Yayıncılık özellikle son birkaç yıldır şiddeti giderek artan bir kriz içinde. Sektör dışından bu krizin yalnızca ekonomik temelli olduğu inancı var. Piyasa şartlarının yarattığı yeni dinamikler, kitapla okur arasında yaşanabilecek yeni sorunları, yoksunlukları da beraberinde getirebilir. Her şeyden önce kitap basım maliyetlerinin astronomik rakamlara ulaşması, kitap almayı erteler hâle getirdi. Sürekli kitap alan okurlar bile aylık kitap listelerinden kısmaya ya da tercihlerini ikinci elden, dijital yöntemlerden yana kullanmaya başladı.
Fikir Gazetesi olarak böyle bir ortamda kitap ekonomisinin değişen yönlerine bakmaya ve okurların yakın vadede tüketim tercihlerinin nasıl şekilleneceğini incelemeye çalıştık.
Türkiye Yayıncılar Birliği, Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu’nun (YAYFED’in) bandrol verilerine göre hazırladığı Kitap Pazarı Raporu 2023’ü açıkladı. Rapora göre, 2023’te yayıncılar zorlu bir yılı geride bırakırken yeni dönemde de aynı zorluklarla mücadele etmeye devam ediyor.
Raporda geçen yıla göre 2023’te, yayıncılık sektöründe satış kanallarının daralması, yıllık yayın planlarının yeniden gözden geçirilmesi, yıllık bütçelerin maliyetler ve insan kaynakları açısından yeniden mercek altına alınması ve zaman zaman kısıtlanması ya da bütçe beklentilerindeki düşüşün göz önüne alınması, dijitale olan ilginin artmasıyla birlikte dijital korsanın da artması gibi olumsuz ya da sonucu belirsiz etkileri hâlâ devam ediyor.
Bandrol verilerine göre, yayıncılık sektörü 2022 yılını 380 milyon kitap üretimi ile tamamlamıştı. 2023 yılını ise 400 milyon 340 bin 577 adet ile tamamladı. 2023 yılında bir önceki yıla göre oransal olarak yüzde 5,3 büyüme gerçekleşti. Böylece 2022 yılında yaşanan küçülme sürecinden sonra tekrar kitap üretiminde büyüme gerçekleşmiş oldu.
Üretim adetlerinin hâlâ 2016 yılı seviyesinde olduğu belirtildi. Raporda genel ekonomik koşulların belirsizliği, maliyet artışları, sektörün pek çok bakımdan ithalata bağımlı olması, okurların alım gücünün düşmesi gibi nedenlerden dolayı, birçok sektörde olduğu gibi yayıncılıkta da üretim, stok, dağıtım – lojistik, fiyatlama ve satış planlarının yapılmasının zor hale geldiği vurgulandı.
Artan döviz kurlarının yanı sıra, yükselen enflasyonun da etkisiyle sektörde genel maliyetlerin arttığı raporda yer aldı. Bu artışlar, sektörün üretimde ve satışlarda bir darboğaza sürüklendiği; yayıncıların artan maliyetlerle beraber önerilen perakende satış fiyatlarını düzenlerken, okurlarıyla aralarındaki bağı düşünerek fiyat belirlemeye çalışmakta olduğu ancak zorlandığı belirtildi.
MALİYETLERDE YÜZDE 84 ARTIŞ
Araştırmaya göre 2023 yılı eylül ayında maliyetler döviz bazında yüzde 84 arttı, yayıncıların belirlediği perakende satış fiyatlarında ise yüzde 15’lik azalma gözlendi. Bu zorlu koşullarda sürdürülen yayıncılık faaliyeti içinde hem okurlar hem de kitap satıcıları ciddi biçimde etkileniyor. Kitaplardaki yüksek fiyat artışı, yayınevlerinin kitap basımındaki kararlarını etkilediği gibi basılacak kitaplarla ilgili niteliksel açıdan değerlendirme süreçlerini de yönlendiriyor. Bu noktada yayınevi yöneticileri konu hakkında ne düşünüyor? Okurun sıfır kitap talebinde bir değişiklik oldu mu? Yüksek fiyatlar için çözüm önerileri neler? Dijital dünya matbu yayıncılığı nasıl etkiliyor? Yayıncılığın güncel sorunlarıyla ilgili sorularımızı Yitik Ülke Yayınları kurucusu Kadir Aydemir, Notabene Yayınları adına Mehmet Emre Battal ve editör Esra Kökkılıç yanıtladı. Yanıtları birbirleriyle olan bağlarını vurgulamak için soruşturma biçiminde vermeyi uygun bulduk:
Kitap basım maliyeti nasıl bu kadar yükseldi, fiyatlardaki artışa okurun tepkisi ne oldu?
