Türkiye’nin siyasi tarihinde kritik dönemeçlerden biri daha yaşandı. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, sadece bir belediye başkanına değil, demokrasiye inanan milyonlara vurulmuş bir darbedir.
İmamoğlu, İstanbul’u kazandığında, bu sadece bir belediye seçimi değil, aynı zamanda toplumsal değişimin bir işaretiydi. Halk, kutuplaştırıcı politikaların ötesinde, hizmet odaklı bir yönetimi tercih ettiğini göstermişti. Ancak görüyoruz ki, bu değişim iradesi, iktidar için kabul edilemez bir tehdit olarak algılanıyor.
Bu tutuklama kararı, hukukun üstünlüğüne değil, siyasi hesaplara dayanan bir hamle gibi görünüyor. Yargı kararları artık adaleti sağlamak için değil, siyasi rakipleri tasfiye etmek için kullanılıyor. Bu, Türkiye’de uzun zamandır gördüğümüz bir tablo. Geçmişte farklı siyasi kimliklerden birçok kişi benzer yöntemlerle susturulmaya çalışıldı. Şimdi sıranın İmamoğlu’na gelmiş olması, sadece bir kişinin değil, tüm demokratik değerlerin hedef alındığını gösteriyor.
Peki, bu durum karşısında ne yapacağız? Her şeyden önce, adalet talebimizi güçlü bir şekilde dile getirmeliyiz. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, adil yargılama hakkını savunmalıyız. Çünkü bugün İmamoğlu’na yapılan haksızlık, yarın başka birine, hatta bize yapılabilir.
Demokrasiler, yalnızca seçim sandıklarından ibaret değildir. Özgür basın, bağımsız yargı ve halkın iradesine saygı da demokrasinin temel taşlarıdır. Bu taşlar tek tek sökülürken sessiz kalmak, otoriterleşmeyi normalleştirmek anlamına gelir.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’de değişim isteyen milyonlarca insanı susturamaz. Aksine, bu karar toplumsal vicdanda derin bir yara açacak ve değişim talebini daha da büyütecektir.
Şimdi, hepimizin sorması gereken soru şu: Türkiye’de hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi gerçekten istiyor muyuz? Eğer cevabımız evetse, bugün İmamoğlu için ses çıkarmak, aynı zamanda kendi özgürlüğümüzü de savunmak anlamına geliyor.
*Vedat Batıkan – 360 Derece Araştırma Danışmanlık Genel Koordinatörü
Başaran Aksu: “Çalışanlar iş bırakmalı ve tepkilerini göstermeli”
Chávez’den İmamoğlu’na: Devrim televizyondan yayımlanmayacak
