₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Ebeveynliğin dalgalı melodilerinde “tutarlı” notalar oluşturmak

Ebeveynliğe dair çeşitli kaynaklar tarafından oluşturulan kodlar, üretilen argümanlar ve alan yazın taramalarını dikkatle incelediğimizde hemen hemen her söylemde ebeveynler arası söylem birliği ve tutarlı olmanın ısrarla savunulduğunu görürüz. Neredeyse yaygın bir kanaat dolaylarında  desteklenen bu savların çoğu, yalnızca genel geçer bir kanaat oluşturmasının yanı sıra ebeveynlerin hali hazırda “var olabilme” hallerini de çoklukla yıpratan bir mefhum taşıdığını söylemek mümkün.

Ebeveyn olma hali kuşkusuz birçok metapsikolojik faktörden besleniyor. Kültürel geçişler, ebeveyn öznelerin ayrı ayrı kendilik halleri, ebeveynlik karikatürünün içine yerleşen personalar ve evrimsel süreğenlik arzusunun yarattığı koşullanmalar vb. Her nasılsa türlü pedagojik tasarımlar yahut psikolojik çerçevelerle daha “iyi”liği için gayret edilen ebeveynlikte, çocuğa dair esenlik alanı oluşturmak çokça gayret isteyen bir meseleymiş gibi ele alınıyor. Ebeveynlik akışta ve öznenin oluş hallerinden yalnızca biri olmanın ötesine taşınarak anlamsallığı yeniden üretiliyor. Tutarlılılık da bu yeni anlamlandırmalardan belki de en tehdit edicisi.

Her nasılsa hayatın birçok alanında tutarlı olmaktan adeta imtina eden bakım öznelerinin, çocuk karşısında ürettiği argümanlarda “tutarlı bir kararlılık” oluşturması çeşitli otoriteler tarafından (pedagog, psikolog, öğretmen vb). arzu ve teşvik ediliyor, bunu yapamayan ebeveynlerin ebeveynliği sorgulanıyor. “İyi” ebeveynliğin kurgu dolaylarında salındığı günümüz dünyasında, ebeveynlerin hanesine tutarlı olmama halleri ile bir çentik daha atılıyor.

Ebeveyn olmanın öznelerin kendilik hallerinden ayrı bir anlam ve ihtiva etme gerekliliğine dair yanılgı, hayatın birçok alanında olduğu gibi bu parçalı-değişken ilişkiye de rengini salıyor. Kişilerin kendilik hallerinden damıtılarak süzülmesi beklenen ebeveynlik paradoksunda, ebeveynler her geçen gün başka bir teatral var oluş beklentisi ile adeta sınanıyor. Ebeveynliğin mayasına, endüstriyel kararlılık nosyonunun yapaylığı karışıyor. Ebeveynliğin bir paket programı yahut kılavuzu varmış da, ebeveynler kullanmıyormuş algısı gün be gün içselleştirdiğimiz bir tasarrufa dönüşüyor. 

Ebeveynliğin kendi halinde süreğen-spontan akışına yansıyan bu bakışların, çocukla kurulan ilişkide güvenli ve gündelik bir alan oluşturmadığı/oluşturmayacağı açık. Bir şeyi olağan akışından çekip, endüstriyel kurguya dahillediğinizde (yani onu perakend hale getirdiğinizde) orada kendiliğinden serpilip büyümesi gereken çiçeklenmeleri budamış olursunuz. Hayatın tamamı boyunca dalgalı seyreden insan ruhsallığının tutarlı bir kararlılıkla seyredemiyor oluşu tam da bundandır. Kendi hayatlarımız için bir miktar mühlet tanıdığımız dengesizlikler ve tutarsızlıklara ebeveynliğin içinde müsaade edilmiyor oluşu enteresan değil mi? Yaşamın tamamındaki tutarlılılığımız dahi tartışmaya çok açıkken, ebeveynlikte tutarlı olmayı gerektirdiğini düşündüğümüz kazanımlar nasıl oluyor da çocuğu zayıflatıyor?

Çocuk-Yetişkin Yakın İktidar İlişkileri Açısından Tutar(sız)lık

Çocuk-ebeveyn/bakımveren ilişkisinde çocuğun ebeveyn karşısındaki pozisyonu yalnızca çocuk olması bakımından eksiktir. Çocuğun genç yetişkinliğe varana dek yaşamındaki pozisyonu bu yetişkin aklına, pozisyonuna erişmeye çabaladığı bir güç skalasında seyreder. Yetişkin karşısında kazandığı her konum çocuğu öyle ya da böyle güçlendirir. Hal böyleyken, çocuk karşısındaki yetişkin konumundaki demokratik eğrilenmelere, yetişkinlerin iktidar konumlarından feragatlerine çokça ihtiyacımız olur. Peki tutarlılığa sevk edilen anne-baba konumunda çocuğa ne olur? Defaiyetle sorduğu sorularda, içsel çelişki-çatışkılarında, hayat karşısındaki konumlanmalarında önemli referans noktalarını oluşturan ebeveyn konumunda mutlak tutarlılık gören çocuk ne hisseder? Ebeveynler arası daimi söylem birliği çocuğu nasıl arşınlar? Bu aşamayacağı koalisyon karşısında çocuk, içsel skalasını nereye sabitler? Hayatın başka başka alanlarında söylem birliği oluşturmamayı neredeyse ilke edinen yetişkin öznelerin, çocuk karşısında almaya çabaladığı stabil konum çocuk, ebeveyn-öteki ilişkilerini nasıl belirler? Ebeveynin tutarlılık ısrarı, çocuğun gündeliğini nasıl etkiler?