Kadir Aydemir: Pandemi sonrası her şey gibi kitap baskı maliyetleri de astronomik düzeyde arttı. Sanırım son yıllarda etiketlerde 5-6 kez fiyat değişikliği oldu; matbaa-baskı maliyetleri kadar bir kitabın hazırlığı, depolama maliyeti ve sevkiyatı da inanılmaz bir şekilde yükseldi. Okurun alım gücü -her şeyde olduğu gibi- kitapta da bir düşüş yaşadı. Yine de kitap, hâlâ çok ekonomik, alınıp saklanabilen, paylaşılabilen bir kültür aracı. Kitap hâlâ uygun fiyatlarla okura sunuluyor emin olun. Hiper-enflasyon döneminin yaraladığı en önemli kültür araçlarından biri kitap oldu. Okurun ilgisi zayıfladı, dağıtım ve okunma sayıları çok zayıfladı. Okur ikinci el kitaba da yönelmek zorunda kaldı ister istemez. Yeni yayınlar için daha zor zamanlar kapıda bana göre. Umarım bu zorlu süreci bir an önce, hep birlikte atlatırız.
Mehmet Emre Battal: Kitap basım maliyetlerindeki artış birçok faktöre dayanıyor. Örneğin, kâğıt ve mürekkep gibi hammadde maliyetleri, enerji giderleri, işçilik maliyetleri ve baskı teknolojilerindeki yenilikler gibi faktörler maliyetleri etkiledi. Ayrıca vergi düzenlemeleri, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve diğer ekonomik faktörler de… Maliyetlerdeki artışlar, yayıncıların kitap fiyatlarını artırmalarına yol açtı. Bu durumda, okurlar genellikle yüksek fiyatlar nedeniyle tepki gösterdiler. Yüksek kitap fiyatları, kitapseverlerin alım gücünü etkiledi ve kitap satışlarını düştü. Bazı okurlar, daha pahalı kitapları satın almak yerine kütüphanelerden ödünç almaya yöneldi veya ikinci el kitap satışlarına yöneldiler.
Esra Kökkılıç: Malum tüm dünyada artan kâğıt fiyatları (tuvalet kâğıdı alıyorsanız zaten fark etmiş olmalısınız), hammaddede dışa bağımlılık ve dalgalı dolar kurları, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizle artan giderler ve kitap satışında yüzde 0 olan KDV’nin üretim kalemlerinde yüzde 18-20 arasında değişmesi, hâliyle kitapların üretim maliyetini artırdı. Üretim maliyeti artınca da doğal olarak satış fiyatları arttı. Kendi matbaası ve dağıtımı olan yayınevleri bir süre bu krizi okura hissettirmemeye çalışsa da artık o bile mümkün olmuyor. Bir de uzun yıllardır dağıtımcılara yüksek oranda iskonto ile ürün vermek zorunda olan yayınevleri de ekonomik krizle artık bu durumu okura yansıtmamaya çalışmaktan vazgeçti diyebiliriz. Konuya dair bu kadar detaylı bilgisi olmayan okura da maalesef kitap fiyatlarında sanki fahiş artışlar olmuş gibi yansıdı. Ne var ki durum hiç de öyle değil. Okur da bu artışlar karşısında tavır aldı diyebiliriz.
“OKURUN DESTEĞİYLE AYAKTA KALIYOR YAYINEVLERİ”
Yayınevleri yeni kitap basımında ne gibi zorluklar yaşıyor, bu duruma çözüm olabilecek önerileriniz nelerdir?
Kadir Aydemir: Yeni kitap baskı sayıları azalmaya başladı. Yeni dosya kabul etmek de gittikçe zorlaşıyor. Yayınevleri daha seçici davranıyor ister istemez. Yitik Ülke Yayınları olarak yılda ortalama 35-36 kitap yayımlardık eskiden (pandemi öncesi), oysa şimdi bu rakam 10-15 arasında değişiyor. Büyük bir randıman kaybı var. Bir çözüm önerim yok maalesef, zor zamanlardan geçiyoruz. Okurun desteği ve ilgisi sayesinde ayakta kalıyor yayınevleri. Okurlar yayınevlerini, bağımsız kitapçıları, sahafları, dergi ve fanzinleri yalnız bırakmamalı.
