₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

İmamoğlu içeride unutulur mu?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi tartışmalarıyla birlikte neredeyse her toplumsal kesimde farklı fazlarda dalgalanma oldu. İki buçuk mahalleli görüntümüzün bütün mahallelerinde var olan dalgalanmaların reye dönüşmesi arzulanıyor. Sarayın bu bağlamda anketler yaptırdığı ve “buçuk” olarak nitelendirdiğimiz Kürt mahallemizde iktidar partisi lehine belirli bir eğilimin olmasının istendiği biliniyor. İmralı, Kandil ve Kamışlı’yla yürütülen sürecin Kürt sosyolojisini doğrudan etkileyeceği yönündeki beklentiler Kürt siyasi hareketinin yüksek duvarlarına çarpıp geri dönüyor. Bu yüksek duvarları ören hareketi son yüzyılda aşabilen tek isim oldu. Bir dönem partilerinde eş genel başkanlık yapan Selahattin Demirtaş. O kadar ki Kürt siyasi hareketinin belirli nedenlerden dolayı özeleştiri istediği Demirtaş buna karşın geniş kitlelerde doğurduğu sempatiyi siyaset yapmadan koruyabilen biricik lider oldu. 

İmamoğlu, Demirtaş’la kıyaslanıyor

İmamoğlu tartışmasını Demirtaş bağlamında düşünmek de mümkün. Zira İmamoğlu’nun Demirtaş’ın sosyolojiye dayanan yenilmezliğinin bir benzerine kavuşması ne kadar mümkün olabilir, bunu çeşitli eksenlerde düşünmek gerekiyor. İmamoğlu’nun öyküsü iki buçuk mahallemizin muhafazakar-liberal pratiklerine tekabül ediyor. Burjuva siyaseti içerisinden okuyunca bunun büyük bir avantaj olduğunu itiraf etmek lazım. Zira İmamoğlu öyküsünü seküler-ilerici mahalleye belirli bir eksende taşımayı başarıyor. Neredeyse kimse İmamoğlu’nun CHP’liliğini sorgulayamaz. Dolayısıyla “herkesin birleştirmeyi” arzulayan kısa erimli politik hattı içinde bulunduğumuz siyasi ortamda bir tartışmaya neden olmaz. Ancak esas trajedi bu öykünün “parti pratikleri” aşamasında saklı. 

Günün sonunda parti aygıtı bir asırlık ömrü boyunca çok defa kendini yenileyebilen, yenilediği ölçüde lider tipolojileri yetiştiren bir mekanizma. CHP’den farklı olarak hiçbir siyasi hareket liderliğini bu kadar hızlı güncellemiyor. CHP’yle birlikte progresif merkezi temsil eden MHP, liderliğini çok sancılı bir şekilde sadece 1 defa yenileyebildi. Merkezin çevreyle toksik ilişkisinin mihenk taşı ülkücü hareketin yetiştirdiği bir düzine siyasetçinin hiçbirinin liderliğini inşa edemeden koltuklarından indiği-indirildiği bir durumla karşı karşıyayız. Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, ANAP’tan AKP’ye kadar uzanan bir politik hat ise “neredeyse” tek lider yetiştirmiş durumda. Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz’ın hayatlarının son düzlüğünde CHP’yi destekler pozisyonda kalmaları Erdoğan’ı o mahallede tek başına bırakıyor. 

Lider yetiştiren parti

CHP ise her geçen dönem yoldaşlık kültürünün aşınmasına rağmen etraflıca bir tartışmayı yapabildiği ölçüde liderliğini ve kadrolarını yetiştirme konusunda olabildiğince üstün görünüyor. O kadar ki İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nü, Özel’in iki milletvekili büyüğüyle birlikte Meclis’i yürüttüğü dönemde sahnede Kılıçdaroğlu-İnce atışması vardı. Tarihi if’le (olsaydı diyerek) okumama ritüelini bir an olsun aşarsak şunu söyleyebiliriz: Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığı topuna çıkmamasının beraberinde kendisini İBB başkanı yapacağını hatırlayalım. Eğer bu olasılık gerçekleşseydi muhtemelen ne CHP’liler ne de siyaset kurumu İmamoğlu’nu bilmeyecekti bile.

Ankara otellerinin fark ettiği risk

İmamoğlu’nun tutuklandığı günden itibaren CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu kadar öne çıkması, olabildiğince yüksekten bir muhalefet sürdürmesi ve liderliğini inşa ettiği yönünde verdiği görüntü gözlerin doğrudan ona çevrildiğini gösteriyor. Türk siyasi kültürü böyledir, sahnenin üstündeki isim takip edilir. CHP’deki siyasetçi tipolojisi liderliğinin inşasını izlemekle mükelleftir. Ona sunulan imkanlar ve fırsatlar bununla sınırlıdır. Bir oyuncu olduğunu, politikayı bizzat inşa etmesi gerektiğini, sorumlulukları olduğunu unutur, unutturulur. Lider izlendikçe lider olur, lider oldukça izlenir.

Kürt siyasi hareketinden ve onun yüksek duvarlarını aşan Demirtaş’tan farklı olarak İmamoğlu içinden geldiği pratiklerin kurbanı olabilir. Yarının getirdiği risk İmamoğlu’nu Demirtaş’ın yenilmezliğine eriştiremeyebilir. Dahası İmamoğlu, romantik bir olgu haline getirilerek tam tersine içeride kalmasının kendi faydasına olduğu yönünde ipe sapa gelmez bir mitin malzemesi haline getirilebilir. 

Ankara otellerinden yükselen bazı tedirginlikler bu riskin belirginleştiğini anlatıyor.


Gürültüden uzaklaşıp, FİKİR ile tanışmaya hazır mısınız?

Sizin için en uygun abonelik paketini seçebilirsiniz. Birden fazla dijital abonelik satın alarak bize destek olabilirsiniz.

FİKİR Abonelik