Çocuğun bir bütün olarak yaşantısında kurduğu ilişkilerin, onun biricik dünyası için anlamları vardır. Anne, baba, dayı, hala, komşu, bakkal vb. sosyalizasyon karakterlerinin tamamı onu kişileşme sürecinde bir “ kendinde şey”dir. Çocuk tüm bu ilişkilerin tamamında bir miktar genleşir, iyileşir, karakterizasyon kurgularını desenler, toplumsal duyargalarını oluşturur. Bu karakterlerin tamamının birbirinden farklı oluşları, apayrılıkları, benzerlikleri ve benzemezlikleri çocuğa bir “şey” anlatır. Birbirlerinden ayrışmaları ile çocuğun çoğulluk/çeşitlilik algısı beslenir. İlgili öznelerin kurallar, hayata karşı pozisyonlar, yaşama bakış, dünya görüşü vb. konularda değişkenlikler arz etmeleri çocuğun anlam ve duygu dünyasını bu bakımlardan renklendirir. Tutarsızlığın yüreklendirilmesi ilgili sebeplerden ötürü, çocuğun dünyanın statik olmayan bir akışta ve diyalektikte işlediğini fark etmesini sağlar.

Bu özgün ilişkilenmeler sarmalında, tutarlı olma zorlantısının çocuğun “öteki”lerini sıkıştırdığını ve yap boz misali oluşturduğu imagoları dağıttığını rahatlıkla görürüz. Çocukla ilişkilenmede ise tutarlı-zorlantısal tablonun faşizan dinamikler taşıdığından pek ala bahsedebiliriz. Zira çocuk tüm bu güç ilişkilenmelerinin içerisinde, hata yapabilen, gerektiğinde farklı düşünebilen ve farklı yönlere aksa da demokratik bir zeminde buluşabilen referans noktalarına ihtiyaç duyar. Tutarlı karikatürizasyonda ise, çocuğun lehine çalışan konumların benlik tarafından tutulması ve kavranması oldukça zordur. Daimi söylem birliğinde olan ebeveynlik modunun anti-demokratik notalar içerdiği tam da bu yüzden gözden kaçırılmamalıdır.

Çocuğun içinde olduğu yapma etmelerin çoğunda, adeta birbirine söz vermişçesine aynı yöne akma eğiliminde olan ebeveynlik halinin çocuğa pek de hayrının olmayacağını söylemek mümkün. Yetişkinin de kafasının karışabileceğini, kurallar-ilkeler hususunda farklı düşünebileceğini, hata yapabileceğini, dahası tüm bunların içinde yine de öteki ile yakınlıklar oluşturabileceği ve bunları muhafaza edebileceğini görmesi çocuk-yetişkin ilişkilerindeki iktidarı gevşetir; çocuğun insana, hayvana, doğaya, dünyaya inancını bakışını tazeler. Çocuğun taleplerine duyarlılığın, tutarlı görünme ısrarından daha “doğal” göründüğü ve duyarlılığın tutarlı olma basıncına yeğlendiği bir ebeveynliğin, iktidardan arınmış bir ebeveynlik alanı oluşturduğu/oluşturacağı su götürmez bir gerçekliktir. 

Tüm bu olasılıkların sonunda, doğaçlama yapabilen, çocuğun “öteki” ile kurduğu tüm bağların çocuğun güçlenmesi yönünde çalıştığı demokratik bir ebeveynlik versiyonunu deneyimlemek elbette herkes açısından daha konforludur. “İyi”, “tutarlı”, “doğru” ebeveynlik formatlarının tamamının üstten ve ebeveynliği çocuk karşısında alınması gereken bir konum/mertebe ilişkilenmesine indirgeyen yaklaşımların tamamının endüstriyel kurguya hitap ettiğini hatırlamak da yine de iyidir. Olağan olan, farklı ve çoğul düşünme biçimlerine alan açan, birbirinden -çocukla ilişkisine dair bile (!)- farklı düşündüğü halde birbirine omuz olabilen alanları paylaştıran ve  o alanların genişliğinde dayanaklar oluşturabilen ebeveynlik halidir. 

Mutlağın sınırlarından, özgürlüğün sularına koşabilme ümidiyle…