Mehmet Emre Battal:
Yüksek Basım Maliyetleri: Yüksek kâğıt, mürekkep ve işçilik maliyetleri gibi nedenlerle basım maliyetleri artıyor.
Rekabetin Artması: Kitap piyasasındaki rekabetin artması, yayınevlerinin yeni kitapları tanıtmak ve satmak için daha fazla kaynak harcaması gerektiği anlamına geliyor.
Dağıtım Zorlukları: Kitapları raflara ulaştırmak ve dağıtmak da zor olabiliyor, özellikle küçük yayınevleri için.
Dijital Dönüşüm: Dijitalleşme, hem yayınevlerine yeni fırsatlar sunar hem de yeni zorluklar getirir. Örneğin, e-kitaplar için farklı bir pazarlama ve dağıtım stratejisi gerekebilir.
Yurtdışı telifleri: Dolar kurundaki artış ve dengesizlik, Yurtdışından alınabilecek kitapların azalmasını sağlamaktadır. Bu aynı zamanda bir kültürel kayıptır.
Çözüm önerileri:
Etkili Pazarlama ve Tanıtım Stratejileri: Hedef kitleye ulaşmak için etkili pazarlama ve tanıtım stratejileri geliştirmek, kitapların satışını artırabilir.
Dijitalleşme ve Yeni Teknolojilerin Kullanımı: Dijitalleşme ve yeni teknolojileri kullanarak üretim süreçlerini optimize etmek ve dağıtımı kolaylaştırmak, maliyetleri düşürebilir.
İşbirlikleri ve Ortaklıklar: Dağıtım ve pazarlama işbirlikleri yapmak, yayınevlerinin daha geniş bir kitleye ulaşmasına yardımcı olabilir.
Müşteri Geri Bildirimine Dayalı Yayıncılık: Okuyucuların taleplerine ve geri bildirimlerine dayalı olarak yayın yapmak, kitapların satışını artırabilir ve başarı şansını artırabilir.
Devlet Desteği: Yayıncılık konusunda devletin desteği çok az Türkiye’de bunun arttırılması gerekmektedir.
Bu çözüm önerileri, yayınevlerinin yeni kitap basımında karşılaşabilecekleri zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir. Ancak, her yayınevi farklıdır ve bu önerilerin uygulanabilirliği, yayınevinin büyüklüğüne, uzmanlık alanına ve pazar koşullarına bağlı olacaktır.
Esra Kökkılıç: Kâğıtta yurtdışına bağımlılık herkesin konuştuğu ana sorunlardan biri. Bir diğeri de bahsettiğim KDV meselesi. Ayrıca sabit fiyat uygulamasının ülkemizde olmayışı da maliyet/kazanç tablolarında dengesizlik oluşturuyor. En temel ve en uygulanabilir çözümün dağıtımcıdan dağıtımcıya değişen iskonto oranları olmadan kitaplar için bir sabit fiyat belirlenmesi ve her satıcı/dağıtımcıda kitabın aynı fiyatla rafa çıkması olduğunu düşünüyorum. Bu aynı zamanda sahaflar için de rahatlatıcı olacaktır.
İKİNCİ EL KİTAP KÜLTÜRÜ CANLANIYOR MU?
Fiyat artışları 2. el kitap kültürüne nasıl etki etti, bu etki okurun sıfır kitap tercihini değiştirdi mi?
Kadir Aydemir: Sahaflar çok önemli bir işleve sahip. Değerli yerler. Okurun daralan alım gücü onu mecburen ikinci el kitaba yönlendiriyor. Yine de sadık bir okur kitlesi var edebiyatta. Kitapçıların işi gittikçe zorlaşıyor. Artan etiket fiyatları tüm dengeleri altüst etmeye devam ediyor.
Mehmet Emre Battal: Fiyat artışları, bazı okurların 2. el kitap kültürüne yönelmelerine neden oldu. Yeni kitap fiyatlarının artmasıyla birlikte, insanlar genellikle daha uygun fiyatlarla aynı kitapları ikinci el olarak bulabilecekleri yerlere yöneldiler. Bu durum, ikinci el kitap satışlarının artmasına ve 2. el kitap pazarının büyümesine katkıda bulundu.
Ayrıca, bazı okurlar fiyat artışları nedeniyle yeni kitap almak yerine kütüphaneleri daha sık kullanıyorlar veya kitap takas etme, ödünç alma, korsan kitap gibi alternatif yöntemlere başvurdular. Fiyat artışlarının, okurların sıfır kitap tercihlerini değiştirmesine neden olduğu söylenebilir. Daha yüksek fiyatlar, bazı okurların yeni kitap satın alma sıklığını azalttı veya belirli yayıncılardan veya yazarlardan vazgeçmelerine yol açtı.
