Sanatçının Feshane’deki sergisi ise önce 16 Ocak 2025’te protesto edildi. Kürt sanatçı Enver Basravi, Güneştekin’in sergisine eleştirel bir müdahalede bulundu. Sergiye ve bağlamına yönelik işi “Kara Vesika”yı dağıtmak isteyen sanatçı, protestosunun ardından güvenlik görevlileri tarafından sergi alanından çıkarıldı. Basravi, müdahalesinin ardından yayımladığı yazılı açıklamada ise şöyle dedi:
“2019’da ‘Şeffaflık Taahhütnamesi’ni imzalayan ve bunu yönetim anlayışının temel ilkelerinden biri olarak duyuran İBB’nin, Art İstanbul Feshane’de bu taahhüdü hayata geçirmediği görülüyor. Örneğin, Ahmet Güneştekin’in ‘Kayıp Alfabe’ sergisi ve daha önce gerçekleşen, 6 ay ve daha uzun süreye yayılan diğer sergilerde, bağımsız kurulların varlığı, seçim kriterleri veya sürecin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gibi temel prensipler göz ardı edildi.Bu süreçler, kamu kaynakları kullanılarak, güçlü bağlantılara ve kişisel sermayeye sahip kültür-sanat aktörlerine teslim edilip ihya edilirken, bu durum kent ve kültür hakkı gaspını da açık bir şekilde somutlaştırdı.Bu konularda yöneltilen eleştiriler ise cevapsız bırakıldı. Mekânın gerçek emekçileri ve özneleri üretim alanı ve gereken yapısal destekten yoksun bırakılarak görünmez kılındı. Art İstanbul Feshane’nin yenilikçi bir sanat mekânı olma iddiası, kapsayıcı olmaktan uzak merkeziyetçi politikalar ve seçkinci bir yaklaşım tarafından gölgelenmektedir.”
Celal Adan’ın ziyareti
Sergi son günlerde ise Milliyetçi Hareket Partili (MHP) TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın ziyaretiyle gündemde. Murat Ülker’in kişisel internet sitesinde yazdığına göre, 1 Şubat’ta sergiyi gezmeye gelen Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve Murat Ülker, sanatçının eserleri hakkında sohbet etti. Ülker’e gezide, babasının arkadaşı da olan Celal Adan eşlik etti.
Güneştekin de resim, kavramsal sanat ve konstrüksiyon heykel alanlarındaki eserlerini üçlüyle paylaştı.
Adan, Meclis’te özellikle Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekillerinin Kürtçe konuşmaları sırasında mikrofonlarını kapatmasıyla tanınıyor. MHP’li Başkanvekili ilk olarak, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık’a yönelik küfürlü sözleriyle gündeme geldi. 26 Ekim 2023’teki Meclis Genel Kurulu’nda Sakık ile tartışmasının ardından mikrofonunu kapatmayı unutan Adan’ın, “Pez…ler ya” dediği duyuldu. Bu olayın ardından, haftanın ilk Genel Kurul oturumunda milletvekilleri Adan’ın istifasını talep etti.
Adan, 21 Şubat 2024 Anadili Günü’nde ise Kürtçe konuşmak isteyen DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın mikrofonunu kapattı ve bunu, “Anayasa gereği” Meclis’te yalnızca Türkçe konuşulması gerektiğini söyleyerek savundu. Milletvekilleri, bu müdahaleyi de sıralara vurarak protesto etti. Adan aynı gün, CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın Lazca konuşmasını da engelleyerek benzer bir tutum sergiledi.
Sanatçının niyetinden bağımsız olarak, bir eserin üretildiği ve sergilendiği koşullar, o sergiye kimlerin merak duyduğu ona yüklenen anlamları şekillendiriyor. Celal Adan gibi milliyetçi bir figürün Kayıp Alfabe sergisini ziyareti ve ziyaretin sosyal medyada yarattığı yankı, sanatın politik ve ekonomik bağlamdan bağımsız düşünülemeyeceğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kürt meselesine dair semboller içeren bir serginin, iktidarla yakın ilişkileri olan sponsorlar ve sansür pratiğiyle anılan siyasetçilerin ziyaretleriyle gündeme gelmesi, eleştirileri daha da derinleştiriyor. Bu derinlik ise bize, sanat eserinin yalnızca içeriğini değil, onun hangi mekanizmalardan geçtiğini ve kimin için üretildiğini de sorgulamak için daha fazla alan tanıyor.
İBB’nin sanat alanında daha kapsayıcı ve adil bir yaklaşım benimsemesi, kültürel çeşitliliğin desteklenmesi açısından büyük önem taşıyor. Güneştekin’in sergisi için sağlanan alanın farklı sanatçılara, özellikle bağımsız sanatçılara açılması, sanat dünyasında uzun süredir devam eden temsiliyet dengesizliğini gidermek adına anlamlı bir adım olabilir.
Güneştekin’in sanat üretimi için hâlihazırda güçlü sponsorluk ağlarına, ulusal ve uluslararası platformlarda geniş bir erişim imkânına sahip olduğu su götürmez bir gerçek. İBB’nin kültür-sanat politikalarını şekillendirirken, kamusal alanların kullanımında şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir süreç işletmesi hem sanatsal üretimin çeşitlenmesini hem de kültürel hakların korunmasını sağlayacaktır.
Enflasyon ve Dijital Dünya Karşısında Kitap Kültürünün Varoluş Mücadelesi