₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

ABD’nin Ortadoğu rotası: Trump’ın Körfez seferi, Yemen anlaşması ve Ekonomik Koridor planı

Fikir TV’nin ABD’de Neler Oluyor? programında bu hafta, ABD’nin Ortadoğu stratejisinde yaşanan dikkat çekici gelişmeler masaya yatırıldı. FİKİR Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükyılmaz’ın moderatörlüğünde gerçekleşen programda, akademisyen ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ABD Sorumlusu Caner Ercan, ABD’nin Teksas eyaletine bağlı Houston kentinden bağlanarak Trump’ın Körfez ziyareti, Husi’lerle yaptığı beklenmedik anlaşma ve Çin’in kuşak-yol projesine karşı geliştirdiği Ekonomik Koridor planını kapsamlı biçimde değerlendirdi. Ercan’a göre tüm bu gelişmeler, ABD’nin klasik diplomasi çizgisinin ötesine geçen, kişisel çıkarlarla küresel sermaye ilişkilerini iç içe geçiren yeni bir dönemin habercisi.

Trump-Husi anlaşması: Pragmatizm mi, pazarlık mı?

İran destekli Husi hareketinin, Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına karşılık olarak Kızıldeniz’deki ticaret yollarını hedef alması sonrası ABD’nin Yemen’e yönelik yoğun hava saldırıları başlatması, iki ay boyunca bölgede büyük bir yıkıma neden olmuştu. Ancak Trump yönetimi, alışılageldik diplomatik süreçlerin dışına çıkarak, ani bir açıklamayla Husi’lerle uzlaştığını ve bombardımanların durdurulacağını ilan etti. Bu kararla birlikte ABD gemilerine saldırıların da sona ereceği belirtildi. Ercan, Trump’ın “onların sözünü aldım, bu bana yeter” şeklindeki yaklaşımının, Ortadoğu’da daha öngörülebilir ve ekonomik ilişkilerin kurulabileceği bir istikrar ortamı hedeflediğini söyledi.

Netanyahu ile yol ayrımı: Savaş değil, iş planı

Trump’ın İsrail’e yönelik söyleminde gözlemlenen değişim, ABD-İsrail ilişkilerinde yeni bir çatlağın habercisi olabilir. Netanyahu yönetiminin Gazze’deki sertlik yanlısı politikalarını açıkça eleştiren Trump, bu çatışma ortamının ABD sermayesi için olumsuz koşullar yarattığını savunuyor. Caner Ercan’a göre Trump, barışı insan hakları temelinde değil, yatırım yapılabilirlik açısından değerlendiriyor. Amacı, savaşların bittiği bir Ortadoğu’da otellerin, enerji hatlarının ve lojistik merkezlerin inşa edilebileceği bir iklim yaratmak.

Körfez ziyareti: Paranın izinde bir başkan

Trump’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ı kapsayan Körfez turu, doğrudan yatırım pazarlıklarıyla şekillendi. Elon Musk, Sam Altman ve Google yöneticileri gibi Silikon Vadisi figürlerinin eşlik ettiği bu ziyaret, yalnızca ABD’nin büyük teknoloji şirketlerine Körfez’den sıcak para akışını değil, aynı zamanda Trump’ın kendi şirketlerine yönelik çıkarlarını da gözetiyor. Ercan, bu ziyareti “ABBA’nın Money Money Money şarkısıyla başlatmak yerinde olurdu” diyerek nitelendiriyor ve aktarılan fonların boyutunun ABD’deki sistemin sermayeye bağımlılığını açıkça gösterdiğini vurguluyor.

Ekonomik Koridor çatışması: Çin’e karşı küresel hat yarışı

Programda ele alınan bir diğer önemli başlık, Çin’in Kuşak-Yol projesine karşı ABD’nin geliştirmeye çalıştığı alternatif Ekonomik Koridor oldu. Hindistan’dan başlayıp Körfez ülkeleri ve İsrail üzerinden Avrupa’ya ulaşması hedeflenen bu hattın başarısı, bölgesel çatışmaların sona ermesine bağlı. Bu nedenle Trump yönetimi, Gazze’deki savaşın sonlandırılması çağrılarını artırıyor. Türkiye’nin bu projeden dışlanmış olması ise Ankara’yı Basra üzerinden başlayıp Türkiye’den geçerek Avrupa’ya ulaşacak kendi hattını kurma arayışına itiyor.

Yolsuzluk ve yeni siyasal etik: Trump modeli

Caner Ercan, Trump’ın ziyaretleri ve iş bağlantılarında gözlemlenen bireysel kazanç arayışının, küresel siyasette yolsuzluğun normalleştirildiği bir döneme işaret ettiğini belirtti. Katar’dan aldığı doğrudan ödemeler, hediye edilen özel uçaklar ve kripto para projeleri, başkanlık görevini kişisel ticari alanla iç içe geçiren yeni bir siyasal aktör modelini temsil ediyor. Bu örnek, sadece ABD’de değil, Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede giderek güçlenen otoriter-popülist yapıların ekonomi-politik boyutunu gözler önüne seriyor.

Sonuç: Sermaye için barış, demokrasi için değil

Trump’ın Ortadoğu politikasında barış, ne insani krizlerin çözümü ne de bölgesel halkların refahı için isteniyor. Barış, yatırım ve ticaretin önünü açacak “uygun ortam” olarak kodlanıyor. ABD’de Neler Oluyor? programında ortaya konduğu üzere, ABD’nin yeni yönelimi yalnızca Çin’e karşı ekonomik savaşın bir uzantısı değil, aynı zamanda dünya genelinde sermaye akışını güvence altına almaya yönelik stratejik bir hat oluşturma çabası. Bu dönüşüm, hem Ortadoğu’yu hem de küresel siyaseti şekillendirecek yeni bir evreye işaret ediyor.