Esra Kökkılıç: Ekonomik koşulların zorlaşması ve yeni kitap fiyatlarının hızla yükselmesi, okurların ikinci el kitaplara yönelmesini artırmış olabilir. Özellikle öğrenciler bütçelerini korumak için ikinci el kitap pazarlarına daha çok ilgi göstermeye başlamış olabilir. Çok baskı yapan kitaplarda sıfır kitap tercihinin azaldığını düşünüyorum açıkçası, yeni baskıların yüksek fiyatla geleceğini bilen okur ulaşılabilir eski baskıları sahaflardan almaya yöneliyor.
DİJİTAL DÜNYA KARŞISINDA KİTAP ALAN KAYBETTİ
Dijital dünya, kitapları nasıl etkiliyor? Yayıncı olarak e-kitaplarla ilgili düşünceleriniz neler?
Kadir Aydemir: Dijital dünya elbette okuma anlayışını, algıyı, hafızayı etkiledi, etkiliyor. İnsanlar uzun metinlere katlanamaz hale getirildi. Bu çağın handikapı bu oldu: Hemen sıkılmak ve boş bir hızda olmak, sabırsız ruhlara dönüşmek belki de. Artık daha kısa ve net yazılar bekleniyor, aranıyor her ortamda. Haber dili de değişti, yazı dili ve üslubu da. Edebiyattaysa ücretli basım yapan yayınevleri ve dijital baskı teknikleri sayesinde az adetli ve hızlı yayın üretebilen yayıncılık anlayışıyla adeta bir yazar enflasyonu yaşanıyor diyebilirim. Dijital yayın ise ayrı bir mesele. E-kitap üretmiyoruz biz Yitik Ülke’de, gelecekte bu denge değişebilir elbette. Şimdilik kitabın nesnesiyle, gerçeklikle yola devam ediyoruz. Türkiye’de e-kitap okuru henüz kemikleşmedi, sayıca artmadı. E-kitaplarla ilgili hukuki altyapı da henüz oturmadı. Yitik Ülke Yayınlarımızda geleneksel kitap yayıncılığından yanayız, yeni kitaplarımız yayına hazırlanıyor.
Mehmet Emre Battal: Erişim ve Dağıtım: E-kitaplar, okuyucuların istedikleri kitaplara her zaman ve her yerden erişmelerini sağlar. Bu, kitapların daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlar ve yayıncıların kitaplarını dünya çapında dağıtmasını kolaylaştırır.
Maliyet ve Depolama: E-kitaplar, basılı kitaplara göre daha düşük maliyetlidir ve depolama sorunu olmaz. Bu da yayıncıların maliyetleri azaltmasına ve daha geniş bir kitap koleksiyonu sunmasına olanak tanır.
İnteraktif İçerik: Bazı e-kitaplar interaktif öğeler içerebilir, örneğin, sesli kitaplar, videolar veya interaktif alıştırmalar. Bu da okur deneyimini zenginleştirir ve kitapların daha ilgi çekici hale gelmesini sağlar.
Yayıncılık Süreci: E-kitaplar, geleneksel basım sürecinden daha hızlı bir şekilde yayınlanabilir ve güncellenebilir. Bu da yayıncıların daha esnek olmalarını sağlar ve daha hızlı tepki vermelerine olanak tanır.
Yeni Yazarların ve Yayıncıların Fırsatları: Dijital platformlar, yeni yazarların ve küçük yayıncıların eserlerini yayınlama ve tanıtma fırsatları sunar. Bu da çeşitlilik ve yenilikçilik açısından zengin bir kitap pazarının oluşmasını sağlar.
Esra Kökkılıç: Kişisel olarak e-kitap da sesli kitap da çok kullandığım formatlar. Çocuk kitapları, çizgi romanlar, prestij baskılar gibi hem renklerin hem malzemenin önemi olduğu kitaplarda hâlâ matbu kitabın önemli ve gerekli olduğu muhakkak. Ancak akademik eserler ve romanlar için e-kitabın daha çok tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne var ki kitapları bir meta olarak da deneyimlemek isteyen okur sayısının azımsanmayacak kadar olması bunu mümkün kılmayacaktır.
PEKİ YAZARLAR NE DÜŞÜNÜYOR?
Büyük yayınevleri geçici çözümü baskı sayısını ve kalitesini azaltmakta buldu. Peki bu durum yazarlık mesleğini nasıl etkiledi? Yazarlar konu hakkında ne düşünüyor? Dosyamızın bu bölümünde çağdaş Türk edebiyatının değerli kalemlerinden Altay Öktem, Çiyil Kurtuluş, Fuat Sevimay ve Mavisel Yener’le konuştuk:
Enflasyon başta olmak üzere türlü sıkıntıları olan yayıncılığın şu döneminde bir yazar olarak hangi zorlukları yaşıyorsunuz, bu dönemi nasıl değerlendirirsiniz?
Altay Öktem: Elbette ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar yayınlanan kitap sayısında azalmaya yol açtı. Okurun kitaba ulaşması da güçleşti. Ekonomik daralma dönemlerinde, doğal olarak, insanlar öncelikle sanat, edebiyat, eğlence gibi sektörlere harcadıkları parayı kısıyorlar. Diğer yandan, bu dönemin özelliği olan, her alanda “merkezin parçalanması”, yayıncılığın farklı kollarının da hızla artmasına neden oldu. Sayısını tespit edemeyeceğimiz kadar çok irili ufaklı yayınevi var artık. Bunun sakıncası, bir dosyanın yayınlanıp yayınlanamayacağına karar verecek, edebiyat bilgisi ve görgüsüne sahip bir yapının ve editöryal çalışmanın olmaması. Kitap yayınlatabilecek kadar parası olan herkes kitap yayınlatabiliyor artık. Bu da maruz kaldığımız kültürel çöküşün bir yansıması. Yayıncının ya da okurun karşı karşıya kaldığı ekonomik zorluklar, bu kültürel çöküşün yanında daha önemsiz kalıyor bence.
Çiyil Kurtuluş: Günümüz yayıncılık sektöründe yaşanan ekonomik sıkıntılar yazarı, okuru, özellikle de yeni yazarları ve onların geleceğini olumsuz etkilemektedir. Kâğıdın döviz kuru üzerinden alınmasının ciddi sıkıntı yarattığını biliyoruz, haliyle yayıncı daha çok satılacağından emin olduğu kitaplara yöneliyor. Kültürel gelişim kimin umurunda! Edebi değeri olan kitaplar raflarda aylarca okurunu beklerken sıcak parayı bulamayan yayınevleri zarar ediyor. Bu nedenle yayınlayacakları kitaplarda daha seçici davranıyorlar. Her yayınevinin kendine özgü yazar ölçütleri var tabii, ama edebi kaygı ne kadar ön planda, tartışılır. Bir yandan eleştiri geleneğini kaybetmemiz, bunun da bir sonucu olarak edebiyatta vasatın öne çıkarılması, popüler kültüre göz kırpış bence basılan kitaplarda niteliği oldukça düşürmektedir. Yayıncılığın ekonomik sorunları elbette yadsınamaz ama bir kültür erozyonu yaşadığımız da kesin gerçek. Nasıl yazılması gerektiğini oturup düşünmüyoruz tartışmıyoruz. Edebi değeri olan kitapların yayınlanmasının önüne set çekiliyor böylece. Edebiyata gönül veren, yazı işine değer veren yolun çok başındaki yazar kendini yalnız hissediyor. Göz dolduran, en azından geçimini sağladığı bir başka mesleği yoksa, kısıtlı bir çevreden geliyorsa, iyi bir sosyal medya kullanıcısı değilse, bu piyasada yalnızca yazdıklarıyla var olmak istiyorsa, üzgünüm ama gözlemlediğim tam da bu, kimse onu umursamıyor. Adı duyulmamış yazarların yüzüne bile bakılmıyor. Yazar- yayıncı ilişkisi yara alıyor. Karşılıklı güven sorunu, bundan da önemlisi, ne yazık ki edebiyatın popüler mecraya çekilip has yazarların küstürülmesi dönemini yaşıyoruz. Şüphesiz mutlu bir azınlık var, iyi ki de var. Nitelikli okurun kendi ölçütünde edebiyatı yoktan var edebilme gücüne inancımızı da büsbütün yitirmedik çok şükür. Elektronik korsan konusunda önlem alınmaması, Amazon gibi büyük yatırımcıların artık ülkemizde de yayıncılık sektörüne el atması tekelleşmeyi de beraberinde getirecek gibi görünüyor. Önce büyük yayınevlerine gözlerini dikecekler yeni firmalar kurarak ülkemizdeki yayıncılık piyasasının önemli bir yüzdesini ele geçirecekler. Yerli ve yeni yazarların durumu daha da belirsizleşecek. O yüzden küçük yayınevlerini ve kitapevlerini korumak çok önemli. Yeni yazar adaylarının ilk kitaplarıyla birlikte bu yayınevlerine özendirilmeleri çok yerinde olur. Ayrıca yayıncı- yazar sözleşmelerinin yeniden ele alınması, telif ödemesinin ciddiyetle yerine getirilmesi, titizlikle verilen editörlük hizmetiyle de genç yazarların önü açılacaktır. Yayınevlerinin ayırım yapmadan bütün yazarlarına sahip çıkmasıyla işte bütün bunların sonucunda tam da orada hem yazarlık hem yayıncılık kurumunun köklenmesi ve saygınlığını kazanması hususunda önemli bir aşamanın kaydedilmiş olacağını düşünüyorum. Yoksa herkes kendi bildiğini en iyi bilip okumaya devam ederken bazılarımız da bu özensizlik karşısında çalışmalarını çekmecesinde tutmaya devam edecektir.
Fuat Sevimay: Yazar, mevzunun sanat kısmındadır. Eserini ortaya koyar, toplumsal meseleleri değerlendirir, dile kafa yorar ve sair. Yayıncılık, enflasyon, baskı maliyeti vb. dediğimizde aslında edebiyatın sadece sektör tarafından bahsediyoruz. Bu bizim yazar olarak müdahil olamadığımız ama ne yazık ki bütün etkisini üstünde hissettiğimiz bir alan. Doğal olarak hem yeni hem eski baskılar azalıyor. Maddi başka meselelerle boğuşan okur, istemese de kitaptan uzaklaşıyor. Ekonominin düze çıkması dışında da bir çözümü yok çünkü yayıncılığı suçlamak da en kolayı. Onların da işi zor. En nihayet benzer zorluğun farklı taraflarını yaşıyoruz.
Mavisel Yener: Değerlendirmemi çocuk ve gençlik kitapları bağlamında yapayım. Tarihe baktığımızda, yayıncılık, yazar, okur, dağıtım gibi konularda, her dönemin kendine göre farklı zorlukları ve kolaylıkları olmuş elbet. Kitabın üretilme ve tüketilme süreçleriyle ilgili, özellikle bu dönem için, kurulacak çok cümle var. Fakat galiba, insanların beslenmekte bile zorluk çektiği bir dönemde onları kültürle beslemeye çalışmak özveri gerektiren bir uğraş. Bu zorluğun gittikçe daha yakıcı olması, yeni sorunların eklenmesiyle ilintili. Yayıncıların hareket alanlarının gittikçe daraltıldığını görmek bir yazar olarak beni üzüyor. Her çocuk kitabımın renkli, bol resimli, kaliteli kâğıda basılmış, nitelikli tasarım ve baskı ile okuruna ulaşmasını isterim. Çünkü nitelikli çocuk kitabı bütünlüklü bir sanat eseridir aslında. Sadece yazınsal içeriğiyle değil, her özelliğiyle çok uyaranlı bir etkileşim alanı yaratmalıdır. Çalıştığım yayıncıların kaliteyi düşürmemek adına bunları sağlarken ekonomik anlamda zorluklar yaşadıklarının farkındayım. Örneğin, yayıncıma, “Ciltli basılan kitabımın yeni baskısı neden karton kapakla çıktı?” diye soramıyorum, biliyorum ki yükselen maliyetlerle bunu bile yapabilmeleri büyük başarı. Sorunuzu “Enflasyon başta olmak üzere…” diye başladığınız için bu boyuttan söz ettim. Bunun yanısıra yaşanan pek çok zorluk var. Belki de en büyük zorluk, edebiyatın gerekliliğini topluma anlatmak. Okumadığı için düşünemeyen, eleştiremeyen, hayal kuramayan toplumların başı dertten kurtulmaz, benden söylemesi! Yazarın yaşadığı zorluklar mı demiştiniz? Demokrasinin yaşadığı zorluklar yoksa, yazarın niye olsun ki!!!
Yazarlığın geçmişiyle günümüzdeki hâlini kıyaslayacak olursak dijital yayıncılık, basılı kitap kültürünü ve yazarlık mesleğini nasıl etkiler?
Altay Öktem: Dijital yayıncılık içinde bulunduğumuz çağın getirdiği doğal bir sonuç. Bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran çok önemli bir işlevi de var. Ancak edebiyat söz konusu olduğunda, gerek kurgusal türlerin gerek şiirin aktığı mecra yine basılı yayıncılık ve bunun, en azından uzun süre değişmeyeceğini sanıyorum. Dijitalin basılı yayınların önüne geçmesi değil, ikisinin birlikte, birbirlerini destekleyen mecralar olarak sürmesi çok daha anlamlı. Eğer ileriki dönemlerde dijital yayıncılık çok yaygınlaşır ve basılı yayınların önüne geçerse, o da o dönemin paradigmasını oluşturur. Bu edebiyata zarar vermez kanımca. Çünkü tüm toplumsal bilinçdışı hikâyeler üzerine kurulu ve hikâye anlatıcılığı insan soyu tükenene dek devam edecektir. Yazma, anlatma yöntemleri ve okura ulaşma biçimleri değişebilir sadece.
Çiyil Kurtuluş: Doğada her şey değişim dönüşüm halinde, bu kaçınılmaz. Teknoloji çağındayız. Kil tabletlerden matbaaya ulaşan yazı belki de evrimini tamamladı ve varacağı yere çoktan vardı dolayısıyla dijital yayıncılığın, geleneksel yayıncılık anlayışının dijital platformlara adapte olmasıyla ortaya çıkan doğal bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Dijital yayıncılığın her şeyden önce okuma kültürüne çok faydası olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla yazarlık mesleğini de gün geçtikçe daha olumlu yönde etkileyecektir. E-kitap, basılı kitapla karşılaştırıldığında hem yazara hem yayıncıya hem de kullanıcıya, basılı kitabın sunamadığı derecede avantajlar sunmakta. İçerik üretimi, dağıtımı ve tüketimi dijital ortamlarda gerçekleştiğinden kullanıcılar istedikleri içeriklere daha kolay ve hızlı bir şekilde ulaşabilmektedir. Çoğalmak, ulaşım ağını genişletmek kitap yayıncılığının doğasında var, şimdi bu geleneksel anlayışa dijital platformları eklediğimizde hem yazarı hem kitabı sınırsız erişim gücüne ulaştırmak demektir. Ayrıca, dijital içeriklerin güncellenebilir olması, okuyucuların her zaman en güncel bilgilere erişebilmesini sağlıyor. Dijital okuma dönemini başlatan dijitalleşme, pandemi süreciyle birlikte yalnızca ülkemizin değil, tüm dünya yayıncılığının gündeminde ilk sıraya oturmuştur. Kişisel yayıncılığın da önünü açarak, düşük maliyetle pazarlama kaygısı olmadan daha çok yazarı daha çok okuyucuyla buluşturmaktadır. Okuma kültürünün yaygınlaşmasına katkıda bulunduğu sürece ekran okumasının, hacmi dokusu kokusu olan basılı kitap okumasına talebi azaltacağını asla düşünmüyorum. Klasik anlayış her zaman yerini ve önemini koruyacaktır. Dijital yayıncılıkla yepyeni bir okur kitlesine hitap edilirken belki de zaman içinde pek çok yeni yazarın basılı kitap üretimine geçişinde köprü görevini de üstlenecektir.
Fuat Sevimay: Dijital yayıncılık ve hatta sesli kitaplar, yani basılı kitap dışındaki her türlü mecra, benim okur olarak dahi sıcak yaklaşamadığım alanlar. Tüm bunların, okura elbette yansımayan bir tarafı var ki bence çok önemli. O da telif meselesi.
Türkiye telif meselesini halen tam oturtamamış bir ülke. Evet bandrol benzeri uygulamalar bir nebze yol aldırdı ama sahte bandrolle Küçük İskender, Ferit Edgü basan yayınevi halen ayakta. Basılı kitapta dahi durum böylesine vahimken, dijital mecralarda hiçbir kontrol mekanizması yok. Bu sağlıklı bir durum değil.
Kültür sanat, bir ülkenin can damarlarındandır. Nitelikli kalem gücünün ve sanatsal üretimin değersizleştirilmesinin etkilerini uzun vadede görürüz. Dolayısıyla sorun, yazarlığın meslek olup olmamasının ötesinde, aslında bir memleket, dil ve edebiyat meselesi. Buna paydaşların, günlük çıkarların ötesinde kafa yorması gerek ama bu noktadan da ne yazık ki çok uzağız.
Mavisel Yener: Binlerce yıl önce söylenmiş masallar, mitolojik hikayeler, mağara resimleri, kil tabletler, papirüs ruloları ve benzerleri kitap dönemine hazırlıktı. Kitapların ise neye hazırlık olduğunu tahmin etmek artık çok zor değil! Bence önemli olan yazmaktır ister kil tablete yazayım ister e-kitap olsun, sonuçta bir kültür dünyası oluştururum. İstediğimiz kadar ayak direyelim, bir gün basılı kitaplar “antika” olacak. Önemli olan, yarının dünyasının yayıncılarının “vasat” olanı aşabilmeleri. Sıradan kitapların, dijital ortamlarda popülerleştirilmesi edebiyat gerçeğinden uzaklaşma tehlikesini barındırıyor. Etkin, nitelikli okur yetiştirebilmek bu tehlikeyi uzaklaştıracaktır. İşte o etkin okuru da çocuk edebiyatı yetiştirecektir, o halde yazmaya devam… İster bassınlar, ister sesli kitap yapsınlar, ister çipe koyup beyine yüklesinler… İnsan yaşadıkça yazacak, yazdıkça yaşayacaktır…
“KİTAPTA SABİT FİYAT YASASI’NIN ÇIKMASI GEREKİYOR”
Yayıncılık ortamındaki bu gelişmeler ve zorluklar, kitap temini noktasında tüketicileri ekonomik olarak ciddi anlamda zorluyor. Peki okurlar çözümü ikinci el kitaplara yönlenerek bulabiliyor mu? Bu konudaki sorularımızı Sahaflar Derneği Başkanı Ümit Nar’a ilettik:
Kitap basımı maliyetindeki fiyat artışları 2. el kitap kültürüne nasıl etki etti, bu etki okurun sıfır kitap tercihini değiştirdi mi?
Kısmen etki etti. Ama bu tip durumlarda o şok anında genellikle bir geri çekilme olur malum. Sonra herkes zamlara alışır, rutinine döner. Bu sefer de yine öyle oldu diyebilirim. Özellikle edebiyatta pek fark olduğunu söyleyemem. Zaten kurgu kitap okuyanlar eğer sıfır kitap alıyorlarsa ve alışkanlıkları yerleşmişse ikinci el kitaplara itibar etmiyorlar. Bunu kuzenimden, kardeşimden ve dükkâna gelen bazı ahbabımdan biliyorum. Sosyal Bilimlerdeyse bir miktar artış olduğunu söyleyebilirim.
Dijital dünya, kitapları nasıl etkiliyor? Sahaf olarak e-kitaplarla ilgili düşünceleriniz neler?
Dijital dünyanın yasal olmayan taranmış kitap paylaşımı (pdf vs.) kısmı elbette olumsuz etkiliyor, bu sorunu aşmak pek de kolay değil. Matbu kitabın korsanıyla bile başa çıkılamamışken hem de… E-kitap’ı ayrı tutuyorum, çünkü e-kitap papirüs ve parşömenle başlayan, tablet ve kodeksle gelişen, günümüzde de matbaa marifetiyle yayılan “bilgiyi aktarma formu”nun bir değişik biçimi. Karşı çıkmak, yok saymak yerine uyum sağlamamız gerekiyor. Sahaflar olarak elimizdeki nadir eserlerin, eski baskıların dijitalleşmesine yönelik bir şeyler yapmalıyız.
Bir bir kapanan kitapçıların internet satış siteleriyle mücadelesi nereye varacak?
Kitabın maliyet unsurlarının bir kısmında (kâğıt, nakliye –yakıt- vb.) dışa bağımlıyız, emlak –dolayısıyla kira- fiyatlarındaki acayip artış ortada ve daha etkisi epey sürecek olan ekonomik krizde, bunlarla başa çıkmak zor. Ama bağımsız kitapçıların ayrıca korunabilmesi ya da kendini koruyabilmesi için öncelikle “kitapta sabit fiyat yasası”nın çıkması gerekiyor. Bu internet sitelerindeki devasa indirimli fiyatlarla, bağımsız kitapçılardaki “yüksek” fiyatlar arasındaki makası daraltacaktır. Aynı zamanda gerek dükkân kitapçılığında, gerek internet kitapçılığındaki tekelleşmeyi engelleyeceği için bilgiye ulaşmak isteyen insanın maruz kalacağı muhtelif manipülasyonların da önüne geçecektir. Bugün zincir mağazalardaki “çok satanlar”ı ya da internet sitesinde önünüze düşüveren “öneriler” kısmını düşünün. Bu yasa çıkarsa bağımsız kitapçıların ayakta kalmasını nispeten kolaylaşabilir, diye düşünüyorum.
Trajediyi Sıradanlıkla Harmanlayan Kitap: Tanrı ve Memeli Hayvanlar